YIL: 1
SAYI: 8
AĞUSTOS 1998
 

önceki

yazdır

 
 
 

Ahmet DEMİR

 
 
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ
(1873-1960)


            Said nursi hazretlerinin 87 yıllık hayatı kronolojik sıra ile, siyasi ve dini yorum yapılmadan ve geçirdiği üç farklı dönem itibariyle bilgi için aşağıda incelenmiştir. 

            1.DÖNEM:(1873-1926) 
            Aldığı eğitimler, seyahatleri, Bediüzzaman sıfatını alması Padişah'tan, Van'a üniversite istemesi, Balkan Harbi ve Birinci Dünya savaşında Ermeni ve Rus'lara karşı savaşması, Sibirya'daki esareti, dönüşü ve harp madalyası verilmesi, Milli Mücadelede Kuva-yı Milliyeyi desteklemesi, MUSTAFA KEMAL Paşa'nın ANKARA'ya daveti ve mebuslara sunduğu 10 maddelik konuşma beyannamesi. 

            2.DÖNEM:(1926-1950) 
            Ankara'da Cumhuriyetin ilanı, devrim yasaları, batılılaşma hareketleri ve modernleşmenin, dini inanç ve anlayışına uymadığı, dinsizliğin yayılacağı, milliyetçilik ve ırkçılığın İslamiyete zarar vereceği düşüncesiyle aradığını Ankara'da bulamayınca Van'a dönmesi, kendisini tamamen dini tefekküre vermesi, Şeyh Said isyanı sonucu doğudaki nüfuslu ağa ve şeyhlerin batıya sürülmesi, kendisininde önce İstanbul sonra Isparta'ya sürülmesi, orada devletin temel yasa ve nizamlarına uymadığı için mahkeme mahkeme dolaşması, cezalı ve sürgünde geçen günleri. 

            3.DÖNEM:(1950-1960) 
            D.P.'nin iktidara gelmesi. Afdan istifade ederek sınırlı serbest kalması, NUR Risalelerinin Türkçe basılıp yayılması, kendisinin kontrolde tutulması, EMİRDAĞ'da hastalanıp Ş.URFA'ya gitmesi, vefatı ve defnedilmesi, 27.Mayıs.1960 ihtilalinden sonra mezarının Isparta'da bilinmeyen bir yere nakli. 
 

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ HAZRETLERİ
(BİTLİS 1873-Ş.URFA 1960)

            İLK DÖNEM (1873-1926) 
 

