YIL: 10

SAYI: 119

KASIM 2007

 

 

önceki

yazdır

 

 

  Yrd. Doç. Dr.  Rengin AK

 

  

YABANCI BANKA GİRİŞİNİN TÜRK EKONOMİSİNE ETKİSİ


Abstract

 The latest financial developments in the world have made many differences at fiscal market. The improvement in information technologies together with the globalization, the process of liberalization of financial markets and the increasing number of operations at fiscal markets have affected the banking sector. The reconstruction in financial markets, structural regulations related to reducing obstruction of foreign capital entry to local markets and practicing international regulations at national base positively influenced the foreign bank entry to national banking sector.

 

 In this study, reasons and possible effects of latest foreign bank entry to Turkish Banking Sector was analyzed.

 

 Key words: Banking, Economy, Financial Markets, Foreign Bank Entry, Capital Movements.

 

Özet

Son dönemlerde tüm dünyada yaşanan  finansal gelişmeler, mali piyasalarda da birçok değişiklikler meydana getirmiştir. Küreselleşme olgusu ile birlikte bilgi teknolojisindeki gelişme, finansal piyasaların liberalleşme süreci ve mali işlemlerin sayısındaki artış  bankacılık sektörünü  etkilemiştir. Finansal piyasalardaki yeniden yapılandırma, uluslararası düzenlemelerin ulusal  bazda uygulanmasına ve yabancı sermayenin yerel piyasalara girme engellerinin kaldırılmasına ilişkin yapısal düzenlemeler, yabancı bankaların ulusal bankacılık sektörüne girişini  olumlu yönde etkilemiştir.

 

 Bu çalışmada, Türk Bankacılık Sektöründe son dönemlerde yaşanan yabancı banka girişlerinin nedenleri    ve olası etkileri  ve incelenmiştir.

 

Anahtar kelimeler: Bankacılık, Ekonomi, Finansal piyasalar, Yabancı Banka Girişi, Sermaye Hareketi.

                                  

1.  GİRİŞ

Dünya ekonomisinde ve Türkiye’de yaşanan finansal alandaki gelişmeler, ulusal ekonomilerin ve mali sistemlerin güçlü olmasının istikrar açısından önemli olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Bu gelişmeler uluslararası bankacılık alanında da bir hareketliliğe neden olmuştur. Elde ettikleri karları yeniden yatırıma dönüştürecek bir pazar bulmakta zorlanan yabancıların, Türkiye’yi karlı bir pazar olarak görmeleri yerel  pazarı çekici kılmış ve yabancı banka girişlerine ivme kazandırmıştır.

 

Yabancı banka girişlerinin, sermaye girişi, teknolojik gelişmeler ve sektördeki rekabetin artması gibi olumlu etkilerinin yanı sıra, mali yapıları daha zayıf olan  yerel bankaların güçlü uluslararası bankalar ile rekabet etme de zorlanmaları gibi birtakım olumsuz etkilerinin de olması olasıdır. . 

 

2. Literatür Taraması

Yabancı banka girişleri ile ilgili literatür taramasında Türkiye ile alakalı ve en son genel kaynaklar dikkate alınmıştır.

 

Finansal piyasaları yabancı rekabete açmanın da bir maliyeti bulunmaktadır. Stiglitz (1993) yabancı bankaların girişi sonucunda yerel bankalar, yerel girişimciler ve hükümet için olası maliyetlerden söz eder. Yerel bankalar, uluslararası arenada tanınan büyük bankalar ile rekabet edebilmek için bir maliyete katlanırlar; yerel girişimcilerin, yabancı bankaların genellikle çokuluslu şirketler üzerine yoğunlaşmalarından dolayı finansal hizmetlere erişimi azalabilir ve hükümetler,  yabancı bankalar kendi isteklerine duyarsızlaşınca ekonomi üzerindeki kontrollerini yitirebilirler (Claessens ve diğerleri: 2001, 892).

 

Levine (1996) yabancı bankaların; i) yerel finansal piyasalarda bankaların rekabetini artırarak ve modern bankacılık ve teknolojik uygulamalarını sağlayarak finansal hizmetlerin kalitesini ve ulaşılabilirliğini  arttırabileceğini; ii) yasal çerçeve ve bankacılık düzenlemelerinin gelişmesini teşvik edebileceğini; iii) ülkenin uluslararası sermayeye erişimini kolaylaştırabileceğini özellikle belirtmiştir (Claessens ve diğerleri: 2001, 892).

 

Denizer (2000) yabancı bankaların yerel projeleri finanse etmek için dış sermayeyi cezp etmede  işlevsel olabileceğini ifade etmiştir. Fakat yabancı banka girişlerinin Türkiye’de karlılık, etkinlik, pazar yapısı ve diğer kalitatif değerler gibi önemli konular üzerindeki etkisinin detaylı bir analizini sunamamıştır (Denizer: 2000, 3).

 

Denizer’in (2000) 1980-1997 yılları arasındaki Türk bankacılık sektöründe yabancı girişleri üzerine yaptığı çalışmada, 17 yabancı bankanın ve birçok yerel bankanın finansal sektöre giriş yaptığı belirtilmiştir. Denizer, bu banka girişlerinin sektörün performansına etkilerini; net faiz marjı, genel giderler ve aktif karlılığı gibi başlıklar adı altında ölçmüştür. Bu çalışmasında: yabancı banka sahipliğinin bu üç performans ölçeği ile ilişkili olduğunu; yabancı banka girişlerinin, yerel ticari bankaların karlarını arttırarak genel giderlerini düşürdüğünü; sektördeki payları az olmasına rağmen yabancı bankaların rekabet üzerinde güçlü bir etkileri olduğunu ve bu bankaların finansal ve operasyonel planlama, kredi analizi- pazarlama ve beşeri sermaye üzerinde olumlu etkileri olduğunu tespit etmiştir.

 

Diğer yandan, 1980-1997 yılları arasındaki finansal liberalizasyonun, sektöre giriş konusundaki engellerin kaldırılması ve faiz oranlarının kontrol edilmesinden vazgeçilmesi Denizer (1999)’e göre Türk bankacılık sistemine yeni yabancı ve yerli banka girişini özendirmiştir. 1989 yılında sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi Türk bankacılık sistemini dış dünya ile daha çok ilişkili hale getirmiştir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 20).

 

Clarke ve diğerleri (2001a), gelişmekte olan ülkelerde politika yapıcılar sıklıkla yabancı bankaların sisteme girişlerindeki etkinlik artışları, sektörün istikrarı ve rekabet gücünün gelişmesinden çok bazı tehlikeli yan etkilerinin olabileceği ile ilgilendiklerini belirtmişlerdir. Özelikle, yabancı sermaye girişinin ekonominin bazı sektörlerine daha az kredi girişi ile sonuçlanabileceği bilhassa küçük ve orta ölçekli girişimler için vurgulanır. Çalışma, gelişmekte olan ve geçiş ekonomisine sahip olan 38 ülkede, bu ülkelerdeki yabancı banka girişleri üzerine yapılan ve 4000 den fazla işletmeyi kapsamıştır. Girişimcilerin krediye erişimlerindeki yabancı banka girişinin etkisi araştırılmıştır. 

