YIL: 3
SAYI: 26
ŞUBAT 2000
 

önceki

yazdır

 
Dr. Mehmet YÜCE
 

MENKUL SERMAYE İRATLARININ VERGİLENDİRİLMESİ VE İNDİRİM ORANI

            I. GİRİŞ 
            Fiyatlar genel seviyesinde meydana gelen devamlı bir yükselme şeklinde kendini gösteren enflasyon, tüm gelir unsurlarında olduğu gibi menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde de haksız sonuçlar doğurmakta, hatta, bu iratları elde eden mükellefleri yasa koyucunun amacını aşan bir vergi yükü ile karşı karşıya bırakmaktadır. Bilindiği üzere, enflasyonun yaratığı fiktif kazançlar nedeniyle reel anlamda ödeme gücü değişmediği veya çok az yükseldiği halde, oluşan nominal artış, kişiyi adeta, ödeme gücündeki değişiklikle ters orantılı bir şekilde vergilendirme ile karşı karşıya bırakmaktadır. Diğer bir ifadeyle, enflasyon nedeniyle parasal gelir yükseldikçe, reel gelir değişmese bile, mükellefler vergi tarifesinde daha üst basamaklarına çıkacaklarından daha yüksek vergi oranlarına tabi olacaklardır. Böylece, enflasyonist etki ile geliri artan bir mükellef reel olarak aynı geliri elde etmemiş olsa bile, parasal olarak daha yüksek marjinal vergi ödeyecektir. Bu durum menkul sermaye iradı elde eden mükellefler açısından daha da çarpıcıdır. 

            Paranın sürekli değer yitirdiği bir ortamda, sermayesinin getirisi olarak menkul sermaye iradı elde eden mükellefler, elde ettikleri iratın tamamı kendileri için reel bir gelir akımını ifade ettiği söylemek pek olası değildir. Dolayısıyla, bu tür geliri elde eden kimseler ancak enflasyon oranının üzerinden irat sağladıkları zaman reel anlamda ödeme güçleri artmış olacaktır. Bu nedenle, enflasyon olgusu dikkate alınmadan yapılacak bir vergileme, menkul sermaye iradının bizzat kendisini yok etmekle kalmaz, aynı zamanda, kaynağı olan servet unsurunun özünü de zedeleyecektir.

            Böylece, ödeme gücü kriteri üzerine tesis olunmuş Türk Vergi Sisteminde menkul sermaye iradı vergilendirilmesinde enflasyon olgusu dikkate alınarak vergilendirilmesini sağlayacak bir uygulamanın zaruriyet hissedilmiş ve 3946 sayılı Yasa ile gerekli düzenleme (İndirim Oranı)yapılmıştır.

            Bu çalışmada indirim oranı uygulaması ile birlikte menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesi konusu ele alınacaktır.

            II. MENKUL SERMAYE KAVRAMININ MAHİYETİ
            Türk hukuk literatüründe "menkul sermaye" kavramı pek yer almamakla birlikte, Menkul kıymet, bir meblağı temsil eden ve sahibine nispeten uzun vadeli ve dönemsel gelir getiren yatırım araçları(1) olarak tanımlanabilir. Menkul kıymet kavramına açıklık getiren ve hukuki çerçevesini belirleyen Sermaye Piyasası Kanununa göre "Menkul kıymetler: Ortaklık veya alacaklılık sağlayan, belli bir meblağı temsil eden, yatırım aracı olarak kullanılan, dönemsel gelir getiren, misli nitelikte, seri halinde çıkarılan, ibareleri aynı olan ve şartları kurulca belirlenen kıymetli evrak"tır (SPK mad. 3/b).

            Yukarıdaki tanımdan da anlaşılacağı üzere menkul kıymetler, hukuken kıymetli evrak hükmünde olup, mali nitelikte, belli şekil şartlarını taşıyan kıymetlerdir(2) . Bununla beraber menkul kıymet kavramı ile kıymetli evrak kavramını birbirine karıştırmamak gerekir(3) . Zira, Sermaye Piyasasında, fonların arz ve talep edenler arasında el değiştirmesine aracılık eden menkul kıymetler kıymetli evraklar kavramına göre daha dar kapsamlı olup, adeta kıymetli evrakların bir alt bölümünü oluşturmaktadır(4).

            Genel olarak menkul kıymetler borç menkul kıymetleri ve öz kaynak menkul kıymetleri şeklinde ikili bir tasnife tabi tutulabilir. Her türlü tahviller, hazine bonoları ve menkul kıymetlendirilmiş tüm borç araçlarını kapsayan ve bir girişimle kreditörlük ilişkisini temsil eden menkul kıymetlere borç, bir girişimde sahipliği (adi veya imtiyazlı hisse senedi gibi) veya sabit ya da kararlaştırılabilir bir fiyattan sahiplik elde etme hakkını (hisse senedi warantları, hisse senedi alım opsiyonu gibi) temsil eden menkul kıymetlere de öz kaynak menkul kıymetleri denir(5).