  • 1873 Bitlis'in Hizan kazasının İSPİRİT nahiyesine bağlı NURS köyünde doğdu. Babası MİRZA efendi, anası NURİYE hanımdı.
  • 1882 Komşu TAĞ köyünde Molla Mehmet Emin efendiden ders almaya başlar. Daha sonra HİZAN Şeyhi Seyyit Nur Mehmet'in din derslerine devam eder
  • 1885 Bir gece rüyasında Hz.Muhammed'i görür. O'ndan ilim talep eder "ümmetinden sual sormamak şartı ile sana ilm-i Kur'anın verecektir" müjdesini alır.Bazı gerçekler aklına takılır, okumayı öğrenmeyi daha çok ister.
  • 1888 Bitlis'e gider ve Şeyh Emin efendi medresesinde dersler almaya başlar.
  • 1889 SİİRT'de Molla Fethullah efendi medresesine devam eder.
  • 1892 Daha çok öğrenmek için Mardin'e gider camilerde ders ve vaizler verir. Bu arada siyasete karışır ve hükümet aleyhine konuşmalar yapar, vali, kaymakam, Paşa, Ağa, ayırt etmeden sert konuşmalar yapar. Huzursuzluklar çıkmaya başlar. Bu yüzden jandarma ve hapisle tanışır. Mardin Valisi tarafından jandarma nezaretinde Bitlis'e geri gönderilir. Dönerken elleri kelepçeli idi. Yolda namaz vakti geldiğinde jandarmalardan ellerini çözmelerini ister emniyet nedeniyle jandarmalar ellerini çözmez. Kendi Hikmeti ile ellerini açar pınarda abdest alıpnamazını kılar ve yola devam edilir. Bu olaya en çok jandarmalar şaşırır. Bitlis'e varınca olay duyulur çeşitli yorumlar yapılır.
  • 1894 Bölgede zekası, bilgisi ve herşeyi herkesten çok iyi bilme hırsı ile ün yapmaya başlar ve ismi de Molla Said olur. Van Valisi Hasan Paşa kendisini Van'a davet eder.Van'da 5 sene kalarak ilmini arttırmaya çalışır. Van'da coğrafya öğretmeni ile bilgi tartışması ve bahse girer. Öğretmeninden 24 saatliğine coğrafya kitabını alır. 24 saatte bütün kitabı öğrenir.Öğretmenini şaşırttır. Bunu duyan kimya öğretmeni "Madem öyle benim İNORGANİK KİMYA kitabımı öğrensin" der. Kimya öğretmenini şaşırtır. Matematik öğretmeni en zor mesele ve hesapları sorar. Soruları zihnen çözerek cevap verince matematik öğretmeni'de şaşırır. Bu olayları duyan VAN'EHL-İLİM (İLİM EHLİ) toplanır. Bu zeka ve bilgi karşısında bu çocuğa zamanın harikası, zamanın üstadı anlamındaki Farsça BEDİÜZZAMAN sıfatını verir. Kendisi bu sıfatı ölünceye kadar taşır.
  • 1907 Van valisinin teşvikiyle 32 yaşında Van'dan İstanbul'a gelir. Zaman'ın Padişahı Sultan Abdülhamid'e dilekçe vererek Vilayeti Şarkiye'de (VAN'da) Medrese ve İslam Üniversitesi açılması ister. Sirkeci'de Şekerci Hanında kalır., Hanın kapısına "Burada her türlü soruya cevap verilir" diye pankart asar. İstanbul bilginlerine meydan okur. Sakalsız, sarıksız kendine özgü bir kıyafettedir. Konuşmalarında, "İslam'da istidap yoktur" dediği için Sultana hakaretten Divan-ı Harbe verilir. İleri geri konuşmaları nedeniyle 2 Musevi, 1 Ermeni, 1 Türk doktorun verdiği raporla deli diye Topbaşı Tımarhanesine konur. Daha sonra verilen başka bir raporla çıkarılır. Fakat bir süre ceza evinde kalır.
  • 1908 (23 Temmuz 1908) 2.Meşrutiyet ilan edilir. Her tarafta hürriyet ve eşitlik havası esmeye başlar. Selanik'e gider orada İTTİHAT ve TERAKKİ Partisi yöneticileri ile tanışır. Selanik Hürriyet Meydanında, hürriyeti yücelten konuşmalar yapar.İstanbul Hamambaşı Selanik mebusu EMENUEL KARASSO ile görüşme yaparken, Karasso "Az daha konuşsam beni müslüman yapacaktı" der ve konuşmayı yarım bırakıp gider.
  • 1909 İstanbul, Bayazıt Meydanında zamanın gerici öğrenci mitinglerine katılır. 5 Nisan 1909'da İTTİHADİ MUHAMMEDİ adlı gerici cemiyetin kurucuları arasında yer alır. Gericilerin, basın yolu ile Teşvikçi Derviş Vahdeti'nin çıkardığı Volkan Gazetesinde yazı yazar.

