YIL: 3
SAYI: 32
AĞUSTOS 2000
 

önceki

yazdır

 
Öğr.Gör.Ali DEĞİRMENDERELİ
 

VERGİ ÖDEME SÜRESİ


            GİRİŞ
            Vergide adaletin sağlanabilmesi için vergi kurumu bir bütün olarak ele alınmak zorundadır. Adaletin tesisi ancak verginin tüm yönleri ile adaletli olması durumunda gerçekleşir. Bu nedenle vergilendirme sürecinin en başından en sonuna kadar tüm aşamalarda adaletten söz edebilmek gerekir. Bir başka ifade ile verginin adaleti sadece miktarı, tarifesi, oranı ile değil diğer işlemleri ile belirmektedir. Bunlar içinde tarh ve tahsil yöntemleri de ayrı bir öneme sahiptir.

            Gelir vergisinin çeşitli tahsil şekilleri vardır. Söz konusu tahsil şekilleri vergide adalet ilkesini gerçekleştirmede önemli bir yere sahip olan ödeme gücü ilkesinin hayata geçirilebilmesi bakımından önem taşımaktadır. Tahsil şekillerindeki farklılık ya da daha doğru bir ifade ile vergi ödeme sürelerindeki farklılık, aynı mükellefler arasında farklı vergilendirmelere ve böylece de farklı vergi yüklerine neden olabilir. Ödeme gücü ilkesinin gerçekleştirilmesi açısından aynı ödeme gücüne sahip olan bireylere aynı uygulamanın yapılması ve böylece aynı vergi yüküne maruz bırakılması gerekmektedir. Mükellefler aynı ödeme gücüne sahip olmalarına karşın, verginin ödenmesinde süre yönünden farklılıklar söz konusu olması, belirtilen esaslara aykırı davranılması sonucunu doğurabilecektir. Türkiye'de gelir vergisinin ödenmesindeki uygulama şekilleri değerlendirildiğinde, yukarıda sözü edilen husus açısından kaynakta kesinti yöntemi ile geliri ertesi yıl beyan ederek ödeme yöntemi önem taşımaktadır. 

            Bu çalışmada, mükelleflerin farklı vergi ödeme sürelerine tabi olmalarının sonuçları incelenmiştir. Gelirinin vergisini elde ettiği anda ödeyen mükellef ile ertesi sene üç taksit halinde ödeyen mükellef arasında ne gibi farklılıkların ortaya çıktığı çeşitli hesaplamalarla irdelenmiştir. İlk olarak, vergisini ertesi sene ödeyen beyannameli mükelleflerin yıl içinde ödedikleri geçici vergi dikkate alınmadan aradaki farklılıklar ortaya konulmuş daha sonra da geçici vergi ile ortaya çıkan durum değerlendirilmiştir.

            I. ÖDEME SÜRELERİNİN DÜZENLENİŞİ
            A) Hukuki Durum
            Türk gelir vergisi sistemine bakıldığında verginin temel olarak iki şekilde tahsil edildiği görülmektedir. Bunlardan ilki mükelleflerin gelirlerini yıllık beyanname ile bildirmeleri ve bunun üzerinden vergilerini geliri elde ettikleri yılın ertesi yılı üç taksit halinde ödemeleri şeklidir. Bu genel ismiyle beyan yöntemidir. İkinci yaygın olarak kullanılan yöntem de stopaj denilen gelirin ertesi değil de elde edildiği anda hemen kaynağında vergilendirilmesi yöntemidir. Buna kaynakta kesinti, tevkifat, kaynakta kesme isimleri de verilmektedir.(1) Bu şekilde ağırlıklı olarak ücretliler ile bir kısım menkul sermaye iratları vergilendirilmektedir. 