 

Clarke ve diğerleri (2001b) çalışmalarında, yabancı banka girişleri ile ilgili olarak dört ana soruya odaklanmışlardır. Bu sorular; (1)Yabancı bankaları ülkeye ne çeker? (2)Hangi bankalar yurtdışına açılır? (3)Yabancı bankalar geldiklerinde ilk ne yaparlar? ve (4) Giriş biçimini hangi davranışın  belirlediği? – kendisinin bir şubesi gibi mi yoksa bağımsız bir yan kuruluş (firma)mu –şeklindedir. Çalışmalarında, bu sorulara verilecek cevaplar, yabancı girişinin yerli bankaları zayıflattığı, yerel düzenleyici ve finans otoritelerin banka davranışları üzerindeki etkinliklerini yok edeceği, ev sahibi ülkenin ekonomisini gereksiz yere şoklara maruz bırakacağı ve bazı pazar segmentlerine daha az krediye işaret etmesi veya kriz zamanı gibi bazı özel zamanlardaki kaygılara hitap edebilecekleri olarak belirtilmiştir.

 

Türkiye’yi de kapsayan yabancı girişlerine yönelik en kapsamlı çalışma, Claessens ve diğerleri (2001) tarafından yapılmıştır. Çalışmada, 80 ülkenin 7.900 banka verisi kullanılarak 1988-1995 dönemi arasında yabancı girişinin yerel bankacılık piyasasını nasıl etkilediği irdelenmiştir. Net faiz marjı, personel başına harcama, ödenen vergiler ve karlılığın yabancı ve yerli bankalar arasında nasıl farklılaştığı araştırılmış ve yerel bankaların net faiz marjları, faiz dışı gelirler/toplam aktif oranları, maliyet/toplam aktif oranları, vergi/toplam aktif oranları, provizyon/toplam aktif oranları ve net kar/toplam aktif oranları incelenmiştir. Çalışmada, gelişmekte olan ülkelerde yabancı bankaların yerli bankalara göre daha karlı olmalarına karşın gelişmiş ülkelerde ise tam tersi durumla karşılaştıklarını bulmuşlardır. Bu çalışmada, yabancı banka girişlerinin bankacılık sektöründe rekabeti arttırdığı ve bu sebeple yerel bankaları daha etkin çalışmaya teşvik ettiği  sonucuna varılmıştır. Bu etkinlik artışı için yabancı bankaların girmiş olması yeterli olduğu, toplam aktif paylarının çok yüksek olmasının gerekmediği belirtilmiştir.

 

Clarke ve diğerleri (2002a), yaptıkları literatür taramasının sonuçları olarak birkaç noktaya dikkat çekmişlerdir. Çalışmada, yabancı girişinin müşteriyi izlemenin ötesinde doğrudan kredi piyasalarından pay almakla ilgili olduğu ileri sürülmektedir. Bunun yanı sıra, yabancıların her ne kadar ekonominin tüm sektörlerine yönelik faaliyetleri olmasa bile yerli bankalar üzerinde rekabet baskısı yarattıkları kabul edilmektedir. Latin Amerika’da Arjantin örneği dışında ve Asya’da, literatürde iddia edilenlerin aksine, yabancıların kriz dönemlerinde kredi arzını azaltmadıkları da çalışmanın bulguları arasında yer almaktadır. Nitekim, çalışmanın yazarları tarafından yapılan diğer çalışmada (Clarke ve diğerleri, 2002b), küçük ve orta büyüklükteki işletmelerin (KOBİ’lerin) yabancı girişiyle beraber ulusal piyasadan kredi almakta, yine düşünülenden farklı olarak, güçlük çekmedikleri sonucuna varılmaktadır. Makalede, yabancı girişinin yüksek olduğu ülkelerde KOBİ’lerin aldığı kredilerin oransal olarak düşse bile mutlak değer olarak arttığı tespit edilmiştir. Ancak, Clarke ve diğerleri (2002b) tarafından yapılan bu çalışmanın 36 ülkeyi kapsamasına rağmen sadece 3.600 girişimden alınan verilere dayalı olarak ve tek bir yıl (1999) için yapılmış olması, sonuçların genel geçerliliği hakkında şüphe uyandırmaktadır. Zira çalışma, birden fazla yılı kapsamadığı gibi 3.600 firmalık bir örneklem ile 36 ülkedeki tüm KOBİ popülasyonunu yansıtması açısından da yetersiz gözükmektedir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 18-19).

 

Levine (2002), yabancı bankanın girişindeki sınırlamaları, yabancı bankaların banka net kar marjlarının kontrol edilmesini sınırlandırılırken (a) yerli banka girişindeki engellemelerin (b) yerli bankacılık endüstrisinin yabancılar tarafından sahip olunması oranını, (c)  bankacılık sektörü yoğunlaşmasını ve (d) başka ülkelerin karakteristik özelliklerini inceler. 47 ülkeden 1200 den fazla banka verisi kullanılarak ulaşılan sonuçlar, yabancı banka girişlerinin sınırlandırılmasının banka net kar marjlarının artmasına sebep olduğunu göstermiştir. Ayrıca çalışmada, yabancı banka girişinin sınırlandırılması, özellikle yerli bankalara girişteki sınırlamaları ile banka marjları ve yabancı banka sahipliği seviyesindeki yetersiz girişi açıklamaya yardımcı olmadığı belirtilmiştir.

 

Haan ve Lensink (2002)’in çalışmasında, sekiz geçiş ekonomisi için yeni geliştirilen bir veritabanını kullanarak, reformların ve politik özgürlüklerin yabancı banka girişi için önemli olup olmadığı araştırılmıştır. Yabancı banka girişlerinin reform tedbirlerine olumlu cevap vermekte olduğuna dair deliller olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çalışmalarında, ekonomilerin yeniden yapılandırılmasının, finans sektörünün etkinliğinin artması ve  yerel yatırımların teşviki ile yabancı banka girişini etkilediğini tahmin ettiklerini ifade etmişlerdir. .

 

Işık ve diğerleri (2003) çalışmalarında, 1981-1996 yılları arasında Türk bankacılık sektöründe etkinlik konusunu ele almış ve sektöre yeni giren (de novo) bankalarla kurulu (established) bankaları söz konusu açıdan kıyaslamışlardır.

