YIL: 8

SAYI: 88

NİSAN 2005

 

 

önceki

yazdır

 

 

 

 Süleyman Ruhi AYDEMİR

 

 

  

GÖREVİ İHMAL


İhmal, sözlük anlamı ile; gereken ilgiyi göstermeme, boşlama, savsaklama, savsama, önem vermeme[1], belirli bir sebebi olmaksızın bir işi isteyerek geri bırakma, geciktirme, umursamama, erteleme anlamlarına gelmektedir.

Büyük Larousse de benzer biçimde ihmali[2]; “1. bir işin yapılmasında gerekli titizliği göstermeme, baştan savma, savsaklama, dikkatli olmama, 2. bir şeyi hesaba katmama, zarar verebilecek bazı şeyleri, olayları gözden kaçırma, 3. kötü niyetten değil de dikkatsizlikten, özensizlikten gelen kusur, 4. bir şeyi ihmal etmek o şeye özen göstermemek, ona karşı ilgisiz davranmak, bir şeyi gereği gibi ve zamanında yapmamak, 5. bir kimseyi ihmal etmek, ona gösterilmesi gereken ilgiyi , sevgiyi göstermez olmak, 6. bir şeyi yapmayı ihmal etmek, onu yapmamak, unutmak”  şeklinde anlatmış, ihmal durumuna ihmalcilik, ihmal eden kimseye  ihmalkâr tanımını vermiştir.

İhmal kelimesinin eş anlamlı özcüğü olan savsaklama sosyal çalışma sözlüğünde; “ ana ve/ya babanın daha çok bilmeden ya da kimi zaman bilerek çocuğun ruhsal, bedensel ve sosyal gelişimini tehlikeye atacak biçimde ilgisiz davranmaları” şeklinde açıklanarak[3] kelimenin aile ile bağlantısı kurulmuştur[4].

Genel olarak ihmal kavramı açıklanırken dikkatsizlik ve özen göstermeme kelimesi ile beraber kullanılmaktadır. Bu ise beraberinde kastı olmama durumunu ortaya çıkarmaktadır. Örneğin, ülkemizdeki orman yangınlarının sebepleri kasıt ve ihmalden kaynaklananlar diye ikiye ayrılırken yangınların % 13 ünün kasıttan, % 47 sinin ise ihmalden kaynaklandığı belirtilerek, ormana sönmemiş sigara, kibrit atılması, anız yakılması, zeytin altındaki otların yakılması gibi tarım alanlarında istenmeyen otların yakılarak temizlenmesi sırasında, çocukların ormanda ateşle oynamaları, orman içinde ve kenarında çöplerin yakılarak imha edilmesi sırasında,  arı kovanlarının tütsülenmesinde kullanılan ateşin ormana söndürülmeden atılması, piknik amacıyla, yemek pişirmek ve su ısıtmak amacıyla yakılan ve terk edilen ateşlerden, PVC boruların ateş yakılarak ısıtılması sırasında,ateşli silâh tatbikatları sırasında, izli mermi, işaret fişekleri gibi yanıcı maddelerin ormana düşmesiyle, elektrik tellerinin kopmasıyla, bakımsız trafoların çıkardığı kıvılcımlardan, yol ve benzeri inşaatlarda patlayıcı maddeleri ateşleyecek fitilin otları tutuşturmasıyla, kireç ve kömür ocaklarının yakılması sırasında ve trafik kazalarında yanan araçlardan kaynaklanan yangınların dikkatsizlik ve ihmalden kaynaklananlar diye örneklendirilirken, Terör amacıyla ormanların yakılması, yerleşim yeri, tarla, otlak kazanmak gayesiyle, orman idaresine kızgınlık, ormanda yapılan kanunsuz işleri örtbas etmek, başka tarla sahibini zor durumda bırakmak, yabani hayvanları uzaklaştırmak, iş temin etmek amacıyla (üretim, ağaçlandırma), yol yaptırmak amacıyla çıkan yangınların kasıt örnekleri olduğu belirtilmiştir[5]. Böylelikle ihmal ile kasıt kavramları arasındaki farkın “niyet” kelimesinde yattığı ortaya çıkmaktadır.