            Bunların yanında bir de geçici vergi uygulaması söz konusudur.(2) Peşin vergi adı da verilen bu yönteme göre vergilerini ertesi sene üç taksit halinde ödeyen mükelleflerin, geliri elde ettikleri yıl içinde, ertesi sene ödeyecekleri vergiden mahsup edilmek üzere bir miktar vergi ödemeleri yükümlülüğü getirilmiştir. Bu geçici vergi ile vergilerini kaynağında anında ödeyen mükellefler ile bir nevi eşitlik sağlanmak istendiği ayrıca enflasyonist ortamda vergi gelirlerinin erimesinin önüne geçilmeyi hedeflendiği belirtilmektedir.(3)

            B) İki Yöntemin Vergi Gelirlerinin Tahsilindeki Etkinlik Durumu
            Her iki tahsil yönteminin Türkiye'deki durumuna bakıldığında kaynakta kesinti yönteminin ön plana çıktığı görülmektedir. Bu yöntemle tahsil edilen gelir vergisi, toplam gelir vergisinin 1990 sonrası % 80'den fazlasını (1990 %83.7, 1991 %82.6, 1992 %84) (4) oluşturmaktadır. Rakamlardan da görüldüğü gibi stopaj, ülkemizde gelir vergisinin tahsilinde çok etkin olarak uygulanmaktadır. Bu yöntemin vergi gelirlerinin tahsilinde bu denli öne çıkması, diğer beyannameli mükellefler ile bir karşılaştırma yapmayı haklı kılmaktadır.

            II. KAYNAKTA KESİNTİ YÖNTEMİYLE BEYAN YÖNTEMİNİN KARŞILAŞTIRILMASI
            Bu noktada karşılaştırma iki ayrı başlıkta yapılacaktır. Buna göre aynı durumda olan iki mükellef ele alınacaktır. Bu iki mükellef aylık olarak aynı gelir miktarına sahip olacaklar ve vergi ödeme güçlerini etkileyen diğer faktörler de eşit kabul edilecektir (ailevi durum, çocuk sayısı, sakatlık-sağlamlık vb.). İlk karşılaştırmada bir geçici vergi uygulamasının olmadığı durum ele alınacaktır. Mükelleflerden ilki vergisini stopaj ile elde ettiği anda diğeri de beyan yöntemiyle ertesi sene üç taksit halinde ödeyecektir. Böylece ilk mükellef anında vergisini ödemiş iken diğeri ödeyeceği vergisini duruma göre 15 ayı geçkin bir vadeye yaymış olacaktır. Her iki mükellefin de aynı vergi oranı ile vergilendirildiği kabul edilecektir.

            A) Bir Geçici Verginin Olmaması Durumunda Ortaya Çıkan Farklılıklar
            1. Ödeme Süresinin Gecikmesi İle Elde Edilebilen Faiz Geliri
            Beyan yöntemi ile vergilendirilen mükellefin elinde diğerine göre bir avantaj vardır. O da devlete geçmiş olması gereken bir fonu işletebilmek, diğer bir ifade ile vergisini geç ödediği ölçüde faizsiz kredi kullanabilmiş olmaktır. Bu mükellef aslında devlete ait olan bir fonu günün şartlarına göre nemalandırmak ve böylece ilave bir kazanç sağlamak imkanına sahiptir. Diğer mükellefin ise, vergisini anında ödemesi nedeniyle, böyle bir imkanı yoktur ve böylece bu faiz gelirinden mahrum kalmaktadır.(5)

            Gelirin elde edilmesi ile vergisinin ödenmesi arasındaki sürelerin (gelir miktarı aynı düzeyde olsa bile) farklı kaynaklardan gelir elde edenlere farklı olarak uygulanması, kısaca ödeme sürelerinin farklı olması ilk olarak faiz geliri açısından sorunlara neden olmaktadır. Bir ülkede hiç enflasyon olmasa bile ödeme sürelerinin farklılığı aynı gelir düzeyindeki kişiler açısından farklı fiili vergi yüklerine yol açar. Vergi yüklerindeki bu fiili farklılık ödeme sürelerinin uzunluğu ve cari faiz oranlarının yüksekliği ile doğru orantılı olarak büyük olacaktır. Herhangi bir ödeme süresi farklılığı vergisini geç ödeyene söz konusu vergiyi ödeyene kadar kullanma imkanı veya faiz geliri imkanı sağlayacağından geç ödeyenin fiilen daha hafif vergilendirilmesine yol açacaktır. 