 

Çakar (2003) yabancı bankaların ülkemizde ve diğer gelişmekte olan ülkelerde, rekabeti teşvik edebileceği, finansal beceriyi ve teknolojiyi artırabileceği, sektörün klasik bankacılıktan sıyrılarak hizmet çeşitliliğine gitmesine olanak sağlayabileceğini ifade etmiş ve bu durumun ülkedeki gözetim, denetim ve düzenlemelere ilişkin altyapıyı kuvvetlendirebileceğini belirtilmiştir. Çakar ayrıca, Türk bankacılık sektörüne yabancı katılımının tarihsel olarak küçük olduğunu, bu nedenle yabancı bankaların Türk bankacılık sektörünün oligopolistik yapısını ve yüksek konsantrasyonunu fazla etkileyemediklerini vurgulamaktadır.

 

Bayraktar ve Wang (2004) tarafından yapılan çalışmada, yabancı banka girişlerinin yerli banka performansı üzerine etkisini ve bu ilişkilerin finansal liberalizasyon tarafından nasıl etkilendiğini araştırmışlardır. Çalışmada, gelişmiş ve gelişmekte olan 30 ülkenin, 1995-2002 dönemini  kapsayan BANKSCOPE verileri kullanılarak oluşturulmuştur. Panel veri regresyon modelleri, bütün ülkelere ve ülkeleri finansal liberalizasyon sonuçlarına göre gruplandırarak uygulanmıştır. İlk gözlem, GSYH büyüme ve ortalama gelir seviyesi ile herhangi bir bağ olmaksızın büyük çapta yabancı girişlerine açıklık derecesini tarif etmiştir. İkincisi, yerli banka sektörünün performansı için finansal liberalizasyon konusunun etkisi: makroekonomik değerler ve ülke gruplamasının kontrolünden sonraki liberalizasyon sonuçlarına göre, yabancı banka girişleri ilk olarak borsalarını liberalleştiren ülkelerdeki yerli banka rekabet gücünü önemli derecede düzeltmektedir. Bu ülkelerde, hem kar hem de maliyet göstergeleri yabancı banka hisseleri ile negatif ilişkilidir. Bu çalışmada, bankacılık sektöründeki temel yapısal sorunların ve makro ekonomik ve politik istikrarsızlığın varlığı, finansal açıklık Türk bankacılık sektöründe bir çok olumsuz etkiye sebep olduğu belirtilmiştir. Bu durumda, bu tür sorunların varlığında bankacılık sektöründe arzu edilen etkinliğe ulaşılmadıkça hangi sektörün ilk olarak  liberalize edildiği çok büyük önem arz etmemektedir.

 

Sengupta (2006) çalışmasında, yabancı bankaların küçük ve orta ölçekli girişimcileri ihmal ederek daha çok büyük şirketlere yöneldiğini iddia etmiştir. Aynı zamanda bu çalışmada yabancı banka girişlerinin ulusal ekonomiye zarar veriyor mu sorusuna cevap aramaktadır.

 

Lehner ve Schnitzer (2006), yabancı banka girişlerinin ev sahibi ülkeler üzerindeki etkilerini incelediler. Bu çalışmalarında, yabancı bankaların yerel bankacılık piyasasında yarattığı genişleme ve artan rekabet konularına açıklık getirmişlerdir. Analizlerinde, bu piyasa genişlemesi ve artan rekabetin, ürün farklılığı bağlamında piyasanın rekabetçiliğine bağlı olduğunu göstermişlerdir. 

 

Aysan ve Ceyhan (2006), yabancı banka girişinin artan önemi ile ilgili  çalışmalarında, konuyu hem ev sahibi ülke hem de yabancılar açısından irdelemişlerdir. Çalışmada, yabancılar için ev sahibi ülke pazarını çekici hale getiren şartların neler olduğu? ve yabancı bankaları yurtdışına açılmaya ülkelerinde motive eden değişikliklerin neler olduğu? sorgulanmıştır. Teorik bir çerçevede yabancı banka girişinin sonuçları ve etkileri verilerek, bu çalışmada teori ve delil uyumuna cevap aranmaktadırlar.

 

3.  Türk Bankacılık Sektöründe Yabancı Payı

Türk mali sistemi içinde bankacılık çok önemli bir yer tutmakta ve dolayısıyla da bankacılık sektörünün sorunlara yaklaşımı tüm ekonomi açısından ciddi problemlerin yanı sıra fırsatlar da oluşturmaktadır.

 

Dünya ekonomisinde 1980’li yılların sonundan itibaren gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere çok yüksek miktarlarda sermaye akımları olmuştur. Sermaye girişleri gelişme arzusu içinde olan gelişmekte olan ülkelerde büyümeyi desteklemiştir. Ne var ki bu ülkelerin kronik sorunları ile gelişmiş ülke ekonomileri karşısındaki rekabet zayıflıkları bir süre sonra ciddi krizlere neden olmuştur. Krizler sadece kriz yaşanan ülkelerin ekonomilerine değil uluslararası ekonomide olan tüm ülkeleri olumsuz etkilemiştir. Sermaye ana ülkeye veya daha risksiz ülkelere dönmüştür. Gelişmekte olan bir çok ülke uluslararası piyasalardan kaynak sağlayamamış hatta kullandıkları kaynakları geri ödemek zorunda kalmışlardır (Özince: 2002, 82).

 

Peki bir ülkeye yabancı bankaları çeken ve cazip kılan nedenler nelerdir? Bunları kısaca; sektörün canlanması için sermayeye ihtiyaç olması, büyüme potansiyeli ve büyüyen bir pazar olması olarak belirtebiliriz.

 

Özellikle Amerika ve Avrupa'daki bankalar elde ettikleri kárları yeniden yatırıma dönüştürecek alanlar bulmakta zorlanmaktadırlar. Bankacılık sektöründe kamu ağırlığının azalması, sektördeki insan kaynaklarına önem verilmesi, nitelikli elemanların artması, sektöre giren yabancı bankalar ile ürün ve hizmet yelpazesinin artması, kendi iç pazarlarındaki rekabet baskısı, pazar doygunluğu ve buna paralel gelirlerin azalması üzerine bankaları yeni bir pazar arayışına girmelerini gerektirmiştir.

 

Küreselleşme olgusu ile birlikte son dönemlerde Türk bankacılık sektörüne de  yabancıların ilgisi artmış ve bu ilginin artmasında (BDDK: 2005, 48);

• Makroekonomik ortamdaki iyileşme ve istikrar,

• Mevcut ve potansiyel büyüme,

• Avrupa Birliği ile bütünleşme süreci,

• İleriye yönelik olumlu beklentiler,

• Sektörde gerçekleştirilen reformlar sayesinde sağlanan gelişmeler,

• Düzenleyici ve denetleyici ortamda sağlanan gelişmeler,

• Ekonomik gelişmelere paralel olarak finans sektörüne artan istikrar ve güven

etkili olmaktadır.

