YIL: 11

SAYI: 122

ŞUBAT 2008

 

 

önceki

yazdır

 

 

 Yrd.Doç. Rengin AK

 

 Yrd.Doç. Berna AKBİNGÜL

 

 

  

TÜRKİYE’DE UYGULANAN ENFLASYON HEDEFLEMESİ REJİMİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME


Abstract

It is aimed to maintain price stability with inflation targeting which started to be applied in 1990s-2006 and which is a money policy regime. Inflation targeting regime which is preferred not only for price stability but also for decreasing inflation has been applied in our countries since 2006. In this study, a general evaluation of open inflation regime which is preferred and applied by the developed and the developing countries today has been done.

 

Key words: Inflation, Inflation targeting,  Central Bank

 

Özet

1990-2006'lı yıllarda birçok ülkede uygulanmaya başlanan, bir para politikası rejimi olan enflasyon hedeflemesi ile fiyat istikrarının sağlanması amaçlanmaktadır. Sadece fiyat istikrarı için değil aynı zamanda enflasyonu da düşürmek içinde tercih edilen enflasyon hedeflemesi rejimi ülkemizde de 2006 yılından itibaren uygulanmaktadır. Bu çalışmada, günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler tarafından tercih edilen ve uygulanan açık enflasyon rejiminin genel bir değerlendirmesi yapılmıştır.

 

Anahtar kelimeler: Enflasyon, Enflasyon hedeflemesi, Merkez Bankası

                                  

GİRİŞ

Küreselleşme sürecindeki ekonomilerde makroekonomik dengeleri bozan en önemli sorunlardan biri enflasyon olmuştur. Bu ekonomilerde yaşanan değişim ve dönüşüm, makroekonomik istikrarsızlığa yol açan enflasyonla mücadelede uygulanan ekonomi politikalarında da etkisini göstermiştir. Bu süreçte düşük ve sürdürülebilir bir enflasyon düzeyi yaratmak amacıyla, gelişmiş ülkeler 1990’lı yılların başından itibaren yeni bir parasal ekonomi politikası rejimi olan enflasyon hedeflemesi rejimini uygulamaya başlamışlardır (Şiriner ve Turgay: 2007, 69).

 

1970’lerin ikinci yarısında, bir çok ülke faizleri veya kurları hedeflemeyi bırakmış ve parasal büyüklükleri hedeflemeye başlamıştır. Bu politika değişikliğinin en önemli nedenleri, ekonomileri etkileyen şokların değişmesi (özellikle mal piyasasında) ve yüksek ve dalgalı enflasyonist ortamlarda faizlerin hedeflenmesinin başarısı, fiyat istikrarı ile buna ulaşmada ara hedef olarak kullanılan parasal büyüklükler arasında güvenilir ve istikrarlı bir ilişkinin varlığına bağlıdır. Başka bir deyişle, hedeflenen parasal büyüklükler ile enflasyon, gelir gibi değişkenler arasında uzun dönemli ve istikrarlı bir ilişkinin, yani istikrarlı bir para talebi fonksiyonunun varlığına bağlıdır (Karasoy, Saygılı ve Yalçın: 1998, 4).

Son yıllarda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde yaşanan yüksek enflasyon, işsizlik ve düşük büyüme performansları, para politikasının sorgulanmasına yol açmıştır. Uzun dönemde uygulanan politikalarda yaşanan başarısızlıklar ve bunun sonucunda gelen yüksek enflasyon oranlarından sonra, fiyat istikrarına gereken önemin verilmesi gerektiği anlaşılmıştır.

Ekonomik birimlerin geleceğe yönelik olarak daha sağlıklı kararlar almalarını sağlamak, düşük ve sürdürülebilir bir enflasyon düzeyi yaratmak amacıyla aralarında Yeni Zelanda, Kanada, İngiltere, İsveç, Finlandiya, Avustralya ve İspanya’nın bulunduğu gelişmiş ülkeler 1990’lı yılların başından itibaren enflasyon hedeflemesi (inflation targeting) olarak adlandırılan yeni bir rejim uygulamaya başlamışlardır (Alparslan ve Ataman: 2000).

 

1. Enflasyon Hedeflemesinin Tanımı

Enflasyon hedeflemesi; hükümet, merkez bankası ya da her ikisinin gelecekte merkez bankasının enflasyonu sayısal olarak belirli bir değerde tutmaya çalışması olarak tanımlanmaktadır (Bernanke ve Mishkin: 1997, 8).

 

Enflasyon hedeflemesi rejimi; merkez bankasının nihai hedefi olan fiyat istikrarının sağlanması ve sürdürülmesi amacına yönelik olarak para politikasının makul bir dönem için belirlenen sayısal bir enflasyon hedefi ya da hedef aralığına dayandırılması ve bunun kamuoyuna açıklanması şeklinde tanımlanabilen para politikası uygulamasıdır (Alparslan ve Ataman: 2000, 3).

 

Enflasyon hedefleme çevresinde bir ülkenin finansal stratejisini düzenleme kararı, para politikanın ne yapıp ne yapamayacağı hakkında pek çok iktisadi tartışmada yatar. Son yirmi yıldır, hâsılatı artırmak ve sağlanabilir seviyenin ötesinde işsizliği azatlamak için olan eylemsel para politikasının kalıcı olarak işsizliği azaltamaması yâda hâsılatı artırmaması, aksine daha yüksek enflasyona neden olmasına dair iktisat alanında bir görüş birliğine varılmıştır. Bu sebeple, para politikasının temel hedefi olarak fiyat istikrarına bağlılık tüm dünyada yayılmaktadır (Mishkin ve Posen: 1997, 11).

 

Mishkin (2000) enflasyon hedeflemesini beş unsuru içeren para politikası stratejisi olarak tanımlamaktadır. Bu beş unsur (Mishkin:2000, 1-2);

1)          Enflasyon için orta vadeli sayısal bir hedefin kamuoyuna ilan edilmesi gerekir.

2)          Merkez Bankasının birincil hedefi fiyat istikrarı, diğer hedefleri ise ikinci derecede hedefi olmalıdır.

3)          Politik araçların kullanımı kararlaştırılırken sadece parasal büyüklük ya da döviz kurunun takip edilmesi değil bunların yanında kapsamlı bilgi strateji yani göstergeler de takip edilmelidir.

4)          Para politikasının planları, amaçları ve kararları hakkında kamuoyu ve piyasalarla, para politikasının arttırılmış şeffaflığı ile ilişki kurulmalıdır.

5)          Enflasyon hedefine ulaşmak için merkez bankasının bağımsızlığının ve sorumluluğunun arttırılmasıdır.

 

Bu bağlamda enflasyon hedeflemesi, devlet ile merkez bankasının birlikte  hareketle belirli bir hedef aralığında enflasyon oranının belirlenmesidir.

 

Enflasyon hedeflemesi uygulamasında genel ekonomik yapının yanı sıra (Öğretmen: 2004, 7);

- merkez bankasının bağımsızlığı,

- hedefin hangi otorite tarafından belirleneceği,

- hedefin seviyesi ve süresi,

- şeffaflık,

- hesap verebilirlik

gibi hususlar önem taşımaktadır.

