YIL: 8

SAYI: 89

MAYIS 2005

 

 

önceki

yazdır

 

 

 

 Selçuk DURANLAR

 

 Talat GÜLER

 

 

  

TÜRKİYE  YOKSULLUK VE KONUT SORUNUNUN NERESİNDE?


ÖZET

 

Dünyada 1950-2001 yılları arası birey başına yıllık büyüme oranı, batılı ülkelerde ortalama  yüzde 2.8 , diğerlerinde ise yüzde 2.2 olmuştur. Buna rağmen en yoksul ülkeler ile en zengin ülkeler arasında gelir farklılığı büyümüştür. Dünya ekonomisi 2001 yılında yüzde 2.3, 2003 yılında yüzde 3  büyürken  çok hızlı olmamasına rağmen bunun devam edeceği tahmin edilmiş olsa da , Irak Savaşı’nın belirsizlikleri gelişmiş ülkelerde sanayi üretimini yavaşlatmış, büyümeyi azaltmıştır. Bunun  sonucu olarak döviz piyasalarında  kararsızlıklar, petrol fiyatlarında büyük artışlar   yaşanmıştır. Türkiye’yi de bu durumdan ayrı düşünmek mümkün değildir.

 

 Konuta olan ihtiyaç  ilk çağdan 21. yüzyıla gelinceye dek süren,  kalkınmakta olan ülkelerin  ve dolayısıyla Türkiye’nin de en önemli sorunlarından biridir. Bu çalışmada  her iki durumun ülkemize nasıl  yansıdığı incelenmiştir.

 

Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Konut sorunu, Dünya Ekonomisi

 

 

WHAT IS THE PLACE OF TURKEY IN POVERTY AND HOUSING PROBLEM?

 

SUMMARY

The annual growth rate per capita was approximately 2.8 % in the western countries and 2.2% for the rest all over the world between 1950 and 2001. Nevertheless, the gap of income distribution between the poorest countries and the richest counties extended. World economy grew up at the rates of 2.3% in 2001 and 3% in 2003. Altgough this was not a fast process, it was predicted that it would grow more.  The indefiniteness of Iraq  War slowed down the industrial production in developed countries and decreased the growth. As a result of this situation, instability in foreign exchange markets and great increases in oil prices were experienced. Turkey can not be excluded from this situation. 

 

 

      The need for housing has been one of the crucial problems of developing countries including Turkey, which dated back to the antiquity up to 21st century. In this study, how both situations affected our country was examined.

 

Key words: Poverty, Housing Problem, World Economy

 

 

 

 1. Giriş

 

Dünyada yaklaşık olarak her beş kişiden biri yoksuldur. Bölgesel sorunlar, iç savaşlar ve ekonomik ambargolar insanları yoksulluğa mahkum etmekte, özellikle de kadın ve çocuklar bundan olumsuz biçimde etkilenmektedir. Amerikalılar her yıl lokanta ve süper marketlerde 30 milyar dolar harcarken, bu rakam Bangladeş’in Gayri Safi Milli Hasılasına eşittir. Hindistan‘da yoksulluk oranı  yüzde 33 iken Doğu Avrupa’da bu oran yüzde 4 ‘tür. Bugün gelişmekte olan ülkelerin yarısından fazlasında en zengin yüzde 20, ulusal gelirin yüzde 50’sinin üzerinde gelir elde etmekte iken, kalan yüzde 20 ‘lik dilimin kişi başına elde ettiği gelir ortalama olarak en zengin yüzde 20 ‘nin gelirinin 15’de biri kadardır.

 

Dünya Bankası’nın yoksulluğu azaltma stratejisinin temelinde 1990 yılındaki Dünya Kalkınma Raporu ,1991 yılındaki yoksulluğun azaltılması için yardım stratejileri adlı çalışma ile, geniş tabanlı emek-yoğun büyümeyi ve beşeri sermayeye yatırım ile büyümeden pay alamayanlar için güvenlik ağının oluşturulmasını teşvik eden destek politikalarıdır. Dünya Bankası raporuna göre 1995 yılında kentte yaşayanlar yüzde 45 kırda ise yüzde 55 iken,  2025 yılında kentte yaşayanların yüzde 55 ve kırda yaşayanların yüzde 39 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmiştir.

