YIL: 6
SAYI: 69
EYLÜL 2003
 

önceki

yazdır


 

Araş.Gör. Mehmet AVCI*        

Araş.Gör. Aysun DANIŞMAN*

 

 

  

TÜRKİYE’DE BİRLİKLERİN KARAR ALMA SÜRECİNE ETKİLERİ ÜZERİNE BİR İNCELEME


 Özet

Siyasi otoritenin aldığı kararlara doğrudan veya dolaylı olarak etki eden birçok sosyal grup vardır. Bu sosyal grupların başında çıkar grupları gelmektedir. Çıkar grupları, isteklerini gerçekleştirmek için siyasi iktidar üzerinde çeşitli yollardan etkili olmaya başladıkları zaman baskı grubu haline gelmektedirler. Bu çalışmada, Türkiye’de çıkar ve 5askı grubu olan birliklerin siyasi karar alma mekanizması üzerindeki etkileri ve ne yönde olduğu incelenmektedir. Özellikle 1980 sonrası liberalleşme hareketlerinin başlaması ile birlikte birliklerin karar alma sürecine katıldıkları ve siyasi otoriteyi doğrudan etkiledikleri gözlenmiştir. Kendi çıkarları doğrultusunda kamu kaynaklarının kullanımında etkili olmuşlardır.

 

Abstract

There are so many parties that influence political decisions directly or indirectly. The most important of these are the lobby groups. A lobby group becomes a pressure group when it comes to obtain what they want. With  this regard, our analysis specifically focuses on the lobby groups formed in Turkey and their activities in regards to influence political decision. We claim that after the liberalization efforts in 1980s, the lobby groups in Turkey participated the decision making process more directly and they used public resources for their own good.

 

Giriş

İnsanları gruplar oluşturmaya veya varolan bir gruba dahil olmaya iten en önemli neden, kişilerin tek başlarına başaramayacaklarına inandıkları bir şeyi grup olarak başarabileceklerine inanmalarıdır.

 

Gruplar meslek, yaş, gelir ve benzeri faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilirler. Fakat genel olarak gruplar ortak çıkarlara sahip olan kişilerce oluştururlar (Çaha,1997:420). Belirli ortak çıkarlar etrafında bir araya gelme ve örgütlenme sonucu çıkar grupları oluşur. Örneğin tüm işçi sendikaları üyelerine daha yüksek ücret ve daha iyi çalışma koşulları sağlamak için uğraşırlar. Dolayısıyla, sendika üyelerinin ortak çıkarı yüksek ücrettir.

 

Çıkar gruplarının amaçları doğrultusunda siyasal iktidarı ve bürokrasiyi etkilemesi ya da baskı yapması ile de baskı grupları oluşur (Andrew,1993:149). Birlik, “Baskı Grubu” ve “Çıkar Grubu” olarak ifade edilen bu kavramları kapsayan bir kavramdır.

 

Demokrasilerde kişiler, ifade hürriyetlerine ve görüşleri ile çıkarları doğrultusunda hareket etme serbestiyetine sahip olduklarından, çıkarlar kendiliğinden ön plana geçer. Çünkü bu toplumlarda politik hürriyet vardır. Bu nedenle demokrasiler, yapıları gereği politik, ekonomik ve sosyal çıkarların çokluğunu beraberinde getirir. Bu nitelikleri ile çıkar grupları hür bir toplumun önemli bir unsuru ve kaçınılmaz bir sonucu olarak kabul edilebilir (Tekir,1999:214).

 

Kamu ekonomisinde ekonomik karar birimlerinin (siyasal iktidar, bürokrasi v.s.) tıpkı piyasa ekonomisindeki karar birimleri gibi, rasyonel tercihlerde bulunduğu ve temel amaçların özel çıkarlarını maksimize etmek olduğunu savunmaktadır. Daha açık bir ifade ile, kamu ekonomisinde (Aktan,1996:19);

·        siyasal iktidarların “oy” maksimizasyonu,

·        bürokrasinin “bütçe” maksimizasyonu,

·        çıkar ve baskı gruplarının rant maksimizasyonu,

·        seçmenlerin ise “fayda” maksimizasyonu peşinde oldukları ileri sürülmektedir.

 

Politik karar alma mekanizmasında yer alan çıkar ve baskı gruplarının özel çıkar sağlama gayesiyle toplumda mevcut hukuki, dini, ahlaki ve kültürel normları ihlal edici davranış ve eylemler bulunmaları olasıdır. (Aktan,1992:23). Bu davranışlar ülkede politik ve ekonomik yozlaşmanın ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Çünkü çıkar ve baskı grupları rant maksimizasyonu peşinde koşmaktadırlar. Politik yozlaşma ile demokratik kurumlar da zaman içerisinde işlerliğini kaybedecek (Avcı,2001:17) ve baskı ve çıkar grupları demokrasisi oluşacaktır.

 

Baskı gruplarının gelişmiş ülkelerde siyasi partilerle ilişkileri, genellikle olumlu yönde gelişmiştir. Ancak diğer gelişmekte olan ülkelerde ise, baskı grupları siyasi parti gibi hareket edebilmektedir. Bu ülkelerde partilerin zayıflığı, baskı gruplarını daha etkili hale getirmektedir. Bu nedenle, siyasi partiler genellikle baskı gruplarının bazı davranışlarından çekinmektedirler. Bazı durumlarda, baskı grupları siyasi partileri destekleyerek onları kendilerine bağlarlar(Sakal,http://www.canaktan.org/ekonomi/anayasal_iktisat/diger_yazilar/sakal-siyasal-karar-alma.pdf ).

 

Türkiye’de çıkar ve baskı grupları hükümet ve idare üzerinde etkili olmaktadır. Özellikle işçi sendikaları grev hareketleri sonucu yasama organı üzerinde etkili olmaktadır. Baskı ve çıkar gruplarının başarılı olması belli seçmenlerin çıkarlarını korumakta, siyasi partilerin desteğini aldığı geniş bir seçmen kitlesinin daha az kamusal tüketimine yol açmaktadır.

 

Birlik kavramına sosyolojik açıdan yaklaşarak “organize olmuş ve kurumlaşmış sosyal gruplar” olarak ele almak, onun en geniş kapsamlı tanımıdır (Erkan,1992:14).

 

Birlikleri amaçlarına göre; ekonomik birlikler, kültürel birlikler, politik birlikler olarak üçe ayırmamız mümkündür. Bu çalışmada bahsettiğimiz ekonomik çıkar ve baskı gruplarıdır.