 

Merkez bankalarının uyguladığı politikaların amaçlarının ve kullandıkları araçların kamuoyu tarafından bilinmesi ve söz konusu politikaların iyi anlaşılması para politikalarının daha etkin olmasını sağlamaktadır. Merkez bankasının şeffaf ve hesap verebilir olması, kamuoyunun uygulanan politikaların ve gerçekleşen hedeflerin denetlenmesi açısından önem arz etmektedir.

Merkez bankalarının birincil ve öncelikli amacı fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmektir. Enflasyon hedeflemesi ise, fiyat istikrarına ulaşılabilmesi amacıyla uygulanan ve giderek yaygınlaşan bir para politikası stratejisidir. Akademik yazında bir çok farklı tanım bulunsa da, uygulamalara bakıldığında enflasyon hedeflemesi rejimini diğer rejimlerden ayıran iki ana unsurun bulunduğu görülmektedir (TCMB: 2005, 3):

i. Enflasyon hedeflemesi rejimi uygulayan merkez bankaları, enflasyon hedeflerini rakamsal olarak açıklamakta, bu hedeflere ulaşmayı taahhüt etmekte ve açıklanan hedeflere ulaşılamaması durumunda kamuoyuna hesap vermekle yükümlü olmaktadırlar.

ii. Para politikası kararlarının ekonomiyi etkilemesi belli bir süre gerektirdiğinden, merkez bankaları bugünkü enflasyonu değil gelecekteki enflasyonu kontrol edebilmekte, bu amaçla belirli zaman aralıklarıyla enflasyon tahminleri oluşturmakta ve bu tahminleri kamuoyu ile paylaşmaktadırlar. Bu nedenle, enflasyon hedeflemesi rejimi çoğu zaman “enflasyon tahmini hedeflemesi” olarak da adlandırılabilmektedir. Bu doğrultuda, öngörülerin enflasyon hedefi ile tutarlılığı ve hedeften sapma konusundaki riskler kamuoyuna anlatılmaktadır.

 

Merkez Bankası’nın uyguladığı para politikası stratejisinin başarılı olabilmesi için, uygulanan politikaların maliye politikası tarafından da desteklenmesi gerekmektedir. Aksi halde, para politikasının etkisi maliye politikası tarafından etkisizleştirilebilir. Bu, enflasyon hedeflemesi stratejisinde olduğu gibi, diğer para politikası stratejileri için de geçerli bir durumdur (Çolakoğlu: 2002, 23).

 

Merkez bankasının, bağımsız bir para politikasını yürütme kabiliyetine sahip olması gerektiği gibi, bir ülkenin, mali baskınlığın herhangi bir belirtisini de taşımaması gerekmektedir (Çolakoğlu: 2002, 23). Bundan, para politikasının yürütülmesinin mali nitelikli gelişmelerle zora sokulmaması anlamı çıkmaktadır. Genel bir ifadeyle, kamunun merkez bankasının kaynaklarına çok az başvurması veya hiç başvurmaması anlaşılmaktadır. Ayrıca, kamunun senyoraj geliri çok büyük olmamalı ve mali piyasalar devlet borçlanma araçlarını emebilecek derinlikte olmalıdır (Masson, Savastano ve Sharma: 1997, 8). Mali baskınlık ve derinliğin düzeyi, çeşitli rasyolarla ifade edilebilmektedir. Örneğin; mali baskınlığın derecesini ölçmek için Bütçe Açığı/GSYİH, KKBG/GSYİH, KKBG/GSMH veya KKBG/M (M, geniş tanımlı para arzını temsil etmektedir) gibi oranlara bakılmaktadır. Bu oranların yükselmesi mali baskınlığın artması, düşmesi de mali baskınlığın azalması anlamına gelmektedir. Mali derinliğin ölçülmesinde ise; temel olarak M2/GSYİH veya M2Y/GSYİH oranları kullanılmaktadır. Burada da oranların yükselmesi mali derinliğin artmasını, düşmesi de mali derinliğin düşük olmasını; yani “mali sistemin sığ olması” nı ifade etmektedir (Akyazı: 2004, 223).

 

Mali baskınlığı önlemenin tek yolu, maliye politikasını disipline etmek yani maliye politikasını bütçe sınırları içerisinde kalacak bir biçimde uygulamaktır (Büyükakın ve Erarslan: 2004, 28).

Açık bir mali baskınlık, monetizasyon yoluyla finanse edilen büyük bütçe açıklarına yol açmaktadır. Bu da eninde sonunda paranın değer kaybetmesine ve parasal otoriteye olan güvenin tedricen kaybolmasına yol açar. Sonuç itibariyle mali baskınlığın varlığı, parasal otoriteyi fiyat istikrarını sağlayacak alternatif strateji arayışına mecbur eder (Orlowski: 2000, 1-40).

Bu bağlamda mali disiplinin sağlanması ile ilgili olarak, Thomas Sargent ve Neil Wallace’ ın “hoş olmayan monetarist aritmetik” kavramı ile ifade edilen görüşleri oldukça önemlidir. Sargent ve Wallace’ a göre, mali otoriteler bütçe disiplinini sağlayamadığı sürece kamu borçlarının parasallaşması olgusu sebebiyle, enflasyonla mücadele etmek için cari dönemde uygulanan sıkı para politikaları uzun dönemde enflasyon oranını düşürmek yerine yükseltecektir. Bu bağlamda Sargent ve Wallace, para politikası uygulamalarının maliye politikası tarafından desteklenmesi gerektiğini, bir başka deyişle para ve maliye politikalarının koordineli bir biçimde uygulanması gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Para ve maliye politikaları arasındaki koordinasyonun sağlanması ile birlikte, bir taraftan para otoriteleri parasal tabanı fiyat istikrarı çerçevesinde belirlerken, diğer taraftan mali otoriteler de kamu harcamalarını kamu gelirleri ile sınırlandıracaklardır (Sargent ve Wallace: 1981, 1-4).

 

“Hoş olmayan monetarist aritmetik” yaklaşımı, bütçe açıklarının kapatılmasında emisyon yerine borçlanmaya dayalı bir finansman yönteminin ilk bakışta fiyat istikrarının sağlanması yönünde olumlu izlenimler bıraksa da, gerçekte böyle bir finansman yönteminin gelecek bir zamanda enflasyonist baskılara yol açacağını göstermektedir. Borçlanmanın uzun dönemde enflasyona yol açmasının temel nedeni, reel faiz oranlarının ekonominin büyüme oranından daha fazla olmasıdır (Büyükakın ve Erarslan: 2004, 28-29). 

 

Enflasyon hedeflemesine geçilirken uygulamanın gelişimini etkileyebilecek hususlarda karar verilmesi zorunluluğu doğmaktadır. Bu hususlar, a) hedeflemede enflasyon oranı veya fiyat düzeyi seçeneklerinden hangisinin tercih edileceği, b) hedeflemenin enflasyon oranı üzerinden yapılıyorsa bunun için hangi endekse bağlı enflasyonun seçilmesi gerektiği (TEFE,TÜFE, GSMH veya GSYİH zımni deflatörü), c) Hedeflemenin belli bir nokta veya banttan hangisine göre yapılacağı, d) Seçimin belli bir bant yönünde yapılmışsa bu bandın genişliğinin ne olması gerektiği, e) Hedeflemenin ne süreyle uygulanacağı, f) Hedefin kim tarafından ilan edileceğidir (Malatyalı: 1998, 8-9).