            Bu durum ile ilgili bir örnek hesaplama aşağıdaki tabloda gösterilmiştir. Aylık olarak net 100 milyon lira gelir elde eden iki mükelleftin biri stopaj ile diğeri de beyan yöntemi ile ertesi sene vergisini ödemektedir. Vergi oranı %15, aylık faiz oran da %5 olarak alınmıştır. İlgili vergi ve faiz oranları Türkiye'deki uygulama dikkate alınarak seçilmiştir. 

            Tablo: 1
            Vergisini Geç Ödeyen Mükellefin Elde Edebileceği Faiz Geliri
 
Elde Edilme Tarihi Stopaj ileVergilendirilmesi Beyan Yöntemine Göre Verginin Ödendiği Tarih Ödeme Tarihine Kadar Faiziyle Ulaştığı Tutar Elde Edilen FaizGeliri
1998/1
15.000.000
1999/1
29.698.974
14.698.974
1998/2
15.000.000
1999/2
28.284.737
13.284.737
1998/3
15.000.000
1999/3
26.937.845
11.937.845
1998/4
15.000.000
1999/4
25.655.090
10.655.090
1998/5
15.000.000
1999/5
28.284.737
13.284.737
1998/6
15.000.000
1999/6
26.937.845
11.937.845
1998/7
15.000.000
1999/7
25.655.090
10.655.090
1998/8
15.000.000
1999/8
24.433.419
9.433.419
1998/9
15.000.000
1999/9
26.937.845
11.937.845
1998/10
15.000.000
1999/10
25.655.090
10.655.090
1998/11
15.000.000
1999/11
24.433.419
9.433.41
1998/12
15.000.000
1999/12
23.269.923
8.269.923
 
180.000.000
 
316.184.016
136.184.016

            * Bireyin her ay ortalama olarak eşit (100 milyon TL) gelir elde ettiği ve her ay sonu itibarıyla elde ettiği gelirinin vergisini ödeme süresinin sonunda ödediği varsayılmıştır. Aylık ortalama faiz % 5 ile bileşik faiz bulunmuştur.

            1998 yılı içerisinde her ay 100 milyon gelir elde edip, geliri elde ettiği anda vergisini ödeyen bir mükellef ile aynı düzeydekigelirinin vergisini 1999/3, 1999/6 ve 1999/9 uncu ayda ödeyenmükellef arasında faiz geliri nedeniyle büyük bir farklılık ortayaçıkmaktadır. Buna göre tabloda görülebileceği gibi kesinti yöntemi ile vergisini ödeyen mükellef toplam 180 milyon TL vergi ödemektedir. Diğer mükellef ise aynı vergiyi ödemekle birlikte ilgili aylar için cari ortalama aylık % 5 faiz ile 136.184.016 TL faiz geliri elde etmektedir. Bu durumda aynı ödeme gücüne sahip mükelleflerden biri 180 milyon TL vergi ödeyip, hiç faiz geliri elde etmezken, diğer mükellef vergisindenfazla faiz geliri elde etmiş olmakta ve vergi yükü, elde edebileceği bu faiz geliriyle birlikte hesaplandığında, diğerine göre daha düşük bir seviyeye inmektedir.

            Kaynakta kesinti yöntemine göre vergiye tabi olan mükellefinvergi oranı fiilen % 15 olmaktadır. Beyan yöntemine göre ise mükellefin, geç ödeyeceği vergiyi işleterek 136.184.016 TL ilave gelir elde ettiği de hesaba katılırsa fiilen % 13,47 oranında vergilendirilmiş olmaktadır.(180.000.000/1.200.000.000 + 136.184.016 *% 13,47) Yine yapılan bir çalışmada 1993 yılı boyunca asgari ücret alan bir mükellefin fiili vergi oranının, faiz maliyeti dikkate alınınca % 32.3 olduğu, aynı düzeyde gelire sahip ve fakat beyan yöntemine göre vergilendirilen mükellefin ödediği miktarda vergi ödemesi için % 14.3 oranına tabi olması gerektiği sonucu çıkarılmıştır.(6)