  • 13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1323) Gerici ayaklanmasına katılır. 11 gün sonra Selanik'ten gelen Hareket Ordusu isyanı bastırır. Derviş Vahdeti ve elebaşı 16 kişi idam edilir. Said Nursi Divan-ı Harp'te yaptığı kuvvetli savunma ve kıvrak zekası ile cezadan kurtulur. O zaman çıkan Serbesti Gazetesinde, "İsalamiyetin maddi kuvveti ordudur. Ordunun ruhu ve mefkuresi mektepli subaylardır, bunlara ilişmek (isyan etmek) cinayettir..." diye yazar.Daha sonra Batum yolu ile Van'a döner.
  • 1910 Van'a dönerken Diyarbakır'da Ziya Gökalp'le konuşur. Ziya Gökalp'in Kızıl Elma fikrini beğenmez. "Andolu'nun ekmek katığı yaptığı soğan senin elmandan daha iyidir, Onu değişmem" der.
  • 1911 Haziran ayında Sultan Reşat'la Rumeli gezisine katılır. 26 Haziranda Kosava'ya giderler, orada Sultan Reşat'a Van'a Medrese ve İslam Darülfununu açılmasını önerir ve "Burada yapılacak eğitimle islam arasında ırkçılık fitnesi sokulmamış olacaktır" der.Sultan Reşat kendisine 20.000 altın tahsis eder. Arzusu Van'ın, (Şark'ın) İslam merkezi olmasıdır. Van'a dönüp ARTEMİT (EDREMİD) semtinde üniversite'nin temelleri atılır. Ancak harpler nedeniyle yapılamaz. Teşebbüs yarım kalır.
  • 1912 İstanbul'a gelir, Balkan Harbi için doğudan gelen milis kuvvetlerinin kumandanı olur. Ayrıca Teşkilatı Mahsusa'da görevlidir.
  • 1915 Eşref Kuşçubaşı ile Antalya'dan Alman denizaltısı ile Teşkilatı Mahsusa adınaTRABLUSGARP'a (LİBYA'ya) halkı Cihad'a davet için gider.
  • 1915 Van'a döner Ağustos ayında Ermeniler'e karşı Süphan dağında 4-5 bin kişilik milis alayı kurar ve savaşır.
  • 1916 Pasinler cephesinde Rus'larla savaşır. Gevaş savunmasında bulunur. Bitlis savunmasında 19 Şubat 1916'da yaralanarak Rus'lara esir düşer. Ruslar esirleri Sibirya'ya sevk eder. Said Nursi'de onların arasındadır. İki sene Sibirya'da esarette yaşar. Rus Bolşevik İhtilalinden istifade ederek, Sibirya'nın Konturma kentinden kaçar, Leningrad'a oradan da Almanya-Viyana-Sofya yolu ile 17 Haziran 1918'de İstanbul'a döner. Harbiye Nezareti kendisine ikramiye ve harp madalyası verir.
  • 1919 Padişah Sultan Vahdettin kendisine "Mahreç Payesi" verir. Bu bir ilmiye rütbesidir. Askerlikteki "kaymakam" yarbaylık rütbesi karşılığıdır.
  • 1920 Bu yılın 5 Martında kurulan "YEŞİLAY CEMİYETİ'NİN" kurucuları arasındadır.

  • Aynı yılın 16 Martı'nda İstanbul işgal altındadır. İngilizlerin teşviki ile "Kürd Teali Cemiyeti" reisi Abdülkadir, Said Nursi'ye Kürdistan devletini kurma teklifini yapar. Said Nursi "Bin yıldan beri Alem-i İslamın bayraktarlığını yapan kahraman Türk milletine hizmet yerine, birkaç akılsız kavmiyetçilerin peşinden gidemem" diyerek bu talebi red eder. Ayrıca, sesiz kalmaz ve Kuvayı Milliye'yi desteklediğini açıklar.İngiliz işgalina karşı Hutuvat-ı Sitte'yi yayımlıyarak basın yolu ile onlarla mücadele eder.
  • 1922 Bu yılın 22 Kasım'ında Mustafa Kemal Paşa, Büyük Millet Meclisi Başkanı olarak şifreli telgrafla kendisini Ankara'ya davet eder. üç kez davetten sonra Said Nursi davete icap eder. Kendisine "HOŞEMEDİ" töreni yapılır. (Bu Meclis'e ilk gelenler için hoşgeldin törenidir.)
  • 1923 19 Ocak 1923 tarihinde TBMM'de 10 maddelik konuşma hazırlar. Bu bir Beyanname şeklindedir. Metin yazılı olarak Mustafa Kemal Paşa'ya ve bütün memuslara dağıtılır. Bu beyanname metni üzerine Mustafa Kemal Paşa ile aralarında şu tatsız konuşma geçer: Mutafa Kemal Paşa; "-Sizin gibi kahraman hoca bize her zaman lazım, sizin yüksek fikirlerinizden istifade etmek isteriz. Sizi onun için davet ettik, siz geldiniz, birinci şart namaz dediniz, nifak soktunuz" der.