 

Yabancı banka alımlarının ülke ekonomisine yaratacağı etkiler  hakkında farklı görüşler mevcut olmakla birlikte olası faydaları (BDDK: 2005, 52);

• Yeni teknolojilerin ve bankacılık ürünlerinin sektöre girmesi,

• Güçlü bir sermaye yapısına ve güvene sahip bankaların girişiyle sektörün  

   güçlenmesi,

• Sektörde rekabetin ve etkinliğin artması,

• Uluslararası finans çevrelerinden fon bulma imkanlarının genişlemesi,

• İleri uzmanlık birikimlerinden yararlanılması,

• Kriz zamanlarında fonların yurtdışına kaçışının önlenmesi,

• Yabancı sermaye girişi olarak sınıflandırılabilinir.

Bunun yanında muhtemel sakıncaları kısaca belirtmek gerekirse (BDDK: 2005, 53);

• Yabancı bankaların finansal kriz dönemlerinde işlerini bırakıp gitmeleri

(cut and run),

• Ölçek avantajlarını kullanarak daha kaliteli müşterilere yönelmeleri

(cherry pick),

• Ulusal ekonominin küçük ölçekli isletmelerine kredi açmakta isteksiz

davranmaları ve

• Kriz dönemlerinde kredi arzını sınırlamaları gelmektedir.

 

Tablo.1: Türk Bankacılık Sisteminde 2002-2007 Yılları Arasındaki Banka Sayıları

Bankalar

2002

2003

2004

2005

2006

2007/6

Ticari Bankalar

40

36

35

34

33

33

Kamusal Sermayeli

3

3

3

3

3

3

Özel sermayeli

20

18

18

17

14

12

Fondaki Bankalar

2

2

1

1

1

1

Yabancı sermayeli

14

14

13

13

15

17

Kalkınma ve Yatırım Bankaları

14

14

13

13

13

13

Kamusal sermayeli

3

3

3

3

3

3

Özel sermayeli

8

8

8

8

6

6

Yabancı sermayeli

3

3

2

2

4

4

Katılım Bankaları

5

5

5

4

4

4

Toplam

59

55

53

51

50

50

Kaynak: TBB, BDDK kaynaklarından derlenmiştir.

 

Tablo.1’de, ticari bankalar ile kalkınma ve yatırım bankalarında yabancı sermayeli banka sayısının 2006 ve 2007 yıllarında artış kaydedildiği görülmektedir.

 

Tablo.2:  Türk  ve Yabancı Bankaların Sektör İçindeki Toplam Aktif-Kredi-Mevduat Payları

Bankalar

Aktif

Kredi

 Mevduat

1980

 

 

 

Kamu Bankaları

49.3

53.4

34.0

Özel Bankalar

47.6

44.4

63.7

Yabancı Bankalar

3.8

2.2

2.3

1990

 

 

 

Kamu Bankaları

49.9

46.3

48.6

Özel Bankalar

46.3

50.1

49.0

Yabancı Bankalar

3.8

3.6

2.4

2000

 

 

 

Kamu Bankaları

34

27

40

Özel Bankalar

47

54

44

Yabancı Bankalar

5

3

3

2005

 

 

 

Kamu Bankaları

31

21

38

Özel Bankalar

60

67

57

Yabancı Bankalar

5

7

5

2006

 

 

 

Kamu Bankaları

28

22

37

Özel Bankalar

36

59

53

Yabancı Bankalar

22,4

15

10

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği ve BDDK verilerinden derlenmiştir.

 

Aralık 2006 aktif büyüklüklerine göre, Türk bankacılık sektöründe “kamu” sermayesinin payı %28, “özel” sermayenin payı %36 düzeyindedir. Diğer taraftan, Mart 2007 itibarıyla hisse devir süreci biten bankalar göz önünde tutularak ve değişen oranlarda yapılan yeni yabancı sermaye yatırımları da dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre, Türk bankacılık sistemindeki yabancı sermayenin oransal payı %22,4 seviyesindedir. Bu paya, yurt dışı yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan hisseler (%13,6 oranında borsa payları) eklendiğinde, toplam yabancı sermaye payı %35,9 olmaktadır (BDDK: 2006, 34).

 

Nisan 2007 aktif büyüklüklerine göre ise, Türk bankacılık sektöründe “kamu” sermayesinin payı %26,1, “özel” sermayenin payı %34,8 düzeyindedir. Diğer taraftan, Nisan 2007 itibarıyla hisse devir süreci biten bankalar göz önünde tutularak ve değişen oranlarda yapılan yeni yabancı sermaye yatırımları da dikkate alınarak yapılan hesaplamalara göre, Türk bankacılık sistemindeki yabancı sermayenin oransal payı %22,1 seviyesindedir. Bu paya, yurt dışı yerleşik yatırımcılar tarafından elde tutulan hisseler (%16,9 oranında borsa payları) eklendiğinde, toplam yabancı sermaye payı %39 olmaktadır. Ayrıca, satış süreci devam ettiği kamuoyu bilgisine sunulan Oyakbank’ın %100 ve Türkiye Finans Katılım Bankası’nın %60 yabancı sermayenin kontrolüne geçmesi halinde, yukarıda bahsedilen yabancı sermaye oransal payı %25’e yükselecektir. Bu orana borsa payları ilave edildiğinde, ”toplam yabancı sermaye” payı %41,9 düzeyine erişebilecektir (BDDK: 2007, 34).

 

Yabancı sermayeli bankaların sektör payları incelendiğinde; AB’nin gelişmekte olan ülkelerinde yabancı bankaların sektör toplam sermayesi içindeki payının yüzde 50’lerin üzerine çıktığı görülmektedir. Çek Cumhuriyeti’nde sektörde yabancı bankaların payı yüzde 80’nin, Macaristan da yüzde 70’in, Polonya’da yüzde 60’ın üzerindedir. Bu oran Latin Amerika ülkelerinden Arjantin’de yüzde 50’ye, Brezilya’da ise yüzde 30’a yakındır (TBB: 2005, 4).

 

AB üyesi gelişmiş ülkelerde, AB ve diğer ülkelerden gelen yabancı sermayeli bankaların sektör payı Avusturya’da yüzde 20, Danimarka’da yüzde 17, Fransa’da yüzde 19, Almanya’da yüzde 5, İtalya’da yüzde 8, Hollanda’da yüzde 11, İspanya’da yüzde 10, Yunanistan’da yüzde 20’dir. Ancak, bu oranların önemli bir bölümünü AB üyesi ülkelerden gelen bankalar oluşturmaktadır. Bu ülkelerden AB dışı ülkelerden gelen yabancı sermayeli bankaların payı oldukça düşüktür (TBB: 2005, 4).