 

2. Yoksullukla İlgili Gelişmeler

 

Ağustos 2002 yılında Johannesburg’ta yapılan Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi’nde  dünya nüfusunun yarısının günde 2 dolardan daha az parayla geçinmeye çalıştığını, 2015 yılına kadar bunun yarı yarıya azaltılacağı, açlık çekenlerin yarıya indirileceği, anne ölüm oranlarının azaltılacağı, tüm erkek ve kız öğrencilerin ilk öğrenimlerini tamamlamaları sağlanacağı, beş yaşından küçük çocuklar arasındaki ölüm oranının dörtte üç azaltılacağı  ifade edilmiştir. 

 

Kuzeyde bazı ülkeler globalleşmeden büyük yarar sağlarken, güneydeki ülkeler yeni ekonominin ortaya koyduğu fırsatlar ile refahtan pay alamamaktadır. Bu ülkelerinin dünya ekonomisinden dışlanması ile gündeme gelen yoksullaşma süreci alarm verici boyutlara ulaşmıştır. Özellikle Çin ve Doğu Asya’nın diğer bazı kısımlarında olmak üzere, önemli ilerlemeler söz konusu olsa da sefalet derecesinde yoksulluk bir çok gelişmekte olan ülkede azalmaksızın devam etmektedir. Bir çok ülkede genellikle istikrarlı bir siyasi konjonktüre sahip olan ve iç çatışmaların söz konusu olmadığı ülkelerde büyüme ve yoksulluğun azaltılmasında önemli ilerlemeler gerçekleştirilmiştir. Ancak ilerleme oranı, gelecek 15 yılda yoksulların yaşamasını önemli ölçüde iyileştirmek için  çok yavaştır.

 

          2.1. Yoksulluk Nedir?

 

Yoksulluk yaşamın gerektirdiği olanaklardan yoksun olma durumudur. Genel anlamıyla ise asgari yaşam standardına erişilememiş olma durumu olarak ifade edilmektedir. İnsan sadece yemek yeme ihtiyacı ile sınırlandırılmayıp giyim, harcama, barınma, eğitim, sağlık, konut, kültür gibi ihtiyaçları olan varlık olduğu da unutulmamalıdır.

 

 

 3.  Ekonomik Durum

 

Türkiye ekonomisi 1987-1994 yıllarını  körfez savaşı sonrası daralan dış ekonomik ilişkiler ile iç siyasal gelişmelerin etkisinde ,ekonomik programlara başvurmayı gerektirecek kadar zorlu şartlar altında geçirmiştir. Büyümedeki istikrarsızlık, yüksek enflasyon oranları ve kırdan kente  göçün büyüttüğü işsizlik sorunu ile hızlı kentleşmenin yarattığı rantların etkisiyle gelir dağılımındaki eşitsizliğin artmış olduğu bilinmektedir. Ülkemizde uygulanan para ve maliye politikası kısa vadede, milli gelir, enflasyon ve işsizliği etkileyerek gelir dağılımı ve yoksulluk üzerinde etkili olabilmektedir.

 

 

Finansman yetersizliği dolayısıyla oluşan bütçe açıklarının borçlanmayla finanse edilmesi politikasının yarattığı “bütçe açığı- borç servisi – bütçe açığı” kısır döngüsü içinde bulunan Türkiye’de, iç borç faiz ödemelerinin bütçe harcamaları içinde payının giderek büyük boyutlara ulaşması, devletin genelde sosyal refahı, özelde ise gelir dağılımını düzeltici ve yoksulluğu azaltıcı politikalar uygulama imkânını daraltmıştır. Dolayısıyla, kamu açıkları böyle sürdüğü sürece, Türkiye’de gelir dağılımında adaleti gerçekleştirmeye yönelik bir harcama politikasının uygulanmasını beklemek pek olası görülmemektedir. Kamu kesimi iç borç stoku 2000 yılında 58 milyar $ iken 2003 yılı onbir aylık rakam 122 milyar $’a yükselmiştir. Toplam  borç stoku ise anılan dönemlerde 114 milyar $’ dan 198 milyar $ ‘a yükselmiştir.