            2. Enflasyon Dolayısıyla Vergi Yükünün Düşmesi
            İkinci olarak ülkenin içinde bulunduğu enflasyonist şartlar ve ödeme süresinin uzunluğu ölçüsünde gelirler aynı oranda vergilendirilseler ve aynı düzeyde olsalar bile vergisini geç ödeyenler için vergisinin reel değeri düşmüş olacaktır.(7) Örneğin gelir üzerinden vergisini 8 ay gecikme ile ödeyen bir mükellefe uygulanan oran eğer % 40 ve yıllık enflasyon % 20 ise, mükellef gerçekte % 35.4 oranında vergi ödeyecektir. Eğer enflasyon oranı % 50 ve vergi oranı % 40 ise, bu oran % 30.5 olarak gerçekleşecektir. Aşağıdaki tablo enflasyon ile ilgili durumu göstermektedir.

            Tablo: 2
            Vergisini Geç Ödeyen Mükellefin Enflasyondan Yararlanması
 
Elde Edilme Tarihi
Stopaj ile Ödenen Vergi (x1000)
Ödeme Tarihi
99/3 Tarihinde Ödenen 15 mil. TL'nin Reel (98/1'e bir fiyatları ile) Değeri
Geciken Verginin Enflasyon-dan Arındırılmış Değeri
Ödediği Miktarın Ödemesi Gereken İçindeki Payı (%)
Devletin Fiilen Almadığı Miktarın Yüzdesi (%)
1998/1
15.000
1999/3
8.421.984
6.578.015
56,1
43,9
1998/2
15.000
1999/3
8.793.893
6.206.106
58,6
41,4
1998/3
15.000
1999/3
9.172.213
5.827.786
61,1
38,9
1998/4
15.000
1999/3
9.600.000
5.400.000
64
36
1998/5
15.000
1999/6
8.914.365
6.085.634
59,4
40,6
1998/6
15.000
1999/6
9.130.506
5.869.493
60,8
39,1
1998/7
15.000
1999/6
9.437.869
5.562.130
62,9
37,1
1998/8
15.000
1999/6
9.810.979
5.189.020
65,4
34,6
1998/9
15.000
1999/9
9.324.152
5.675.847
62,1
37,8
1998/10
15.000
1999/9
9.888.432
5.111.567
65,9
34,1
1998/11
15.000
1999/9
10.312.922
4.687.077
68,7
31,2
1998/12
15.000
1999/9
10.651.783
4.348.216
71,0
29
Toplam
180.000
 
113.459.103
66.540.896
63,0
37

            * DİE tüketici fiyat endeksleri kullanılarak tablo hazırlanmıştır. Endeksler Merkez Bankasının http://www.mb.gov.tr internet adresinden alınmıştır.

            Enflasyon oranının yüksekliği ve ödeme süresi farklılığının fazlalığı ölçüsünde vergisini geç ödeyenin daha hafif vergilendirildiği belirtilmişti. Tabloda görüldüğü gibi, kaynakta kesinti yöntemine göre vergilendirilen mükellef 1998'ün ilgili ay fiyatlarıyla 180 milyon TL vergi ödeyecektir. Diğer mükellef ise 1998'ün ilgili ayfiyatlarıyla (fiyat artışlarından arınmış değer olarak) 113.459.103 TLödemiş olmaktadır. Beyan yöntemine göre vergi veren mükellefin sürenedeniyle ödediği verginin değeri reel olarak düştüğünden sonuçta diğer mükellefin neredeyse yarısı oranında vergi ödemiş olmaktadır. Böylece beyan yöntemine göre vergi ödeyen mükellef sadece enflasyonun etkisi dikkate alınırsa, % 9,4 oranında vergilendirilmiş olmaktadır.

            Görüldüğü gibi vergisini ertesi sene ödeyen mükellefin hem faizden hem de enflasyondan bir kazancı olmaktadır. Faiz kazancı olmasa bile enflasyondan kazancı da oldukça yüksektir. Bu noktada, vergisini ertesi sene ödeyen mükellefin stopaj ile vergilendirilen mükellef ile eşit hale gelebilmesi için ilave olarak ödemesi gereken miktarın ne olduğu sorusu akla gelebilir. Bu sorunun yanıtı için aşağıdaki tablo hazırlanmıştır. Buna göre ertesi sene vergisini ödeyen mükellefin diğeri ile eşit bir şekilde vergilendirilmiş olabilmesi için ödemek zorunda olduğu vergi miktarları hesaplanmıştır. 