·   Kültürel Birlikler

·   Politik Birlikler (Partiler)

·   Ekonomik Birlikler

 

1. EKONOMİ POLİTİKASI BİRLİKLERİ

Ekonomi Politikası Birlikleri, politik kararları etkileyerek kendilerine çıkar temin etmeyi amaç edinen çıkar gruplarıdır. Bu çıkar grupları özellikle hükümetler tarafından uygulanacak belli politikalara büyük kitlelerin veya grupların şiddetle karşı çıkmaları halinde gelişirler. Elde etmeyi amaçladıkları ekonomik çıkarlar, grubun oluşum amacına göre, bölgesel, sektörel nitelikte olabileceği gibi ulusal bazda ekonomik koruma amaçları da bulunabilir.

Çıkar gruplarının çok çeşitli fonksiyonları vardır. Bunları genel olarak üç başlık altında toplayabiliriz.

 

Bütünleşme Fonksiyonları: İnsanlar, tek başlarına başaramayacaklarına inandıkları bir şeyi grup olarak başarabileceklerini düşünerek gruplar oluştururlar. Bu gruplar bireyin, meslek, yaş, gelir, çıkar boyutları açısından sosyalleşmesini sağlarlar. Bütünleşme, benzer yaşam koşullarına ve benzer çıkarlara sahip sosyal grup üyelerinin birlikte olma ihtiyacını karşılar (Erkan,1992:67).

 

Temsil Fonksiyonları: Birlikler, üyelerinin yani temsil ettikleri kitlenin çıkarlarını gerek hükümet karşısında, gerekse diğer çıkar grupları karşısında korurlar. Bu birlikler, toplumun belli bir kesiminin çıkarlarını temsil ederler ve savunurlar. Çıkar grubunun temsil ettiği kesim ne kadar geniş ise, çıkar grubu yetkili organlarca o kadar ciddiye alınmaktadır (Yorgancı,05.11.2001).

 

Ekonomi Politikası Fonksiyonları: Devlet sadece düzeni sağlayıcı (savunma, güvenlik, adalet hizmetleri) ve düzenleyici (yasama fonksiyonu) hizmetleri yapmamakta, aynı zamanda aldığı kararlarla özel kesim ekonomik faaliyetlerini de yönlendirmektedir (Tekir,1997:53). Devletin fonksiyonlarındaki bu fazlalık yani devletin büyüklüğü, devletin ana fonksiyonları konusunda gücünü yitirmesine, buna karşılık fonksiyonel açıdan büyümesine neden olmaktadır.

 

Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin çoğalması günümüzde baskı gruplarının faaliyetlerini ve siyasal ağırlıklarını daha da arttırmıştır (Tan,03.11.2003). Karmaşıklaşan ekonomik ve sosyal hayat nedeni ile uzmanlığa duyulan gereksinimin artması, karar organlarının ellerindeki bazı yetkileri mesleki–sosyal örgütlere devretmeye yöneltmiştir (Komili,1994:28). Barolar, tabip odaları, mimar-mühendis odaları veya benzeri mesleki kuruluşlar bu türden mesleki sosyal örgütlerdir. Bunlar, yarı kamusal niteliktedirler ve mesleğin icrası açısından bu kuruluşlara üye olmak zorunludur. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) de yarı kamusal  nitelikteki bir kuruluştur. Örneğin bu kuruluş, ülkemize herhangi bir konuda kota uygulayan bir ülkeye kendi ülkelerinden kimin ne kadar mal ihraç edeceğini belirleme yetkisine sahiptir. Sendikalar da ücretlerin belirlenmesi aşamasında karar alma sürecine doğrudan katılırlar.

 

Birliklere, bu şekilde ekonomi politikasında doğrudan yetki verilmesi, yasal düzenlemelerle kendilerine yasal yetkiler verilmesi mümkündür. Bunun dışında, özel hukuk çerçevesinde kurulup faaliyetlerini sürdüren dernekler, vakıflar ve benzeri birlikler, ekonomi politikasının karar sürecine ancak dolaylı yoldan katılabilirler (Erkan,1992:72).

 

Demokrasilerde, ekonomi politikası kararları çoğu kez yasa ve kararnamelerle ortaya konulur. Bunların oluşumu ise toplumun istek ve taleplerine bağlıdır. Toplumun istek ve talepleri birlikler yoluyla ekonomi politikası karar birimlerine yansıtılır. Toplum kesimleri, dernek, vakıf, araştırma kuruluşları, fikir kulüpler, odalar, sendikalar aracılığıyla siyasal karar mekanizmaları ile ilişki kurabilmektedir. Bu kurumlar içinde örgütlenen vatandaşlar, gerek isteklerini, gerekse çeşitli sorunlarla ilgili çalışmalarını, ürettikleri alternatifleri siyaset katına ulaştırabilmektedirler. Demokrasilerde bireylerin istek, talep ve önerilerinin gerçekleşmesi ancak ekonomi politikası birlikleri yoluyla sağlamaktadır (Erkan,1994:37).

 

1.1. Birliklerin Etki Kanalları

Ekonomi politikası birlikleri kamuoyu, yasama, yürütme, idare ve partiler üzerinde baskı kurarak, siyasi karar alma mekanizmasını kendi çıkarlarına uygun çalıştırabilmektedirler. Baskı-çıkar gruplarının etki alanı olarak (Özer,2001:190):

·   İstenilen bir kanunun çıkarılması ya da istenmeyen bir kanunun iptali için yasama organında gösterilen faaliyetler,

·   Devletin toplumsal hayatın her aşaması ile yakından ilgilenmeye zaman ve uzmanlık açısından yeterli olmaması nedeni ile baskı-çıkar gruplarının devlet örgütüne kendi alanları için aydınlatma ve bilgi verme faaliyetleri,

·   Kendi sosyo-ekonomik çıkarları ile ilgili olan siyasal ve sosyal yapıdaki kurumların kendi lehlerine işlemelerini sağlamak,  onlara kendi görüşlerini destekleyen kimselerin atanmasını sağlamak,

·   İdari yapının kamu politikasından azami ölçüde yararlanabilmek için devlet bürokrasisini etkilemek ve bunu sağlamak içinde idarenin soruşturma ve araştırma komisyonlarına temsilci göndermek,

·   Yargı organlarına etki ederek idari işlemlere emsal teşkil edebilecek kararların çıkmasını sağlamak,

·   Kamuoyunu devamlı aktif tutarak ona sosyo-ekonomik süreç hakkında en yeni, en sağlam bilgileri vermek ve belirli konularda uyarmak,

·   Kamuoyunu ve kamu taleplerini siyasi yapıya taşımak ve onun etkin olmasını sağlamak vb. sayılabilir.