 

KKBG/GSMH oranı  1980 yılında yüzde 8.8 iken 2001 yılında  yüzde 16.4 olarak gerçekleşmiştir. İç borçlanma faiz oranları 1989 yılında ortalama bileşik faiz (yıllık) yüzde 59.8 iken 1994  yılında  yüzde 164.4 , 1999 yılında ise yüzde 38 olmuştur. Dış borç/GSMH oranı  1983 yılında  yüzde 29.6 iken 2001 yılında  yüzde 78.3‘e yükselmiştir.

 

Şekil.1  Ülkemizde GSMH ve kişi Başına Milli Gelir

  Kaynak: DİE

Yükselen iç ve dış borç rakamları yatırımları azaltmıştır. Yatırım harcamalarının GSMH oranı 1988 yılında yüzde 2.1 iken, 1990 yılında ise yüzde 1.7 ‘ye düşmüştür. 2001 yılında  yüzde 2.1 olmuştur. 1980–2001 döneminde GSMH yıllık ortalama 3.6 dolayında artış gösterirken, kişi başına milli gelir 1980 yılında 1.570 $ iken yıllık ortalama yüzde 1.5 dolayında artış göstererek 2001 yılında 2.143 $ düzeyinde gerçekleşmiştir. 2003 yılında bu rakam 3.353 $ olmuştur.

 

3.1. Yoksulluğun Boyutu


æK
ırsal ve kentsel olmak üzere sınıflandırıldığında, kırsal kesimdeki yoksullar ağırlıklı olarak tarım ve hayvancılık, balıkçılık, ormancılık ve küçük ölçekli sanayi ve hizmetler kesiminde çalışır. Ya ziraat ile uğraşır ya da işçi, ırgat, çoban gibi işlerde çalışır, topraksızdırlar ve kalifiye değillerdir. Kırsal alanlarda yüksek düzey insani gelişme çok azdır. Karadeniz Bölgesi, Doğu ve Güney Doğu Anadolu Bölgesinin kırsal alanlarında düşük düzey insani gelişme gözlenmiştir. Türkiye nüfusunun yüzde 0.8’i kentsel alanlarda, yüzde 31.5 ise kayda değer oranda kırsal olan bölgelerdedir.  Kırsal kesim için tarımda kaldırılan sübvansiyonlar, tarıma verilen fiyatların genel fiyat artışlarının çok altında kalması, bazı ürünlerden desteğin kaldırılması zaten yoksul olan kırsal kesimi daha da zor duruma sokmaktadır.

 

Tablo.1 Türkiye’de 1994-2002 yıllarında Gelir Dağılımı

( Kişi Başına GSMH/ Milli Gelir-Dolar olarak)

 

Türkiye Geneli

 

I.%20

En   Fakir

 

II.%20

Az Fakir

 

III.%20

Orta

 

YILLAR

1994

2002

1994

2002

1994

2002

1994

2002

Gelir Dağılımı

100.0

100.0

4.9

5.3

8.0

9.8

12.6

14

Milli Gelir (milyon Dolar)

132.3

125.8

6.4

9.3

11.3

17.2

16.6

24.6

Nüfus (Milyon)

59.4

68.4

11.8

13.6

11.8

13.56

11.8

13.6

Kişi Başına GSMH($)

2.184

2.584

549

685

964

1.266

1.412

1.804

Kaynak: DİE

 

 DİE tarafından 1987 , 1994 ve  2002  yılında yapılan hane halkı gelir dağılımı anketi sonuçlarına göre, nüfusun en düşük gelire sahip olan yüzde 20’si; 1987 yılında ulusal gelirin 5.24’ünü alırken, 1994 yılında  bu oran yüzde 4.86’ya gerilemiş, 2002 yılında bu oran yüzde 5.3 olmuştur. Zenginin payı biraz azalmışken fakirin payı biraz artmıştır. En zengin ile en fakir arasında gelir farkı ise 9.5 kat düzeyinde bulunmaktadır.  Ankete göre çalışan başına aylık ortalama gelir 319 milyon düzeyinde kalırken, tarım sektöründe ise 153 milyon TL ye kadar gerilemektedir. Ekonomik istikrarsızlık hane halkı refahı üzerinde olumsuz etkiler yaratmakla birlikte, yoksul nüfus üzerinde daha fazla etkisi olduğu açıktır. Yüzde 20’lik en fakir nüfus diliminde olan ve kırsal kesimde  yaşayanların her 100 TL’lık harcamasında konutun  payı 23.4 TL ye yükselmiştir. En fakir aile sayısı 1994 yılında 2.6 milyon iken, 2002 yılında bu rakam 3.2 milyona yükselmiştir. 2002 yılı hane halkı bütçe anketine göre;Türkiye’de nüfus 70 milyon iken, bu nüfus içerisinde 16 milyon 450 bin aile bulunmakta olup, her aile yaklaşık 4.2 üyeden oluşmaktadır.