Ancak, aşağıda da görüleceği üzere görevi ihmal belirtilenin aksine kasıtlı bir eylem olup görevin savsaklanması ve geciktirilmesidir[6]. Görevi ihmal, kamu görevlilerinin görevlerini ihmal ederek hizmete muhatap olan kişi ve kuruluşları mağdur etmeleridir. Kamu kurum ve kuruluşlarında çok yaygın olan bu siyasi hastalık[7] bir suç olarak Türk Ceza Kanunu’nun 230 uncu maddesinde; “Hangi nedenle olursa olsun memuriyet görevini yapmakta savsama ve gecikme gösteren veya üstünün yasaya göre verdiği buyrukları geçerli bir neden olmadan yapmayan memur üç aydan bir yıla kadar hapis ve bin liradan beş bin liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Bu savsama ve gecikmeden veya üstünün yasal buyruklarını yapmamış olmaktan Devletçe bir zarar meydana gelmişse, derecesine göre altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile birlikte süreli veya temelli olarak memuriyetten yoksun kalma cezası da hükmolunur. Her iki durumda memurun vazifesini geciktirmesinden veya verilen buyruğu yapmamasından, kişiler herhangi bir zarara uğramışsa bu zarar ayrıca ödettirilir.” olarak tanımlanmıştır.

Kanunun bu maddesi kamu hizmetlerinin yürütülmemesini cezalandırmaktadır[8]. Burada cezalandırma kasden görevin yapılmamasıdır. Devlet idaresi aleyhine suçlar bölümünde düzenlenen bu suçun koruduğu menfaat devlet hizmetinin muntazam yürütülmesini sağlamaktır[9]. Eğer görevi ihmal bir başka suçun unsuru, örneğin kanunun yapılmasını emrettiği şeyin yapılmaması için rüşvet alınması, ise o zaman görevi ihmal suçundan bahsedemeyiz.

Görevi ihmal suçu, devlet memurlarının devlet idaresi aleyhine işledikleri suçlardandır. Memurun, yasaca belirli bir kamu ödev veya görevini yapmaya zorunlu bulunan bir işi yapmaması yahut yasa ve tüzüklerce yapılmasının öngörüldüğü biçimde yerine getirilmemesi[10] veya belirli ve uygun süre içinde yapılması zorunlu bulunan bir hizmet veya hareketi geciktirmesi, süresinde yapmamasıdır[11].

Nedeni ne olursa olsun memurun memuriyet görevinin yapmakta savsama veya gecikme göstermesi, emirleri yerine getirmemesi suçum maddi unsurunu oluşturmaktadır. Bir işin zamanında yapılmaması o işin gecikmesi anlamına gelmektedir. “Hastanede pratisyen hekim olan sanığın yaralı gelen mağduru yeterince muayene etmeden evine göndermesi eylemi görevi savsama suçunu oluşturur[12]” şeklindeki Yargıtay kararı buna iyi bir örnektir. Emirlerin yerine getirilmemesi ise, amirin yasaya uygun olarak verdiği emrin gereğinin mazeretsiz olarak süresi içinde yapılmaması veya zamanı geçtikten sonra yapılmasıdır[13].

Görevin ihmal edilmesinin bir çok nedeni bulunmaktadır[14]. Kamu hizmetlerini sunan kamu görevlilerinin davranış kurallarının yasalarda açık olarak belirlenmemiş olması, iş tanımlarının yapılmamış olması, Kamu sektöründe “hizmet standartları”nın açık olarak belirlenmemiş olması, Kamu hizmetlerini sunan kuruluşun tekel konumunda olması,toplumda eğitim ve kültür düzeyinin düşük olması, dolayısıyla hak arama bilincinin yeterince gelişmemiş olması, Kamuda çalışanların görevlerini ihmalini denetleyecek organların etkin çalışmamaları, kamuda çalışanların görevlerini ihmalini önleyecek etkin cezalar bulunmaması bu nedenlerden başlıcalarıdır.