 

Baskı-çıkar grupları siyasiler ve bürokrasi ile olan ilişkilerinde; hazırladıkları yasal-yönetsel  önerileri yasama ve yürütme organlarının kabul etmeleri için baskı yapmak, bu önerilerin uygulanmasına katılmak gibi fonksiyonlar görürler. Baskı gruplarının siyasi partilerle olan ilişkisi genelde iki türde gerçekleşir. Eğer belli bir partinin savunduğu görüş ile baskı–çıkar grubunun istekleri arasında benzerlik varsa, baskı çıkar grubu ayrı varlığını korumakla beraber tek siyasi parti ile sürekli bağlar geliştirebilir. Daha yaygın ilişki türü ise siyasi parti ve baskı-çıkar grubu arasında organik bir ilişkinin öngörülmemesidir. Baskı-çıkar grubu hiçbir partiye bağlı değildir. Kendi amaçlarına en iyi hizmet etmeyi vaat eden partiyi ya da adayı desteklerler (Özer,2001:189-190). Baskı-çıkar grubu parti dışında olduğu zaman partiyi ve dolayısıyla siyasal süreci etkilemek için çeşitli yöntemler kullanabilir (Tan, 03.11.2003). Partiye maddi katkıda bulunabilir, kendi adaylarını siyasi partilerin seçim listelerine koymayı deneyebilir, kendi eylemlerini siyasi partilere yardımcı olacak şekilde düzenleyerek partileri destekleyebilir, maddi olmayan imkanlarını belli aday veya parti leh veya aleyhine harekete geçirebilirler.

 

1.2. Birliklerin Etki Gücü

Amaçlarına ulaşabilmek için bütün baskı ve çıkar grupları aynı düzeyde başarılı değildirler. Baskı–çıkar gruplarının başarılarını, yani siyasi otoriteyi etkileyebilme oranlarını etkileyen faktörler şunlardır (Tekir,1999:214):

·   Grubun üye sayısı

·   Grubun sahip olduğu mali kaynaklar

·   Savunulan veya amaçlanan konularda kuvvetli üye kimliği ve bilinci

·   Hükümet üzerindeki uyumlu ve etkili baskıyı zayıflatabilecek çok sayıda grubun yokluğu

·   Kabiliyetli ve etkili bir liderin varlığı

·   Siyasi Partilerle yakın ilişkiler

 

Çok sayıda üyesi olan veya geniş mali kaynaklara sahip bulunan ya da iyi örgütlenmiş olan bir grubun siyasal iktidar üzerindeki etkisi, bu unsurlar yönünden zayıf olan bir başka gruba oranla çok daha fazla kendini gösterecektir (Özer,2001:190). Mesela maddi gücü kuvvetli üyelere sahip küçük gruplar bile, bazen kendi büyüklükleri ile kıyaslanamayacak derecede etkili olabilmektedirler. Yüksek maliyetli medya kampanyaları düzenleyebilmekte ve politik kampanyalara büyük yardım ve destek verebilmektedirler. Bu tür grupların geniş çevreleri ve politik temas imkanları vardır. Bu özellikler, bir milletvekilinin vereceği oyu, alacağı kararı etkilemede son derece önemlidir. Politik faaliyetlerde olduğu gibi kabiliyetli ve etkili bir lider bir baskı-çıkar grubunun başarısı için gereklidir. Grubun lideri lobi faaliyetlerini koordine eder ve hatta çoğu zaman kendisi başı çeker. Liderin kişiliği ve saygınlığı başarının en etkenli etkenlerinden biridir.

Kısaca diyebiliriz ki; baskı oluşturmak için daha fazla emek, çaba ve para harcayan gruplar başarılı olmada daha fazla avantaja sahiptirler (Çaha,1997:422).

 

1.3. Birliklerin Siyasi Otoriteyi Etkileme Yöntemleri

Siyasi partileri etkilemek için baskı gruplarının en çok başvurdukları yöntem siyasi parti içindeki gruplar ve kişilerle özel ilişki kurmaktır (Tan,03.11.2002). Çok partili sistemlerde siyasi görüşü birbirine yakın olan partilerin belirli bir baskı grubunun desteğini sağlamak için rekabete girişmeleri sonucu, baskı gruplarının ağırlığı ve önemi artmaktadır.

Şekil:1 Çıkar ve Baskı Gruplarının Karar Alma Sürecine Etkileri

Kaynak: Coşkun Can AKTAN, “Teşvik Kollamacılık”, Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri, Ankara:Hak-İş Yayınları, 2001.

 

Çıkar ve baskı grupları amaçlarına ulaşmak için devlet üzerinde çok sayıda baskı yolları kullanabilmektedirler. Şekilde açıklandığı üzere çıkar ve baskı grupları (Özel şirket ve holdingler, işveren sendikaları, odalar, dernekler medya) bir takım etkileme ve baskı yöntemleri ile siyasi iktidarı, parlamentoyu ve bürokrasiyi etkilemektedir. Bu tür baskı yollarını genel olarak yedi başlık altında toplayabiliriz (Tan,03.11.2002).

 

İkna: Çıkar ve baskı gruplarının devlet üzerinde baskı kurma yollarından birisi ikna etme yöntemidir. Çıkar ve baskı grupları siyasi iktidar ve bürokrasiyi etkilemek için çeşitli araştırma raporları ve projeler hazırlayıp yetkililere sunarlar.Bu tip faaliyetlere özellikle büyük sendikalar, ticaret odaları ve meslek odaları gibi geniş çaplı gruplar gerçekleştirirler.

 

Lobicilik: Baskı gruplarının amaçlarına ulaşmak için parlamentoda yaptıkları çalışmalardır. Lobiciliğin olmadığı siyasal sistem yoktur (http://www.mfa.gov.tr/Turkce/grup/ha/ha03bhtm/03.htm). Ekonomik çıkar ve baskı grupları; hükümet üyeleri, yasama organı üyeleri ve bürokratlarla gizli görüşmeler yaparak kendi çıkarları doğrultusunda düzenlemeler yapılmasını sağlayabilirler. Meclis koridorları, bir yemek, ziyafet veya partiler lobicilik için uygun zeminlerdir. Lobicilik yapanlar; milletvekilleri, bürokratlar, profesyonel yöneticiler ve benzeri kimseler olabilir. Çıkar ve baskı grupları için lobicilik yapan milletvekilleri veya bürokratlar, parlamentodaki diğer milletvekili ve ya bürokratları da etkilemeye çalışırlar. Bu nedenle, çıkar ve baskı grupları bu aracıların etkin ve nüfuzlu kişiler olmasına dikkat ederler.