 

Enflasyon için verilen hedef, beklentileri etkileyerek bu beklentilerin, enflasyonist şoklara karşı verecekleri reaksiyonların yumuşamasına neden olmaktadır. Bu nedenle de hedefin açıklanma biçimi, kapsadığı enformasyon ve bu hedefin önceki uygulamalar referans alındığında merkez bankasına duyulan güven söz konusu etkinin istenilen şekilde gerçekleştirilip gerçekleştirilmeyeceğinin belirleyicisidir (Malatyalı: 1998, 10).

 

Enflasyon hedeflemesi stratejinin, politika uygulamalarında esnek davranma olanağını sağlaması, ani ve büyük şoklara maruz kalan gelişmekte olan ülkelerde para politikasının etkililiğini artırmaktadır (Erdoğan: 2005, 50).

 

2.  Ön Koşullar

Genel olarak enflasyon hedeflemesinin üç temel ön koşulu vardır. Bu ön koşullar (Alparslan ve Ataman: 2000, 4-5).

 

- Para politikasının nihai hedefi fiyat istikrarı olmalıdır: Para otoritesi sadece belirlediği enflasyon hedefini gerçekleştirmeyi amaçlamalı büyüme, istihdam seviyesi veya döviz kuru istikrarı gibi başka hedefler seçmemelidir. Örneğin sabit kur sistemi altında enflasyon hedeflemesi sisteminin islemesi mümkün değildir. Bu yüzden doğrudan hedefleme rejimini seçen ülkeler sabit kur sistemini terk etmek durumundadır. Bu rejimde para ve maliye politikaları arasında dolaylı da olsa bir etkileşim bulunmaktadır. Para politikası operasyonel olarak mali politikanın enflasyon üzerindeki etkilerini göz önünde bulundurmak durumundadır. Mali politikalar enflasyon hedefini destekleyici nitelikte olmalıdır.

- Merkez Bankası Bağımsızlığı: Merkez bankasının bağımsızlığı en temel anlamıyla fiyat istikrarını korurken uygulayacağı para politikası rejimini ve kullanacağı parasal  araçları kendi kararları ile seçmesi ve uygulaması olarak tanımlanabilir. Kurumsal anlamda bağımsız bir merkez bankası politik müdahalelere maruz kalmaksızın para politikasını uygulayabilmelidir.

- Gelişmiş Mali Piyasalar: Enflasyon hedeflemesi rejiminin basarıyla uygulanması ve enflasyonun hedeflenen düzeyde tutulması amacıyla para otoriteleri tarafından kullanılacak parasal araçların etkinliği gelişmiş para, sermaye ve döviz piyasalarının olmasına bağlıdır. Mali piyasaların kullanılan parasal araçlara yeterli çabuklukta tepki verememesi enflasyon hedeflerinden sapmalara yol açabilir. Ayrıca mali piyasaların devlet tahvili gibi enstrümanlarla kamu borçlanmasını karşılayacak derinlikte olması merkez bankasının kamu borçlanmasında taşıyacağı yükün azaltılması ya da hiç olmaması açısından da önem taşımaktadır.

Enflasyon hedeflemesi politikalarında başarılı olunması için gerekli en önemli koşullardan birisi belirlenen hedeflere uygun para politikasının uygulanmasında merkez bankasına müdahalede bulunulmaması ve uygulamada gerekli para politikası araçlarının kullanılmasında inisiyatifin merkez bankasına bırakılmasıdır (Alparslan ve Ataman: 2000, 16).

Ancak gelişmekte olan ülkelerde merkez bankalarının para politikalarını bağımsız olarak uygulamalarını sınırlandırıcı dört önemli etken bulunmaktadır. Bunlar, hükümetlerin aşırı kamu borçlanmaları, önemli ölçüde senyoraji gelirlerine bağlı olmaları, sermaye piyasalarının yeterli derinliğe sahip olmaması ve bankacılık sistemlerinin kırılganlığıdır (Alparslan ve Ataman: 2000, 16).

Diğer taraftan, siyasi otoritenin desteğinin alınmış olması enflasyon hedeflemesi stratejisinin başarısı açısında önem taşımaktadır. Bu desteğin sağlanması ancak, karşılıklı bilgilendirme toplantıları ile mümkün olabilir. Böyle bir desteğin sağlanmış olmasının iki temel fonksiyonu bulunmaktadır (Öğretmen: 2004, 14);

1. Siyasi otoritenin fiyat istikrarına ters politikalar uygulamasının önüne geçilmesi,

2. Para politikasının başarılı olacağı yönünde kamuoyu güveninin artırılması.

Uygulamada da merkez bankalarının düzenli olarak siyasi otoriteyi bilgilendirdiği görülmektedir. Bu bilgilendirme doğrudan ilgili Bakan kanalıyla olabildiği gibi, parlamento düzeyinde de gerçekleştirilebilmektedir.

Merkez bankasının yalnızca bağımsızlığını kazanmış olması yeterli olmamakta bunun yanında gelişmiş finansal piyasaların varlığı ve söz konusu ülkede mali baskınlığın bulunmaması gerekmektedir.

Genel bir bakış açısı ile değerlendirildiğinde enflasyon hedeflemesi, diğer para politikası stratejilerinin sahip olmadığı avantajlara sahiptir. Her şeyden önce enflasyon hedeflemesi, döviz kuru hedeflemesi stratejisinin aksine, para politikasını ulusal ekonomideki olası şoklara göre yönlendirme olanağı sağlar. Öte yandan parasal hedefleme stratejisi ile karşılaştırma yapıldığında da benzer bir sonuç ortaya çıkar. Buna göre, enflasyon hedeflemesi stratejinin başarısı açısından, enflasyon ile parasal büyüklükler arasında istikrarlı bir ilişkinin tesisi zorunlu değildir. Enflasyon hedeflemesi stratejinin uygulanması halinde, fiyat istikrarı hedefine ulaşmak üzere iktisadi faaliyet hacminin seyrine ilişkin bütün enformasyon detaylı bir şekilde analiz edilerek en makul para politikası aracı tercih edilir (Mishkin, 2000: 105).

 

Enflasyon hedeflemesi özellikle ekonomik büyüme sürecinin dışarıdan gelecek olan kaynağa bağımlı olduğu ekonomilerde aktif para politikası uygulayamama gibi bir sıkıntıya çözüm olarak ortaya konmaktadır. Ancak bu alternatifsizlik reel ekonomik şartları ve buna uygun parasal politikalar izlemeyi göz ardı etmeyi de gerektirebilmektedir. Çünkü enflasyon hedefini ilan etmiş olmak daraltıcı politika uygulamayı kaçınılmaz kılmaktadır (Şiriner ve Turgay: 2007, 79).