            GVK'nun 75'nci maddesinde ise "Sahibinin ticari, zirai veya mesleki faaliyeti dışında sermaye veya para ile temsil edilen değerlerden oluşan sermaye dolayısıyla elde ettiği kâr payı, faiz ve benzeri iratları" şeklinde menkul sermeye tanımlanmıştır. Görüldüğü gibi, üretim sürecine bilfiil katılmaksızın sadece bu alanda faaliyet yürüten işletmelere nakdi sermaye yatırarak elde edilen gelire menkul sermaye iradı sayılır.

            III. İNDİRİM ORANI UYGULAMASI
            Menkul sermaye iratlarında indirim oranı uygulaması ilk olarak, 3946 sayılı Yasanın 39/3'üncü maddesi; bu yasanın 28 nci maddesi ile GVK'na eklenen geçici 39'ncu maddenin 5'nci fıkrasının hükmü 1.1.1997 tarihinden itibaren elde edilen gelirlere uygulanmak üzere 1.1.1997 tarihinde yürürlüğe girmiş; 31.12.1999 tarihine kadar yürürlükte kalacağı belirtilen bu uygulamayı düzenleyen geçici maddenin 5'nci fıkrası 22.7.1998 tarih ve 4369 sayılı Yasanın 82/3 maddesiyle yürürlükten kaldırılarak daha kalıcı bir düzenleme getirilmiştir.

            4369 sayılı Yasanın 40'ncı maddesiyle GVK nun 76'ncı maddesine eklenen fıkraya göre; "75'nci maddenin ikinci fıkrasının 5, 6, 7, 12 ve 14 numaralı bentlerinde yer alan menkul sermaye iratlarına (döviz cinsinden açılan hesaplara ödenen faiz ve kâr payları, dövize, altına veya başka bir değere endeksli menkul kıymetler ile döviz cinsinden ihraç edilen menkul kıymetlerden elde edilenler hariç) aşağıda belirtilen indirim oranının uygulanması suretiyle bulunacak kısım, bu iratların beyanı sırasında indirim olarak dikkate alınır. Bu indirim, menkul kıymetler yatırım fonları ve ortaklıkları, risk sermayesi yatırım fonları ve ortaklıkları ve gayrimenkul yatırım fonları ve ortaklıklarından sağlanan kâr payları hakkında da uygulanır. Ticari işletmelere dahil bu tür gelirler hakkında indirim oranı uygulanmaz. İndirim oranı, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre o yıl için tespit edilmiş olan yeniden değerleme oranının, aynı dönemde Devlet tahvili ve Hazine bonosu ihalelerinde oluşan bileşik ortalama faiz oranına bölünmesi suretiyle Maliye Bakanlığınca tespit edilir".
İndirim Oranı= Yeniden Değerleme Oranı/ Devlet Tahvili İçin uygulanan Ortalama Faiz Oranı

            Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre 1999 yılı için tespit edilen yeniden değerleme oranı %52,1 bir yıl vadeli devlet tahvili için uygulanan ortalama faiz oranı ise %113,4 olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda 1999 yılında elde edilen menkul sermaye iradı için indirim oranı  %45,9 ( = %52,1/%113,4) olarak hesaplanmıştır. Dolayısıyla, menkul sermaye iratlarında bu indirim oranı uygulanması suretiyle bulanacak kısım vergiden bağışık tutulacaktır. Bu durum GVK'nun 75'nci maddesinin ikinci fıkrasının 5 numaralı bendinde yazılı Menkul kıymetlerin alım-satımından doğan kazançlar hakkında da uygulanacaktır.

            Enflasyona karşı korunma gücü zayıf olan menkul kıymetlerin enflasyondan arındırılmış gerçek kârlarını vergiye tabi kılmak amacıyla geliştirilen bu müessese ile;

            Her türlü tahvil faizleri (GVK md.75/5),

            Hazine bonosu faizleri (GVK md. 75/5),

            Toplu Konut İdaresi ile Kamu Ortaklığı idaresi ve Özelleştirme İdaresince çıkartılan menkul sermaye iratların (GVK md.75/5),

            Her nevi alacak faizleri (GVK md.75/6), mevduat faizleri (GVK md.75/7),

            Faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr payları (GVK 75/12),

            Kâr-zarar belgesi karşılığı ödenen kâr payları(GVK md. 75/12),

            Özel finans kurumlarınca kâr ve zarara katılma belgesi karşılığında ödenen kâr payları (GVK md.75/2),

