YIL: 8

SAYI: 96

ARALIK 2005

 

 

önceki

yazdır

 

 Talat SARAL

 

 

  

ALMAN SİYASETÇİLERİNİN ÇİRKİN ERMENİ OYUNU


 Alman parlamentosu Bundestag’ın geçen ay Ermenilerle ilgili olarak almış olduğu ve sözde soykırım iddialarına destek veren kararı, başta Almanya olmak üzere, Avrupa’da yaşayan insanlarımız ve Türkiye üzerinde çok büyük bir şok yarattı. Doğrusu, iki ülke arasında ekonomik, ticari ve siyasi ilişkilerin çok yoğun ve olumlu geliştiği bir dönemde;  aklı ve  sağduyusu önyargılarının tutsağı olmuş dar görüşlü, vefasız ve sorumsuz Alman siyasetçilerinin, en hafif deyimiyle bir çuval inciri berbat eden ve böylesine hasmane tutum sergileyen bir karar alacakları hiç beklenmiyordu.  

Olayın Kısa Hikayesi: Alman muhalefetini oluşturan muhafazakar birlik partilerinin (CDU/CSU) birkaç ay önce parlamentoya sunduğu ve özünde Türkiye’yi Ermeni soykırım  soytarılıklarını kabule çağıran karar tasarısı, Türkiye’nin gösterdiği tepki üzerine önce komisyona havale edildi. Orada bir süre uyutulduktan sonra ; tam da erken seçim kararının gündeme geldiği, Fransa ve Hollanda referandumlarının yalnızca  AB’yi değil, Türkiye’yi de köşeye sıkıştırdığının, hatta tam üyelik hayalimizin sona erdiğinin tartışıldığı bir ortamda, fırsat ganimet bilinerek, üzerinde hiçbir görüşme yapılmaksızın kabul ediliverdi.

CDU/CSU’nun Malum Tutkusu: Hemen her seçimde Türkleri propaganda malzemesi yapma hastalığından bir türlü kurtulamayan, Türkiye’ye AB’nin 17 Aralık Zirvesi’nde 3 Ekim için göstermelik müzakere tarihi (aslında kapıda tutma tuzağı) verilmesi üzerine, Fransa ve Avusturya’daki ‘kutsal müttefikleri’nden de destek alarak küplere binen Alman anamuhalefet lideri Bayan Merkel’in ve onun Bavyera kolu Bay Stoiber’in, AB’deki son krizlerden yararlanarak cüretkar bir eda ile büyük bir sorumsuzluk ve tarih unutkanlığı içinde Türkiye’ye de çamur atmaya yeltenmeleri çok fazla yadırganmayabilir. Çünkü bunlar AB’yi yalnızca bir Hırıstiyan kulübü olak görüyor ve Türkiye’ye de ancak bir arka bahçe/sömürge anlamına gelen ‘özel statü’yü uygun buluyorlardı.

SPD/Yeşiller İktidarının Beklenmeyen Manevrası: Peki,  Almanya’da iktidarı oluşturan, bunu Türk kökenli seçmenlerin oylarına borçlu olan, Türkiye’ye sürekli sıcak mesajlar veren ve AB yolunda bizi hep destekler görünen iktidardaki SPD/Yeşiller (Schröder/Fischer) ikilisine ne demeli?.. Daha dün (Mayıs ayı başında Başbakan Sn.Schröder’in İstanbul’daki Türk-Alman Ekonomi Zirvesi’nde vermiş olduğu olumlu mesajlar, Başbakan Sn. Erdoğan’la sergilediği sıcak ve samimi görüntüler ne çabuk unutuldu? Yoksa, Sn. Schröder’in İstanbul’da konuya ilişkin bir soruyu ’Açık denizlerde ve parlamentoda işiniz Allah’a kalmıştır’ sözleriyle geçiştirmesi, olacakların ilk işareti miydi? Anlaşılan,  İsmet Paşanın ‘Ayıyla yatan şaşı kalkar’ şeklindeki ünlü deyişine yeni bir acı örnek yaratılıyor ve yine Sn. Fischer’in üç yıl önce Kopenhag Zirvesi’nde söylediği ve basında belgelenen ‘Önce uyut, sonra unut’ taktiği devam ediyor...

İlişkiler Gelişirken Yaşanan Şok: Üstelik bütün bunlar; Türkiye’ye gelen Alman turist sayısının 4 milyona yaklaştığı (2004 yılı), Almanya’da 2,7 milyon insanımızın yaşadığı, bunlardan yaklaşık l milyonunun Alman vatandaşı olduğu,  bugün dara düşen Alman ekonomisine bu insanlarımızın büyük katkılar sağladığı, halen de Almanya’daki 60 bin Türk işverenin yaklaşık 300 bin istihdam sağlayarak  bu katkılarını daha da arttırdığı, yıllardan beri açık ara 1 numaralı dış ticaret partnerimiz olan  ve toplam dış ticaret hacmimizin yeni bir rekor kırarak geçen yıl 21,3 milyar doları bulduğu  ve Türklerin Pakistan’dan sonra en çok sempati ile baktığı ülkenin Almanya olduğunun açıklandığı bir zamanda olması gerçekten şok yaratıcı ve ilişkilerimizin geleceği için çok kaygılandırıcıdır.

Sonuç: Türk milleti, Osmanlıyı çöküntüye götüren  90 yıl önceki silah arkadaşlığımızı ve kader ortaklığımızı, hatta Türk ordusunda görev yapmış Alman subaylarının (örneğin General Bonsart von Schellendorf) tanıklığını hiçe sayarak, ‘dost ve müttefik’ saydığı (daha doğrusu sandığı) Almanya’nın siyasetçilerince anlına sürülmek istenen bu kara lekeyi asla kabul etmeyecektir. (Aslında karar metni ve sözde gerekçesi aklı almaz yanlışlar ve Ermeni diyaspoarasının malum sloganlarıyla doludur.) Çünkü Türkler, Batının teşvikleriyle yaratılmış olan tarihteki  Ermeni olaylarının faili değil, gerçek mağdurlarıdır. Tarihimizle yüzleştikçe de bu mağduriyetimize ve Ermenilerce katledilen yüzbinlerce  masum Müslüman Türk insanının  topluca gömüldüğü mezarlara, yeni büyük acılara tanık oluyoruz.(*)

 Alman siyasetçilerin (kendi tarih gerçeklerini de inkar anlamına gelen) bu çok  çirkin oyununa elbette demokratik tepkiler olacak ve bunlar artarak devam edecektir. Berlin’deki olgun protesto gösterisi sadece bir başlangıçtır.Sonunda, bu kararın sorumlusu olan siyasetçiler bindikleri dalı kestiklerini anlayacaklardır. Umarız, iş işten geçmiş olmaz...