 

                 Enflasyon hedeflemesi stratejisi, mali disiplinin sağlanması veya mali üstünlüğün korunması yönünde yetersiz kalabilir. Bu stratejinin başarılı olması her şeyden önce sağlam bir mali yapı ile birlikte istikrarlı bir finansal sisteme bağlıdır. Başka bir ifade ile kamu açıklarının sürdürülebilirliği ve güçlü bir finansal sistem, enflasyon hedeflemesi stratejisinin ön koşullarıdır. Uzun vadede mali açıkların yüksek düzeylerde seyrettiği ekonomilerde, enflasyon hedeflemesi rejiminin sürdürülebilirliği olanaksızdır. Çünkü geniş kamu açıkları nedeniyle monetizasyon ya da devalüasyon uygulamalarına gidildiğinde, kaçınılmaz sonuç yüksek enflasyondur. Öte yandan, zayıf finansal sisteme sahip gelişmekte olan ekonomilerde enflasyon oranlarında istikrarsız dalgalanmalar gözlenebilir (Mishkin, 2000: 107).

3. Türkiye’de Ön Koşullar 

Merkez Bankası, enflasyon hedeflemesi rejimi konusunda 2000 yılından bu yana çalışmalarını sürdürmektedir. Türkiye’de enflasyon hedeflemesi rejiminin ana çerçevesi oluşturulurken, bu rejimi uygulayan 20’yi aşkın gelişmiş ve gelişmekte olan ülkenin deneyimlerinden faydalanılmıştır. İncelenen ülke örnekleri, tarihsel, kültürel, ekonomik ve siyasal farklılıklar nedeniyle, “her ülkeye uygun tek ve en iyi uygulama” olmadığını göstermiştir. Dolayısıyla, enflasyon hedeflemesi rejimi çerçevesinde genel yapı oluşturulurken Türkiye’ye özgü bir modelin oluşturulması gerektiği göz önüne alınmıştır (TCMB:2005, 4).

 

Kamuoyu tarafından kolay anlaşılabilirliği ve iletişim açısından avantajları göz önüne alınarak, enflasyon hedefi “nokta hedef” olarak belirlenmiştir. Toplumun her kesimi tarafından kolaylıkla takip edilebildiği ve günlük yaşam maliyetini iyi ölçen bir gösterge olduğu için, enflasyon hedefinin Tüketici Fiyat Endeksi üzerinden tanımlanması tercih edilmiştir. Bu doğrultuda, hedeflenen değişken 2003 temel yıllı Tüketici Fiyat Endeksi’nin yıllık yüzde değişimi ile hesaplanan yıl sonu enflasyon oranıdır. 2006 yılından itibaren üç yıllık bütçe uygulamasına geçildiği göz önüne alındığında, üç yıllık bir hedef patikasının açıklanmasının, enflasyon hedeflerinin içsel tutarlılığını ve diğer makroekonomik projeksiyonlarla uyumunu artıracağı düşünülmektedir. Bu nedenle, enflasyon hedeflemesi rejiminin bu ilk aşamasında hedefler üç yıllık olarak ilan edilmektedir. Katılım Öncesi Ekonomik Program ve üç yıllık bütçe planlarıyla uyumlu olarak, 2006, 2007 ve 2008 için yıl sonu hedefleri sırasıyla yüzde 5, yüzde 4 ve yüzde 4 olarak belirlenmiştir (TCMB: 2005, 4-5).

 

Türkiye’nin IMF Programları çerçevesinde enflasyon hedeflemesi sistemine geçiş sürecindeki niyet mektupları (Yükseler: 2005, 28-29) kısaca aşağıda özetlenmiştir;

 

- Enflasyon hedeflemesine ilişkin ilk işaret 9 Aralık 1999 tarihli niyet mektubunda yer almaktadır. Bu niyet mektubu ile, döviz kuruna dayalı istikrar programı uygulamaya konulmuş ve günlük döviz kurları 1 Ocak 2000 – 31 Aralık 2000 dönemi için TCMB tarafından önceden kamuoyuna açıklanmıştır. Her üç ayda bir, günlük döviz kurlarının üç aylık bir dönem için uzatılması ve 18 aylık dönemin sonunda genişleyen bant uygulamasının başlatılması öngörülmüştür.

- Kasım krizi sonrasında imzalanan 18 Aralık 2000 tarihli niyet mektubunda, döviz kuruna dayalı para politikası stratejisinden kademeli olarak enflasyon hedeflemesi sistemine geçileceği ifade edilmiştir. Bu çerçevede, Merkez Bankasının bağımsızlığını ve para politikasında etkinliğini artıracak yasal düzenlemelerin 2001 yılı Nisan ayı sonuna kadar yapılması koşul olarak getirilmiştir (paragraf: 30).

- 3 Mayıs 2001 tarihli niyet mektubunda, mümkün olan en kısa sürede tam enflasyon hedeflemesine geçilmesi benimsenmiştir (paragraf: 41).

- 31 Temmuz 2001 tarihli niyet mektubunda, TCMB’nin bilgi akımı, modelleme ve araştırma konusunda önemli gelişme kaydettiği ve para politikası kararlarının enflasyon eğilimine göre şekillendirildiği belirtilmiştir. (paragraf: 12).

- 20 Kasım 2001 tarihli niyet mektubunda, yılın son çeyreğinde başlatılması öngörülen enflasyon hedeflemesi sisteminin, 11 Eylül terör saldırısı nedeniyle, ertelenmesi kararlaştırılmıştır (paragraf: 13).

- 28 Ocak 2002 tarihli niyet mektubunda, enflasyon hedeflemesine başarılı geçiş için gerekli ön koşulların tamamlanmasına yönelik önemli adımlar atıldığı belirtilmektedir.

- 3 Nisan, 19 Haziran ve 30 Temmuz 2002 tarihli niyet mektuplarında, resmi enflasyon hedeflemesi sistemine geçiş konusunda hazırlıkların yapıldığı ve yıl ortasında veya yıl sonundan önce bu sisteme geçileceğine ilişkin ifadeler yer almıştır. Bu çerçevede, resmi enflasyon hedeflemesine geçiş için gerekli teknik hazırlıkların tamamlanması ve bilgi sisteminin oluşturulmasına yönelik olarak IMF’den üçüncü kez teknik yardım alınmıştır .

- 5 Nisan 2003 tarihli niyet mektubunda, resmi enflasyon hedeflemesi sistemine 2002 yılı sonunda geçilmesi öngörülmesine rağmen, bu sisteme geçişin kesin zamanlamasının, 2003 yılı bütçesinin onaylanmasının ardından iç ve dış gelişmeler değerlendirildikten sonra belirleneceği ifade edilmiştir (paragraf. 36).

- 25 Temmuz 2003 tarihli niyet mektubunda, enflasyon hedeflemesi sistemine geçilmeden önce, faiz dışı bütçe fazlası hedefinin tutturulması ve mali disiplinin kurulması gibi güçlü bir program uygulamasının görülmesi gerektiği ifade edilmiştir.

- 31 Ekim 2003 tarihli niyet mektubunda, resmi enflasyon hedeflemesine yönelik koşullar yerine getirilmesine karşın, 2004 yılında parasal hedefleme politikasının sürdürüleceği açıklanmıştır (paragraf: 8). Bu niyet mektubunda, resmi enflasyon  hedeflemesine geçiş zamanlamasına ilişkin herhangi bir atıfta bulunulmamıştır.

