|
|||||
|
TÜRK EKONOMİSİNİN BÜYÜMESİNDE ENFLASYONUN MALİYETİ BOYUTU: (1982-2005) ÖZET Enflasyonla büyüme arasındaki ilişkiler teorik ve ampirik olarak tartışılmaya devam edilmektedir. Bu etkileşimin yönü ekonomi politikalarının oluşturulması açısından da önem taşımaktadır. Bu çalışmada konu Türkiye için1982-2005 arası dönemde incelenmiştir. Sonuçta enflasyonla büyüme arasında iki yönlü bir ilişki bulunmuş ve enflasyonun büyümenin maliyeti olmadığı görülmüştür.
ABTRACT Inflation-growth relationships have been theoretically and emprically debated. Direction of the interaction between inflation and economic growth is also important in therms of shaping economic policies. This study examines this issue for Turkey, for the period of 1982-2005. Emprical results indicate that inflation and economic growth affect each other, and inflation is not the cost of growth in Türkiye.
I.GİRİŞEnflasyon ve büyüme arasındaki etkileşim, makro ekonomi literatüründe gerek teorik çeşitlemeler,gerekse ampirik testler vasıtasıyla egemen sorunsal olma özelliğini uzun süredir muhafaza etmektedir. Birinci Dünya Savaşından sonra gelişmekte olan ülkelerin karşılaştıkları en önemli sorunlardan biri de, fiyatlar genel seviyesindeki artışlardır. Dolayısıyla bu ülkelerin istikrar sorunu, araştırmacıların dikkatini çeken ve üzerinde tartışılan konularından biri olmuştur.Makroekonomik sorunların başında büyüme ve enflasyon arasındaki etkileşimi anlamak gelmektedir.[1] Enflasyonun büyüme üzerinde etkili olup olmadığı uzun yıllardan beri iktisat yazınında tartışılmaktadır. Bu tartışmaların içeriği dünya ekonomisinin içerisinde bulunduğu döneme bağlı olarak değişiklik sergilemiştir. İkinci dünya savaşı sonrasında gerek gelişmiş ülkelerde ve gerekse de gelişmekte olan ülkelerde Keynesci politikalar ağırlıklı olarak gündeme gelmiş, toplam talebi arttıran politikalar sonucu üretim artışının yanı sıra enflasyonda da artışlar olmuştur. Bu dönemde enflasyon sorun olarak algılanmamış, hatta enflasyonun ekonomik büyümeyi olumlu etkilediğine dair tezler gündeme gelmiştir. Ancak 1970’lerde birçok ülkede yüksek enflasyon oranları devam ederken büyüme oranlarının düşmeye başlamasıyla birlikte, enflasyonun büyümeyi pozitif yönde etkilediği şeklindeki tezler tartışılmaya başlanmıştır. 1980’lerde özellikle Latin Amerika ülkelerinde yaşanan yüksek veya hiperenflasyonlar bu ekonomilerde istikrarsızlığı artırmış ve ülkelerin gelişmelerini olumsuz yönde etkilemiştir. Bütün bu gelişmeler, enflasyonun büyümeyi olumsuz yönde etkilediği yönündeki tezlerin ortaya çıkmasına ve güçlenmesine neden olmuştur.