Bu suçun faili memurdur. Bu noktada ceza kanunu uygulaması bakımından memurlar ile özel yasalarında memur gibi cezalandırılacakları belirtilen görevlileri vurgulamak gerekir. Ceza kanunu uygulamasında memurlar Türk Ceza Kanununun 279 uncu maddesindeki ölçütlere göre belirlenmiş kişilerdir. Özel yasalarında memur gibi cezalandırılabilecekleri yazılı olan memurlara örnek olarak 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa tabi kooperatiflerde görevli kimseler, ticaret odaları, ticaret borsaları gibi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarında çalışan görevliler sayılabilirler.  Örneğin, Noterler, noter yardımcıları, noter vekilleri, noter katipleri ve katip adaylarının noterlikteki görevleri sırasında veya görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı TCK.nun Devlet memurlarına ait hükümleri uyarınca cezalandırılırlar[15].

Görevi ihmal suçunda ihmal edilen,savsanan, husus memuriyet görevi içinde olmak zorundadır. Yargıtay’ın “Belediye zabıtası yönetmeliğine göre, zabıtalara başka görev verilemeyeceği belirtildiğine göre zabıta memuru olan sanığın tahsildar olarak görevlendirildiği sırada tahsil ettiği paraları kurum hesabına süresinde yatırmaması biçimindeki eylemi görevi ihmal değil, hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçunu oluşturur” kararı[16] bu cümleye örnek oluşturmaktadır. Ayrıca bu görev, memurun görev ve yetkilerini belirleyen yasalarla mevzuata bakılarak saptanmalıdır[17]. Örneğin köy muhtarının icra memuru tarafından gönderilen satış ilanını icra ettirip ilanın yapıldığına dair belgeyi göndermemesi durumunda icra iflas kanunun ihla edilmesinden kaynaklanan görevi ihmal suçu oluşmaktadır[18].

Görevi ihmal etmek kasıtlı bir suçtur. Bu kastın varlığı için memurun sadece kendi görevine giren bir işi savsamak veya üstünün emrini yerine getirmemek iradesi ile hareket etmesi yeterli değildir. Ayrıca bu şekilde hareket etmekle, hukuk düzeni veya üstü tarafından kendisine yüklenen görevleri ihlal ettiği yani haksız biçimde hareket ettiği bilincine sahip olmalıdır. Bu nedenle, hata, yanılma gibi hareketler suçu oluşturmayabilir[19]. Yargıtay’ ın bu konudaki; “İcra müdürü olan sanığın iş yoğunluğu nedeniyle fazla ve yanlış harç alma eyleminde fazla harcın mahsubunun veya iadesinin mümkün olduğu, yanlış hesaplamanın ise İcra tetkik mercii hakimliğine itiraz ile düzeltilebileceği gözetilerek, bilgi eksikliği ve iş yoğunluğundan kaynaklanan eylem görevi savsama suçunu oluşturmaz” kararı[20] buna bir örnektir.

Görevlerin savsaklanması ve ihmal edilmesinin önüne geçilmesi ve kamu kurumlarında yayılmasının önlenmesi için kamu görevlilerinin iş tanımları ve sorumluluk alanları çok iyi bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Buna bağlı olarak kamu görevlilerinin hizmet sunulmasında uyacakları ilkeler ve davranış kuralları kamu görevlileri etik kuralları çerçevesinde belirlenmeli, hizmetlerin zamanında ve eksiksiz sunulmasını sağlamak amacıyla önlemler alınmalıdır.

 


KAYNAKÇA

Aktan, Coşkun Can , “Hastalığın adı:Memuriyet Görevini İhmal”, www.canaktan.org (erişim tarihi:15.06.2004)

Alver, Cemil, Memur Suçları ve Memur Soruşturması,Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996.

Arıca,Mehmet Nadir, Memur Suçları ve Soruşturma, İlksan Matbaası, Ankara, 2000.