  • Said Nursi cevap olarak; "-Paşa İslamiyette imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Mebusların bir çoğu namaz kılmaz, namaz kılmayan haindir, haininde hükmü merduddur" der. Buna rağmen kendisine Muş milletvekiliği veya Şark (Doğu) ilayetlerinin umumi vazilik görevi teklif edilir. Her ikisinide kabul etmez. 
    Bu yılın 17 Nisan'ında Ankara'da aradığını bulamayınca (10 maddelik beyannamede belirtildiği gibi; Garblılaşma hevesi, mebusların namaz kılmaması, dine soğuk bakmaları, ırkçılık, milliyetçilik gibi fikirlerin İslamiyete zarar vereceğini düşündüğü için) Said Nursi 8 ay sonra Ankara'dan Van'a döner.
  • 1924 Van'da EREK dağında ZERNABAD suyu kıyısındaki mağarada kendisini tamamen dini konulara adar, ibadet ve tefekküre dalar öğrencilerine dersler vermeğe başlar.
  • 1925 Şubat 1925-15 Nisan 1925 arasında İngilizlerin kışkırtması ile doğuda Şeyh Said Ayaklanması olur. İsmet İnönü hükümeti ayaklanmayı çok şiddetli bastırır. Elebaşları yakalanır, 47 kişi asılır. Bölgenin emniyeti için bölgenin nüfuslu Şeyh ve Ağaları batıya sürülür. Said Nursi, Şeyh Said isyanını tasvip etmez, yapmamaları için nasihat eder "İslamın koruyucusu kahraman Türk millletinin torunlarına kılıç çekilmez. Kardeşin kardeşle çarpışması doğru olmaz. Bu teşebbüten vazgeçin" der.

  • Bütün bunlara rağmen, Said Nursi'nin bölgedeki etkinliğinden dolayı ERZURUM- TRABZON yolu ile İstanbul'a sürülür. İstabul'da 20 gün kaldıktan sonra BURDUR'a yerleştirilir. Zamanın Genel Kurmay başkanı Maraşal Fevzi Çakmak denetlemeler için Burdur'a gelir. Vali ve Garnizon komutanı kendisine bölge hakkında bilgiler verirler. Vali Said Nursi'nin Devlet nizamına uymadığını, kıyafetinin yasalara aykırı olduğunu, gizli toplantılar yapıp, Arapça dersler verdiğini söyler. Fevzi Paşa Valiye "Bediüzzamandan zarar gelmez, O'na ilişmeyin, hürmet edin" der. Said Nursi Burdur'da "Nur'un İlk Kapısı" kitabını yazmaya başlar.
RİSALE-İ NUR TEL'LİFİ DÖNEMİ
(YAZILMA DÖNEMİ)

            İKİNCİ DÖNEM(1926-1950)  
 

  • 1926 Bu yılın Şubat ayında Isparta'nın Eğridir ilçesi'nin Barla köyünde sürgün olarak oturmaya mecbur edilir. Burada 8.5 sene kalır. Said Nursi Risale-i Nur'un dörtte üçünü burada yazar.
  • 1932 Bu yılın Temmuz ayında şikayet üzerine Said Nursi mescidine baskın yapılır. O zaman kanun üzerine ezan Türkçe okunurdu. Yapılan kontrolde derslerin ve ezanın Arapça okunduğu tespit edilir. Haklarında işlem yapılır.
  • 1934 Said Nursi Barla'dan Isparta'ya getiritilir. Burada da risalelerini yazmaya devam eder.
  • 1935 Bu yılın 25 Nisan'ında; Eskişehir Mahkemesinin kararı ile "Gizli cemiyet kurma, rejim aleyhine çalışma ve temel nizamı bozma" gerekçesi ile Said Nursi ve 120 öğrencisi gözaltına alınır. Durumu yerinde görmek üzere zamanın İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Jandarma Genel Komutanı Isparta'ya gelir. İnceleme sonucunda Said Nursi, Eskişehir'e nakledilir.
  • 1935 Bu yılın 19 Ağustos'unda tekrar Eskişehir Mahkemesi'nin kararı ile "Tesettür Risalesi" nedeniyle kendisine 11 ay hapis cezası verilir.
  • 1936 Bu yılın 27 Mart'ında tahliyeden sonra Kastamonu'ya sürülür. Burada da 8 yıl kalır. Bu süre içerisinde "Ayetül Kübra" risalesini yazar.
  • 1942 Ayetül Kübra Risalesi İstanbul Bokurt Matbaasında 500 adet basılır, dağıtılır.
  • 1943 Bu yılın Eylül'ünde tevkif edilerek Çankırı yolu ile Ankara'ya getirilir. Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, kendisine yasaları hatırlatır. Yasalara uymasını söyler. Said Nursi yinede yasalara uymaz. Bunun üzerine Ankara'dan; Denizli Hapishanesine sevk edilir. Bu ceza evinde de "Meyva Risalesini" yazar.
  • 1944 Denizli Mahkemesinde bu risale nedeni ile açılan davadan beraat eder.