[2] Türkiye ekonomisinin tipik dışa kapalı ekonomilerin bütün özelliklerini gösterdiği 1980’li yıllara kadar olan dönemde, büyüme ve sanayileşme politikalarının temelini ithal ikameci sanayileşme stratejisi oluşturmuştur. Bu strateji genel olarak 1970’li yıllara kadar başarılı olmuş ve enflasyon düşük seviyelerde seyretmiştir. Ancak ithal ikamesinin geliştirilmeye çalışıldığı 1970-1977 döneminde enflasyon oranı yükselmiş ve tek haneli rakamlardan çift haneli rakamlara ulaşmıştır. Görüldüğü gibi sanayileşmenin ve büyümenin kuşkusuz ekonomik ve sosyal bir çok faktörden etkilendiği 1980’li yıllarda enflasyon büyümeyi yavaşlatıcı bir unsur olarak ortaya çıkmaktadır.[3] Bu çalışmanın amacı, uzun yıllardır devam eden yüksek kronik enflasyonun ekonomik büyümeyi ne yönde etkilediğini zaman serisi verilerden yararlanarak Türkiye örneği için test etmektedir. Çalışmanın ikinci bölümünde, teori ve literatüre yer verilmiş, üçüncü bölümde kullanılan ekonometrik yöntem ve veril seti tanıtılmıştır. Sön bölümde ise,bulgular ve sonuç kısmı ele alınmıştır. II. TEORİ VE LİTERATÜRİlkel toplumlardan bilgi toplumlarına kadar uzanan tarihsel gelişim sürecinde hangi sosyo-ekonomik gelişim seviyesinde olursa olsun ihtiyaçların giderilmesine yönelik üretim faaliyetleri olmuştur. İnsanların ihtiyaçları çeşitli sebeplerden kaynaklanmakla birlikte, toplumsal yaşantının oluşturduğu koşullar ve gelişim düzeyi üretim faaliyetleri çerçevesinde şekillenmiştir. [4] Ekonomik, siyasal, sosyal, demografik, ekolojik ve teknolojik değişimlerin çok yoğun olduğu günümüz dünyasında hızlı değişim, beraberinde ekonomik krizleri de getirebilmektedir. Bugün gerek uluslar arası mal hareketlerinde, gerekse sermaye hareketlerinde serbestleşme ve bunun sonucunda artan rekabet ortamı iktisadi krizlerin ortaya çıkmasına çok uygun bir ortam olmaktadır. Günümüzde, gelişmiş ülkelerin ekonomik gelişme sürecinin hangi aşamasında bulunurlarsa bulunsunlar, bütün ülkeleri ilgilendiren yapısal bir dönüşüm ve istikrarsızlık sürecine girildiği yaygın olarak kabul edilmektedir. Bütün ülkelerde 1930’li yıllardan bu yana hızla gelişen fiyat istikrarsızlık, hem uluslararası sistemi, hem de ulusal sistemleri dönüştürücü bir etki düzeyine ulaştırmıştır. Meydana gelen fiyat istikrarsızlıklar sonucunda, başta ekonomiler olmak üzere tüm toplumsal yapılar yeniden şekillendirilmektedir. Makro ekonomi teorisinde 1970 sonrası ortaya çıkan değişmeler, 1973 petrol krizi ile ivme kazanmış, uygulanan iktisat politikaları sorgulanmaya başlanmıştır. Bu sorgulama sürecinde temel olarak ele alınan iki kavram bulunmaktadır: İktisadi istikrarsızlık ve fiyatlar genel düzeyi. Bu iki kavram üzerinde yapılan tartışmalar, iktisadi-politik döngüler üzerinde yoğunlaşmış ve demokratik ülkeler için kamu dışsal bir değişken olmaktan çıkıp, içsel bir değişken olmuştur. Günümüzde iktisadi istikrarsızlıklar, ekonomik büyüme düzeyi, sanayileşme seviyesi, ekonomik yapı ve