- 2 Nisan 2004 tarihli niyet mektubunda, enflasyon hedeflemesi ile ilgili herhangi

bir ifade yer almamıştır.

- 15 Temmuz 2004 tarihli niyet mektubunda, uygulanan örtük enflasyon hedeflemesi politikasının başarılı olduğu, resmi enflasyon hedeflemesine geçiş için de ilerleme sağlandığı ifade edilmiştir (paragraf: 11).

- 26 Nisan 2005 tarihli niyet mektubunda, Merkez Bankası’nın 2006 yılı başında resmi enflasyon hedeflemesi sistemine geçileceğini ilan ettiği ve para politikası karar mekanizmasına ilişkin TCMB duyurusunda yer alan hususların özetlendiği

görülmektedir (paragraf: 5).

 

26 Nisan 2005  tarihli iyi niyet mektubu’nda; 4. Program süresince para politikasının ana hedefi, enflasyonun AB ülkelerindeki seviyelere indirilmesi olacaktır. Sadece üç yıl içerisinde enflasyon %70’lerden, program hedeflerimizin çok daha altında olacak şekilde, %10’un altındaki seviyelere düşmüştür. Enflasyonu daha da düşürebilmek için, şu ana kadarki başarıda büyük rolü bulunan iki ana uygulamaya –basiretli maliye politikalarına ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın bağımsızlığının korunmasına- devam edilecektir. Enflasyonla mücadelede yakın zamanda kaydedilen başarı, güçlü Türk Lirası ve enflasyon beklentilerindeki gerileme dikkate alındığında; bu gelişmelerin yeni program döneminde, enflasyonun daha da düşürülmesi için uygun zemini hazırlamış olacaktır. Açık enflasyon hedeflemesine geçiş sürecinin ilk aşamalarında, mevcut para tabanı çerçevesi ile birlikte, net iç varlıklara ilişkin gösterge niteliğindeki hedefler korunacaktır. Bu hedeflerin yakın olarak izlenmesine devam edilecek ve para tabanı talebinde bir değişiklik olduğuna ilişkin kuvvetli belirtilerin ortaya çıkması halinde, hedeflerde yeni düzenlemeler yapılması önerilecektir. Enflasyonla mücadeledeki başarının ve Türk Lirası’na karşı artan güvenin göstergesi olarak, Ocak ayında Yeni Türk Lirası tedavüle girmiştir (TL’den altı sıfır atılmıştır). Yeni Türk Lirası’na geçiş son derece sorunsuz olmuş ve politikalarımızın güvenilirliğini daha da artırmıştır.

 

4. Türkiye’de Uygulamanın Sonuçları

Türk mali sistemi 1980 yılından başlayarak uygulamaya konulan liberal politikalar sonucunda önemli ölçüde yapısal değişikliğe uğramış, dinamizm kazanmıştır. Bu gelişimde, selektif kredi politikalarının kaldırılması, mevduat ve kredi faizlerine serbesti tanınması, liberal kambiyo düzenlemeleri gibi deregülasyona yönelik uygulamaların yanı sıra, sektöre ilişkin mevzuat düzenlemelerinin uluslararası normlar seviyesine yükseltilmesi için yapılan çalışmalar da rol oynamıştır (BDDK: 2001,  2).

 

Bunun yanında Türkiye’de para politikasının başarısı için kamu maliyesinin disipline edilmesi çabalarında önemli mesafelerin kat edildiği söylenebilir. Bu anlamda 2003 yılı başından itibaren yürürlüğe giren, “Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun” önemli bir kazanımdır. Yasanın amacı, borç yönetiminin maliye ve para politikaları ile koordineli bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Söz konusu yasa, kamu kesimine otomatik bir disiplin ve

şeffaflık getirerek, uygulanan para politikasının maliye politikasınca desteklenmesine önemli bir katkı sağlayacaktır (Çolakoğlu: 2002, 26).

 

Enflasyon hedeflemesi, gerek gelişmiş ülkelerde gerekse gelişmekte olan ülkelerde başarısı kanıtlanmış ve giderek artan sayıda ülke tarafından uygulanan bir para politikası rejimidir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (Merkez Bankası), 2002 yılı basında para politikasının genel çerçevesine ilişkin yaptığı duyuruda, para politikasında nihai hedefin enflasyon hedeflemesine geçmek olduğunu, ancak gerekli ön koşullar tamamlanmadan enflasyon hedeflemesine geçilmesinin rejimin güvenilirliğini daha başlamadan sarsacağını ve bu nedenle enflasyon hedeflemesine geçiş için, para politikasının etkinliğini kısıtlayan unsurların zayıflamasının bekleneceğini vurgulamıştı. Aynı duyuruda, enflasyon hedeflemesi rejimine geçilene kadar “örtük enflasyon hedeflemesi” uygulanacağı belirtilmişti. Bu doğrultuda Hükümet ile birlikte enflasyon hedefleri saptanmıştır. Kısa vadeli faiz oranları enflasyonla mücadelede etkin olarak kullanılırken, para tabanı da ek bir çapa olarak belirlenerek, enflasyon hedeflerinin güvenilirliğinin artırılması amaçlanmıştır. Uygulanan bu politika; Merkez Bankası’nın bağımsızlığı yolunda atılan adımlar, mali disiplin ve süregelen yapısal düzenlemelerin de katkısıyla, fiyat istikrarı yolunda önemi yadsınamaz kazanımları da beraberinde getirmiştir (TCMB:2005,1).

 

Gelişmekte olan çoğu ülkede enflasyon oranı hala çok yüksek seviyelerde olup, genelde açık ya da zımni olarak geriye yönelik endeksleme yapılmaktadır. Sonuç olarak enflasyonun hedeflemesi politikasını seçen merkez bankalarının güvenirliliği ve hesap verebilirliği belirlenen enflasyon hedeflerinin gerçekleştirilememesi durumunda zarar görebilmektedir (Alparslan ve Ataman: 2000, 17).

 

Hukuki açıdan bakıldığında Merkez Bankasının para politikasının yürütülmesi için gerekli yetki ve görev tanımı ile operasyonel bağımsızlığa sahip olduğu görülmektedir. Diğer yandan, Hazine ile Merkez Bankası ilişkileri 1994 yılından itibaren sınırlandırılmıştır. Ancak, her ek bütçe yapılması durumunda kullanılabilecek avans miktarının önlenmesi yönünde bir düzenleme yapılması mümkün görülmektedir. Ayrıca, Protokol ile düzenlenen Hazine ve T.C. Merkez Bankası ilişkisinin yasal dayanağa kavuşturulması ve  Yeni Zelanda uygulamasında olduğu gibi siyasi karar alıcıların enflasyona ilişkin taahhütlerinin merkez bankasına aktarılmasını teminen Merkez Bankası Kanunu’nda yapılan düzenlemelerin Türkiye’de de yapılması   gibi öneriler de getirilmektedir  (Alparslan ve Ataman: 2000, 28).

