YIL: 9

SAYI: 101

MAYIS 2006

 

 

önceki

yazdır

 

 

 

 Yrd.Doç.Dr.Bülent GÜNSOY

 

 

  

PİYASA DOSTU SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA POLİTİKALARI: ELEŞTİREL BİR YAKLAŞIM


ABSTRACT

 

This paper applies economic analysis to the question of sustainable development policies in the market economies. The paper point out and criticize the governments marked friendly policies of sustainable development. The main result of the study is that the marked friendly sustainable development policies can be unsuccessful because of some market failures. It is therefore imperative that governments be given the possibility to have an adequate range of options of when, how and to what extend to regulate their sustainable development policies.

 

ÖZET

Bu makale, piyasa ekonomilerinde sürdürülebilir kalkınma probleminin ekonomik bir analizini yapmaktadır. Makale, hükümetlerin piyasa dostu sürdürülebilir kalkınma politikalarına dikkat çekmekte ve  eleştirmektedir. Çalışmanın temel sonucu, piyasa dostu sürdürülebilir kalkınma politikalarının bazı piyasa aksaklıkları sebepleriyle başarısız olabileceğidir. Bu nedenle, hükümetlerin sürdürülebilir kalkınma politikalarını ne zaman, nasıl ve ne şekilde düzenleyeceklerinin ölçüsü oldukça geniş ve yeterli bir seçenekler yelpazesine sahip olmasına bağlıdır.

 

GİRİŞ

Sürdürülebilir kalkınma yaklaşımı, insan sağlığı ve doğal dengeyi koruyarak, ekonomik kalkınmanın önünü açacak, doğal kaynakların akılcı yönlendirilmesi ve dengeli kullanımını sağlayacak, gelecek nesillere yıpranmamış ve sağlıklı bir çevre bırakacak bir gelişme eğilimini temsil eder.

Bir çok ülkede sürdürülebilir kalkınmaya yönelik politikalar henüz ekonomik ve sosyal politikalarla bütünleşik bir karakter kazanamamış olmakla birlikte çevre sorunları ulusal sınırları aşmakta ve küresel duyarlılığın çerçevesine girmektedir.

Çevresel sorunları çözmek amacıyla yararlanılması düşünülen ulusal ve küresel nitelikteki ekonomik araçların, ekonominin genel işleyiş mekanizmalarına hasar vermeden ve genel verimlilik ilkeleriyle çatışmadan kalkınma politikalarıyla uyum içinde yürütülmesi arzulanan bir doğrultudur. Bu nedenle, politik karar organları için yeterli ve etkin araçların neler olabileceğinin ortaya konulması önem taşımaktadır.

 

1.SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA OLGUSU

Nobel ödüllü ekonomist Jan Tinbergen, iki şeyin sınırı olmadığını ifade etmektedir: “sorumluluk hissetmek zorunda olduğumuz gelecek kuşakların sayısı ve yaratıcılık”(1). İnsan üretkenliğinin sınırını belirleyen sermaye kavramının sadece zihinsel ve üretilmiş üretken araçların toplamından değil çevresel sermayeden de oluştuğunun bilincine varılmasının tarihi çok eski değildir.

Çevresel problemlerin ülke sınırlarını aştığının, iklim değişiklikleri ve ozon tabakasının incelmesi gibi olumsuz dışsallıkların güçlü küresel boyutlara sahip olduğunun anlaşılmasından sonra önleyici politikalar uygulamaya konulmuştur.Her ne kadar küresel çevre politikalarının fayda dağılımında önemli bir “bedava yolcu” problemi potansiyeli varsa da (2) sürdürülebilir bir gelecek için ortak bir uluslararası  bilincin geliştirilmesi yolundaki çabalar yoğunlaşmaktadır. Konfüçyüs, “ bir adam uzağın ne olduğunu bilmiyorsa acıyı yanında bulur” derken aslında sürdürülebilirlik tartışmalarının çıkış noktasına işaret eder : insanoğlunun ilerleme çabaları uzun dönemde de sürecek midir, yoksa kabul edilemez sonuçlara mı ulaşılacaktır?(3).

İktisatçıların ilgisini çeken kömür, bakır ve ormanlar gibi doğal kaynaklar daha önceleri kıt kaynakların birer örneği olarak işlenmekteyken bunların yerini gittikçe kirletilmemiş hava, su ve toprak almaktadır. Bu gelişim, yani kaynakların dengesiz bir şekilde oluşturduğu sonuçlar, gelecek kuşaklara bir haksızlık olarak da görülebilmektedir. “Bugünkü kuşaklar ile gelecek kuşaklar arasında eşitlik” arayışının 1987 yılında yayınlanan Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu Raporu’nda somutlaştığı bilinmektedir(4).Rapor, sürdürülebilir kalkınma kavramını, “gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini karşılayabilmelerini tehlikeye sokmaksızın bugünkü kuşakların gereksinimlerini karşılayabilen kalkınma” olarak tanımlamaktadır(5).

Ekonomide arzu edilen büyümenin çevreye zarar vermeden gerçekleşip gerçekleşmeyeceği tartışmasının teorik arka planında net çizgilere ulaşmak için yapılan çabalar giderek güçlenmektedir. Zamanlararası tercih teorisinin çevre ile ilgili problemlere uygulanmaya çalışılması, orta ve uzun dönemli kazanımların önemini arttırıcı yönde yeni sonuçların ortaya çıkmasına yol açmaktadır.