uluslararası ilişkiler alanındaki faaliyetlerin farklılık göstermesi, istikrarsızlıkların her ülkede değişen zaman ve şiddet farklarına sebep olmuştur. Günümüzde özellikle gelişmekte olan ülkelerin ekonomilerinde yaşadıkları en önemli sorunların başında yüksek enflasyon gelmektedir. Türkiye’de de yaklaşık son 25-30 yıldır yüksek enflasyon yaşanmakta ve hükümetlerin uyguladıkları (uygulamaya çalıştıkları) anti-enflasyonist politikaların enflasyon sorununa çözüm getiremediği görülmektedir.Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde enflasyon ve işsizlikle birlikte fiyatlar genel düzeyinde, istihdam ve üretim hacminde istikrarsızlıklar meydana gelmektedir. Gelişmiş ülkelerde ekonomik faaliyetlerde görülen istikrarsızlıkların sebebi yatırımlar oluştururken, gelişmekte olan ülkelerde istikrarsızlıkların kaynakları çok çeşitli ve karmaşıktır.[5] Türkiye, bugün dünyanın en hızlı fiyat artışlarının görüldüğü bir ülke haline gelmiştir. Son 20 yılın ortalama enflasyon hızı yıllık %70 dolayındadır. Alınan ekonomik tedbirlerin yetersiz kalması, hatta enflasyonist ekonomik politikaların tercih edilmesi nedeniyle zaman zaman üç haneli enflasyon hızlarına ulaşılmış, en ciddi önlemlerin alındığı ifade edilen dönemlerde bile bu konuda önemli başarılar sağlanamamıştır. Enflasyon ile büyüme ilişkisi, yerli ve yabancı literatürde, çeşitli araştırmacılar tarafından farklı yöntemlerle incelenmiştir Yabancı çalışmalara örnek olarak, Grimes(1991), enflasyon büyüme ilişkisini, ekonomik büyümenin arz ve talep yönlü faktörleri modelleyerek yirmi bir gelişmiş ülke ekonomisi için test etmiştir. Fischer(1993) çalışmasında enflasyon, bütçe açıkları, dış ticaret hadleri gibi makro ekonomik faktörlerin ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini araştırmıştır. Kormendi(1985) ekonomik büyüme ile enflasyon arasında uzun vadede bir negatif yönlü bir ilişkinin söz konusu olduğunu ileri sürmüştür. clark(1997) enflasyonun ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilediği biçimindedir. Nouriel Roubini (1992), Black, Dowd ve Keith(2001)çalışmaların daha çoğunda Amerika üzerinde yapmıştır. Ekonomik büyüme ile enflasyon arasında pozitif yönlü bir ilişki olduğu dile getirmiştir. Motley(1998) enflasyonun ekonomik büyüme üzerindeki etkilerini noe klasik büyüme yaklaşımdan hareketle negatif yönlü bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir.Ghosh ve Philips(1998), Alexei Krouglov (1999), bunlara örnek olarak gösterilebilir. Türkiye’de enflasyon-büyüme ilişkisi, K.Metin / Şenay Üçdoğruk (1998), Süleyman Ulutürk (2001), Şahin Akkaya /Halil altıntaş (1998), Gazi Erçel (1997), Nisfet Uz (1999) gibi yazarlarca araştırılmıştır. Bu araştırmada ise konu hem dönemleri hem de yöntemleri farklı olarak ele alınmıştır.