  • Ağustos 1944'de Ankara'dan gelen bir emirle EMİRDAĞ'a mecburi ikamete tabi tutulur. 
    6 Aralık 1948'de Afyon Mahkemesi 20 ay hapis cezası verir. Yargıtay kararı esastan bozar ve sanıkları tahliye eder. 
    23 Ocak 1948'de Emirdağ'da Said Nursi ve talebeleri tarikat kurma gerekçesiyle gözaltına alınırlar. 
    20 Kasım 1949'da Said Nursi tekrar Emirdağ'a gönderilir. Afyon Mahkemesi yeniden davaya bakmaya başlar. 
    14 Mayıs 1950'de Genel Seçimi Demokrat Parti kazanır ve genel af çıkar. Davalar düşer. Said Nursi serbest kalır. Her sürgünde ceza evine girip çıktığı için ceza almasa bile vaktinin çoğu ceza evlerinde geçmiş olur.
RİSALE-İ NUR'UN YAYIN DÖNEMİ
(1950-1960)
 
  • 1950 14 Mayıs 1950'de D.P. seçimi kaznınca, Celal BAYAR Cumhurbaşkanı olur. Said Nursi, Nur talebeleri ve kendi adına kutlama telgrafı çeker, teşekkür cevabını alır. Ama bu dönemde de mahkeme ve davalar devam eder. Eylül 1950'de TBMM, Birleşmiş Milletler'in çağrısına uyarak KORE'ye asker gönderme kararı alır. Said Nursi bu kararı doğru bulur. Öğrencilerinide Kore'ye gitmesi için teşvik eder.
  • 1951 Teksir makinası ile çoğaltılan Nur Risaleleri dünyanın muhtelif merkezlerine gönderilir. Vatikan'daki Papa'ya gönderilen eserler beğeni kazanır. Papa'nın beğeni ve teşekkürü gelir.
  • 1952 Ocak ayında bir dava için Said Nursi İstanbul'a gelir.
  • 1953 5 Mart 1953'de "Gençlik Rehberi" davasından beraat eder. Aynı yılın Mayıs ayında Patrik ATHENOGOROS ile görüşür. Daha sonra 18 yıl aradan sonra 8.5 yıl yaşadığı BARLA köyüne dostlarını ziyarete gider.
  • 1955 24 Şubat 1955'de TÜRKİYE-İRAN-PAKİSTAN arasında kurulan CENTO ittifakından memnun olur. Cumhurbaşkanı ve Başbakana mektup yazarak "İslam alemi ile yapılan bu ittifak ırkçılığı def edecektir" görüşünü bildirir.
  • 1956 11 Eylül 1956'da Afyon Mahkemesi, Risale-i Nur'un beraat ettiğini açıklar. Bunun üzerine risaleler Türkçe yazılıp dağıtılmaya başlanır.
  • 1957 12 Nisan 1957'de Isparta Tugay Komutanlığı kışlasına cami temel atma törenine davet edilir ve temelin ilk harcını koyar. Zamanın Milli Eğitim Bakanı Tevfik İLERİ ile görüşür. Başbakan Adnan MENDERES, EMİRDAĞ'a geldiğinde kaldığı evin penceresinden el sallayarak kendisini selamlar.
  • 1959 19 Aralık 1959'da Konya'da oturan kardeşi ABDÜLMECİD'in daveti üzerine Konya'ya gider ve Mevlana Hazretlerinin Türbesi'ni ziyaret eder. 31 Aralık 1959'da Ankara'ya geldiğinde D.P.'nin beş milletvekili ziyaretine gelir.
  • 1960 11 Ocak 1960'da Hükümet bildirisi ile kendisinin EMİRDAĞ'da oturması tavsiye edilir.