 

En yoksul yüzde yirmilik dilim nüfusun yüzde 17.8’lik bölümünü oluşturan 12.2 milyon kişi günde ortalama 1 dolar elde etmekte, ikinci dilim ise nüfusun yüzde 19.8 ni oluşturan 13.5 milyon kişinin günlük geliri de 2 dolar düzeyinde bulunmaktadır.

 

Gelir dağılım ve yoksulluk birbirleriyle yakın ilgili kavramlardır. Gelir dağılımdaki eşitsizlik ne kadar artarsa yoksulluk içinde yaşayan kişilerin oranı da  artar. Bu nedenle gelir dağılımını belirleyen temel faktör incelendiğinde, aynı zamanda yoksulluğun belirleyicileri de ortaya çıkarılmış olur. Gelir dağılımını belirleyen asli unsurlar; emeğin dağılımı, servetin dağılımı ve faktör fiyatlarıdır. Enflasyon, gelir dağılımında eşitsizliğe yol açan en temel unsurlardan biridir. Yüksek enflasyon ortamı gelir dağılımındaki eşitsizliği önemli ölçüde artırır ancak enflasyonun düşmesi, gelir dağılımında doğrudan doğruya etki yapmaz. Vergi yükü, enflasyon dönemlerinde düşük ve orta gelir grupları üzerinde daha yoğunluk kazanmakta ve onları olumsuz yönde etkilemektedir.

 

Gelir gider dengesinin sağlanması yolunda son 10 yılda Türkiye , kamu harcamalarındaki artışa paralel olarak vergi gelirlerinin toplam gelir içindeki payını arttıramamış; dolayısıyla vergi gelirlerinin harcamaları karşılama oranı giderek azalmıştır. Vergileme yapılamayınca borçlanma  kaçınılmaz hale gelmiştir. 1987’den 1994’e yoksul kesimlerin faiz gelirleri binde 5’ten binde 4’e inmiş, diğer kesimlerin faiz gelirleri yüzde 1.8’den yüzde 7.9’a çıkmıştır. Kırsal kesimin faiz gelirlerinin toplam gelirler içindeki payı yoksullarda binde 6’dan binde 3’e inmiş, diğerlerinde binde 4’ten yüzde 1.2 ‘ye çıkmıştır.

 

Türkiye’de gelir vergisi bu yapısıyla gelir dağılımını düzeltici değil, tam aksine 1980-1990’lı yıllarda bozucu işlev görmektedir. Yapılan araştırmalardan çıkan sonuçlardan biri de; vergi oranlarının düşük olduğu ülkelerde ekonomik refah düzeyinin  düşüklüğüdür. Daha düşük vergi oranları insanları daha fazla çalışmaya, daha fazla tasarruf etmeye ,daha fazla yatırımda bulunmaya yöneltmektedir, bu da toplam üretimi arttırmaktadır.

 

 Marmara Bölgesinde diğer bölgelere göre eşitsizlik daha yüksektir. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yaşayanlar  ise diğerlerine göre daha eşit paylaşıma sahiptir.  

 

1990-1998 yılları arasında ücret gelirlerinin GSYİH içindeki payı ile ücretli çalışanların toplam istihdam içindeki payına bakıldığında ücretli kesimin milli gelirden aldığı payın özellikle 1994 yılından itibaren azalma gösterdiği, buna karşın ücretli çalışanların toplam istihdam içindeki payının ise arttığı görülmektedir.1987 yılından 1994 yılına gelindiğinde ise ücretlilerin payının yüzde 24’ten ,yüzde 28’e yükseldiği, müteşebbis gelirlerinin ise yüzde 51’den yüzde 42’ye gerilediği görülmektedir.