Toplumdaki karar vericilerin “önce üretim” seçeneğini vazgeçilmez kıldığı dönem özellikle II. Dünya Savaşı sonrasının neredeyse evrensel denilebilecek büyüme/kalkınma özlemleriyle aynı dönemde biraraya gelmiştir. Bilimsel altyapısını klasik iktisatın doğanın sınırsız doğurganlığı nedeniyle üretim faktörlerinin geleceği konusundaki endişesiz öngörülerinin oluşturduğu eğilim Keynesgil politikaların savaş öncesi ve sonrası uygulamalarıyla çelişkisiz bir şekilde kaynaşmıştı. Modernizm, toplumsal mutluluğu sağlamaya çalışırken Keynesgil politikaların kısa erimli yönelimleriyle birlikte hem felsefi hem de ekonomik bir birliktelik içerisinde çevresel tahribatın temellerini atmıştır.

Refah devleti ve modernleşme ideallerinin ilk uygulama sonuçlarının üzerindeki sis dağılmaya başladığında çevresel sorunlar küresel bir boyut kazanmış ve büyüme/kalkınma süreçlerinin sürdürülebilirliğini tehdit etmeye başlamıştı(6).Uluslararası toplumun bilinçli unsurları sorunun ulusal sınırları aşan bilinçli ve paylaşımcı politikalar üretmekle aşılabileceğini görmüş ve olgunlaşma süreci ertesinde 1992 Rio Zirvesi’ne ulaşılabilmiştir. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası gibi uluslararası  kuruluşların “lojistik” desteği ile, çevresel sorunlarla mücadelenin geleneksel ve yenilikçi yöntemlerini işler hale getiren pratiklerin derlendiği Gündem 21 Eylem Planı somut adımlarıyla duygusal tedirginliklerin ötesine geçmeyi başarmıştır.

Yirminci yüzyılın son çeyreğinde sürdürülebilir kalkınmanın uygulanabilirliğini sağlayacak somut araçların ortaya konulabilmesi için yapılan ekonomik analizlerin yoğunlaştığı görülmektedir. Önceden ulusal ekonomik güç ve sürdürülebilir bir gelişim çizgisi için çeşitli ulusal gelir hesaplama yöntemleri kullanılmakta ancak bu hesaplamalarda doğal kaynaklardaki yıpranmayı gözleyebileceğimiz bir makroekonomik değişkenden yararlanılmamaktaydı. İktisatçılar öncelikle ulusal gelir muhasebesinde sürdürülebilir kalkınmayla ilgili değişkenleri kullanmaya başladılar(7). Pratikte bunun ilk yararı politik otoritenin uygulamalarda kullanabileceği ve yönetim modellerine içerebileceği kullanışlı araçlar oluşturmasıdır. İnsan unsurunun refahı için geliştirilen eski ölçütler çevresel dengeleri de kapsayacak şekilde genişletilince bir yandan ekonomik gerçeklere uygun bir çerçeve oluştururken diğer yandan kurumsal altyapıdaki eksik taşlar ortaya çıkmaktadır.

2. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA POLİTİKALARININ BELİRLENMESİNDE PİYASA DOSTU YAKLAŞIMLAR

Ekonomik döngünün “devlet” üzerine inşa edildiği hakim görüş ile Smithian “görünmez el” kavramında köklerini bulan ve rekabetçi piyasaları öngören hakim görüşün benimsendiği ülkelerde yaşanan ciddi hayal kırıklıkları yeni arayışların başlangıcı olmuş ve bu arada her iki paradigmayı kendilerine özgü formülasyonlarla birleştirecek güçlü bir performans sergileyen Doğu Asya ülkelerinin deneyimleri devletin piyasaların yerini almak yerine onları tamamlama yoluna gitmesi halinde başarı oranının yükseldiğini göstermiştir (8). Bu ülkelerde devlet, aksaklıkların ve/veya yetersizliklerin görüldüğü piyasalara bunları zararsız hale getirmek için tamamen kendini yerleştirmek yerine, ilgili problemleri piyasaları tamamen ortadan kaldırmadan veya kamusal bir boyuta taşımadan değişik müdahale/iştirak formlarında çözmek/iyileştirmek yolunu seçmiştir (9). Doğu Asya deneyimlerinde, ülkelerin yapısal ve kurumsal özelliklerine göre farklılıklar gösterse de devletin rolü şu çerçevede gerçekleşmiştir(10):

- Gerekli ancak oluşmamış piyasaların oluşumunu sağlamak,

- Önceden mevcut olan ancak etkin olarak işlemeyen piyasalara etkinlik ve işlerlik kazandırmak,

- İstikrarın, siyasal ve makro ekonomik anlamda tesisini sağlayacak politikaları aktif bir biçimde uygulamak,

- Kaynakların iktisadi büyüme ve istikrarı sağlayacak şekilde kullanımını yönlendirecek yatırımların oluşumuna yardım etmek.

Rio Zirvesi’nin ardından, sürdürülebilir kalkınma politikalarının tasarlanmasında Doğu Asya ülkelerinin deneyimlerinden geniş ölçüde yararlanılmış ve bu konuda oluşan literatürden politik çıkarımlarda bulunulmuştur. Bu çerçevede

çevresel sorunların çözümü ile ilgili olarak geliştirilen çözüm yollarının erken dönemine ait bir tanıtımını Panayotou  Tablo 1’de gösterildiği gibi gerçekleştirmektedir.