 

Bunun yanı sıra, bankacılık sektörlerinde yabancılaşma sadece gelişmiş piyasalardan

gelişmekte olan piyasalara doğru değildir. Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa’daki gelişmiş ülkelerin bankacılık sektörlerinde de karşılıklı yabancı katılımını görmek mümkündür. Ancak, gelişmiş ülkelerdeki yabancı katılımı gelişmekte olan piyasalardakine göre farklılık arz etmektedir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 21).

 

 

Yabancı bankaların girişi zayıf yerel bankaların yeniden sermayelendirme maliyetlerinin düşürülmesinde yardımcı olduğu gibi, hem büyük uluslararası ve yerel bankaların karlı pazarlara girmesi ve hem de yerel otoritenin finansal sisteminin sağlamlığının ve etkinliğinin artırılması arzusunu yansıtır. Yabancı banka girişine liberal bir yaklaşımın benimsenmesi, uluslararası ticari anlaşmalar  (Dünya Ticaret Örgütü, NAFTA) tarafından da içselleştirilmiş, Avrupa Birliği ve OECD’ye üye olmanın bir şartı olmuş ve yerel bankaların yabancı piyasalara açılmasındaki anlaşmaların da bir gereksinimi haline getirilmiştir (Hawkins ve Dubravko: 2001, 24).

 

Diğer bir durumda da, yabancı bankalar kendi fonlarının büyük bir kısmı için interbank piyasalarını kullanırlar, böylece yerel bankalar bu piyasaya daha çok fon ayırabilirler ve daha az yerel kredi kullanırlar.  Bu, büyük şirketlerin etkin bir şekilde kredilere daha küçük şirketlerin maliyeti ile erişimini mümkün kılar.  Bu durum pratikte genellikle gerçekleşmez fakat herşeye rağmen buna birçok ekonomide rastlanmaktadır (Hawkins ve Dubravko: 2001, 26)

 

Finansal sektör açıklığının, bölgenin kalkınmasına katkıda bulunup bulunmamasına bağlı olmaksızın her ülkenin veya bölgenin kendine has bir finansal sektör gelişimi vardır. Finansal piyasaların liberalizasyonu sonucunda yabancı katılımcılar bir finansal sistemin geliştirilmesine yardımcı olurlar. Yabancı banka katılımındaki artış, devlet bankalarının özelleştirilmesi ve finansal hizmetlere erişimin genişletilmesi yoluyla evsahibi ülkenin finansal sisteminin etkinliğini arttırır. Diğer yandan, artan yabancı banka katılımı yükselen rekabet yüzünden finansal sektörün istikrarsızlığına neden olabilir (Lee: 2002, 2).

 

4.  Yabancı Sermayeli Banka Girişlerine Sınır Getirilmeli mi?

 

Diğer sektörlerde olduğu gibi, bankacılıkta da yabancı sermayenin girişi teorik olarak, sermayenin yanısıra bilgi ve teknoloji alanında yenilikler getireceği ve rekabeti artıracağı için faydalı görünmektedir (Günal: 2006, 247).

 

Gelişmekte olan ülkelerin uluslararası ekonomik ilişkilere daha fazla katılmaları sadece mal ve hizmet hareketi ile sınırlı kalmamış, sermaye hareketleri de dikkati çeken bir seyir izlemiştir. Önce resmi kanallardan başlayan bu hareket daha sonra bankalar üzerinden sürmüştür. Son dönemlerde ise doğrudan banka dışı özel sektöre ve sermaye piyasalarına yönelik hareketler dikkati çeken bir büyüklüğe ulaşmıştır. Bu ülkelerde konsolidasyon süreci hızlanmış, bankacılık sisteminin korumacı yapısı hızla değişmiştir. Yerli piyasaları yabancı bankaların rekabetine açan yaklaşımlar, gelişmekte olan ülkelerde bankaların düzenlenmesi ve denetimine ilişkin uluslararası standartlarına yönelik değişiklikler, yabancıların gelişmekte olan ülkelerde gördükleri gelişme potansiyeli ve daha yüksek karlılık gibi fırsatlar bu ülkeler deki bankacılık faaliyetini etkilemiştir (TBB: 2005, 3). Kamu düzenlemeleri ve rekabetin görece gev­şek olduğu gelişen ülkeler, piyasaları olgunlaşmış ve rekabetin çok yoğun olduğu ülkelerden daha fazla kar fırsatı sunmaktadır (Emek: 2007, 62).

 

Avrupa Ülkeleri özellikle bankacılığın ulusal sermayenin elinde kalması için uğraş

verirken ve bu yönde çalışmalar yaparken, IMF ve Uluslararası Para Fonu’nun kontrolünde bulunan ülkelerde bankacılık sektöründeki yabancı sermaye oranındaki artış dikkat çekicidir. Türkiye’nin bu duruma bir sınır getirme zamanı gelmedi mi? Aksi takdirde bankacılık sektörünün tamamına yakını yabancı sermayenin eline geçecektir.

 

Ülkemizde faaliyette bulunan yabancı sermayeli bankaların bir çoğu kendi ülkelerinde veya uluslararası piyasalarda daha istikrarlı bir faaliyet ortamına sahip olmanın yanı sıra daha düşük aracılık maliyeti yaratan düzenlemelere tabidir. Yerli bankalar için yasak olan bir çok faaliyet bu bankaların Türkiye ile olan faaliyetleri için serbesttir (TBB: 2005, 7).

 

Ülkemizde yerli bankalar açısından en önemli sorun, yabancı bankalar karşısında rekabet gücünü olumsuz yönde etkileyen düzenlemeler ve sınırlamalardır. Üzerinde durulması gereken konu yerli bankaların rekabet gücünü artıracak düzenlemelerin yapılmasıdır.

 

Önümüzdeki yıllarda, reel ve finansal sektörün karşılıklı anlayış ve işbirliği içinde hareket etmeleri, ekonomik canlanma ve büyümenin istikrarlı bir şekilde devam etmesinde, uluslararası alanda da rekabet avantajı ve üstünlüğünün elde edilmesinde önemli bir faktördür. Önümüzdeki dönemlerde ancak bu işbirliği ve destek çabası ile elde edilen  ekonomik güç, siyasi ve politik etkenlerin önüne geçerek, ülke bazında sürekli gelişimi mümkün hale getirecektir (BAM: 2004).