 

Merkez bankası şeffaflığı, merkez bankasının kredibilitesini arttıran en önemli faktördür. Bir merkez bankası, eğer kamuoyu parasal otoritenin söylediği şeyi yapacağına inanıyorsa kredibiliteye sahiptir. Parasal iktisat literatüründe şeffaflıkla ilgili artan sayıdaki çalışmalarda  kredibilite problemi vurgulanmaktadır. Merkez bankasının şeffaflık derecesi genellikle kamuya merkez bankası tarafından açıklanan bilgi miktarı olarak ölçülür. Fakat bu açıklanan bilginin niteliği ihmal edilirse konu sadece bir yönü ile yansıtılmış olur. Bu yüzden eğer kamuoyu para otoritesi tarafından açıklanan bilgiyi doğru bir şekilde yorumlarsa merkez bankası şeffaflığından bahsedilebilir (Lyziak vd., 2007: 69).

 

Pek çok enflasyon hedefleme rejimlerinde, merkez bankası geçerli enflasyon tahminleri ve enflasyon izlemede gerekli olan politika ve yaklaşım tartışmalarını da içererek enflasyon durumunun düzenli ve detaylı değerlendirmelerini yayımlamaktadır (Bernanke ve Mishkin: 1997, 102).

 

Enflasyon hedefinin seçimi daha çok para otoritelerinin şeffaflık ve esneklik arasındaki optimum karışımına bağlıdır. Azami ölçüde şeffaflık için enflasyon hedefinin kamuoyu tarafından zamanında, doğru ve kolayca anlaşılabilen bir endeks ile ölçülmesi gerekmektedir. TÜFE bu çerçevede uygun bir endeks olarak kabul edilmektedir. Azami esneklik için ise hedef endeksine yiyecek, enerji gibi işletme fiyatları ile vergi gibi bir kerelik fiyat sıçramaları dahil edilmeyebilir.  Enflasyon hedeflemesini seçen ülkelerin merkez bankaları arasında esneklik kazanmak amacıyla kontrol edilemeyen fiyatlardan arındırılmış olan çekirdek enflasyonu tercih edenler de bulunmaktadır (Alparslan ve Ataman: 2000, 28).

 

Türkiye’de mali baskınlığın bu derece yoğun ve buna karşın mali derinliğin bu derece düşük olduğu bu günkü ortamda gelişmiş ülkelerde uygulanan enflasyonu hedefleyen para politikalarının uygulanmasının mümkün olmadığı görülmektedir. Bununla beraber, siyasi karar alıcıların enflasyonun düşürülmesi yönünde sahip olduğu perspektif bu politikalara belli bir dönem sonra geçilebileceğini düşündürmektedir. Bu nedenle, bu şartların oluşturulacağı bir ön dönemin halen yaşanmakta olan enflasyonu düşürmek ve mali baskınlığın azaltılmasının sağlanabilmesi için geçirilmesi gerekmektedir. Bu ön dönem süresince, TCMB’nin sahip olduğu serbestiyi yoğun bir biçimde kullanarak siyasi karar alıcıların taahhüt ettikleri enflasyon oranlarının neresinde olunduğuna dair projeksiyonlar yapması, para politikasını daraltıcı yönde uygulaması ve bu gün artık etkisi üzerinde ciddi kuşkuların varolduğu parasal büyüklük hedefleme politikalarından vazgeçerek referans büyüklüklerin dikkate alındığı bir mali durum endeksi kullanmaya yönelmesi gerekmektedir. Söz konusu ön dönemde bu uygulamaları oturtmuş olan bir merkez bankasının enflasyon hedeflemesine geçildiğinde gerekli altyapısı da hazır olacaktır (Malatyalı: 1998, 69).

 

Merkez bankasının araç bağımsızlığına kavuşturulması, politika uygulamalarına ilişkin şeffaflık ve hesap verebilirlik düzeyinin arttırılması, mali baskınlığın azaltılması, güçlü finansal yapı ve hedeflenen tek değişkenin enflasyon olması, enflasyon hedeflemesinin başarısı için gerekli temel ön koşullardır. Gelişmekte olan ülkelerde, kamu borç stokunun yüksek boyutlara ulaşması nedeniyle, monetizasyon tehlikesinin sürmesi, mali baskınlığın azaltılmasına yönelik tedbirlerin göreli olarak daha çok önemsenmesi gereğini gündeme getirmektedir. Kuşkusuz, bu ülkelerde mali disiplin sağlanmadığı sürece, enflasyon hedeflemesi stratejisini başarılı bir şe-kilde uygulamak olanaksızdır (Erdoğan: 2005, 44).

 

Enflasyon hedeflemesinin Türkiye’deki uygulanabilirliğine bakıldığında ise; en önemli şartlardan biri olan Merkez Bankası’na operasyonel bağımsızlık verilmesi, Merkez Bankası'nın kamuoyuna hesap verilebilirliğini arttırırken, hesap verilebilirliğin getirdiği şeffaf yapıyı da banka bünyesine kazandırmaktadır. Ülkemizde, 25 Nisan 2001 yılında yapılan bir düzenleme ile TCMB Yasası, “temel amacı fiyat istikrarını sağlamak” şeklinde değiştirilmiştir (Çolakoğlu, 2002:18). Bu amaca ulaşmak için uygulanacak para politikası araçlarının belirlenmesi ise, doğrudan Merkez Bankası’nın yetkisine bırakılmıştır (Usta, 2003).

 

Enflasyon hedeflemesi açısından önem taşıyan bir diğer şart ise, ülkedeki mali baskınlık ve mali derinlik düzeyleridir. Türkiye’de mali baskınlığın, para politikası ve mali piyasalar üzerinde etkili olduğu; ancak mali derinliğin ise bulunmadığı görülmektedir. Bu durum, ülkemizde enflasyon hedeflemesinin şartlarının henüz oluşmadığının bir göstergesidir (Malatyalı, 1998: 60).

 

Büyük dışsal şokların ortaya çıkması halinde enflasyon tahmin aralığının dışında gerçekleşebilecektir. Örneğin son yıllarda yüksek artışlar gösteren ham petrol fiyatlarındaki artışların devam etme olasılığı, enflasyon açısından önemli bir risk unsuru olmaya devam etmektedir. Petrol fiyat şoklarının birincil etkileri daha çok enerji ve ulaştırma fiyatlarında gözlenmektedir. TCMB, petrol fiyatlarındaki artışların birincil etkilerine tepki vermeyecektir. Ancak petrol fiyatlarındaki olası gelişmelerin orta vadeli enflasyon beklentilerini olumsuz etkilemesi veya fiyatlama davranışlarını bozmaya başlaması halinde, gerekli politika tepkisi verilecektir (TCMB: 2006).

Pek çok enflasyon hedefleme rejimlerinde, merkez bankası geçerli enflasyon tahminleri ve enflasyon izlemede gerekli olan politika ve yaklaşım tartışmalarını da içererek enflasyon durumunun düzenli ve detaylı değerlendirmelerini yayımlamaktadır (Bernanke ve Mishkin: 1997, 102).