II. ARAŞTIRMA YÖNTEMİ VE VERİLERÇalışmada kullanılan orijinal veriler, 1982-2005 dönemine ait yıllık, 1987=100 bazlı TEFE (Toptan Eşya Fiyat İndeksi) ve Sanayi üretim indeksidir. Bu veriler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın İnternet sitesindeki veri dağıtım sisteminden temin edilmiştir. Söz konusu serilerde mevsimselliğin etkisi önemli görüldüğünden, mevsimsel olarak düzeltilmişlerdir. Çalışmada esas olarak enflasyon ve büyüme serileri mevsimsel olarak düzeltilmiş olan TEFE ve SUİ serilerinin logaritmalarının birinci farkları alınarak hesaplanmıştır. Bu çalışmada enflasyonun büyümeyi nasıl etkilediği araştırılmaktadır. Yani tahmin edilmek istenen model şudur;
SUİt=a+btefet+£t (1)
Burada SUİt=Sanayi üretim indeksi, tefet =enflasyon oranı, t zaman, £t hata terimidir. Ancak zaman serisi kullanılan analizlerde doğrudan bu modelin çözümüne geçilmesi doğru değildir. İlk önce modelde yer alan değişkenlerin durağan olup olmadıklarına bakılması gerekmektedir. Genel olarak, ortalaması ile varyansı zaman içinde değişmeyen ve iki dönem arasındaki ortak varyansı, bu ortak varyansın hesaplandığı döneme değil de yalnızca iki dönem arasındaki uzaklığa bağlı olan stokastik bir süreç için durağandır denir. Bu örneklemi ifade etmek için Yt bütün t değerleri için şu özellikleri taşıyan olasılıklı bir zaman serisi olsun: Ortalama: E(Yt )=μ Varyans : Var(Yt )=E(Yt – μ)2 =σ2 Ortak Varyans: уk =[ (Yt – μ) (Yt+k – μ)] Burada уk , k gecikme mesafesine bağlı olarak Yt , Yt+k arasındaki ortak varyanstır. Başka bir ifade ile, eğer bir zaman serisi durağan ise, ortalaması, varyansı ve değişik gecikmelerde ortak varyansı zamandan yani t’den bağımsız olarak aynıdır. Durağanlık testi, zaman serilerindeki dalgalanmalarda sapmaları önlemek için yapılan bir test türüdür Zaman serisi modellerindeki en önemli sorun serilerin durağan hale getirilmesi sorunudur. Durağanlık, zaman serisinin varyansının zaman içerisinde değişmemesi, serinin trendinin olmaması olarak tanımlanmaktadır. Durağan süreç zaman içerisinde değişmeyen sonlu ortalamaya ve sonlu varyansa sahiptir. Zaman serilerinin durağan hale getirilmemesi durumunda tahminler sapmalı sonuçlar verecektir. Durağanlığın ortadan kaldırılması durumunda En Küçük Kareler Yöntemi (EKK) uygulanarak etkin, tutarlı ve sapmasız sonuçlar verecektir. Serilerin durağan olup olmadığına karar verebilmek için otokorelasyon fonksiyonu kullanılabilir. [6] Bu çalışmada ele alınan zaman serilerinin durağanlık analizi, Dickey ve Fuller(1981) tarafından geliştirilen “Genişletilmiş Dickey-Fuller” (ADF) birim kök testi kullanılarak yapılmıştır. ΔYt= δYt-1 +£t (2)
ΔYt= β0+ δYt-1 +£t (3) ΔYt=β1+
β2 t +δYt-1 + Burada ΔYt, durağan olup olmadığı analiz dilen değişkenin birinci farkı, t genel eğilim değişkeni, ΔYt-1 gecikmeli fark terimleridir. ADF testinin sağlıklı sonuç vermesi için, tahmin edilen modelde ardışık bağımlılık probleminin olmaması gerekmektedir. ADF testi denklemdeki δ katsayısının istatistiksel olarak sıfıra eşit olup olmadığını test eder. Burada elde edilen ADF-t istatistiğinin MacKinnon kritik değerleri ile karşılaştırılmasıyla yapılır. Şayet ADF-t istatistiği MacKinnon kritik değerinden mutlak olarak büyükse ele alınan zaman serisi durağan demektir. Aksi takdirde seri durağan değildir ve durağanlığı sağlanıncaya kadar farkının alınması gerekir.