 

 

4.  Konut Sektörü

 

Türkiye 1950’li yıllardan günümüze kadar  hızı giderek artan kentleşme akımı ile küresel ekonomik düzenin ortaya çıkardığı fırsatlardan fazlasıyla yararlanabilecek kentleri oluşturamamıştır. Hala nazım planı bulunmayan, arsa ve bina spekülasyonu büyük boyutlara ulaşmış eski gecekondu alanları, yeni gecekondu apartman alanlarına dönüşmüş, altyapısı tamamlanmamış, çevre sorunları artmış, kültür sorunu olan kentler oluşmuştur. Belediyeler bu sorunları mali ve idari  özerkliğe sahip olamadıkları için  çözememiştir. Konut yatırımlarının özel kesim yatırımları içindeki payı önemli ölçüde artmıştır. Özel kesim sabit sermaye yatırımları içinde son dokuz yıldır konut sektörünün ağırlığı yüzde 40’ın üzerinde gerçekleşmiş, 1989 yılında ise yüzde 54.2’ye ulaşmıştır.   

 

Hanenin yoksul olmasında eğitim durumunun  önemli rolü vardır. Hane halkı reisinin çalıştığı sektörler arasında yoksulluk riski bakımından büyük farklılıklar vardır. En yüksek risk inşaat ve tarım sektörlerinde ortaya çıkmaktadır. Bu da işçilerin yevmiyeli çalışıyor olmasından kaynaklanmaktadır. Hane halkının reisinin çalıştığı inşaat sektöründe nüfus payı yüzde 7.6 iken, yoksulluk göstergesinde yoksulluk şiddeti sektörler arasında yüzde 0.7 ile en yüksek paya sahiptir. Aynı şekilde yoksulluğun derinliği 1.98 olarak gerçekleşmektedir.

 

Tablo.2     Sabit Sermaye Yatırımları İçinde Konut Sektörünün Payı

 

YILLAR

(%)

1948-54

25,7

1955-59

27,8

1960-69

19

1970-79

17,1

1980-89

23,6

1990-03

31

 

Kaynak: 80 yılda Türkiye Cumhuriyeti, İTO Yayın no:2004-

 

 

 

M. Pamuk’ un çalışmasında hane halkı reisi inşaat sektöründe çalışan hanelerde yaşayan fertlerin yoksul olma riski de yüzde 23.69 ile ortalama yoksulluk riskinin üzerinde olduğu tespit edilmiştir.  Yoksulun yaşadığı konutun koşulları da oldukça kötüdür, yarısından fazlasının tuvaleti evin dışında  yarısının ise banyosu yoktur. Sahip oldukları dayanıklı tüketim malları ise oldukça azdır. Yoksulların yaşadıkları konutun ortalama oda sayısı 2.8 ve büyüklüğü 74 m2 iken yoksul olmayanların yaşadıkları konutun ortalama oda sayısı 3.48 ve büyüklüğü 93 m2 ‘dir.

 

Ülkemizde hane halklarının yüzde 31.65 ‘i kiracı , yüzde 59.82’si ise ev sahibidir, 16.235.830 adet olan konut sayısının yüzde 74.9 ‘u belediye sınırları içerisinde yapılmıştır. Konutların yüzde 29’ u  1971-1980 yılları arasında, yüzde 28’i ise 1981-1990 , yüzde 12.5 ise 1991-1998 yılları arasında yapılmış, binaların ekonomik ömrünün 50 yıl olduğu varsayıldığında mevcut stokun yüzde 6.6 sının ekonomik ömrünü tamamladığını , yüzde 25’nin ekonomik ömrünün yarısına geldiği, yıkılması gereken bina sayısının ise yüzde 1.7 olduğudur. Kat sayılarına bakıldığında yüzde 46.2 ile tek katlı binaların aldığını, iki katlı binaların yüzde 29.2, beş ve  daha fazla kat sayısına sahip binaların ise yüzde 7.8 oranında olduğu görülmektedir 