 

Tablo 1: Piyasa Ekonomilerinde Çevresel Sorunların Geleneksel Çözüm Yolları

 

 

Çevresel Sorunların Ekonomik Sonuçları
Çevresel Sorunların Çözümleri

(1) Aşırı kullanım ve beraberinde getirdiği çölleşmenin verimsizlik ve kaynak kıtlığını bir araya getirmesi (Tayland, Endonezya, Filipinler, Hindistan ve Pakistan Örnekleri)

(1) Kaynakların ortak kullanımını teşvik ederek piyasa aksaklıklarını ortadan kaldırmak  

(2) Düşük gelirli ülkelerde kaynakların kıtlaşması ve yüksek gelirli ülkelerde kaynakların sürdürülemez kullanımı (Brezilya Amazonlarındaki işlenebilir ormanların, toprak verimliliğinin azaltıldığı büyük çiftliklere dönüşmesi)

(2) Brezilya hükümetinin ters yöndeki mali teşviklerle bu durumu ortadan kaldırması

(3) Kaynakların yeniden kullanılabilir ve sürdürülebilir yönetimi yerine sömürürcesine kullanımı (Tropikal ormanların yeniden üretim ve gelecekte beklenen ürün endişesi olmadan işletilmesi)

(3) Su ve işlenebilir araziler gibi kaynakların piyasa fiyatlarının normalin altında işlem görmesinin veya aşırı kullanımının teşvikine son verilmesi

(4) Çok amaçlı kullanımı durumunda daha büyük bir net toplam fayda sağlayabilecek bir kaynağın tek amaçlı kullanımı (Meyve, kauçuk, su, toprak korunması, ve biyolojik çeşitlilik için kullanılabilecek olan tropik ormanların sadece kerestecilik için kullanımı)

(4) Fiyat çarpıklıklarının sübvansiyonlar veya düşük fiyatlama ile ortadan kaldırılması

(5) Uygun yatırımlar ve kaynak tabanlı kullanımın sonucunda verimlilik ve sürdürülebilirlik sağlanarak bugün net pozitif değer sağlansa bile (erozyonun azaltılması ve sulamanın sağlanması gibi) bunun gelecek garantisinin olmaması

(5) Hükümet vergilerinin ve desteklerinin aynı anda içsel ve sosyal kârlılık oluşturacak şekilde düzenlenmesi

(6) Küçük boyutlu çaba ve maliyete katlanarak büyük boyutlu üretim ve kârlılık sağlanması ve kaynaklara daha az hasar vermek yerine tersinin yapılması

(6) Devlet harçları ile aşırı kullanıma maruz kalan ortak ve herkese açık kullanım olanaklarının azaltılması

(7) Özel bilgiye sahip olmaları ve faydalarından doğrudan yararlanmaları nedeniyle kaynakları daha etkin kullanabilecek olan yerel topluluk, kabile, içsel grup ve kadınların ellerinden bu imkanların alınması

(7) Merkezi hükümetin bu bölgelerde ortak mülkiyete ait kaynakları ele geçirmesinin ve bu toplulukların karar organlarının yerini almasının engellenmesi

(8) Kamu projelerinin, verdiği –çevresel- zararları karşılayacak ölçüde faydasının ortaya çıkmaması

(8) Hükümetlerin bugünün maliyetlerini gelecek kuşaklara aktarmak için “yeşil piyasalar” oluşturması ve toplumların trajedisine ortak olacak kamu mülkiyeti tesisinden kaçınması

(9) Ekonomik ve çevresel faydalar oluşturmasına rağmen kaynakların ve yan ürünlerin geri dönüşümsüz olması

(9) Hükümetlerin tüketici fiyatlarını kontrol etmesi ve geri dönüşümsüz atıklar için bedel istemesi

(10) Yerleşim yerlerinin yok oluşu ve bitki hayvan türlerinin neslinin tükenmesi

(10) Uygun piyasa sinyallerinin sağlanması

Kaynak: Theodore PANAYOTOU, Green Markets: The Economics of Sustainable Development, San Fransisco: Institute for Contemporary Studies, 1993’ten aktaran E. Wayne NAFZIGER, The Economics of Developing Countries, Prentice Hall, 1997, ss. 341-43

 

Sürdürülebilir kalkınma politikalarının geleneksel yöntemler ile doğrudan piyasa mekanizmasına yapılan müdahalelerden oluşması bu yöntemlerin kullanımını gerek girift formülasyonların yardımına gereksinim duyması ve gerek yüksek maliyetlere dayanması nedeniyle zorlaştırmaktadır. Bu nedenle çevre politikalarında kısa dönemli politikalar yerine uzun dönemli olanların uyumlu ikamesi tercih edilmektedir. Hedeflere uygun çevre politikalarının çatışmasız bir amaç-araç etkileşimi içerisinde gerçekleştirilmesi için “politika matrisi” adı verilen bir analiz aracı geliştirilmiştir(11). Buna göre, çevresel sorunların dört ana yoldan gidilerek çözümlenebileceği öngörülmektedir(12):

i)Piyasa Mekanizmasının Sağlıklı Bir Şekilde İşlemesini Sağlamak: Devletin uyguladığı teşvik politikası, sosyal maliyetlerin piyasada oluşan fiyatların bileşiminde yer alamamasına ve öte yandan doğal kaynakların aşırı kullanımına yol açarak kaynakların uygun dağılımını engelleyebilmektedir. Teşviklerin kaldırılması veya azaltılmasının kamu bütçelerinin dengeye ulaşmasına da yardımcı olacağı ortadadır. Teşviklerin azaltılması, çevreye zararlı faaliyetleri otomatik olarak ortadan kaldıramayacak ve kaynak kullanımları devam edecektir. İşte bu durumda çevre vergileri, çevreyi kullananın bunun bedelini ödemesi ve depozit sistemi gibi yeni önlemler devreye girebilecektir. Çevreyi koruyucu nitelikli ve çevre kirliliğini önlemeye yönelik “hedeflenmiş teşvikler” ise katlanılabilir bir devlet müdahalesinin unsurlarıdır.

ii)Yeni Piyasaların Oluşturulması: Serbestçe kullanılabilen ve hiçkimsenin mülkiyeti olmayan çevresel değerlerin mülkiyetinin tamamen veya kısmen devri veya kiralanması, mülkiyet sahiplerinin bu kaynakları bir geçim aracı olarak görmelerine ve bu nedenle de uzun vadeli kullanma olanaklarını araştırmalarına yol açmaktadır.