Aydın, İnayet Pehlivan. Yönetsel, Mesleki  ve Örgütsel Etik, Pegem yy, Ankara, 2002.

Büyük Larousse, Milliyet yy, İstanbul, Baskı Yılı yok, Cilt11.

Çetin, Erol, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, Eda Matbaacılık, Ankara, 2000.

Malkoç, İsmail, Mahmut Güler, Zimmet, İrtikap, Rüşvet ve Başlıca Memur Suçları, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993.

                                                   Uygulamada Türk Ceza Kanunu, Adil yayınevi, baskı yılı yok, Cilt 2.

National Geographic Dergisi, Kasım 2003.

Soyaslan, Doğan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin yy, Ankara,2002.

Tomanbay, İlhan, Sosyal Çalışma Sözlüğü,Selvi yy, Ankara,1999.

Türk Dil Kurumu, www.tdk.gov.tr (Erişim Tarihi: 21.06.2004)

Yargıtay,

2.Ceza Dairesi, 22.10.1985,2527/8328

4. Ceza Dairesi, 23.10.2003, 2002/15982, 2002/18822, 1994/1424-1994/1439, 2002/22945, 2003/8089

5. Ceza Dairesi, 2002/4628, 2003/4020.

Yavuzer, Haluk, “istismar ve ihmal edilen çocuk”, www.ailem.com (Erişim: 20.06.2004)



[1] Türk Dil Kurumu, www.tdk.gov.tr (Erişim Tarihi: 21.06.2004)

[2] Büyük Larousse, Milliyet yy, İstanbul, Baskı Yılı yok, Cilt11, s.5586

[3] İlhan Tomanbay, Sosyal Çalışma Sözlüğü,Selvi yy, Ankara,1999,s.223.

[4] ayr.bkz. Haluk Yavuzer, “istismar ve ihmal edilen çocuk”, www.ailem.com (erişim: 20.06.2004)

[5] National Geographic Dergisi, Kasım 2003, s. 36

[6] İnayet Pehlivan Aydın, Yönetsel, Mesleki  ve Örgütsel Etik, Pegem yy, Ankara, 2002, s.62.

[7] Coşkun Can Aktan, “Hastalığın adı:Memuriyet Görevini İhmal”, www.canaktan.org (erişim tarihi:15.06.2004)

[8] Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Yetkin yy, Ankara,2002,s.627.

[9] Cemil Alver, Memur Suçları ve Memur Soruşturması,Feryal Matbaacılık, Ankara, 1996, s. 208-219, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet, İrtikap, Rüşvet ve Başlıca Memur Suçları, Gen Matbaacılık, Ankara, 1993, s. 260-284, Doğan Soyaslan, ibid, s.627.

[10] Mehmet Nadir Arıca, Memur Suçları ve Soruşturma, İlksan Matbaası, Ankara, 2000, s. 279-286

[11] İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Uygulamada Türk Ceza Kanunu, Adil yayınevi, baskı yılı yok, Cilt 2, s.1659.

[12] Yargıtay, 4. Ceza Dairesi, 23.10.2003, 2002/15982, 2002/18822

[13] Erol Çetin, Ceza Hukukunda Memur ve Memur Suçları, Eda Matbaacılık, Ankara, 2000, s.673-700, Cemil Alver, ibid, s. 208-219, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet…s. 260-284.

[14] Coşkun Can Aktan, ibid.

[15] Yargıtay, 4. Ceza Dairesi, 1994/1424-1994/1439.

[16] Yargıtay, 5. Ceza Dairesi, 2002/4628, 2003/4020.

[17] Erol Çetin, ibid, s.673-700, İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Zimmet…s. 260-284.

[18] Yargıtay, 2.Ceza Dairesi, 22.10.1985,2527/8328.

[19] İsmail Malkoç, Mahmut Güler, Uygulamada… s.1663.

[20] Yargıtay, 4. Ceza Dairesi 2002/22945, 2003/8089.