 

Yapımına başlanan ve yapılmakta olan konut inşaatı ( yapı sayısı) 2001 yılında 94.161 adet iken, 2002 yılında 40.783 adede, Eylül 2003 itibariyle 28.018’e düşmüştür. Konut üretimi hızla düşerken, nüfus arttığı durumda, konuta olan talep artmaktadır. Toplam tüketim harcaması içinde konut sektörünün payı 1994 yılında yüzde 22.8 iken, 2002 yılında yüzde 27.3 olarak gerçekleşmiştir. Hane halkı sayısı ise aynı yıllarda 13.342 iken 16.447’ ye yükselmiştir. 

 

Ülkemizin yüzde 66 ‘sı aktif fay hattı üzerinde yer almaktadır. 1999 yılında   yaşanan deprem sonucunda ağır hasarlı konut sayısı 93.010 iken 104.440 orta hasarlı, 113.283 konutta da hafif derecede hasar görülmüştür. Konut ihtiyacının karşılanmaması,  ruhsatsız yapılaşmaya yol açmakta olup, 2 milyon civarında kaçak yapı stoku olduğu tahmin edilmektedir.

 

1950 yılında çok partili hayata geçişle birlikte oy kazanma kaygısının yönlendirdiği popülist yaklaşım siyasete egemen olmuş ve gecekondulaşma ortaya çıkmıştır. 1966 yılında devlet gecekondulaşma yasasıyla bunu resmen tanımıştır. Bu konutlar ilk önceleri  derme çatma evler olarak yapılmış zamanla kalıcı mahalleler oluşturmuştur. 1984 yılında toplu konut yasası çıkarılmış, TOKİ kurulmuş, büyük çaplı toplu konut projeleri gündeme gelmiştir. Ancak kaçak yapıların affına ilişkin 2805, 3086, 3290 sayılı yasalar ile gecekondu arazileri üzerinde dört kata kadar inşaata izin veren yasa, gecekondu üzerinden rant elde etmeyi yasal olarak desteklemiştir.  Gecekondu kiracılığı ortaya çıkması ile, çok kötü ve sağlıksız yaşayan aileler oluşmuştur. Belediyelerin kısıtlı kaynakları plansız ve düzensiz gelişmeye yol açmış, kentler yoksulların barınak sorununun çözümünde gittikçe artan ölçüde yetersiz kalmıştır.

 

 

Tablo.3    Belediyelerce Verilen İnşaat Ruhsatnamelerine Göre Konut (ADET)

 

Yıllar 

Toplam

Kamu

Özel

Yapı Koop.

 

 

 

 

 

1993

130.972  

2.827  

99.871  

28.274  

1994

132.297  

2.407  

103.564  

26.326  

1995

127.297  

1.063  

105.449  

20.785  

1996

112.431  

1.147  

88.534  

22.750  

1997

115.308  

1.123  

87.334  

26.851  

1998

105.748  

1.985  

78.798  

24.965  

1999

84.619

876

70.764

12.979

2000

70.292

3.346

55.953

10.993

2001

68.514

2.419

58.536

7.559

2002

38.947

1.172

33.257

4.518

2003

42.426

1.412

36.921

4.093

       Kaynak: DPT

 

1997-2001 yılları arasındaki m2 maliyetleri enflasyondaki artışla beraber hızla artmaktadır. Ortalama konut alanlarında ise önemli bir artış yaşanmamıştır. 1980 yılında yüzde 21.8 olan sabit sermaye yatırımlarının milli gelir içindeki  payı 1993-1997 yılları arasında yüzde 25,  2001 yılında ise yüzde 18.4 olmuştur.

 

Konut sektörü istikrarsız seyir izlemektedir. 1980 yılında  yüzde 27.8 iken 2000 yılında yüzde 16.7 ‘ye düşmüştür. Kamu sektörünün yeterince kaynak ayırmadığı  bir gerçektir. Yeni hesaplama serilerinde özel sektör yatırımları kamu yatırımlarına göre oransal olarak büyük bir yükselme göstermiştir. Yeni Milli gelir serisi kullanıldığından eski serideki rakamlar daha düşük , özel sektör ise yüksek çıkmaktadır.