 

Seçim Kampanyası Yardımları: Çıkar ve baskı grupları,seçim öncesinde politikacıların kampanya harcamalarına yardım ederek bir sonuç elde etmeye çalışırlar. Politikacılara kampanya desteği sağlamanın, çıkar ve baskı gruplarının kullandığı yollardan en masraflı olanı olmakla birlikte en etkili olanı olduğu da söylenebilir. Çünkü seçilmiş olan milletvekilleri kendilerine destek verenlere karşı borçlarını ödemek için çıkar ve baskı gruplarının isteklerine boyun eğmek zorunda kalmaktadırlar. Çıkar ve baskı grupları yapacakları kampanya destekleme harcamalarını tek bir adayda toplamak yerine adayların kazanamama risklerini de (Çaha,1997:425) göz önüne alarak bir anda birden fazla adayı desteklemektedirler.

 

Rüşvet: Çıkar ve baskı gruplarının devlet üzerindeki baskı kurma yöntemlerinden bir diğeri de rüşvettir. Politikacı veya genel olarak kamu görevlilerine rüşvet vererek çıkar ve baskı grupları belli bir rant elde edebilirler. Rüşvet kanuna uygun kamu işlerinin çabuklaştırılması ve kanuna uygun olmayan işlerin menfaat karşılığı yerine getirilmesi için görev ve yetkilerin kötüye kullanılması gibi iki şekilde ortaya çıkar (Aktan,1992:25).

 

Tehdit: Çıkar ve baskı gruplarının devlet üzerindeki en geniş etki etme yollarından birini oy verme süreci oluşturmaktadır. Baskı ve çıkar grupları seçimler esnasında kendilerine rahatlıkla rant sağlayabilecekleri siyasal grupları başa getirmek için başta medya olmak üzere bir çok araç kullanarak seçmenleri kendi tercihleri doğrultusunda yönlendirebilirler. Destekledikleri siyasi partinin kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmemesi durumunda ise bir dahaki seçimlerde desteklememe, bir başka siyasi partiyi destekleme veya medya yoluyla siyasi iktidarı yıpratmaya çalışma tehdidinde bulunma söz konusu olabilir.

 

Toplu Eylem: Siyasal sistemi olağan yollardan etkileyemeyen çıkar ve baskı grupları gösteri ve mitinglere başvurabilirler. Bu yolun tercihi, siyasi sistemin duyarsız davranması karşısında ortaya çıkabileceği gibi, baskı grubunun zayıf bir örgütsel yapıya sahip olması ve olağan yolları kullanamaması sonucunda da belirebilir (Tan,03,11.2002). Amaç, kamuoyunun ilgisini çekmek, siyasi otoriteye problemlerin sandıklarından önemli oldukların göstermektir. Boykot ve grevler ise siyasi bir baskı yolu olarak zaman zaman kullanılmaktadır. Siyasi partilerin hiçbirinin işçi sorunları ile ilgilenmediğini öne sürerek, üyelerinin seçimi boykot etmesini isteyen sendikalarla, üretimi durdurma eylemi uygulayan işçilerin eylemlerinin siyasi süreci etkilemek için yapıldığı söylenebilir.

 

Medya: Çıkar ve baskı grupları, kitle iletişim araçlarını kullanarak siyasi iktidarı destekleme kampanyası yürütebilirler, kendi ilgilendikleri konuda yetkilileri etkilemek için propaganda faaliyetlerine girişebilirler. Bazı baskı grupları, gazete ve dergi gibi yayın organlarını reklam vermek, yazarları çeşitli biçimlerde ödüllendirmek yolu ile etki altına alabilirler.

 

2. TÜRKİYE’DE BİRLİKLER

2.1. Türkiye’de Ekonomi Politikası Birliklerinin Çeşitleri

Ekonomi politikası birliklerini, siyasi otoriteye kendi çıkarları doğrultusunda hareket etmesi için baskı uygulayan baskı grupları olarak tanımlamıştık. Türkiye’deki baskı grupları genel olarak üç ana grupta ele alınmaktadır (Erkan,1992:100):

·   Geniş anlamda ekonomi politikası birlikleri, yani sendikalar: Türkiye İşverenler Sendikası (TİSK), TÜRKİŞ, DİSK ve HAKİŞ gibi konfederasyonlar bu gruba girmektedirler.

·   Dar anlamda ekonomi politikası birlikleri, yani ekonomik çıkarlarını savunmak için kurulan her türlü oda ve dernek türü kuruluşlar: Ticaret, Sanayi, Ziraat Odaları ve Borsalar ile konfederasyon olarak TOBB bu gruba girmektedir.

·   Meslek birlikleri: Hem sektörel hem genel olarak örgütlenmiş olan kuruluşları ve dernekleri kapsamaktadır. TÜSİAD, YASED, Anadolu İşadamları Derneği, Otomotiv Sanayicileri Derneği... vb.

Böylece Türkiye’de üç ana baskı ve çıkar grubu olarak; sendikalar, melek kuruluşları ve ekonomik alandaki dernekler sayılabilir.

 

2.2. Türkiye’de Ekonomi Politikası Birliklerinin Zemini

Türkiye’de, insanların gruplar oluşturarak kurumsallaşması çok eski bir tarihe dayanmamaktadır. Türkiye’de bu türden kurumlaşma ve gelenek yerleşmiş değildir. Osmanlı yönetimi, iktidarı etkileyebilecek hareketlere daima olumsuz gözle bakmış ve bu yöndeki çalışmaları engellemeye çalışmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarında da, cumhuriyet aleyhine faaliyette bulunulmasından korkulduğu için aynı olumsuz tavır devam etmiştir (Erkan,1994:37).

 

Değinilen alışılmış gelenek 1950-1960 arasında da değişmemiştir. Ancak 1961 Anayasasının özgürlükleri genişletici eğilimi bu yönde hızlı bir gelişmeye fırsat vermiştir. Fakat bu dernekleşmeler daha çok partilerin denetiminde ve yönlendirmesinde gerçekleşmiştir. 1970'li yıllardaki ideolojik kutuplaşmaların bu tür der­nek ve kuruluşlara da yansıması 1980 sonrasında geti­rilen yasal düzenlemelerde etkili olan görüş, 1980 ön­cesindeki anarşik ortamı önemli ölçüde derneklerdeki kutuplaşmalara bağlamıştır. Bu nedenle getirilen hu­kuksal düzenleme, ekonomi politikası birliklerine politikayı yasaklamıştır. Yani ülkemizdeki yasal düzenlemelerde, ekonomi politikası birliklerinin partilerle işbirliği yapması, onlarla ortak davranışa girmeleri ve bağışta bulunma­ları yasaklanmıştır.