iii)Çevresel Düzenlemeler: Sonuca ulaşma yeterliliği açısından önplana çıkan ve çevreye zarar verenlerin sayısal azlığından kaynaklanan denetim kolaylıkları nedeniyle de tercih edilen bu tür düzenlemeler yasaklar, izinler, kotalar ve standartlardan oluşmaktadır. Yaptırım gücü ölçüsünde etkin olarak kullanılabilen bu tür düzenlemelerde cezaların optimal düzeyinin tespiti de üzerinde durulması gereken önemli bir konudur.

iv) Kamusal Bilinç Oluşturulması: Çevre yönetiminde toplumun genel bir duyarlılık ve aktif bir davranış kalıbı içerisinde hareket etmesi için öncelikle her tür kanaldan spesifik bilgilerin tüketicilere ulaşımının sağlanması gerekir. “Bilgilendirme”, tüketicinin firmalar arasında belki kendi geleceğini de ilgilendiren ve tüketim kalıplarını aşan bir seçimi gerçekleştirmesini sağlayacaktır. Toplumsal kararların ortaya çıkışında, demokratik mekanizmalar dahilinde müdahale şansını kullanmak isteyenlere tanınacak olanaklar, bilinçli çevre politikalarının olgunlaşmasında yeni enerji odakları oluşturacaktır.

 

3. SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA POLİTİKALARINDA PİYASA DOSTU YAKLAŞIMLARA ELEŞTİREL DÜŞÜNCELER

Mevcut piyasaların, sürdürülebilir kalkınma amaçlı ve çevre unsurlarını yönetecek şekilde kullanımı ile paralel olarak doğal kaynak ve hizmetlerin daha önceden var olmayan piyasalarının oluşturulması gayretleri, piyasa temizleyici modellere yönelik eleştiriler dikkate alındığında farklı sonuçlar meydana getirebilecektir. Çünkü, belirli şartlar altında piyasa mekanizması kaynak tahsisinde başarısız kalabilmekte ve devletin ekonomik işlevlerini gerekli kılmaktadır. Piyasaları Pareto-optimal kaynak tahsisinden uzaklaştıran piyasa başarısızlıklarının başlıcaları şunlardır(13):

i.Statik Piyasa Başarısızlıkları

1.                      Piyasa Aksaklıkları: Piyasada arzın kısılmasına ve kaynak tahsislerinin optimumdan sapmasına yol açan  monopolist ve oligopolist eğilimlerin ortaya çıkması.

2.                      Sosyal Mallar (Kamu Malları): Sosyal malların/kamu hizmetlerinin(14) tüketimlerinin rakip olmaması ve dışlanamamaları nedeniyle tayınlanamaz oluşları ve bedavacılık olgusunun israfa yol açması.

3.                      Dışsallıklar: Fiyat mekanizmasının dışında ortaya çıkan yollar ile  negatif dışsallıkların aşırı üretim ve fayda düzeyine, pozitif dışsallıkların ise düşük üretim ve fayda düzeyine yol açması(15)

4.                      Doğal Tekeller: Azalan maliyetler endüstrilerinin varlığı halinde geçerli olan ve bir firmanın tam rekabete kıyasla daha etkin çalışması anlamına gelen doğal tekellerde Pareto-etkin marjinal maliyet fiyatlandırmasının  zarara yol açması.

5.                      Ortak Mülkiyet Konusu Olan Kaynakların Varlığı: Özel mülkiyetin tesis edilememesinden dolayı ortak mülkiyet konusu olan kaynakların varlığı halinde optimal kaynak dağılımının başarılamayarak  aşırı tüketim ve zarar verme gibi durumların  ortaya çıkması.

6.                      Bilgi Edinmenin Maliyetinin Yüksekliği ve Asimetrikliği: Bilgi edinmenin maliyetinin aşırı yüksek olmasının fiyatların ortalama maliyetin altında kalmasına yol açması ve  alışverişlerde tarafların eşit bilgi düzeyinde bulunmamasının piyasa mekanizmasının işlerliğini bozması.

7.                      Gelir Dağılımı Bozukluğunun, Eşitsizliğin ve Yoksulluğun Ortadan Kaldırılamaması: Özellikle sosyalistler ve sosyal demokratlar gelir dağılımındaki bozukluk, eşitsizlik ve yoksulluktan piyasa ekonomilerini sorumlu tutarlar.

8.                      Bazı Piyasaların Yokluğu: Normal koşullarda bir piyasa ekonomisinde varlığı mutlak olarak gerekli piyasaların tesis edilememesi. Örneğin gelecek (futures) piyasalarının özellikle geri kalmış ülkelerdeki eksiklikleri nedeniyle uzun vadeli sözleşmelerin tesisinin ve uygulamasının aksaması.

9.                       

ii.Dinamik Piyasa Başarısızlıkları

1.                      Uygun Büyüme Hızına Ulaşılamaması: Piyasanın kendi halindeki işleyişinin gelişmiş ülkelerle olan gelir açığını kapatabilmek  için gerekli büyüme hızını sağlayamaması.

2.                      İşsizlik, Enflasyon gibi  Makro Ekonomik Dengesizlikler: Piyasa ekonomisinin otomatik mekanizmalarla konjonktürel dalgaları önlemede yetersiz kalması(16).

3.                      Ekonomilerdeki Faktör Donanımı Çarpıklıkları ve Faktör Piyasalarının Yeterince Çalışamaması: Ülkelerin faktör donanımındaki yetersizliklerin üretimin örgütlenmesi ve gelişme hızının artırılmasında engel teşkil etmesi.