 

Türk bankacılık sektörüne yabancı girişi yeni bir olgu olmamakla beraber yabancı bankaların Türk bankacılık sistemi içindeki payı “sınırlı” kalmıştır. 1980 öncesinde ithal ikamesine dayanan, yurtiçi mal ve hizmet üretiminin korunduğu bir ortamda yerli bankalar finans sisteminde baskın bir rol oynarken yabancıların girişi düşük düzeyde gerçekleşmiştir. 1980’den sonra finansal sistemde rekabetin ve etkinliğin artması için uygulanan liberalizasyon politikaları çerçevesinde yabancı banka girişi kolaylaştırılmıştır. Bunun sonucu olarak sisteme daha fazla yabancı girişi olmuştur. Ancak, giriş önündeki engellerin azalmasına rağmen Türkiye’de uzun süreli yüksek enflasyon ve istikrarsızlıklar sebebiyle yabancı bankaların sistem içindeki payı pek fazla değişmemiştir. Nitekim, 1990’lı yıllardan itibaren aktif toplamı içinde yabancı bankaların payı yüzde 5’i geçmemiştir. Ancak, 2004 yılından bu yana sektöre olan yabancı ilgisi neticesinde yabancı bankaların sistem içindeki payı yükselmektedir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005).

 

Ülkemizde, özellikle liberalizasyon sürecinden sonra yabancı banka girişleri artmıştır. Yabancıların Türkiye’yi karlı potansiyel bir pazar görmeleri, yerli pazarı çekici kılmış, dolayısıyla yabancı sermaye payı yıllar itibariyle artma eğilimi göstermiştir. Avrupa Birliği ülkelerinde bu oran yaklaşık %20 civarında iken, ülkemizde bu oranın 2007 yılı itibariyle %41,9 oranına ulaşması biran önce gerekli tedbirlerin alınması gerektiğinin işaretini vermektedir. Bilindiği üzere bankacılık sektörü her ülkede önemli bir yer tutmaktadır. Ekonominin sekteye uğramaması için bankacılıkta sınırsız ve kontrolsüz yabancı girişine bir sınır getirilmelidir.

5.  İktisadi Etkisi

 

Finansal sisteme ilişkin düzenlemelerin etkinliği makro  ekonomik istikrar ile birebir ilişkilidir. Bu istikrarın sağlanamadığı ülkelerde sistemin sıhhatinin uzun süre muhafaza edilmesi de mümkün değildir. Ülkemizde özellikle son dönemde uygulanan mali disiplin makro ekonomik istikrarın sağlanmasına büyük katkıda bulunmuştur. Bu sayede sistem üzerinde kamu finansmanı ihtiyacından doğan baskılar azalmış, vadelerin uzamasıyla ekonominin her alanında olumlu yansımaları görülen daha uzun dönemli bir perspektif oluşmuştur. Uluslararası piyasalarda özellikle Türk ekonomisine yönelik olumlu değerlendirmeler de bu sürece katkıda bulunmuştur. Son yıllarda yabancı bankaların Türk bankalarına artan ilgisi de sektörün gelişme potansiyelinin bir göstergesidir. Bu gelişmeler bankacılık sistemine yönelik yapısal reformların hız kazandığı bir dönemde elde edilmiştir. Yapısal reformlarda atılan her başarılı adım mali piyasalardan kaynaklanabilecek risklerin daha iyi kontrol edilmesini ve kırılganlıkların asgari seviyeye indirilmesini sağlamıştır (Çanakçı: 2005, 6-7).

 

Tesis edilen makro ekonomik istikrar, finans sektörünün aracılık fonksiyonunun ve kârlılığının artırılması, piyasadaki enstrümanların çeşitlendirilmesi ve piyasaların derinleşmesi için uygun koşulları da hazırlamıştır. Son yıllarda mevduat ve kredi hacminde görülen gelişmeler mali derinleşmenin ve mali aracılık fonksiyonundaki güçlenmenin somut göstergesidir (Çanakçı: 2005, 7).

 

Yeni piyasalara giriş yapma isteğinin temelinde bazı iktisadi nedenler yer almaktadır. Uluslararası ticaretin hacim olarak artması, sermaye açığı bulunan gelişmekte olan ülkelerde getirinin yüksek olması, dezenflasyon, Avrupa Birliği gibi bölgesel ekonomik bütünleşme çabaları, gelişmekte olan ülkelerin büyüme potansiyelinden faydalanma isteği ve artan ticaret hacmiyle uluslararası nitelik kazanan girişimcilerin finansman ihtiyaçlarının sınır ötesinde de karşılanması ekonomik nedenler arasında yer almaktadır (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 1).

 

Yabancı bankaların verimlilik etkisi yanında ortaya koydukları bir diğer etki ise, girdikleri ülkenin finansal sisteminde yaratacakları istikrar etkisidir. Genel kabul görmüş bir kanıya göre yabancı bankaların yerli piyasalara katılımı ile daha istikrarlı bir kredi kaynağı oluşacağından yerel ülkenin bankacılık sisteminin şoklara karşı direnci artmaktadır. Bu mantık yabancı bankaların o ülkede açacağı şubeler sayesinde ihtiyaç duyulduğu anda ek bir fonlama ve sermaye katkısında bulunacakları varsayımına dayanmaktadır. Herhangi bir kriz ortamında yabancı bankaların yerel bankalara oranla daha az kırılgan olmaları, bu bankaların portföy bileşimlerinin yerel bankaların portföy bileşimlerinden daha fazla çeşitlendirilmiş olması ile direkt ilişkilidir (Çakar: 2003, 35).

 

Dolayısıyla, bir bankaya yapılan yabancı yatırımın o bankanın idaresi üzerinde önemli bir etki yaratması halinde bu yatırım doğrudan yabancı yatırım olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle, sorun hangi tip yatırımların hangi eşik değerle böyle bir etki yaratacağıdır. Genellikle, yatırım yapılan girişimde yeterli düzeyde hisse senedi alımı bu tür bir etki için anlamlı bulunmaktadır. Bu çerçevede, yabancı bankanın sahip olduğu sermaye stoku veya finansal aracılıktaki payı (yabancıların toplam aktifler içindeki payı) gibi kontrol gücünü temsil eden ölçütler literatürde sıkça kullanılmaktadır. Yabancı katılımının hesaplanması açısından kontrol gücü için eşik oran genellikle yüzde 50’dir. Ancak, kimi ülkelerin düzenlemelerinde yabancılar daha düşük oranlarla kontrol gücünü ellerinde tutabildiklerinden veya bankanın idaresi üzerinde etkin olabildiklerinden söz konu eşik oranın altında da kontrol gücüne sahip olmak mümkün olabilmektedir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 8-9).