 

1982 Anayasasının dernek kurma özgürlüğünü düzenleyen 33. Maddesi şunları içermektedir:

"Dernekler,...siyasi amaç güdemezler, siyasi faa­liyette bulunamazlar, siyasi partiden destek gö­remez ve onlara destek olamazlar, sendikalarla, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve vakıflarla da bu amaçla ortak hareket ede­mezler.

 

Bu maddenin gerekçesinde de,

“Ezcümle dernekler siyasi amaç güdemeyecek veya siyasi faaliyette bulunamayacaklar, siyasi partiler, sendikalar, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile bağlantı veya ilişki kura­mayacaklardır. Bu yoldan demeklerin, son yıl­larda Türk siyasi hayatında şahit olunan ve siya­si hayatımızı bir anlamda dejenere eden faaliyet­leri önlenmek istenmiş; meşru amaç etiketi altın­da bunların amaç dışı faaliyetleri engellenmiştir" denmektedir.

 

Yine 1982 Anayasalının 52. maddesi, derneklere ilişkin getirilen sınırlama ve yasaklan aynen sendika­lar için de getirmektedir. 52. maddenin gerekçesinde de şöyle denilmektedir:

"Sendikaların siyasi amaç gütmeleri, siyasi faa­liyette bulunmaları, siyasi partilere destek sağla­maları ve onlardan destek görmeleri yasaklanmıştır. Anayasa, sendika üyelerinin siyasi bir ha­reket içinde birleşip toplum içinde kopukluğa sebep olmaları yolunu kapatmayı amaçlamakta­dır. Aksine düşünceler esnafların, memurların ve başka grupların da başlı başına siyasi birleş­melerine yol açabilir. Sendikaların derneklerle, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile ve vakıflarla siyasi amaçlı ortak hareketi de uygun görülmemiştir" denmektedir.

 

Yine Anayasanın 135. maddesi kamu kurumu nite­liğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin düzenleme ge­tirmektedir. Burada da düzenleme şöyledir:

"Meslek kuruluşları, kuruluş amaçları dışında faaliyet gösteremezler: siyasetle uğraşamazlar, siyasi partiler, sendikalar ve derneklerle ortak hareket edemezler.

Siyasi partiler, sendikalar ve sendika üst kuru­luşları: meslek kuruluşlarının ve üst kuruluş or­ganlarının seçimlerinde aday gösteremezler ve belirli adayların leh ve aleyhlerinde faaliyette bulunamazlar ve propaganda yapamazlar."

 

Görüldüğü gibi, Türkiye’de sendikalar, dernekler ve meslek kuruluşları için oldukça sınırlandırıcı düzenlemeler getirilmiştir.

1982 Anayasasının ilgili maddeleri, gerekçelerde de belirtildiği gibi, 1970'li yıllardaki, olumsuz geliş­melere tepki olarak düzenlenmiştir. Bu yasal düzenleme içinde, ekonomi politikası bir­liklerinin karşılıklı ilişki ve yaptığı iş ve eylemlerin politik nitelikli olup olmadığı yetkili mercilerin takdirine kalmıştır. İktidar partilerinin hoşnut olduğu kuruluşların eylemle­rinin siyasal olarak görülmemesi, beğenmediği kuruluşların eylemlerinin ise siyasal olarak değerlendirilmesi ihtimal dahilindedir. Böyle bir olasılık sağlıklı bir demokrasinin işlerliğini ze­deleme potansiyelini de beraberinde getirmektedir (Erkan,1992:103-108).

 

2.3. Türkiye’de Ekonomi Politikası Birliklerinin Siyasi Otorite Üzerindeki Etkinliği

TÜSİAD, yani Türkiye Sanayici ve İşadamları Derneği, etkili, işadamlarını bir araya getiren bir anlamda büyük sermayeyi temsil eden bir baskı kuruluşudur. Fonksiyonları itibarıyla oldukça etkili ve kamuoyunu yönlendirebilen bir baskı çıkar grubudur. TÜSİAD üyelerinin ekonomik gücü, satış hasılatı olarak 100 milyar dolardır. İhracat payı, Türkiye ihracatının %40’ıdır. Yaklaşık 450 bin aileye, derneğe bağlı kuruluşlardan iş imkanı sağlanmaktadır. TÜSİAD’ın sadece dernek olarak 1999 yılı bütçesi 2 trilyon 85 milyardır. Bu bütçenin 770 milyarı araştırma ve tanıtım giderlerine harcanmıştır.* Rakamlarında ifade ettiği gibi, dernek ülkemizdeki girişimci sınıfın en büyük temsilcisi sınıfındadır. TÜSİAD bine yakın firmayı temsil eden önemli bir baskı-çıkar grubu olarak Türkiye’nin gündeminin üst sıralarından inmemektedir (Özer,2001:193).

 

1980’li yıllarda, sendikaların dışlandığı bir dönemde, gerek TOBB gerekse TÜSİAD ekonominin yönetimi ve işleyişi hakkındaki görüşlerini hükümete sunuyor ve çeşitli teşviklerin oluşması sürecinde önemli baskı unsuru oluşturabiliyorlardı (Özer,2001:194). TÜSİAD, siyaset üzerindeki en önemli etkisini kaos ortamının yaşandığı 1970’lerin sonunda gerçekleştirmiştir. Bu dönemde hükümetin uyguladığı politikalardan memnun olmadıklarını gazetelere ilan vererek kamuoyunun dikkatine sundular.

 

Derneğin 15 mayıs 1979 da gazetelerde başlattığı ilan kampanyası, dönemin Bülent Ecevit başkanlığındaki hükümetin yıpranmasında önemli rol oynamıştır (Zincirkıran,1998:3339). Bu dönemde yaşanan ekonomik kriz, siyasi krizi beraberinde getirmiş ve çıkan kargaşa ortamında binlerce insan hayatını yitirmiştir. TÜSİAD bu dönemde gazetelerde tam sayfa “Gerçekçi çıkış, Devlet bekliyor”, “Açlığı paylaşın ya da zenginliği sağlayın”, “Refah ve Özgürlük düşmanları” gibi sloganlar yayınlatmıştır. Bu şekilde gayet etkili bir şekilde sorunlar sıralanmış, çözüm önerileri getirilmiştir. Serbest girişimin teşvik edilmesinin gerekliliği, devlete sınır konulması, kontrollü kalkınmanın sağlanması, ekonominin liberalleşmesi, devlet girişimlerinin etkin hale getirilmesi, vergi reformunun yapılması, daha az paranın basılması ve ticari girişimciliğe saygı duyulmasının gerekliliği, bu gazete ilanlarında net bir şekilde dile getirilmiştir (Özer,2001:145). Aynı zamanda 24 Ocak kararlarına zemin hazırlayan bu görüşler, ilk olarak TÜSİAD çevrelerince dile getirilmiştir.