 

 

 

Şekil. 2    Türkiye’de Bina ve Konut Sahipliği (%  Artış)

 

Kaynak: TUSİAD,

 

1983–1988 yılları arasında çıkarılan beş adet af yasası ile kaçak kent yapılarının büyük kısmı ruhsatlandırılmış ve yasallaştırılmıştır. 1986-87  yıllarında af yasaları sonucu verilen ruhsat sayısı yapı ruhsat sayısının yüzde 80’ini  aşmıştır. İmar kanununa göre verilen yapı kullanma izin belgesine yıllar itibariyle bakıldığında yapı ruhsatları yönünden 1984-1998 yılları arasında daha düşük seyrettiği görülmektedir. Yapı sayısı gittikçe azalmakta olup, yüzölçümü cinsinden verilen  ruhsat sayısı  ise hala 1998 yılını yakalayamamıştır.

 

 

Tablo.4 Yapı Ruhsat Sayısı

 

Bina Yapı sayısı

(Bin )

Yüzölçümü

(Milyon m2)

1998

116.2

78.5

1999

83.1

60.3

2000

79.1

61.6

2001

76.1

56.0

2002

47.2

36.1

2003

51.9

43.1

Kaynak: DİE

        

 

           5.  Sonuç ve Öneriler

 

Gelir düzeyi düşük, eğitim ve sağlık hizmetleri yetersiz, gelir dağılımındaki eşitsizliği yüksek olan yoksul ülkelerde, nüfus artış hızı ve tarım sektörünün payı yüksek, uluslararası ilişkilerde bağımlılık, etki altında kalma ve yüksek bir riske maruz kalma temel özelliktir. İktisadi büyüme, yoksulluğun ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin azaltılmasında gerekli unsurlardan biridir. Yoksul ülkelerin büyük kısmı yoksulluktan kurtulmalarını sağlayacak bir sürdürülebilir büyüme  gerçekleştirmelidir.

 

Ülkemizde kesin olarak yoksulluğu tespit edebilmek için aralıklı olarak araştırmalar yapılmalı, demografik özellikler tespit edilmelidir.

 

Kalkınmada öncelikli yörelerde kendi avantajları ile gelişen yerleşmelere ağırlık verilmeli, etki alanı dışındaki diğer yerleşmelerin de alt yapı eksikleri tamamlanarak fonksiyonel  merkezlerle bağları kuvvetlenmelidir. Meslek kazandırıcı eğitime ağırlık verilmelidir.

 

             Uygun fiyatlı konut sunumuna uygun düzenleyici önlemler ve piyasa teşvikleri ile genişletilerek , yoksulluk içinde yaşayan insanlara sübvansiyonlar, kira ve sair  yardımlarla konut programları desteklenmelidir. Konutla ilgili bilgi sistemleri güçlendirilmeli, konut politikaları düzenli aralıklarla değerlendirilmelidir.

 


KAYNAKÇA:

AKTAN Coşkun Can,”Yoksullukla Mücadele Stratejileri” , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara, (2002)

AKTAN Çoşkun Can, İSTİKLAL Yaşar Vural,” Yoksulluk: Terminoloji ,Temel Kavramları  ve Ölçüm Yöntemleri , Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara,2002

AKKAYA Şahin(2003),”Dünya’da ve Türkiye’de İşsizlik

 http://idari.cu.edu.tr/sempozyum/bil44.htm erişim tarihi: 26.9.2003

AKYÜZ Yılmaz(2001), “Küreselleşme, Kutuplaşma ve Kalkınma”, İktisat Dergisi, Ağustos , ss:18-24

ALICI Sema,,” Türkiye’de Yoksulluğun Sosyo Ekonomik Analizi”, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara, 2002

BAKIRTAŞ Tahsin, KARBUZ Sohbet(2000),” XX.yyılda Küreselleşme Gelişme ve Yoksulluk” ,İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Aralık ss:33-49

UYANIK Cahit(2001), “Yoksul Sayısı 25 Milyonu Geçti”, Finansal Forum, Aralık 3

DAĞDEMİR Özcan(2002),”Türkiye Ekonomisinde Yoksulluk Sorunu ve Yoksulluğun Analizi:1987-1994” Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara,2002