[7] Durağan olmayan zaman serilerinin düzey değerleriyle çalışıp çalışılamayacağını anlaşılması için eşbütünleşim analizinin yapılması gerekmektedir. Koentegrasyon analiz yönteminin iktisatçılar için asıl önemi rakip iktisat teorilerinin test edilmesine olanak tanınmasıdır. Koentegrasyon yönteminde Türkiye’nin, fiyat istikrarsızlığı ile üretim düzeyi için tek tek test edilmektedir.Test sonucunda koentegrasyon ilişkisinin varlığı bulunursa(Yani değişkenler arasında uzun dönem teorik ilişkisinin varlığı) bunun anlamı söz konusu iki iktisadi değişken arasında öngörülen neden-sonuç ilişkisinin Türkiye için doğrulandığıdır.[8] Burada kullanılan koentegrasyon yöntemi Engle ve Granger (1987)’de literatüre sunulan klasik yöntemdir. Buna göre, ilk aşamada aşağıdaki uzun dönem denkleminin en küçük kareler yöntemi(EKKY) ile regresyon tahmini gerçekleştirilir:
Xt=a0+ a1 Yt + ut (5)
Yt =b0 + b1 Xt + u’t (6) Regresyonlarından biri kullanılarak yapılabilmektedir. Bu regresyonlarından biri bulunarak, onun yardımı ile et hata terimleri elde edilir. Buna göre, et = δet-1+vt (7) olarak elde edilebilir. Burada X ve Y, aralarında uzun dönem teorik nedensellik ilişkisi yani koentegrasyon ilişkisi arandığı iki değişkeni; a0 ve b0 sabit terimleri; a1 ve b1 ise, regresyon tahmin katsayılarını; ut ve u’t ise regresyon hata terimlerini göstermektedir.[9] Bununla birlikte öncelikle incelenmesi gereken bir başka konu enflasyon ile büyüme arasındaki nedensellik ilişkisi olup olmadığıdır. Şayet bu iki seri arasında bir nedensellik ilişkisi yoksa, regresyon analizinin sonuçları istatistiksel olarak anlamlı olsa bile, ekonomik açıdan bir anlam ifade etmeyecektir. Genel anlamda ekonometrik çalışmalarda, zaman serileri arasındaki nedensellik ilişkilerinin tespit edilmesi için en sık kullanılan yöntem Granger(1969) tarafından geliştirilen nedensellik analizidir. Bu çalışmada da enflasyon ile büyüme arasındaki nedensellik ilişkisinin araştırılmasında “Granger Nedensellik Analizi” kullanılmıştır. Bu analiz aşağıdaki iki denklem kullanılarak yapılmaktadır.
Burada Tefe, toptan eşya fiyatları indeksi, SUİ, sanayi üretim indeksi olarak ele alınmıştır. Enflasyon ile büyüme arasında nedensellik ilişkisi için 8 ve 9 nolu denklemler kullanılmıştır. [10] Test edilen hipotezler
sırasıyla 1.denklemde sui’den tefe’ye nedensellik olmadığı 2.denklemde tefe’den sui’ye nedensellik olmadığı anlamına gelmektedir. Bunların alternatifleri olan
III. AMPİRİK SONUÇLAR VE DEĞERLENDİRME
Enflasyon (TEFE) ile büyüme( SUİ) değişkenleri arasındaki ilişkiler, yukarıda geniş olarak anlatılan, birim kök, ko-entegrasyon ve Granger nedensellik ve regresyon analizleri ile araştırılmıştır. Çözümler Eviews paket programı ile yapılmış olup, burada test sonuçları ayrı ayrı verilmektedir.
A. Birim Kök Testi Sonuçları Birim kök testinde, 2 nolu sabit terimsiz ve trendsiz, 3 nolu sabit terimli ve trendsiz ile 4 nolu sabit terimli ve trendli regresyonlar kullanılmıştır. Test değerleri Tablo 1’de verilmektedir.
Tablo 1: Genişletilmiş Dickey Fuller Birim Kök Analizi Sonuçları (ADF)
Tablo 1’de görüldüğü gibi, ADF testi ile araştırmada kullanılan değişkenlerin durağanlıklarına ilişkin sonuçlar sunulmaktadır. Bu sonuçlara göre, değişkenlerin orijinal değerlerine ait ADF istatistiklerinin mutlak değerleri, çeşitli anlamlılık düzeylerindeki MacKinnon kritik değerlerinin mutlak değerlerinden büyük olduğu için durağandırlar. Büyüme ve enflasyon değişkenlerinin düzeyde durağan çıkması, bu iki değişkeni kullanılarak yapılacak regresyon analizinin düzmece olmayacağını göstermektedir. Bu iki değişken durağan olduğuna göre, yapılacak regresyon analizinin sonuçları aralarındaki gerçek ilişkiyi ortaya koyacaktır.