 

Kapitalist sistemlerde krizin aşılması, girişimci sınıfın işbirliği olmadıkça mümkün değildir. 1979 yılında Hükümetin tüm çabalarına rağmen girişimci sınıf böyle bir işbirliğine yanaşmamış ve krizin derinleşmesini sağlayarak hükümetin devredilmesinde belirli bir rol oynamıştır.

 

1979 kasımında Ecevit hükümeti istifa etmiş ve merkez sağdaki adalet partisi iktidara gelmiştir. Yeni hükümet, ekonominin istikrarı ve liberalizasyonu için 24 Ocak kararlarını yayınlamıştır. 24 Ocak kararlarının hazırlanmasında başbakanlık Müsteşarı Turgut Özal’ın önemli rolü olmuştur. Özal; TÜSİAD üyesi, Metal Sanayicileri Birliği Başkanı, Sabancı Holding üst düzey yöneticisi olarak kilit roller oynamış ve özel sektörün çıkarlarına dikkat çekmiştir (Özer,2001:196).

 

12 Eylül 1980’de ülkemizde askeri müdahale yaşanmıştır. Müdahaleden sonra 3 Ekim 1980’de ünlü işadamı Vehbi Koç, askerlerin lideri Kenan Evrene bir mektup göndererek askerlerin siyasete girmemelerini istemiştir. TÜSİAD 1979’da başlattığı siyaset üzerindeki etkinliğini bu şekilde sürdürmeye devam etmiştir (Özer,2001:196).

 

1983 yılındaki seçimlerde iktidara gelen Özal hükümeti TÜSİAD’ın istekleri doğrultusunda ekonomik sistemi düzeltmeye başladı. Çünkü bu dönemde iktidara gelen Özal hükümetinde, başta başbakan Özal olmak üzere 12 bakan ve kabinenin 16 üyesi özel sektörden gelmekteydi. Bu özel sektörlerden çoğu da TÜSİAD üyesiydiler. Ancak, izlenen ihracat odaklı büyüme politikaları bu kuruluşu (TÜSİAD) memnun etmedi. Belirgin bir memnuniyetsizlik hali söz konusu idi. TÜSİAD başkanı Ali Koçman 1984 yılında yaptığı bir konuşmada: “itiraf edelim ki, bizler bugüne dek kamu sektörünü ve bazı mercileri babamızın şirketlerinden daha fazla ve rahatça kullanmışızdır. Sonradan işimize gelmediğinde acımasızca eleştirmişizdir. İş dünyası böyle zigzaglar çizerek, bu denli ikilemler içinde davranarak kendisine onurlu bir yer sağlayamaz” (Özer,2001:197) diyerek girişimci sınıfın Türk siyasetindeki etkisini çok net bir biçimde ifade etmiştir.

 

1987 yılında dernekte bir basın bürosu oluşturulmuş ve bu tarihten sonra hükümetle doğrudan temas kurmaktansa basın aracılığı ile talepler ve şikayetler dile getirilmeye başlanmıştır. Özellikle dernek başkanları, basın büroları aracılığıyla, gazeteleri kullanarak sıklıkla hükümetin ekonomik politikalarını eleştirmişlerdir. TÜSİAD’ın özellikle siyasette çok etkili olmasında basın yayın çalışmaları çok etkili olmuştur. Günümüzde TÜSİAD, işlevlerini haklı çıkarmak için yoğun çaba harcamaktadır. TÜSİAD üyesi olmayan girişimcilere mesajlar verilerek kurumsal mücadelenin her zaman daha iyi sonuç verdiği ve birlik içinde olunması gerektiği vurgulanmaktadır.

 

2.4. Türkiye’de Birliklerin Karar Alma Sürecine Etkileri Üzerine Genel Bir Değerlendirme

Baskı ve çıkar grupları halkın devlet ve hükümet politikalarını etkilemesini mümkün hale getirir ve devlet kuruluşlarının topluma egemen olmasını önlemeye çalışırlar. Bu tür örgütlenmelerin bol olduğu toplumlarda devlet topluma karşı güçlü bir konumda olmayıp, topluma her istediğini empoze edememekte ve hatta toplum karşısında güçsüz kaldığından toplumdan gelen rüzgara göre şekil almaktadır (Durgun,1997:222).

 

Ülkemizde, baskı ve çıkar gruplarının oluşumu çok eski tarihlere kadar uzanmamaktadır. Gerek Osmanlı Devletinde, gerekse Cumhuriyetin ilk yıllarında, “rejimi tehlikeye sokar” gerekçesiyle bu tür gruplara sıcak bakılmamıştır. 1950’lerin sonuna gelindiğinde Türk işadamları hükümete karşı hala sağlam bir tavır alamamışlardı. Bu, çeşitli sebeplere bağlanmaktaydı. Yapılan analizlerden birinde, iş dünyasının hükümet karşısındaki bu suskunluğu üç toplumsal nedene dayandırılmaktaydı.

·   İstikrarsız ve belirsiz bir ortamda iş yapmaya çalışan iş adamları kısa vadede maksimum kar elde etmeyi hedeflemişlerdi ve bu kısa vade kazançları hükümetin belirleyeceği bulanık yasal çerçeveye bağlı idi. Bu nedenle işadamları herhangi bir alanda hükümete karşı çıkmayı göze alamazlardı.

·   Türk İş kültüründe sağlam temellere oturtulmuş uzun dönemli stratejik planlama alışkanlığının bulunmaması, iş adamlarının hükümete karşı gelerek kısa vadeli kazançlarını tehlikeye atmalarına engel oluyordu.

·   İşadamları kendi sosyal konumlarını ve oynadıkları rolü kavrayamamışlardı (Buğra,1995:188-189).

 

1950’lerin sonunda özel kesim, hükümetle ters düşmekten özellikle kaçınan ve muhalefetle samimi görünmemeye özen gösteren bir tavır içindeydi (Buğra,1995:189).