DUMANLI Recep,”Türkiye’de  Yoksulluk Sorunu ve Boyutları”, Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara,2002

DÜZYOL Cüneyd, Türkiye’de Bina İnşaatı Sektörü ve 1990-2010 Dönemi Bölgesel İhtiyaç Tahmini, Ankara, DPT,Aralık, 1997

DPT,”Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 2001-2005”, Ankara ,2000

DPT,” Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı  ,Konut Özel İhtisas Komisyonu Raporu”, Ankara,

DPT,” Sayılarla Türkiye Ekonomisi,  Ağustos, 2002

EKREN Nazım, BEYAZ Necat(2002), “Konut Sigortalarının Reel ve Finansal Sektör Açısından Değerlendirilmesi”, Activefinans, Yıl:5 Eylül-Ekim, ss:6-20

ERCAN Fuat(2001),” Gelir Dağılımı, Yoksulluk ve Popilizm,İktisat Dergisi, Sayı 418-419, Ekim- Kasım

ERDOĞAN Güzin(2002), “Türkiye’de Dünyada Yoksulluk ölçümleri Üzerine Değerlendirmeler”,  Yoksullukla Mücadele Stratejileri , Hak-İş Konfederasyonu Yayını,  Ankara

ES Muharrem, GÜLOĞLU Tuncay,” Bilgi Toplumuna Geçişte Kentlileşme ve Kentsel Yoksulluk:İstanbul Örneği”, http://www.bilgiyonetimi.org./cm/ ,erişim tarihi:26.1.2004

GALOR Oded(2001),” Gelir Dağılımı ve Gelişme Süreci”, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:49-52, Çeviren: AKDAŞ Gökçe Cenk

HEPAKTAN C.Erdem(1998),” Türkiye’de İşgücünün İstihdamı ve Bölgesel Dağılımı”, Celal Bayar Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi sayı: 4

KESKEK Sami(2001), “Fakirlik Daha da Artacak”,  Activeline, Kasım

KUMCU Ercan, “Reel Ücretlerdeki Gelişmeler”, http://www.hurriyetim.com.tr, erişim tarihi :23.1.2004

URAS Güngör(2003), “14 Milyon Zengin Toplam Gelirin Yüzde 38’2 sini alıyor”,  Mlliyet gazetesi, Kasım 16

ÖZEL Soli(1997),” Asya’nın Defteri” ,TUSİAD Görüş Dergisi, Ağustos, ss:10-14

SÖNMEZ Mustafa(2001),” Dağılamayan Gelir”, TÜSİAD Görüş Dergisi, Kasım, ss:60-69

SELİM Raziye(2001), “Türkiye’de Bir Gelir Dağılımı Eşitsizliği Olgusu Olarak Yoksulluk”, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:35-38

TAHSİN Emine(2001), “Dünya Bankası Yoksulluk Söylemine Kısa bir Bakış”, İktisat Dergisi, Ekim-Kasım, ss:39-40

TEMELLİ Sezai,” Türkiye’de Borçlanma-Yoksulluk Dinamikleri:1990-2002”, http://www.marmara.edu.tr/maliyesemozyumu/tebligler/7-1.doc

erişim tarihi: 22.1.2004

TÜSİAD, “Enflasyon ve Büyüme Dinamikleri, Gelişmekte Olan Ülke Deneyimleri Işığında Türkiye Analizi”  Aralık, 2002 ,Lebib Yalkın yayımları

TÜSİAD,Konjonktür Değerlendirme, No:4, Nisan 2004,

TÜSİAD ,Konjonktür ,No:35,  Nisan 2003

TÜSİAD ,Konjonktür ,No:30-31, Ocak- Nisan 2002

TÜSİAD ,Konjonktür ,No:27,  Nisan 2001

TÜSİAD ,Konjonktür ,No:24,  Haziran 2000

TÜZÜN Sezgin(2001), “Kentsel Türkiye’de Gelir Dağılımı Üzerine Veri-SGT 2000 Araştırma Bulguları, İktisat Dergisi, Haziran , ss:7-15

http://www.die.gov.tr ,erişim tarihi: 3.2.2004