B.Ko-entegrasyon Analizi Sonuçları Yukarıda da açıklandığı gibi, ko-entegrasyon analizi, iki serinin birlikte hareket edip etmediklerinin istatistiksel olarak araştırılmasıdır. Bunun için 7 nolu eşitliğin değişik biçimleri kullanılmaktadır. Böylece, enflasyon ve büyüme değişkenleri arasındaki regresyona ait hata terimlerine birim kök testi yapılmaktadır.
Tablo 2’de verilen koentegrasyon bulguları seriler arasında uzun dönemli bir ilişkinin varlığına işaret etmektedir. Bu sonuca değişkenler bazlı analiz için, olabilirlik oran istatistiği değerleriyle %5 ile %1 yanılma düzeyindeki tablo değerlerinin karşılaştırılması ile ulaşılmıştır. Dolayısıyla seriler arasında iki tane koentegrasyon denklemi yazılabilmekte yani uzun dönemli bir ilişki mevcut bulunmaktadır. Böylece değişkenler arasındaki nedensellik ilişkilerinin araştırılması gereği ortaya çıkmaktadır.
C. Granger Nedensellik Testi Sonuçları Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkileri belirlenirken 8 ve 9 nolu eşitlikler kullanılmaktadır. Nedenselliğin yönü F testiyle araştırılmaktadır. Tablo 3: Granger nedensellik testi sonuçları(Sample: 1982:1 2004:4 Lag:2)
F
Hesaplanan F değeri ile tabloda bulunan F değeri karşılaştırarak bir sonuç bulunmaktadır. Hesaplanan F değeri, kritik F değerinden küçük ise, SUI’den TEFE’ye doğru bir nedensellik olmadığı hipotezi kabul edilir. Hesaplanan F değeri tablodan bulunan F değerinden büyük ise, hipotez red edilerek, SUI’den TEFE’ye nedensellik vardır şeklindeki alternatif hipotez kabul edilir. Tablo 3’de denklemlere ait F değerleri, kritik F değerini geçmekte; bu nedenle değişkenler arasında nedensellik ilişkisi olmaktadır.[11] Fhes.= 3.26544 > Ftab. 3,07 olduğundan, hipotez red edilip alternatifi kabul edilmektedir.Yani SUI’den TEFE’ye doğru bir nedensellik ilişkisi vardır.. Fhes.= 4.15870 > Ftab. 3,07 olduğundan, hipotez red edilip, alternatifi kabul edilmektedir.Yani TEFE’den SUI’ya doğru bir nedensellik ilişkisi vardır. Başka bir ifade ile, enflasyon ile büyüme arasında iki yönlü bir nedensellik ilişkisi ortaya çıkmıştır. Yani, büyüme enflasyonu etkilediği gibi; enflasyon da büyümeyi etkilemektedir. Türkiye ekonomisinde 1982-2005 dönemi için enflasyonun ekonomik büyümeye etkisi ve değişkenler arası etkileşim yolları üçer aylık veriler kullanarak test edilmiştir. Nedensellik ilişkilerin test edilmesinde, testlerin üzerinde gerçekleştirildiği modelin tanımlanması testlerin doğruluğu açısından önemlidir. Kısaca açıklamaya çalışılan teorik yaklaşımın sonuçları ile paralellik göstermektedir. Yapılan nedensellik testi sonucunda anlamlı bir ilişki bulunmuş ve enflasyonun büyümeyi etkilediği ortaya çıkmıştır. Elde edilen sonuçlar değişkenler arasında etkileşim olduğunu göstermektedir. Bu etkileşimin hangi yönde olduğunu regresyon analizi ile ortaya konulmaya çalışılmaktadır.