1950’lein sonlarında toplumsal ve siyasal kamplaşmanın artması, 27 Mayıs 1960 tarihinde ordunun yönetime el koyması sonucunu doğurdu. Ülkemizde ve dünyanın çeşitli ülkelerinde meydana gelen ihtilallerin ekonomik analizi yapıldığında, çıkar mekanizmasındaki kırılmaların  önemli rol oynadığı görülecektir. Çıkar ve baskı gruplarının  yeni düzenlemeler yapabilmek için etkin çevrelerle işbirliğine gittiği; ihtilaller ve devrimlerin temelinde bunların yattığı görülecektir (Tekir,1997:54).

 

1960 sonrasında uygulanan ikameci politikalarla işadamlarının zenginleştiği görülmektedir. Bu dönemde büyük işadamlarının toplumsal konumlarında da bir gelişme gözlenmekteydi.

 

1960’lardan 1980’lere gelindiğinde artık işadamı denilebilecek bir kesim oluşmuş ve ekonomik anlamda bir güç kaynağı haline gelmiştir (Zincirkıran,1998:3339). Bu dönemde büyük işadamlarının oluşturduğu çeşitli derneklerin hükümete yapılması düşünülen yasal düzenlemeler hakkında doğrudan baskı yaptıkları ya da bu grupların istedikleri düzenlemelerin yasallaşması için basın destekli kamuoyu oluşturma çabaları içine girdikleri dikkati çekmektedir. Artık her şeyi devletten bekleme geleneği yerini kendi kendine çözümler bulma veya alternatifler geliştirme sürecine bırakıyordu. İşte bu ortamda sendikalar, dernekler ve vakıflar halinde bir örgütlenme girişim patlaması yaşandı (Yarar,1997:315).

 

Günümüz Türkiye’sinde dernek, vakıf, grup gibi kuruluşların giderek geliştiğini, ilgi alanlarına oldukça yararlı faaliyetler yürüttüklerini ve amaçları doğrultusunda siyasi iktidarı etkilemeye çalıştıklarını görüyoruz. Baskı ve çıkar grupları, siyasi otoriteyi etkileme aracı olarak genellikle basını kullanmayı tercih etmektedirler. Basın yoluyla, sorunlara ilişkin hazırlanan rapor ve projelerle siyasi iradeye önemli önerileri olmaktadır. Bu önerilerle baskı – çıkar grupları sosyal ve ekonomik hayatımızdaki etkinliğini artırmaya edecektir.

 

Özellikle siyasi ve hukuki sistemde yaşanan tıkanıklıklar ve alternatif çözüm arayışları; çıkar ve baskı gruplarının beklentileri sürekli olarak arttırdı arttırıyor. Bu gruplar, siyasi iradeyi uyaran, kendine çeki düzen vermeye çağıran ve alternatifler üreten  bir fonksiyon üstlenmeye başladı.

 

Baskı ve çıkar grupları, demokrasinin garantisidir. Onlar olmadan sosyal unsurlar arasında bilinçli bir kuvvet dengesi kurulamaz. Haklar ve özgürlükler bir tarafın lütuflarına terk edilemez. Siyasi katılım sağlayan kesimler arasında sağlıklı bir denge kurulması şarttır. Devlet, baskı ve çıkar gruplarının faaliyetlerini ülkemizin gelişme dinamikleri olarak görmeli ve yararlanmasını bilmelidir (Yarar,1997:316).

 

Sonuç

Kararlara doğrudan veya dolaylı olarak etki eden birçok sosyal grup vardır. Bu sosyal grupların başında da çıkar grupları gelmektedir. Çıkar grupları, isteklerini gerçekleştirmek amacıyla siyasi iktidar üzerinde çeşitli yollardan etkili olmaya başladıkları zaman baskı grubu haline gelirler. Bu gruplar, belli çıkarlara sahip insanların bir araya gelmesini sağlayarak “bütünleşme” fonksiyonu gördükleri gibi, bu ortak çıkarları devlet ve diğer çıkar grupları karşısında savunarak “temsil” fonksiyonu da görürler. Devletin sosyal ve ekonomik görevlerinin çoğalması günümüzde baskı gruplarının faaliyetlerini ve siyasi ağırlıklarını daha da artırmıştır. Devletin fonksiyonlarındaki fazlalık, bazı uzmanlık gerektiren konularda, mesleki-sosyal örgütlerin karar alma sürecine dahil olmasına neden olmuştur. Bu da birliklerin “ekonomi politikası” fonksiyonunun oluşturmaktadır.

 

Çıkar ve baskı grupları, amaçlarına ulaşabilmek için devlet üzerinde çok sayıda baskı yolları kullanabilmektedirler. Bu baskı yolları genel olarak; oy verme-vermeme, lobicilik, ikna etmeye çalışma, partilere kampanya desteği sağlama, rüşvet, medya aracılığıyla destekleme yada yıpratma, toplu gösteriler düzenleme şeklinde özetlenebilir. Baskı ve çıkar grupları, bu yolları kullanarak bir çıkar temin etmede aynı oranda başarılı değildirler. Üye sayısı fazla olan, mali kaynakları geniş ve iyi örgütlenmiş gruplar diğerlerine göre daha fazla başarılı olabilmektedirler. Çıkar ve baskı grupları tarafından hangi etkileme yöntemi seçilirse seçilsin, bu yöntemin süreklilik arz etmesi, iktidardaki parti ya da siyasi oluşuma bağımlı olmaması önem arz etmektedir. Aksi taktirde, belirli bir iktidar döneminde yüksek itibarlı olan bir çıkar grubunun, olası bir hükümet değişikliğinde sistem dışına itilmesi muhtemeldir. Bu nedenle, çıkar gruplarının başlıca başarı göstergesi, siyasi yapıyı etkileme kabiliyetini hangi hükümet olursa olsun sürekli optimum noktada muhafaza edip edememesinden anlaşılmaktadır.

 

Türkiye, Avrupa Birliğine üye olmak, hızlı ve istikrarlı bir kalkınmayla gelişmiş ülkeler arasında yer almak istiyor. Bunun için köklü değişimler sağlayacak toplumsal projelerin oluşturulması ve uygulanması gerekiyor. Birçok ülkenin yaşadığı tecrübeler göstermektedir ki, köklü değişmeler ancak ülke içinde belirleyici bir kesimin onayı ve katılımı olduğunda gerçekleşebiliyorlar. Bunu sağlamak da, gelişmiş bir mesleki-sosyal örgütlenmeden ve siyasette şeffaf, katılımcı, çoğulcu bir yapının benimsenmesinden geçiyor.

 

Türkiye’nin hızlı ve istikrarlı sosyoekonomik kalkınma sağlayabilmesi, ancak buna inanmış toplum kesimlerinin örgütlü katkısı ile mümkün olabilir. Ayrıca insanlar, oluşmasına doğrudan katıldıkları siyasal, sosyal ve ekonomik yapıları daha hassas biçimde koruyacaklardır.