 

Bankaların, sınır ötesine yönelmelerinin ardında yatan faktörlerin arasında ana ve ev

sahibi ülke arasındaki maliyetlerin farklılığı gösterilmektedir. Gelişmiş ülkelerde geleneksel bankacılık, sermaye piyasalarından gelen rekabetin etkisiyle giderek azalan kar marjlarıyla çalışmak durumunda kalmaktadır. Şirketler, fon temin edebilmek için sermaye piyasalarına yönelebilmekte, özellikle uzun vadeli fon ihtiyacını bu yolla gidermeye çalışmaktadırlar. Bankaların temel kaynağı olan mevduatın birincil sağlayıcısı olan hane halkları ise sigorta gibi farklı finansal ürünlere yönelebilmektedir. Ayrıca, tarihsel olarak bakıldığında çok büyük aktif büyüklüğe sahip olan gelişmiş ülkelerin büyük bankaları, yaşlanan nüfus yapısına sahip ve toplam talebin düşük olduğu piyasalarda faaliyet göstermeye çalışmaktadırlar. Gelişmiş piyasalarda altyapı yatırımlarının büyük ölçüde tamamlanmış ve büyüme hızının düşük ve stok olarak değerlendirildiğinde tasarrufların büyük tutarlı olması, bu ülkelerde faaliyet gösteren bankaların sermaye maliyetinin (cost of capital) gelişmekte olan ülke bankalarına göre daha düşük kalmasına yol açabilmektedir. Bankanın maliyeti sadece tasarruf davranışları arasındaki farklılıktan değil aynı zamanda makro ekonomik koşullar ve vergi düzenlemeleri gibi ayrışımlardan da kaynaklanabilmektedir. Dolayısıyla, sermaye ana ülkede ev sahibi ülkeye göre daha ucuz ise ve ev sahibi ülkeye giriş engellenmiyorsa ortaya bir arbitraj imkanı çıkabilmektedir (Yayla, Kaya ve Ekmen: 2005, 21).

 

Aslında yabancı banka girişlerinde yabancı bankaların sayısı piyasadaki paylarından daha önemlidir. Diğer bir ifade ile, piyasadaki payı çok yüksek az sayıdaki yabancı bankanın sektöre etkisiyle, piyasa payları düşük çok sayıdaki yabancı bankanın sektörün işleyişine modernizasyonuna etkisi daha büyüktür. Ne kadar piyasa payları düşük çok sayıda yabancı banka sektöre giriş yaparsa, rekabet daha çok artacak, farklı tecrübe ve beceriyle gelen yabancı bankaların ulusal bankacılık sektörüne etkisi o denli büyük olacaktır. Burada önemli olan diğer bir nokta da, söz konusu yabancı bankaların piyasada belli bir sınırın üstünde çok büyük paylara sahip olmamalarıdır (Claessens, Demirgüç Kunt ve Huizinga: 1998).

 

Yabancı banka katılımlarının finansal istikrara olan katkısında önemli olan başka bir husus ise bu bankaların denetim ve gözetim alanında yatırım yaptıkları ülkelere taşıdıkları bilgilerdir. Bu konuda Mishkin, gelişmekte olan ülkelerde risk yönetim tekniklerinin yetersiz, bankacılık sisteminin denetlenmesinde sorumlu otoritelerinin ise denetim konusunda daha eski bilgilere sahip olduklarını belirterek bu ülkelerde yapılacak finansal yatırımlarla yeni gözetim ve denetim tekniklerinin transfer edilebilmesi imkanlarının artacağını ifade etmiştir (Mishkin: 2001).

 

Ülkemizde yaşanan krizlerde görüldüğü üzere makroekonomik istikrar olmadığında uluslararası sermaye hareketleri yıkıcı olabilir. Sermaye hareketlerinin 1989 örneğinde olduğu gibi erken libere edilmesi kırılgan finansal hareketlere sebep olarak ulusal istikrarsızlığı arttırabilir. Bu sonuç sermaye hareketlerini takip eden reel döviz kuru sonucu aşırı değerlenen ulusal parayla örtüşen sermaye hareketleri deneyimiyle ortaya çıkmıştır (Mangır: 470).

 

Basel-ll sürecindeki standartlar bankaların hareket alanlarını sınırlandırırken belirli bir kulvarda ilerlemesini sağlayacaktır. Özellikle yurtdışından kaynak yaratabilen yabancı bankalar yurt içinde “Haksız Rekabet” boyutunda bir avantaj yakalayacaktır. Yerli bankaların yurtdışından borçlanabilmeleri, maliyeti, vadesi ve miktarı ülke ve banka reytingine göre belirlenecektir. Yurtdışına kredi amacıyla çıkıldığında, büyük ihtimalle Türkiye’de bankası olan, yurtdışı bankayla veya fon kuruluşuyla karşılaşılacaktır. Bu durum yerli sermayeli bankaların rekabet gücünü zayıflatacaktır. Basel-II süreci KOBİ’ler açısından değerlendirildiğinde; KOBİ’lerin mevcut sorunları nedeniyle kredi derecelendirme notlarının düşük çıkmasına neden olacak, zaten finansman kaynaklarına erişim sorunu olan Kobi’ler diğer bankaların hareket alanları daraltıldığı için tamamen yabancı bankalara ve onların belirleyeceği maliyet ve kurallara yönelmiş olacaktır (Uzunlu: 4).

 

Yabancılaşma ve Basel-II süreci birbirini tamamlayan süreçlerdir. Bir dönem sonra

kaçınılmaz olarak Türk Bankacılık Sektöründeki yabancılaşma oranı %70’leri bulacaktır. Bu aşamada oyunun kuralını tamamen yabancı bankalar belirleyecektir. İstediği sektöre istediği kadar destek verecek veya vermeyecektir. Ülke ekonomisindeki genel istikrarın devamlılığı her zamankinden daha da önemli olacaktır (Uzunlu: 4).

6.  SONUÇ

Bankacılık sektörünün temel lokomotifi mevduatlarıdır. Yabancı banka paylarının artması sonucunda mevduat sahiplerinin çıkarlarının korunması ve sistemin aksamadan sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için gerekli önlemlerin alınması ve  düzenlemelerin yapılması   büyük önem teşkil etmektedir.

Yaşanan küreselleşme olgusu ile birlikte ülkelerarası sermaye akımı önüne geçilemez bir hal almaya başlamıştır. Ülkeye giren yabancı banka sayısındaki artış karşısında, Türk bankacılık sektörü yabancılara teslim olmak üzere. Yabancı banka girişlerinin, ev sahibi ülkeye bir takım avantajlar sağladığı göz ardı edilemez. Asıl problem bunun tam bir teslim olma konusuna getirilmemesidir. Avrupa Birliğine üye ülkelerde bu oran çok düşük seviyelerde iken, Türkiye’de bu oranın gittikçe artış kaydederek %50’li orana ulaşması düşündürücüdür. Devletin bu konuda gerekli düzenlemeleri yapması ve sınırlamalar getirmesi gerekmektedir.

Yabancı banka girişlerinin evsahibi ülkeye teknoloji, bilgi, yönetim ve denetim konusunda getireceği bir takım yeniklikler ve düzenlemelerin yanısıra, özellikle  finansal derinliği olmayan gelişmekte olan ülkelerde, yabancı banka payının artması, geçmiş yıllarda yaşanan finansal kriz tecrübelerine dayanılarak, olası bir finansal kriz ortamında ilk önce yabancı fonların ülke dışına çıkma ihtimali, krizin derinleşmesi ile birlikte   bütün piyasaları  etkileyeceği   göz ardı edilmemelidir. 