 

4.1. Örtük Enflasyon Hedeflemesi Tanımı

2001 yılında kanunla yapılan bir değişiklikle TCMB’nin amacı fiyat istikrarını sağlamak olarak belirlenmişti. Bu amaç doğrultusunda Banka, 2002 yılından itibaren “örtük enflasyon hedeflemesi” olarak tanımladığı politika çerçevesinde temel politika aracı olarak kısa vadeli faiz oranlarını kullanmaktadır. Öte yandan Banka, IMF ile uygulanan program çerçevesinde para tabanı ve net uluslararası rezervler (NUR) için performans kriteri, net iç varlıklar (NİV) için de gösterge niteliğinde konulan hedeflere uymayı da gözetmiştir (SPK: 2004, 13).

        

Para ve kur politikalarında “örtük enflasyon hedeflemesi” stratejisini benimseyen ve 18. Stand-by Antlaşması çerçevesinde 2002 yılında başlatılan istikrar programı 2005 yılı başında tamamlanmıştır.

 

4.2. Açık Enflasyon Dönemi

2000 yılı başında uygulamaya konulan Enflasyonu Düşürme Programı, döviz kurlarının 2001 yılı ortasında bir band içinde seyretmesini ve üçüncü yılın sonunda da enflasyonun tek haneye indirilmesi ile birlikte, kurların tamamen dalgalanmaya bırakılmasını hedeflemekteydi. Ancak, mali piyasalara olan güvenin kaybolması sonucunda, mevcut döviz kuru sisteminin terk edilmesi ve kurların dalgalanmaya bırakılması zorunlu hale gelmiştir (Yıldırım: 2003, 96).

 

Ülkemizde enflasyon hedeflemesi rejimi konusunda ilk çalışmalar, Merkez Bankası tarafından 2000 yılından itibaren başlamıştır. 2002-2005 tarihleri arasında örtük enflasyon uygulanmış, 2006 yılında  ise gelişmiş ve gelişmekte olan 22 ülke tarafından takip edilen açık enflasyon hedeflemesi rejimine geçilmiştir.

 

4.3. Tehditler

Para politikası ve enflasyon öngörülerinin oluşturulma aşamasında, dışsal şoklardan veya ekonominin sürekli bir değişim içinde olmasından kaynaklanan bir çok  belirsizlik bulunmaktadır. Söz konusu belirsizlik dünyadaki bütün ekonomiler için geçerli olup, Türkiye gibi yapısal dönüşüm yaşanan ekonomilerde daha da yüksek olmaktadır (TCMB: 2005,13).

 

Eğer, kronik enflasyon sürecinde pek çok başarısız istikrar girişimi yaşanmışsa, yeni istikrar girişimlerine güven duyulmamakta ve programın başarı şansı azalmaktadır. Eğer kur politikası güvenilir değilse hane halkı devalüasyonun ve ardından gelen sabit kur uygulamasının geçici olduğuna ve gelecek dönemde daha yüksek devalüasyonların yapılacağına inanacaktır. Sonuçta güvenilirliğini yitiren programların başarılı olma şansları çok azdır (Yıldırım: 2003, 16).

 

4.4 Neler Yapılmalı?

Enflasyon hedeflemesini diğer enflasyon kontrol yollarından ayıran şey politika araçlarının ayarlamasının gelecek enflasyon çıkarımlarında keyfi değil sistematik değerlendirmelerde yatmasıdır. Enflasyon hedeflemesi, finansal otoritelerin açık bir şekilde enflasyon hedefini belirtmesi ve bu hedefe ulaşmak için ciddi kurumsal düzenlemeler oluşturması demektir (Debelle, Masson, Savastano and Sharma: 1998).

 

Türkiye ekonomisinin enflasyon hedeflemesi ile başarıyı yakalayabilmesi için yerine getirmek zorunda olduğu bazı kriterler vardır. Bu kriterler (Afşar: 2005, 4-5).

1.Uygulanan ekonomi politikalarına güven sarsılmamalıdır: Yani ekonomik birimlerin kararlarını ve fikirlerini karıştıracak uygulamalardan kaçınılmalıdır. Kısa dönemli kazanımlar düşünülerek kötü bir izlenim verilmemeli, açıklanan program kararlılıkla uygulanmalıdır.

2.Gündemdeki yapısal reformların kararlılıkla uygulamaya konması şarttır: Kamu finansmanının sağlamlılığının kalıcı olacağına yönelik izlenim ve inanç yaratılmalıdır.

3. Dolaylı vergiler ve devletin tekel konumu, maliye politikalarının ana unsuruymuş gibi kullanılmamalıdır.

4. Merkez bankasının uygulayacağı para politikası üzerine baskı kurulmamalıdır.

5. Gerektiğinde enflasyon hedefi diğer tüm hedeflerin önüne konmalıdır.

 

Tüm bu gelişmelere ek olarak, ülkemiz açısından açık enflasyon hedeflemesinin gelecekteki başarısı için (TCMB: 2005);

- Enflasyonun tek ve öncelikli bir hedef olarak belirlenmesi,

- Merkez Bankası'nın bağımsızlığına yönelik politikaların uygulanması yoluyla fiyat

istikrarının sağlanması ve kamu mal ve hizmetlerinin fiyatlarının enflasyon  hedefiyle uyumlu hale getirilmesi,

- Merkez Bankası’nın tek ve nihai amacının fiyat istikrarını sağlamak olması, ancak finansal istikrarın da önceki yıllardaki gibi gözetilmeye devam edilmesi, bu amaçla finansal piyasaların derinliğinin arttırılması ve finansal kesimin kırılganlığının

azaltılması çabalarının sürdürülmesi,

- Açık enflasyon hedeflemesi için, para politikalarının iyileştirilmesi çabalarının yanı sıra, maliye politikalarının yardımıyla mali disiplinin sürekliliğinin sağlanması ve kalitesinin iyileştirilmesi gerekli görülmektedir.

 

Mali baskınlığın varlığına işaret eden kriterler ve Türkiye’nin içinde yaşadığı enflasyonist ortam, ancak bazı şartların değişmesi halinde enflasyon hedeflemesi politikalarının Türkiye’de uygulanmasının mümkün olduğu sonucunu ortaya çıkartmaktadır. Bununla beraber, enflasyon hedefleme politikalarının uygulanması için mali baskınlığın giderildiği varsayımı altında belirlenecek hedeflere uygun para politikası uygulamakla yükümlü olacak Merkez Bankasının konumu ve serbestlik derecesi incelendiğinde T.C. Merkez Bankasının,  enflasyon hedeflemesi dönemine başladığında İngiltere Merkez Bankasının konumuna göre daha yüksek oranda bir serbestiye sahip olduğu görülmektedir (Malatyalı: 1998, 60).

Mali üstünlüğün en önemli göstergelerinden biri, sermaye piyasalarının derin olmamasıdır. Bazı düşük gelirli ülkelerde bu hususta iki yönlü bir ilişki mevcuttur. Bazen gelişmemiş sermaye piyasaları mali üstünlüğün sebebi olabilirken, bazen de mali üstünlük sermaye piyasalarının gelişimini engelleyici bir unsur olabilmektedir. Zorunlu karşılık oranlarının yüksek olması, sektörel kredilere ilişkin politikalar, kamu borcu gereksinimleri ve faiz oranlarıyla mali sistemden gelir elde etmek için yapılan mali baskılar sermaye piyasalarının gelişmesini önleyici ve/veya sınırlandırıcı başlıca engellerdir (Alparslan ve Ataman: 2000, 16).