4.                      İnsanların Zamanı İskonto Edebilme Yeteneğinin Yetersizliği: Bireylerin içinde yaşadıkları zaman dilimini geleceğe tercih etme eğilimine sahip olmaları nedeniyle geleceklerini optimalin üzerindeki bir oran ile iskonto etmeleri piyasaların etkin bir şekilde  işleyişini olumsuz olarak etkilemektedir.

5.                      Az Gelişmiş Ülkelerde Mali Piyasaların Eksikliği: Kültürel faktörler, ideolojiler, sermaye birikimindeki yetersizlikler gibi nedenlerle az gelişmiş ülkelerde kalkınmanın finansmanında kullanılacak para ve sermaye piyasalarının  yeterince gelişememesi.

Burada adı geçen piyasa başarısızlıklarının sayısını daha da artırmak mümkündür(17). Özellikle Yeni Keynesgil görüş çerçevesinde dikkat çeken ve  üzerinde durulan farklı piyasa başarısızlıkları örnekleri bulunmaktadır.  Firmaların fiyat değişmelerini izlemekte tedirgin davranmasının getirdiği eşgüdümde başarısızlık, fiyat ayarlamalarının maliyetinden kaynaklanan liste maliyetleri, müşterilerle fiyatlara zam yapılmayacağına dair yapılan görünmez tokalaşmanın getirdiği zımni sözleşmeler, talebin daha az esnek olmasıyla gündeme gelen mark-up fiyat uygulamaları gibi nedenlerle fiyatların yapışkan hale gelmesi, piyasaya dayalı çözümler konusunda tereddütleri arttırmaktadır(18). Piyasaları başarısız kılabilen bunun gibi nedenler, çevre ile ilgili piyasalarda alışverişe konu olan fiyatların üretim maliyetlerini tam olarak yansıtabileceğine ilişkin inancı da kuşkulu hale getirmektedir(19).

Yukarıda bahsedilen piyasa başarısızlıkları nedeniyle sürdürülebilir kalkınma ve çevre politikalarının piyasa yönelimli olarak tesisine temkinli bir bakış açısıyla yaklaşmak gerekmektedir. Bu düşünceyi çeşitli gerekçeler ile somut hale getirmek ve desteklemek mümkündür. Şöyle ki:  Çevresel düzenlemelerde ağırlığını hissettiren yasaklar, izin ve kotalar uygulayıcıları kamu malları problemi ile karşı karşıya bırakabilir. Çünkü çevresel malların tüketiminden herhangi bir kişiyi mahrum etmek çok maliyetli olabileceği gibi, çevresel sorunlardan kaygı duyan toplumsal birimlerin çevreye zarar verenleri engellemek için yapacakları çaba ve maliyete konu ile hiç ilgilenmeyen kişi ve grupların “bedava bir yolcu” olarak katılması mümkündür.

Kamu malları probleminin getirdiği zorluk, piyasalarda bilgi asimetrilerinin varlığı halinde güçlenecektir. Eğer çevresel sorunların ortaya çıkmasına yol açanlar bazı maliyet kalemleri konusunda fazlasıyla bilgi sahibiyken onları engellemeye çalışanlar aynı olanaklara sahip değilse aralarında yapacakları anlaşmanın dengeli bir sonuç oluşturması güçleşecektir. Eğer çevre kirlenmesinin marjinal sosyal maliyeti hakkında güçlü bilgiler varsa ve parasal yaptırımlar bu maliyetleri yansıtabiliyorsa bu durumda parasal yaptırım sistemi Pareto etkin sonuçlar meydana getirebilir. Bu arada, çevresel düzenlemelerin uygulanmasını denetleyecek olanların, olumsuz dışsallıkların gönüllü olarak içselleştirilmesi için yapacakları girişimlerin maliyetinin sürekli olarak yükselme eğilimi gösterebileceğini göz önünde tutmaları gerekmektedir. Çevre ile ilgili her tür dışsallıkla uğraşmanın başta ek örgütler kurmanın getireceği maliyetler olmak üzere işlem maliyetlerinde meydana getireceği artışlar, devletin dışsallıkların çözümünde bir araç olarak kullanılmasının getireceği avantajlar ile karşılaştırılmalıdır.

Mülkiyet haklarının tesisi yoluyla yeni piyasalar meydana getirilmesi metoduyla kaynak yönetimi ve kirlilik kontrolü yapılırken etkinsizliklere yol açılabilir. Zira toplumda yıllar içinde oluşmuş olan mülkiyet haklarının yazılı olamayan kamu hukukuna dayalı önemli yapı taşları vardır ve bu durum en az mevzuat kadar önemlidir.

Çevresel kirlenme azaltımına hedeflenmiş hedeflenmiş teşvikler yoluyla yön verilmesi kirlenme sürecini düzenleyerek ulaşılması gereken kirlenme azaltımının etkin düzeyini temin etmeye çalışır. Bu sistemde kazananların kaybedenlere göre ilke olarak fazla olması öngörülmektedir ancak uygulamada bu tazminlerin nadiren yapıldığı görülür. Dolayısıyla çevre kirliliğini kontrol edecek sistemlerin ve özellikle teşviklerin önemli gelir dağılımı sonuçları vardır ve net fayda açısından yeterli oranda irdelenmelidir.