            Tablo:3
            Vergisini Geç Ödeyen Mükellefin Eşit Değerde Vergilendirilmiş Olması İçin Ödemesi Gereken Vergi Tutarı
 
Gelirin Elde Edildiği Tarih 
Gelirin Elde Edildiği Tarihte Vergilen-dirilmesi    (000)
Verginin Ödeme Tarihi
Eşit Değere Ulaşılabilmesi için 1999'te İlgili Aylarda Ödenmesi Gereken Tutarlar 
ödediği miktarın ödemesi gereken içindeki payı (%)
1998/1
15.000
1999/3
26.715.792
56,1
1998/2
15.000
1999/3
25.585.937
58,2
1998/3
15.000
1999/3
24.530.610
61,1
1998/4
15.000
1999/3
23.437.500
64
1998/5
15.000
1999/6
25.240.158
59,4
1998/6
15.000
1999/6
24.640.446
60,8
1998/7
15.000
1999/6
23.840.125
62,9
1998/8
15.000
1999/6
22.933.489
65,4
1998/9
15.000
1999/9
24.130.879
62,1
1998/10
15.000
1999/9
22.753.859
65,9
1998/11
15.000
1999/9
21.817.287
68,7
1998/12
15.000
1999/9
21.123.223
71,0
Toplam
 180.000
 
286.749.311
62,7

            Tablodan görüldüğü gibi gelir düzeyi eşit iki mükelleften vergisini geç ödeyenin ödediği vergi miktarının reel olarak diğerine eşit olabilmesi için 286.749.311 TL ödemesi gerekmektedir.

            B) Bir Geçici Vergi Uygulanması İle Ortaya Çıkan Durum
            Yukarıda yapılan analizler beyan yöntemi ile vergisini ödeyen mükellefin yıl içinde herhangi bir peşin vergi ödememesi varsayımı ile yapılmıştır. Ancak ülkemizde daha önce belirtildiği gibi belli bir kesim mükellefler için bir peşin vergi uygulanması söz konusudur.(8) Bu nedenle vergi ödeme sürelerinin ortaya çıkardığı sonuçların görülebilmesi için bu uygulamanın da analize dahil edilmesi gereklidir. En son çıkarılan 4444 sayılı kanun (9) ile geçici verginin süreleri tekrar düzenlenmiştir.  Buna göre önceden 3 ayda bir geçici vergi verilmesi gerekiyor iken yeni düzenleme ile bu süre 6 aya çıkarılmıştır. Bu yeni düzenlemenin ışığında vergisini stopaj yolu ile anında ödeyen mükellef ile ertesi sene ödeyen arasında geçici verginin de analize katılması suretiyle şöyle bir hesaplama yapılabilir:
 
Gelirin Elde Edildiği Tarih
Gelirin Elde Edildiği Tarihte Vergilendirilmesi    (000)
6 Aylık Dönemlerde Ödenecek Verginin Ulaştığı Tutar
Vergi Ödendikten Sonra Kalan Net Faiz Kazancı
1999/1
15.000 
20.101.435
5.101.435
1999/2
15.000
19.144.223
4.144.223
1999/3
15.000
18.232.594
3.232.594
1999/4
15.000
17.364.375
2.364.375
1999/5
15.000
16.537.500
1.537.500
1999/6
15.000
15.750.000
750.000
 
 
   
1999/7
15.000
20.101.435
5.101.435
1999/8
15.000
19.144.223
4.144.223
1999/9
15.000
18.232.594
3.232.594
1999/10
15.000
17.364.375
2.364.375
1999/11
15.000
16.537.500
1.537.500
1999/12
15.000
15.750.000
750.000
 
180.000
214.260.254
34.260.254

            * İki mükellefin her ay 100 milyon TL kazandığı varsayılmıştır. ve ödeyeceği Hesaplamada aylık faiz %5 olarak alınmıştır. 