            Her nevi tahvil, Hazine bonosu, Toplu Konut İdaresi ve Kamu Ortaklığı İdaresi ve Özelleştirme İdaresi'nce çıkartılan menkul kıymetlerin geri alım veya satım taahhüdü ile iktisap veya elden çıkartılması karşılığında sağlanan menfaatler (GVK md.75/14),

            Menkul kıymetler yatırım fonları ve ortaklıkları, risk sermayesi yatırım fonları ve ortaklıkları ve gayrimenkul yatırım fonları ve ortaklıklarından sağlanan kâr payları (GVK.md. 76/2),

            enflasyondan arındırılması hüküm altına alınırken;

            Döviz cinsinden açılan hesaplardan elde edilen faiz ve kâr payları,

            Ticari işletmelere dahil kazanç ve iratlar,

            Off-Shore bankalardan alınan faiz,

            Hisse senedi temettü geliri,

            Hisse senelerinin vadesi gelmemiş kuponlarının satış kazancı

            Tahvillerin vadesi gelmemiş kuponlarının satış kazancı

            Senetlerin iskonto edilmesi karşılığında alınan iskonto bedelleri,

            Limited şirket kâr payı,

            İştirak hisselerinin sahibi adına tahakkuk etmemiş kâr payı devir ve temlik bedelleri,

            Hazırlık dönemi faiz geliri,

            Yönetim kurulu başkan ve üyelerine verilen kâr payı,

            için bu indirim oranı uygulanmayacaktır.

            GVK'nun 86'ncı maddesi gereğince tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gayrisafi tutarları toplamı 103'ncu maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşmayan menkul sermaye iratlarından ve vergi alacağı dahil kurumlardan elde edilen kâr payları için yıllık beyanname verilmez ve diğer gelirler nedeniyle beyanname verilse bile bunlar beyannameye dahil edilmeyecektir. Söz konusu iratlar nedeniyle kanunda yazılı tevkifat yapılacak ve bu tevkifat nihai vergileme olacaktır.

            Ancak menkul sermaye iratları için beyanname verme sınırı tespit edilirken öncellikle indirim oranı uygulanacak ve bu oran uygulandıktan sonra kalan tutar dikkate alınacaktır. Diğer bir ifadeyle, menkul sermaye iratların toplamına indirim oranı uygulanması suretiyle bulunacak kısmı gelir vergisinden istisna edilecek, kalan tutarın vergi tarifesinin birinci ve ikinci gelir dilimleri toplamının yarısını aşması halinde (2milyar + 5 milyar/ 2= 3.5 milyar) bu iratlar beyanname ile beyan edilecektir. Bu durum dikkate alındığında, 1999 yılında elde edilen menkul sermaye iradı için 3.500.000,000 TL. olan beyanname verme sınırı 6.469.500.924 TL. tutarındaki brüt menkul sermaye iradına karşılık gelmektedir. Ancak, vergi kesintisine tabi olmayan menkul sermaye iratlarının tutarına bakılmaksızın beyan edilecektir.

            Gelir Vergisi Kanununa 4444 sayılı Kanunla eklenen geçici 55 inci madde hükmü uyarınca, 01.01.1999 - 31.12.2002 tarihleri arasında elde edilen ve tevkif suretiyle vergilendirilmiş bulunan mevduat faizleri, faizsiz olarak kredi verenlere ödenen kâr payları ile kar/zarar ortaklığı belgesi karşılığında ödenen kâr payları, özel finans kurumlarınca kâr ve zarara katılma hesabı karşılığında ödenen kâr payları, repo gelirleri (GVK Mad 75/ 7, 12, 14) ve menkul kıymetler yatırım fonlarının katılma belgelerine ödenen kâr payları (ticari işletmeye dahil olanlar hariç) tutarı ne olursa olsun yıllık beyanname ile bildirilme zorunluluğu kaldırılmıştır.

            Örnek: Gerçek kişi mükellef (X), 20 Eylül, 1999 tarihinde gayrisafi (Brüt - Tevkifat kesilmeden önce) 9.000.$ tutarında döviz tevdiat hesabında faiz ile brüt 25 milyar lira devlet tahvili faizi ve brüt 40 milyar lira mevduat faizi elde etmiştir. Ayrıca, (Y) AŞ'den 9 milyar lira temettü elde etmiştir. Bunlardan başka geliri olmayan mükellef (X)'in beyanname ile beyan edeceği geliri ve ödeyeceği gelir vergisi ne kadardır?

            Not: Söz konusu faizler üzerinden %12 oranında vergi kesilmiştir. 20 Eylül 1999 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Merkez Bankası döviz alış kuru 263.130TL olduğunu varsayalım.

            Çözüm: Burada 4444 sayılı yasa gereğince mevduat faizi beyannameye dahil edilmeyecektir. Dolayısıyla bu faiz üzerinde Bankaca kesilen stopaj nihai vergi olacaktır.