Çevre sorunlarıyla mücadelede yararlanılması düşünülen politika araçlarının etkin yönetimi için her türlü yeterliliğe sahip kurumların varlığı politikaların başarısı için öncü şartlar arasındadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde başta devlet olmak üzere bir çok kurumun henüz verimli ve işler halde var olmaması ve sistematik kurumsal eksiklikler birçok gereksinimi de beraberinde getirmektedir. Çevresel politikalar için gerekli otoritelerin oluşumu için daha başlangıç düzeyinde beşeri sermayeye ve altyapı başta olmak üzere çeşitli fiziksel yapılanmalara gerekli olan finansal olanaklara ulaşımda dar boğazlar bulunmaktadır. Dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma politikasının uygulamasına geçiş aşaması dahi uzun gecikmelere yol açacak ölçüde engellerle doludur. Üstelik, genelde yapıldığı gibi, her türlü kurumsal tesisin oluşumunda yetki zinciri belirlenirken merkezi idarelerin yetkiyi kendinde toplama eğiliminin sonucunda güçlü ve  tek bir merkezden yönetmeyi sağlayacak yapılanmalar oluşturulabilecektir. Bu eğilim belki kalıcı olan ancak çoğu zaman verimsiz ve yüksek maliyetli olarak çalışan kurumlardan oluşan bir sistemi ortaya çıkarabilir. Böyle bir sistemin ise politikaların temelini oluşturacak çevresel öncelikleri belirleyebilmesi belirli koşullara bağlıdır. Bu koşulların başında sorumlu kuruluşların aşırı lokalizasyona gitmesi ve çevresel politikalarla karşılıklı etkileşime girebilecek her türlü kamu ve özel kuruluşla yeterince işbirliğine gidilecek ölçüde geniş kapsamlı uygulama ve düşüncelerle hareket edilmesi yer alır.

Sürdürülebilir kalkınma politikalarının uygulanması için mevcut piyasaların kullanılması ve yeni piyasaların oluşturulması araçlarına başvurulmasına rağmen var olan çok sayıdaki durum eşgüdüm gereksinimi doğurabilir. Eşgüdümün sağlanması çalışmalarında rekabetçi piyasalarda fiyatlar iyi birer kılavuzdur. Ancak özellikle gelişmekte olan ülkelerde piyasa şartlarının yeterince oluşmaması fiyatların kılavuzluğunu engellerken eksik piyasaların yanısıra tamamlayıcı piyasaların yokluğu da bilinmektedir. Dolayısıyla çevresel sorunların çözümünde eksik piyasaların tesisi gerçekleştirilirken tamamlayıcı piyasalara yönelik çözümlerin geliştirilmesinde de özen gösterilmelidir.

Sürdürülebilir kalkınma politikalarının başarısını etkileyecek en önemli faktör, küreselleşme ile demokratikleşme eğilimlerinin artık karşı konulmaz bir şekilde ulusların ortak paydası haline gelmesine paralel olarak ortaya çıkan kamusal güçtür. Artık iktisadi gelişmenin “insani” gelişmesiz ele alınamadığı düşünülürse, geleceği hakkında en çok sözü söylemesi gereken yine toplumun kendisi olacaktır. Bu konuda, kamu oyunun bilgiye ulaşma, doğrulama ve değerlendirme yeteneğinin bilinçli politikalar olmaksızın amacına ulaşması oldukça güçtür, çünkü bilgi eksikliği ve asimetrik enformasyon bunu engelleyici yönde etki yapacaktır. Çevre konusunda toplumu bilgilendirecek ve bilinçlendirecek birçok kamusal müdahale kanalı vardır ve daha da genişletilebilir, ancak gelir dağılımında bozulmalar ve tekelleşme gibi olgular başta olmak üzere bilgi akışını bozabilecek piyasa aksaklıkları da olumsuz yöndeki çalışmasını sürdürecektir. Devlet ve sivil toplum kuruluşları bir yandan rekabetin çevresel unsurları yok etmesine engel olmaya çalışır ve çevreye saygılı üretim süreçlerine sahip firmaları halka tanıtırken, öte yandan piyasanın dinamik gücü olan rekabetin aksamaması için piyasaya yönelik sürekli bir bilgilenme mekanizması içinde kalmaya çalışmalıdır.

Sürdürülebilir kalkınma politikasının tasarlanma ve uygulanmasında piyasaya dönük çözümlerin etkin bir şekilde işlerliğinin sağlanabileceği varsayımı, ilgili ülke ekonomilerinin işsizlik, enflasyon ve istikrarlı büyüme gibi makro ekonomik sorunlarının varlığı halinde önemli ölçüde sarsılacaktır. Temel makro ekonomik sorunlarını henüz çözememiş ülkelerde, piyasaları kullanmak yoluyla çevresel politikalarda başarıyı yakalamaya çalışmak kısa sürede sonuç alınabilecek  çabalar değildir.

 

SONUÇ

Sürdürülebilir kalkınma kavramının etkin bir şekilde uygulanabilen politikalar setine dönüşümü için ulusal ve uluslararası çabalar hızlanmaktadır. Ulusal kamu otoritelerinin geleneksel dürtüler ve reflekslerle tek bir elden yürütmeye çalıştığı bu politikalarda,- küresel aklın yaptığı eleştiriler sonucunda-, piyasa sinyallerine değer verme eğilimi güçlenmektedir. Ancak “piyasa temizleyici modellerin” ekonomik refaha doğrudan ve kolayca ulaştıran bir çözümden ibaret olmadığı da bilinmektedir. Çevre sorunlarının piyasa mekanizması içerisinde çözümlenmeye çalışılması olumlu ve gerekli bir gelişmedir. Bu eğilimin güç kazanması arzulanan bir değişim olmakla birlikte piyasanın başarısız olduğu durumları bilmek ve hazırlıklı olmak çevre sorunlarının çözümündeki başarıyı da getirebilecektir.