D. Regresyon Analizi Sonuçları
olarak tahmin edilmiştir. Bu sonuçlara göre,1982-2005 döneminde enflasyonla büyüme arasında ters yönlü bir ilişki olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu dönemde enflasyonda meydana gelen 1 puanlık bir artış, büyümeyi ortalama olarak 0.88 puan azaltmıştır.
IV. SONUÇ
Bu çalışmada, Türkiye’deki enflasyon-büyüme ilişkisi araştırılmıştır. Farklı görüşlerin bulunduğu bu konuda, enflasyon ile büyüme arasındaki nedensellik ilişkilerinin yönü belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla, önce birim kök testi ile değişkenlere ait serilerin durağan olup olmadıkları araştırılmıştır. Bilindiği gibi, durağan olmayan seriler arasında gerçek bir ilişki aramak doğru değildir. Enflasyon ile büyüme değişkenlerinin orijinal değerleri durağan çıkmışlardır. Daha sonra değişkenler arasında ko-entegrasyon testi yapılmıştır. Analiz sonunda, iki değişkenin ko-entegre oldukları, yani uzun dönemli bir ilişkiye sahip oldukları görülmüştür. En sonunda da nedensellik testi yapılarak, bu ilişkinin yönü araştırılmıştır. Sonuçta, büyümenin enflasyonu etkilediği ve enflasyonun da büyümeyi etkilediği yani karşılıklı bir etkileşim olduğu sonucuna varılmıştır. Sonuç olarak, 1982-2005 yılları arasında kalan dönemde Türkiye ekonomisine ilişkin olarak yapılan bu gözlemler, enflasyon ile büyüme arasında ters yönlü bir ilişki olduğunu göstermektedir. Enflasyon büyümeyi olumsuz yönde etkilerken, büyüme enflasyona kaynaklık etmemektedir. Böylece, çalışmanın başlığındaki temel soru da enflasyon büyümenin maliyeti değildir, şeklinde cevaplandırılabilir. |
KAYNAKÇA
ALKINOĞLU, Lale (1999). “Türkiye’de Uygulanan İstikrar Politikaları ve Sonuçları”, Erciyes Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı:15, s.308
BARRO, R. J., (1995), “Inflation and Economic Growth”, Bank of England Quarterly Bulletin, 35-2, 407-423
BRAUN, Miguel And Rafel Di Tella (2001). “Inflation and Corruption”, NBER Working Paper Series, March 20, pp.1-3
CHOWDLURY, Anis,(2002), “Does ınflation Affect Economic Growth? The relevance of The Debate for Indonesia”, Journal of Asia Pasific Economy, 7-1, pp. 20-34
ÇOLAK, Ertuğrul.(2001) ‘Zaman Serilerinde Eşbütünleşim (Coıntegratıon)’,.Ankara, Bilim Dergisi, Sayı:2, ss.1-10
ERÇEL, Gazi,(1999). “Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme İlişkisi”, İMKB Dergisi, Cilt:3, Sayı:12, ss.10-13
FİSCHER, S.(1994), ”The Role of Macroeconomics and Development”, Journal of Monetary Economics(JME), 32, ss. 485-512
FİSCHER, S.(1993), “The Role of Macroeconomic Factors in Growth”, Journal of Monetary Economics 32-3, pp. 485-511
GRANGER, C.W.J.(1969). Investigating Causal Relations By Econometric Models and Cross Spectral Methods, Econometrica, ss. 424-438.
GRİMES, A.(1991). “The Effect of Inflation on Growth: Some International Evidence”, Weltwirtschaftliches Archiv.,127, pp.631-644
KUNTER, K., ve Ulaşan,B., “Dünyada İş çevirimleri ve Türkiye:1963-1998” TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Yayınlanmamış Çalışma, 1999.