 

KAYNAKÇA

AKTAN Coşkun Can, “Teşvik Kollamacılık”, Yolsuzlukla Mücadele Stratejileri, Ankara:Hak-İş Yayınları, 2001.

AKTAN Coşkun Can, Çağdaş Liberal Düşüncede Politik İktisat, Takav Matbaası, Ankara, 1994.

AKTAN Coşkun Can, Ekonomik Anayasa, TİSK İnceleme Yayınları, Sayı 19, 1994.

AKTAN Coşkun Can, Politik Yozlaşma ve Kleptokrasi, Afa Yayınları, İstanbul, 1992.

AKTAN, Coşkun Can, “Çıkar Grupları ve Rant Kollama”, http://canaktan.org.

AKTAN, Coşkun Can, Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara, Hak-İş Yayınları, 2001.

ANDREW Thomas P., “Easing The Pressure on Pressure Groups: Toward a Constitutional Right to Lobby”, Harward Journal of Law and Public Policy, No:1, Winter 1993.

ATAR, Yavuz, “Demokratik Sistemde Sivil Toplumun Fonksiyonu ve Sivil Toplum Devlet Düalizmi”, Yeni Türkiye, Yıl:3, Sayı:3, Kasın-Aralık 1997.

AVCI Mehmet, Türkiye’nin Ekonomik Yapı Sorunlarına Çözüm Olarak Anayasal İktisat Yaklaşımı, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Muğla Üniversitesi SBE, Muğla, 2001.

BİLGİN Hüseyin M., “Politik Yozlaşma ve Anayasal İktisat”, İktisat Dergisi, Sayı 376, Şubat 1998.

BUĞRA, Ayşe, Devlet ve İşadamları, İletişim Yayınları, 2.Baskı, İstanbul, 1995.

ÇAHA, Havva, “Çıkar ve Baskı Gruplarının İktisadi Analizi”, Yeni Türkiye, Yıl:3 Sayı:18, Kasım–Aralık 1997.

ÇOBAN Orhan, “Bir Siyasal Yozlaşma Türü Olarak Rüşvet ve Ekonomik Etkileri”, Atatürk Üniversitesi İ.İ.B.F Dergisi, Cilt 13, Sayı 1, Haziran 1999.

DURGUN, Şenol, “Türkiye’de Sivil Toplum ve Devlet”, Yeni Türkiye, Yıl:3, Sayı:18, Kasım-Aralık 1997.

EKER A., AKTAN C.C.,         Politik Yozlaşma ve Rant Kollama, Ankara, Takav Matbaası, 1994.

ERKAN, Hüsnü “Demokrasi ve Piyasa Ekonomisinde Birlikler”, Tükel Matbaası, İzmir, 1992.

ERKAN, Hüsnü, “Demokrasilerde Üçüncü Boyut Olarak Birlikler”, Ege Vizyon Dergisi, ESİAD, 1994.

ERKAN, Hüsnü, Ekonomi Politikasının Temelleri, 4. Baskı, İzmir, 2000.

GÜVEL Enver Alper, “Demokrasi, Piyasa Ekonomisi ve Liberal Düşünce Geleneği”, Liberal Düşünce Dergisi, Cilt 3, Sayı 12,  www.liberal-dt.org.tr/dergiler.htm (01.04.2001).

GÜVEL Enver Alper, Politik İktisat ve Akıl,Alfa Yayınları, İstanbul, 1998.

KOMİLİ, Halis, “Kalkınmada Sivil Örgütlerin Rolü”, Ege Vizyon Dergisi, ESİAD, 1994.

KONGAR Emre, “Kamuda Rüşvetin Toplumsal Nedenleri”, Yoksulluk ile Savaşım Stratejileri Uluslararası Sempozyumu, İstanbul.

            Lobicilik (lobbying), http://www.mfa.gov.tr.

ÖZER, M. Akif, “Girişimci Sınıf, İktisadi Hayat ve Siyaset”, Gazi Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:3, Sayı:3, 2001.

PASOUR E.C. Jr, “Rent  Seeking: Some Conceptual Problems and İmplication”, The Review of Austriaan Economics, Vol:1, www.mises.org/journals/rae/pdf/R1_8.pdf.

PUTZ, Thedor, Kurumsal Ekonomi Politikasının Temelleri, Çev. Naci KEPKEP, Der Yayınları, İstanbul, 1994.

RIJCKEGHEM C., W.B., “Corruption and the Rate of Temptation: Do Low Wages in the Civil Service Cause Corruption”, IMF Working Paper, 97/73, Washington, 1997.

STIGLITZ Joseph E., Kamu Kesimi Ekonomisi, Çev:Ö.Faruk BATIREL, Marmara Üniversitesi Yayını, No: 549, İstanbul, 1994.

TAN, Ahmet, “Politik Pazarlama”, http://www.reklamarasi.net.

TANZI V., DAVOODI H.,“Corruption, Public Investment and Growth”, IMF Working Paper, Washington, 1997.

TANZI Vito,    “Corruption Around the World: Causes, Consequences, Scope and Cures”, IMF Working Paper, Vol 45, No 4, Washington: International Monetary Fund, 1998.

TEKİR, Sabri, “Büyüyen Devlet, Çıkar Grupları ve Toplum (Politik Ekonomi Açısından Bir Değerlendirme)”, Yeni Türkiye, Yıl:3 Sayı:13, Ocak-Şubat, 1997.

TEKİR, Sabri, “Demokrasi ve Çıkar Grupları”, Yeni Türkiye, Yıl:5, Sayı:29, Eylül–Ekim 1999.

TOPRAK Zafer, “Popülizm ve Türkiye’deki Boyutları”, Tarih ve Demokrasi, Cem Yayınevi, 1.Baskı, İstanbul, 1982.

YARAR, Erol, “Sosyal Gelişimin Dinamik Güçleri: Sivil Toplum Örgütleri”, Yeni Türkiye, Yıl:3, Sayı:18, Kasım-Aralık 1997.

YELDAN, Erinç, Küreselleşme Sürecinde Türkiye Ekonomisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2001.

YORGANCI, Ahmet Ecmel, “Sivil Toplum Kuruluşları”, http://www.elegance.com.tr.

ZENCİRKIRAN, Mehmet, “Cumhuriyet Dönemi İşadamları; Çalışma Hayatındaki Değer ve Tutumları”, Yeni Türkiye, Yıl:4, Sayı:23-24, Eylül-Aralık 1998.

 

 



* Muğla Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü.

* Rakamlar 1999 yılına aittir.