 


KAYNAKLAR


Aysan, Ahmet Faruk and Ceyhan, Şanlı Pınar (2006): Globalization of Turkey’s Banking Sector: the Determinants of Foreign Bank Penetration in Turkey, Munich Personal RePEc Archive (MPRA), Unpublished, 1-31.

http://mpra.ub.uni-muenchen.de/5489/
Bankacılık Araştırma Merkezi (BAM).(2004) Türkiye’de Gelişmeler ve Türk  Bankacılık Sektörünün Geleceği Üzerine Düşünceler, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi.

BDDK (2005) Finansal Piyasalar Raporu, Sayı:3, 3 Aylık.

BDDK (2006) Finansal Piyasalar Raporu, Sayı:4, 3 Aylık, Aralık.

BDDK (2007) Finansal Piyasalar Raporu, Sayı:5, 3 Aylık, Mart.

Bayraktar, Nihal and Wang, Yan (2004). Foreign Bank Entry, Performance of Domestic Banks and the Sequence of Financial Liberalization, February.

Claessens, S., Demirgüç Kunt, A. and   Huizinga, H. (1998). How Does Foreign Entry Affect the Domestic Banking Market?, The World Bank Policy Research Working Paper:1918, June, 1-30.

Clarke, George R. G., Cull, Robert, and Peria, Maria Soledad Martinez (2001a) Does Foreign Bank Penetration Reduce Access To Credit In Developing Countries? Evidence From Asking Borrowers, Policy Research Working Paper: 2716 Development Research Group, The World Bank, November, 1-37.

Clarke, George, Cull, Robert , Peria, Maria Soledad Martinez and Sanchez, Susana M. (2001b). Foreign Bank Entry Experience, Implications for Developing Countries, and Agenda for Further Research, Policy research Working Paper: 2698, Development Research Group, The World Bank, October, 1-41.

Clarke, G., Cull, R., Martinez, P. And Sanchez, S. (2002a). “Foreign Bank Entry: Experience, Implications for Developing Countries, and Agenda for Further Research”, Development Research Group, World Bank.

Clarke, G., Cull, R. and Martinez, P. (2002b). “How Does Foreign Bank Participation Affect Access to Credit by Small and Medium Enterprises ?: Evidence from Firm Survey Data”, Development Research Group, World Bank.

Claessens, S., Demirgüç-Kunt, A. and Huinzinga, H. (2001). “How Does Foreign Entry Affect the Domestic Banking Markets”,  Journal of Banking and Finance 25, 891-911.

Çakar, Vesile (2003). Yabancı Sermayeli banka Girişleri ve Ulusal Bankacılık Sektörleri Üzerindeki Etkileri, Uzmanlık Yeterlilik Tezi, TCMB Bankacılık ve Finansal Kuruluşlar Genel Müdürlüğü, Aralık, Ankara.

Çanakçı, İbrahim H. (2005). Active Academy 3. Uluslararası Finans Zirvesi’nde Yaptığı Konuşma, İstanbul.

Denizer, Cevdet (1999). Foreign Entry in Turkey’s Banking Sector, 1980-97, The World Bank, 1-29..

Denizer, Cevdet (2000). Foreign Entry in Turkey’s Banking Sector, 1980-97, The World Bank Policy Research Working Paper:2462, October, 1-29.

Emek, Uğur (2007). Yabancı Banka Girişleri, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, İnceleme-Araştırma, Yıl:22, Sayı:257, 59-62.

Günal, Mehmet (2006). Para Banka ve Finansal Sistemler, Yeni Dönem Yayınları:1, 1. Baskı.

Haan, Yakob De and Lensink, Robert (2002) Do reforms in Transition Economies Affect Foreign Bank Entry?, International Review of Finance, 3:3/4, 213-232.

Hawkins, J. And Dubravko, M (2001). “The Banking Industry in The Emerging Market Economies: Competition, Consolidation and Systemic Stability – An Overview”, BIS Monetary and Economic Department, BIS Paper, No: 4, August.

Işık, İ., Uysal D. ve Meleke U. (2003). “Post-Entry Performance of De Novo Banks in Turkey”, Tenth Annual Conference of the ERF, Morocco, December.

Lee, Jong-Kun (2002). Financial Liberalization and Foreign Bank Entry in MENA, Financial Sector Strategy and Policy, World Bank, May.

Lehner, Maria and Schnitzer, Monika (2006). Entry of Foreign Banks and Their Impact on Host Countries, June, Germany, 1-42.

Levine, Ross (2002) Denying Foreign Bank Entry: Implications for Bank Interest Margins, November, 1-34.

http://www.econ.brown.edu/fac/Ross_Levine/finance/rlevine/Publication/2004_Book_Ahumada%20&%20Fuentes_DenyingForeign.pdf

Mangır, Fatih. Finansal Deregülasyonun (1989–2001). Türkiye Ekonomisi Üzerine Etkileri: Kasım 2000 ve Şubat 2001 Krizleri, s.459-472.

Mishkin, Frederic S. (2001). “Prudental Supervision: Why is it Important and What are the Issues?”, The University of Chicago Press, 1-29.

Oksay, Suna. Finansal Piyasalarda Yeni Yasal Düzenlemeler (Reregulatıon) İhtiyacı Ve Türk Finans Sistemi, M.Ü.Bankacılık ve Sigortacılık Yüksek Okulu, Bankacılık Bölümü, www.econturk.org.

Özince, Ersin (2002). Bankacılık Sisteminin Yeniden Yapılandırılmasına Bankaların Bakış Açısı, Bankacılar Dergisi, Sayı: 42.

Sengupta, Rafjeep (2006). Foreign Entry and Bank Competition, Research Division, Federal Reserve Bank of St. Louis Working Paper Series, July, 1-32.

TBB Araştırma Grubu (2005). Türkiye’de Yabancı Bankalar, Bankacılar Dergisi, Sayı: 52.

TBB, Bankalarımız 1980, Bankalarımız 1990, Bankalarımız 2000, Bankalarımız 2005, Bankalarımız 2006.

Uzunlu, Vedat. Bankacılık Sektörünün Güncel Sorunları.

Yayla, Münür, Kaya, Yasemin Türker ve Ekmen, İbrahim (2005). Bankacılık Sektörüne Yabancı Girişi:Küresel Gelişmeler ve Türkiye Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, ARD Çalışma Raporları, No: 2005/6, Eylül.

Diğer Kaynaklar

Çakmak, Necmettin (2005) Bankacılık Ya da Satış!, www.netpano.com/newsdetail.asp?NewsID=292,  18/11/2007.