            Tüm bunlara ek olarak, vergiden kaçınma, vergi kaçırma, verginin borcunun ertelenmesi, verginin terkini, affı ve zamanaşımı gibi yollarla da kaynakta kesinti yöntemine göre vergilendirilmeyen mükellef, kesinti ile vergilendirilene göre avantajlara sahip olmaktadır.

            Değerlendirme ve Öneriler
            Görüldüğü gibi ödeme sürelerinin farklılığı mükellefler arasında bariz eşitsizliklere ve ödeme gücü ilkesinin ihlaline neden olmaktadır. Bu eşitsizlikleri gidermek amacıyla, beyan yöntemiyle vergilendirilen mükelleflerin de cari yılda vergi ödemelerini sağlamak üzere bir geçici vergi uygulaması getirilmiştir.(Bu uygulamanın ayrıntılarına ve değerlendirilmesine VIII inci kısımda değinildiği için burada tekrar edilmeyecektir.) Buna göre bu iki yöntemin bir anda uygulanmasının ortaya çıkardığı eşitsizliği ve ödeme gücü ihlalini azaltmak bakımından uygulamaya konulan geçici vergi, bu yapısı ile söz konusu amacı gerçekleştirici bir etkinlikte gözükmemektedir. Bunun en önemli nedeni geçici vergide matrah olarak önceki yılın kazancın baz alınması ve vergilendirmenin bunun üzerinden yapılmasıdır.

            Tahsil yöntemindeki farklılıkların ortaya çıkardığı sonuçların, ödeme gücü ilkesinin mantığı ile bağdaştırılamayacağı ve dolayısıyla söz konusu ilkeye açıkça aykırı olduğu ileri sürülebilir.

            Söz konusu farklılıkları düzeltmek amacıyla, vergiyi elde edilme anında ödemenin geç ödemeye göre oluşan faiz ve enflasyon maliyetleri göz önünde tutularak bir vergi azaltılması veya artırılması yoluna gidilmelidir. Vergisini, stopajla elde edilme anında ödeyen mükellefe, bu yöntemden dolayı diğer mükelleflere göre uğradığı faiz kaybı hesaplanarak bir vergi indirimine gidilebileceği gibi, vergisini geç ödeyen mükelleflere de tam tersi uygulanarak aynı hesaplamayla bir vergi artırımına gidilebilir. Vergi indirimi uygulamasının, gelecek aylardaki faiz ve enflasyon oranlarının kestirilememesi nedeniyle kesin olamama durumu ortaya çıkabileceğinden, vergisini geç ödeyenlere bir vergi artırımı daha sağlıklı gözükmektedir.
 
           (1) Salih TURHAN, Vergi Teorisi ve Politikası, 
           (2) Geçici verginin ayrıntıları için bkz. Erdal SÖNMEZ-Garip AYAZ, Geçici Vergi Uygulamaları, TÜRMOB Yayınları-68, Ankara, 1999.
           (3) Doğan ŞENYÜZ, Türk Vergi Sistemi, 5. Baskı, Ezgi Kitapevi, Bursa, 1999, s.258.
           (4) Maliye Bakanlığı, Gelirler Genel Müdürlüğü, Vergi İstatistikleri Yıllığı 1982-1993, Tablo 39.
           (5) Süleyman ÖZMUCUR, "Vergi İadesi ve Vergi Adaleti", Maliye Araştırma Merkezi Konferansları, 30. Seri/ Yıl 1984-85, Güray Matbaası, İstanbul, 1986, s.64.
           (6) Temel GÜRDAL, Türkiye'de Ücretlerin Vergilendirilmesinin Vergi Adaleti Açısından Değerlendirilmesi, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, S.B.E. , s.138. 
           (7) Vito TANZİ,  "Enflasyon, Tahsilattaki Gecikmeler ve Gelir Vergisi Varidatının Reel Değeri",  (Çev. Mehmet  Ali Özbudun), Marmara Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi, Yay.no:365, I.1, İstanbul, 1980, s. 324; ÖZMUCUR, s.64.
           (8) Geçici vergiye tabi olanlar Gelir Vergisi Kanunu Mük. 120. Madde ile gerçek usulde vergilendirilen ticari kazanç sahipleri ile serbest meslek erbapları olarak belirlenmiştir.
           (9) Kanun numarası