            Döviz tevdiat hesabına ilişkin faiz geliri: (9.000x 263.130=) 2.368.170.000

            Tahvil Faizi (Devlet Tahvili Faizi dışındaki Tahviller) Hesabı (indirim oranı uygulandıktan sonra kalan tutar):

13.525. 000.000 [25.000.000.000 x (1-0, 459)]

Temettü geliri                                                                         : 9.000.000.000.
Vergi Alacağı                                                                         :3.000.000.000.  (9milyar x 1/3)
TOPLAM GELİR                                                                 : 27.893.170.000
Hesaplanan gelir vergisi                                                          :9.057.268.000
Mahsup edilecek vergiler                                                       :4.907.180.400
-Tevkifatlar : 1.907.180.400
(284.180.400 + 1.623.000.000)
-Vergi alacağı 3.000.000.000.
Ödenecek gelir vergisi                                                            :4.150.087.600
Hesaplanan fon payı                                                               :905.726.800
(9.057.268.000 x %10)
Mahsup edilen fon payı                                                           :490.718.040
-Vergi alacağı 300.000.000. ( 3 milyar x %10)
-Tevkifatlarla birlikte kesilen fon payı : 190.718.040.  (1.907.180.400 x %10)
Ödenecek fon payı                                                                 : 415.008.760

            Mükellef (X)'in geliri GVK'nun 86'ncı maddesinde belirtilen sınırı aştığından beyanname ile beyan edilecektir. Ancak beyanname üzerinden hesaplanan vergiden; döviz tevdiat hesabı ile temettü geliri için indirim oranı uygulanmayacaktır. Bu faiz geliri üzerinden kesilen verginin tamamı olan (2.368.170.000 x %12=) 284.180.400 lira, Devlet tahvil faizinin beyannameye dahil edilen kısmı üzerinden kesilen vergi olan (13.525.000.000 x %12) veya (25 milyar x %12 = 3 milyar; 3 milyar x %54.1 =)  1.623.000.000 lira ve vergi alacağı olan 3 milyar lira mahsup edilecektir.

            Kanuni sınırı aşması nedeniyle beyanname ile beyan edilecek olan menkul sermaye iratları için beyannamede hesaplanan gelir vergisinden GVK'nun 121'nci maddesi gereğince yıl içinde kesinti yoluyla ödenen vergiler mahsup edilecektir. Ancak, indirim oranı uygulanan menkul sermaye iratlarının yıllık beyanname ile beyan edilmesi sırasında, sadece beyannamede gösterilen kısım üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iadesi yapılabilecektir. Başka bir ifadeyle, kazanç ve iradın indirim oranına isabet eden kısmı üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iade edilmemesi gerekmektedir.

            IV. SONUÇ
            Yüksek enflasyon oranlarının süreklilik kazandığı ülkemizde enflasyon muhasebesine geçilmese de "indirim oranı" müessesesi ile yeniden değerleme uygulamasından sonra, bu sisteme yaklaşma bakımından önemli bir adım atılmış olmaktadır. Diğer bir deyişle, indirim oranı müessesesi, yeniden değerleme uygulamasından sonra, Türk vergi sisteminde henüz kabul edilmeyen enflasyon muhasebesinin dolaylı olarak uygulanmasını sağlayan ikinci önemli bir düzenlemedir. Bu düzenleme ile gerçek kişilerin enflasyonun üzerinde elde ettikleri reel faiz veya gelirler vergilendirilmiş, enflasyona isabet eden kısım vergi dışında tutulmuş olacaktır. Ancak, indirim oranının enflasyon oranının altında kalması ve ticari işletmelere dahil olan bu tür gelirler hakkında uygulanmaması, bu müessesenin eksikliğini teşkil etmektedir.

           (1) Ali Bozer, Bankacılar İçin Kıymetli Evrak Hukuku Bilgisi, Ankara: Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1986, s.210.
           (2) Mehmet Tosuner; Zeynep Arıkan ve A. Burçin Yereli, Türk Vergi Sistemi, 4. Baskı, İzmir, 1999, s.145.
           (3) Menkul kıymet ile Kıymetli evrak ilişkisi için bkz. Mehmet Gültekin, "Menkul Kıymet - Kıymetli Evrak Arasındaki İlişki", Vergi Sorunları, Sayı: 107(Ağustos, 1997), ss.7-13.
           (4) Bkz. Ali Özyer, "Menkul Kıymetlerin Değerlemesi", Vergi Dünyası, Sayı: 214 (Haziran, 1999), s.27; Bozer, a.g.e., s.210.
           (5) Saime Önce,"Menkul Kıymet Yatırımları ve Gerçeğe Uygun Değer ile Değerleme Yöntemi", Eskişehir Anadolu Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt:XIII, Sayı:1-2, 1997, ss.163-164.