Sürdürülebilir kalkınmanın başarısı için devlet ve piyasalar arasında yapılacak olan seçim mutlak iki seçenek arasında verilecek bir karardan ibaret değildir. Çünkü her iki unsur arasında birbiri içine geçmiş oldukça zengin ilişkiler ağı bulunmaktadır. Piyasa başarısızlıklarının sürekliliği kalkınmanın sürdürülebilirliğine yönelik olarak geliştirilecek politikalar için bir ön kabul niteliğindedir. Sorunun bundan sonraki çözüm yolu ise demokratik inisiyatiflerin çerçevesinde geniş katılımlı halk desteği ve bilincinin oluşturulmasından geçmektedir. Çevresel sorunlar için piyasaya dayalı seçimlerin yapılması sürecinde yine piyasadan kaynaklanan başarısızlık unsurlarına dikkat edilmeli ve bunun bir dikotomi değil uzlaşma zemini olabileceği göz önünde bulundurulmalıdır.  

 

REFERANSLAR

 

(1) Jan TINBERGEN, “ Foreword”, in Donella Meadows, Denis L. Meadows, and Jorgen Rangers, Beyond the Limits: Confronting Global Collapse, Envisioning a Sustainable Future ( Post Mills, vt. : Chelsea Gren Publishing Company), 1992’den aktaran E. Wayne NAFZIGER, The Economics of Developing Countries, 3rd Edition, Prentice Hall Inc. , USA, 1997, s. 373.

(2) Jeffrey A. FRANKEL, “The Environment and Globalization”, NBER Working Paper Series, No: WP 10090.

(3) Geoffrey HEAL, Valuing the Future: Economic Theory and Sustainability, Columbia University Press, New York, 1998, s. 1.

(4) Mahir FİSUNOĞLU, “Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekonomi”, Sürdürülebilir Kalkınma El Kitabı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yay., Ankara, Ocak 1991, s. 12

(5) a.g.e.

(6) Donella H. MEADOWS, Dennis L. MEADOWS, Jorgen RANDERS ve William W. BEHRENS, Ekonomik Büyümenin Sınırları, Çev. Duygu Sezer, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, İstanbul, 1978; Aynı yazarların yakın döneme ait benzer nitelikte görüşleri için bkz.: MEADOWS D. H., Jorgen Randers ve Dennis Meadows, The Limits to Growth, The 30-Year Update, Chelsea Green Publishing Company, 2004.

(7) Bkz.: Nico VELLINGA ve Cees Withagen, “On the Concept of Green National Income”, Oxford Economic Papers, Volume 48, Issue: 4, October 1996, ss.499-514; Glenn-Maria LANGE, “Policy Applications of Environmental Accounting”, The World Bank, Environmental Economics Series, Paper No:88, 2003; Peter BARTELMUS, “Greening the National Accounts: Approach and Policy Use”, ST/ESA/1999/DP.3, January ,1999; Ronald REPETTO, Wasting Assets: Natural Resources in the National Income Accounts, Washington D.C. World Resources Institute, 1989; Partha DASGUPTA, “Optimal Development and the Idea of Net National Product”, I. Goldwin ve L.A. Winters (Eds.) The Economics of Sustainable Development içinde, Cambridge University Press, Cambridge, 1995, s. 111-36; K. HAMILTON ve E. LUTZ, Green National Accounts: Policy Uses and Emprical Experience, Environment Department Paper, No:39, The World Bank, Washington, 1996.

(8) J. E. STIGLITZ, “Some Lessons from the East Asian Miracle”, Research Observer, Vol.II-2, The World Bank, 1996, s.151-77 ; UNCTAD, Trade and Development Report, Geneva, 1994’ten aktaran A. AKINCI, İktisadi Büyüme Politikaları, Piyasalar ve Kalkınma Bankaları, Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş., Araştırma, Planlama ve Organizasyon Müdürlüğü, Ankara, Ekim 1996

(9) AKINCI, a.g.e.

(10) a.g.e.

(11) World Bank, Expanding the Measure of Wealth, Environmentally Sustainable Development Studies and Monograph Series, No:17, Washington D.C., 1997’den aktaran M.Ali DULUPÇU, “Sürdürülebilir Kalkınma Politikasına Yönelik Gelişmeler”, DIŞ TİCARET DERGİSİ, Sayı: 20, Ocak 2001

(12) DULUPÇU, a.g.e.

(13) AKALIN, Güneri, Kamu Ekonomisi, Akçağ Yayınları, Ankara, 2000, ss.6-7; AKALIN, Güneri, Türkiye’de Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Ekonomik Kriz, TİSK Yayınları, Yayın No: 215, Ocak 2002.

(14) Stiglitz sosyal mallara büyük ölçekte milli savunmayı küçük ölçekte ise denizcilik yardımlarını (şamandıra gibi) verir: Joseph E. STIGLITZ, Economics of the Public Sector, Third Edition, W. W. Norton & Company, New York/ London, 2000, s.79.

(15) Önemli bir küresel sorun olan çevre kirliliği ve yeni teknolojilerin elde edilme ve yayılımını da piyasa başarısızlıkları arasında sayan yazarlar bulunmaktadır: JAFFE, Adam  B. vd., “A Tale of Two Market Failures: Technology and Environmental Policy”, ECOLOGICAL ECONOMICS, N. 54 , ss.164-174, 2005.

(16) Bazı iktisatçılar işsizliğin piyasa başarısızlıklarının en dramatik ve en ikna edici kanıtı olduğunu düşünürler: STIGLITZ, 2000, a.g.e., s.85.

(17) Sıralanan bu piyasa başarısızlıklarının birbirlerini karşılıklı olarak dışlamadıkları aksine birbirleriyle ilişkili oldukları söylenebilir. Örneğin bilgi problemleriyle piyasaların yokluğu, kamu malları ile dışsallıklar arasında  önemli bağlantılar mevcuttur: STIGLITZ, 2000, a.g.e.