 

5. SONUÇ

Enflasyon hedeflemesine geçişi zorlaştıran en önemli unsurlardan biri  döviz kurları ile enflasyon arasındaki güçlü ilişkidir. Bu nedenle merkez bankası döviz kuru ile enflasyon arasındaki güçlü ilişkinin zayıflatılması için dalgalı döviz kuruna geçilmiştir.

 

Gelişmiş ülkelerdeki enflasyon hedefi rejiminde, para politikasının şeffaf olması ve kamuoyuna düzenli olarak bilgilendirme yapılması, bu rejimin başarılı olması açısından önem arz etmektedir.

 

Dolayısıyla, gelişmekte olan ülkelerin en önemli sorunlarından biri olan enflasyon ile mücadele etmek için pek çok ülke tarafından uygulanan enflasyon hedeflemesi rejimi ile, hükümet ve merkez bankalarının koordineli bir bütünlük sağlamaları durumunda hem fiyat istikrarı sağlanmış hemde kamuoyuna enflasyon ile ilgili bilgiler belirli dönemler halinde verilebilmektedir. Bilindiği üzere, enflasyon ile mücadele de güven olgusu büyük önem taşımaktadır. Kamuoyunda enflasyonun düşürüleceğine dair güven enflasyonun tek haneye düşmesine ve piyasalarında istikrarı açısından önem arz etmektedir.

 

 

Kaynaklar

-Afşar, Bilge. (2005). Para Politikası ve Enflasyon Hedeflemesine Geçiş, Konya Ticaret Odası, Etüd- Araştırma Servisi, sayı: 2005/41/43.

-Akyazı, Haydar (2004). Enflasyon Hedeflemesi, 1. b., Ankara: Seçkin Yayıncılık San. ve Tic. A.Ş.

-Alparslan, Melike ve Ataman, Pelin Erdönmez. (2000). “Enflasyon Hedeflemesi”, Türkiye Bankalar Birliği, Bankacılık ve Araştırma Grubu, Aralık, 1-32.

-BDDK (2001). Bankacılık Sektörü Yeniden Yapılandırma Programı, Mayıs, 1-28.

-Bernanke, B. and Mishkin, F. (1997). “Inflation Targeting: A New Framework for Monetary Policy”, Journal of Economic Perspectives, V(11):97-116.

-Büyükakın, Tahir, Cemil Erarslan (2004). “Enflasyon Hedeflemesi ve Türkiye’ de Uygulanabilirliğinin Değerlendirilmesi”. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 2004/ 2: 18.

-Çolakoğlu, Bayram (2002). Enflasyon Hedeflemesi Stratejisine Geçiş Bağlamında T.C Merkez Bankası Bağımsızlığının Fonksiyonelliği, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (4),  2002/2: 17-31.

-Debelle, Guy. Paul Masson, Miguel Savastano, Sunil Sharma. (1998) “ Inflation Targeting as a Framework For Monetary Policy ”, International Monetary Fund, Economic Issues No:15, October.

-Erdoğan, Seyfettin. (2005). Alternatif Para Politikası Stratejileri Üzerine Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, (9), 2005 / 1 : 34-54

-Karasoy, Almila, Saygılı, Mesut ve Yalçın, Cihan. (1998) “Enflasyonun Doğrudan Hedeflenmesi Politikası ve Bazı Ülke deneyimleri”, Araştırma Genel Müdürlüğü, Tartışma Tebliği No:9801, Mart, Ankara, 1-49.

-Lyziak, Thomas, Joanna MACKIEWICZ and Ewa STANISLAWSKA; (2007), “Central Bank Transparency and Credibility: The Case of Poland, 1998-2004”, European Journal of Political Economy, 23(1), pp. 67-87.

-Malatyalı, N. Kamuran. (1998). “Enflasyon Hedeflemesi, Ülke Uygulamalarına Örnekler ve Türkiye’de Uygulanabilirliği”, Devlet Planlama Teşkilatı Yıllık Programlar ve Konjonktür Değerlendirme Genel Müdürlüğü Çalışma Raporları: 1998-01, YPKD/MPD/ÇR/(1998-01), Mart, 1-71.

-Masson, Paul R., Miguel A. Savastano, Sunil Sharma (1997). “The Scope for Inflation Targeting in Developing Countries “, IMF Working Paper, WP/97/130.

-Mishkin, Frederic S. (2000). “Inflation Targeting İn Emerging-Market Countries”, The American Economic Review, NBER Working Paper Series, Working 7618, March, Paper 90-2, 105-108.

-Mishkin, Frederic S. and Adam S. Posen (1997). “Inflation Targeting: Lessons from Four Countries”, The Federal Reserve Bank of New York Economic Policy Review, Volume 3, Number 3, August.

-Sargent, Thomas, Neil Wallace (1981).Some Unpleasant Monetarist Arithmetic“, Federal Reserve Bank of Minneapolis, Quarterly Review 5.

-SPK (2004). Türkiye Ekonomisi, 1-30.

-Şiriner, İsmail ve Turgay, Timur. (2007). Parasal İstikrarın Sağlanmasında Enflasyon Hedeflemesi Rejimi Ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın Etkinliği Sorunu, Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, Cilt: 44, Sayı:509, 68-80.

-Orlowski, Lucjan T. (2000). “A Dynamic Approach to Inflation Targeting in Transition Economies”, Bonn: Zentrum für Europäische Integrationsforschung, Working Paper, B11.

-Öğretmen, Eren. (2004). Enflasyon Hedeflemesi –Uygulama Özellikleri-, TCMB, Dış İlişkiler Müdürlüğü, Temmuz, 1-24.

-TCMB (2005). Enflasyon Hedeflemesi Rejiminin Genel Çerçevesi ve 2006 Yılında Para ve Kur Politikası, Sayı:2005-56, Aralık, 1-28.  http://www.tcmb.gov.tr.

-TCMB (2006). Sayı:2006-53, Temmuz.

-Usta, B. (2003); “Enflasyon Hedeflemesi: Gelişmekte Olan Ülkelerde Uygulanabilirliği ve Türkiye’deki Durum”,

http://www.tcmb.gov.tr/kutuphane/TURKCE/tezler/BulentUsta.pdf, (21.01.2005).

-Yıldırım, Oğuz (2003). “Kura Dayalı İstikrar Politikası (Teori Ve Ülke Uygulamaları)”, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı, Ekonomik Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Şubat, 1-114.

-Yükseler, Zafer (2005). “IMF Programları ve Enflasyon Hedeflemesi: Brezilya Deneyimi ve Türkiye İçin Dersler”, Türkiye Ekonomi Kurumu, Tartışma Metni, Temmuz, 2005/9, www.tek. org.tr.

-(Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık  Sayı: B.02.1.HM.0.DEİ.02.00/500/24652, Ankara, 26 Nisan 2005 ). İyi niyet mektubu