MALLİK, G. And Chowdhury, A., (2001), “Inflation and Economic Growth: Evidence from four South Asian Countries”, Asia-Pasific Development Journal, 8-1 June, pp.123-135
MOTLEY, B.(1998).”Growth and İnflation: a cross-country study”. Federal Reserve Bank of San Francisco Economic review, 1, pp.20-28
SAREL, M.(1996). “Nonlinear Effects of Inflation on Economic Growth””, IMF Staff Papers, 43-1, pp.199-215
TARI, Recep.(1997).”Türkiye’de Enflasyon, Faiz ve Döviz Kuru Arasındaki Nedensellik İlişkileri(Ekonometrik Analiz:1973-1995 Dönemi)”, Kocaeli Ü.İİBF Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, s.227
TARI, Recep.(1998). “Türkiye’de Enflasyon-Ücret İlişkisi (Ekonometrik Analiz)”,Kocaeli Ü. İİBF Dergisi, Sayı:2, s.64
UZ, Nisfet.(1999). “Enflasyonun İktisadi Büyüme Üzerindeki Etkileri Teori ve Türkiye Uygulaması”, Erciyes Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, Sayı:15, s.31
YAMAK, Nebiye/Yakup Küçükkale.(1997) “Türkiye’de Kamu Harcamaları Ekonomik İlişkisi”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, sayı:131, ss.8-9
TUSİAD (2002) Enflasyon ve Büyüme Dinamikleri, TÜSİAD Yayınları, Yayın No:2002-12-341, İstanbul
[1] Nisfet UZ, “Enflasyonun İktisadi Büyüme Üzerindeki Etkileri Teori ve Türkiye Uygulaması”, Erciyes Ünv. İ.İ.B.F. Dergisi, 1999, s.15.
[2] Gazi, ERÇEL, “Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme İlişkisi:Genel Bir Değerlendirme”, İMKB Dergisi, cilt:3, sayı:12, ss. 10-13
[3] K., KUNTER ve B., ULAŞAN, “Dünyada İş çevirimleri ve Türkiye:1963-1998” TCMB Araştırma Genel Müdürlüğü Yayınlanmamış Çalışma, 1999.
[4] Ulrich Woitek, Business Cycles, Germany, Physica-Verlag Company, 1998, s.33
[5] Lale Alkınoğlu, “Türkiye’de Uygulanan İstikrar Politikaları ve Sonuçları”, Erciyes Ün, İ.İ.B.F. Dergisi,
Sayı:15, 1999, s.308
[6] D.N., Gujaratı, Temel Ekonometri, (Çev.Ü.Şenesen ve G.G. Şenesen) İstanbul, İstnbul Literatür Yayınları, 1999, s.726
[7] Dickey, D.A. and Fuller, W.A. Distribution of estimators for autoregessive time series with a unit root, Journal of The American Statistical Association 74, 427-431
[8] Nebiye Yamak /Yakup Küçükkale, “Türkiye’de Kamu Harcamaları Ekonomik İlişkisi”, İktisat, İşletme ve Finans Dergisi, sayı:131, 1997, ss.8-9
[9] E. Işığıçok, Zaman serilerinde nedensellik Çözümlemesi, Bursa Uludağ Üniversitesi Basımevi, 2000, s.93
[10] Recep Tarı, “Türkiye’de Enflasyon, Faiz ve Döviz Kuru Arasındaki Nedensellik İlişkileri (Ekonometrik Analiz:1973-1995 Dönemi)”, Kocaeli Ü.İİBF Dergisi, Cilt:1, Sayı:1, 1997, s.227
[11] Recep Tarı “Türkiye’de Enflasyon-Ücret İlişkisi (Ekonometrik Analiz)”, Kocaeli Üniversitesi, İİBF Dergisi, Sayı:2, 1998, ss.64-65