(18) Yeni Keynesgil iktisatçıların ilgili görüşleri konusunda bkz.: David  BEGG, Stanley Fischer ve Rudiger Dornbusch, Economics, Seventh Edition, London: McGraw-Hill Companies, 2003, ss. 453-54; Roger LeRoy  MILLER, Economics Today, Twelfth Edition, Boston: Pearson- Addison Wesley, 2004, ss.414-17; Joseph E. STIGLITZ ve Carl E. Walsh, Economics, Third Edition, New York ve London: W.W. Norton & Company, 2002, ss. 764-65; İlker PARASIZ, Para ve Para Politikası Teorilerinde Son Gelişmeler,  Para ve Banka içinde, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 996, Eskişehir, 2002, ss.288-95

(19) Sürdürülebilir kalkınmanın yalnızca piyasa ekonomileri ile, diğer bir deyişle ekonomik sistem ile ilgili oluşumlar ile değil  genel olarak endüstrileşmeden kaynaklanan sorunlar ile birlikte anılması gerektiğini ileri süren ve örnek olarak da eski Doğu Bloku ülkelerindeki çevre sorunlarını ele alan yazarlar da  bulunmaktadır: Tom TIETENBERG, Environmental and Natural Resource Economics, Fifth Edition, Addison-Wesley Inc., New York, 2000, s.63

 KAYNAKÇA
AKALIN, Güneri, Kamu Ekonomisi, Akçağ yayınları, Ankara, 2000
AKALIN, Güneri, Türkiye’de Piyasa Ekonomisine Geçiş Süreci ve Ekonomik Kriz, TİSK Yayınları, Yayın No: 215, Ocak 2002: http://www.tisk.org.tr/yayinlar.asp?sbj =ana&ana_id=20
AKINCI, A., 1996,  İktisadi Büyüme Politikaları, Piyasalar ve Kalkınma Bankaları, Türkiye Kalkınma Bankası A.Ş., Araştırma, Planlama ve Organizasyon Müdürlüğü, Ankara, Ekim 1996
BARTELMUS Peter, 1999,  “Greening the National Accounts: Approach and Policy Use”, ST/ESA/1999/DP.3, January .
BEGG David, Stanley Fischer ve Rudiger Dornbusch, Economics, Seventh Edition, London: McGraw-Hill Companies, 2003
DASGUPTA, Partha,1995, “Optimal Development and the Idea of Net National Product”, I. Goldwin ve L.A. Winters (Eds.) The Economics of Sustainable Development içinde, Cambridge University Press, Cambridge.
DULUPÇU, M. Ali, 2001, “Sürdürülebilir Kalkınma Politikasına Yönelik Gelişmeler”, DIŞ TİCARET DERGİSİ, Sayı: 20, Ocak 2001: http://www.foreign trade.gov.tr/end/DTDergi/Ocak2001/politika.htm (18.12.2004)
FİSUNOĞLU, Mahir, 1991,  “ Sürdürülebilir Kalkınma ve Ekonomi”, Sürdürülebilir Kalkınma El Kitabı, Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yay., Ankara, Ocak 1991
FRANKEL Jeffrey A., 2003, “The Environment and Globalization”, NBER Working Paper Series, No: WP 10090, http://www.nber.org/papers/w10090 (23..06.2005)
HAMILTON K. ve E. Lutz, 1996,  GreenNational Accounts: Policy Uses and Empirical Experience, Environment Department Paper, No:39, The World Bank, Washington, 1996
HEAL, Geoffrey, 1998, Valuing the Future: Economic Theory and Sustainability, Columbia University Press, New York.
JAFFE, Adam  B., Richard G. Newell ve Robert N. Stavins, 2005,  “A Tale of Two Market Failures: Technology and Environmental Policy”, ECOLOGICAL ECONOMICS, N. 54 , ss.164-174.
LANGE Glenn-Maria, 2003, “Policy Applications of Environmental Accounting”, The World Bank, Environmental Economics Series, Paper No:88.
MEADOWS Donella H., Dennis L. MEADOWS, Jorgen RANDERS ve William W. BEHRENS, 1978, Ekonomik Büyümenin Sınırları, Çev. Duygu Sezer, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi, İstanbul, 1978. (Yayının Çevrildiği Orijinal Kaynak: MEADOWS, Dennis L. MEADOWS, Jorgen RANDERS, and William W. BEHRENS, 1972, The Limits to Growth, New York: Universe Books)
MILLER Roger LeRoy , 2004, Economics Today, Twelfth Edition, Boston: Pearson- Addison Wesley.
NAFZIGER, E. Wayne, 1997,  The Economics of Developing Countries, 3rd Edition, Prentice Hall Inc. , USA.
PARASIZ İlker, Para ve Para Politikası Teorilerinde Son Gelişmeler,  Para ve Banka içinde, T.C. Anadolu Üniversitesi Yayınları, No: 996, Eskişehir, 2002
REPETTO, Ronald, 1989,  Wasting Assets: Natural Resources in the National Income Accounts, Washington D.C. World Resources Institute.
STIGLITZ Joseph E. ve Carl E. Walsh, 2002, Economics, Third Edition, New York ve London: W.W. Norton & Company.
STIGLITZ Joseph E., 2000,  Economics of the Public Sector, Third Edition, W. W. Norton & Company, New York/ London.
STIGLITZ  Joseph E., 1996, “Some Lessons from the East Asian Miracle”, Research Observer, Vol.II-2, The World Bank.
TIETENBERG Tom, 2000, Environmental and Natural Resource Economics, Fifth Edition, Addison-Wesley Inc., New York.
VELLINGA Nico ve Cees Withagen, 1996, “On the Concept of Green National Income”, Oxford Economic Papers, Volume 48, Issue: 4, October ,, ss.499-514