  • Bu tavsiyeye uyarak EMİRDAĞ'a yerleşir. 18 Mart 1960 EMİRDAĞ'da çok şiddetli bir zatürreye tutulur. Kendisini biraz iyi hissedince ISPARTA-KONYA-ADANA- GAZİANTEP yolu ile 21 Mart 1960 günü saat 11:00 'de Şanlıurfa'ya varır. Kendisini çok büyük bir kalabalık topluluğu karşılar. Şanlıurfa'da İpek Palas oteline yerleşir. Fakat uzun yolculuk sonucu hastalığı nükseder. Otele Emniyet Müdürlüğü'nden bir ekip gelir, Said NURSİ'ye "Derhal bu şehri terk edin" der. O'da "Çok hastayım. Ben şimdi hayatımın son dakikalarını geçiriyorum, sizin vazifeniz bana su bulup getirmektir. Gideceğimi amirlerinize söyleyin" der. 23 Mart 1960'da, Ramazanın 25 inci günü saat 03:00 sularında fani aleme veda (vefat) eder. 
    24 Mart 1960 günü çok kalabalık cemaatle kılınan cenaze namazının ve yapılan dini törenlerin ardından URFA ULUCAMİ'deki HALİLÜRRAHMAN'da hazırlanan mezarına gömülür. 
    27 Mayıs 1960 Silahlı Kuvvetler idareye el koyar, D.P. kapatılır. Milli Birlik Komitesi ile Askeri İdare Dönemi başlar. 11.Temmuz 1960 Pazartesi günü URFA Valisi Necdet YALÇIN ve Kolordu Komutanı uçakla Konya'ya gelirler. Konya İmam Hatip Lisesi'nde öğretmen olan Said NURSİ'nin kardeşi Abdülmecid Ünlükul vilayete çağırılır. Vilayette Vali ve 3 General (Cemal Tural - Refik Tulga ve Kolordu Komutanı) toplantı halindedir. Abdülmecid Bey'e, Said NURSİ'nin mezarının emniyet nedeniyle başka bir yere nakledileceğini, bunun için rızasının alıncağını, bunun için de bu belgenin imzalanmasının gerekliği olduğu bildirilir ve belge imzalatılır. 
    12 Temmuz 1960 Salı günü mezar açılır, naaş çıkarılır ve galvanizli tabuta yerleştirilir. Bir C-47 tipi nakliye uçağı ile tabut AFYON Havaalanı'na götürülür. Tabut orada bir ambulansa nakledilir. Bir askeri konvoy teşkil edilir, konvoyda Abdülmecid Bey'de vardır. Dinar-Isparta yolu ile Isparta'da önceden hazırlanan mezara Said NURSİ yeniden defnedilir. Yeminli birkaç kişiden başka bu mezarın hakiki yerini bilen yoktur. 
    Kardeşi Abdülmecid Bey bir askeri araçla aynı gün Konya'ya gönderilir. Böylece çok maceralı geçen 87 yıl noktalanmış oldu.
                                                                                                                            Ahmet DEMİR  

            NOT: Said NURSİ'nin ölümünün üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen yazdığı 150'den fazla NUR Risalesi öğrencileri ve sempatizanları tarafından okunmaktadır 

            - NUR Risaleleri doğrultusunda oluşturulan dini akıma da NURCULUK = Said NURSİ tarafından kurulan ve yönetilen dini bir hareket olmuştur. 

            - NURCULUK, bir mezhep veya tarikat değildir. Maddi eylem, örgütlenme, direniş, yazı ve sözlerde dine, kanunlara ve idareye karşı aykırılık yoktur. Bu hareketin taraftarları 750'ye yakın davadan hep beraat etmişlerdir. 

            - NURCULUK'ta esas, evlerde topluca Kur'anı Kerim tefsirleri olan NUR risaleleriyle ilgili kitapların okunmasıdır. 

            - Said NURSİ 'nin şu sözleri dikkatti çeker; Zamanımız tarikat zamanı değildir, hakikat zamanıdır. Tarikat içe kapanmaktır. İman tehlikededir. Kapanma ile vakit geçirilemez." 

            - NUR risalelerinin okunduğu evlerin kapısında " Şeytandan ve siyasettten Allah 'a sığınırım" yazılıdır. 

            - NURCULUK, tarikat olmadığı için Said NURSİ'nin ölümünden sonra yerine başkasının geçmesi söz konusu olmamıştır. 

            Risale-i Nur Külliyatı; "Sözler" , "Lem'alar" ve " Şualar" adlı 4 büyük kısmından oluşan 150 Risaledir. 

            Risale = Küçük kitap = Broşür'dür. Bu Risaleler Kur'anı Kerim 'in tefsiri - açıklamalarıdır. 
                                                                                                            Ahmet DEMİR
                                                                                                             (Em. General)
            Kaynakça: 

            1. Bilinmeyen yanları ile Said NURSİ:Necmeddin ŞAHİNER 
            2. Bediüzzaman Said NURSİ:SÖZLER yayınevi 
            3. İslam Ansiklopedisi 
            4. Çeşitli NUR Yayınları 

            İstanbul'daki bu çok ehemmiyetli ve muvaffakiyetli hizmetinden, Türk Milletine pek ziyade menfaatler husule geldiğini müşahede eden Ankara Hükümeti; Bediüzzamanın kıymet ve ehemmiyetini takdir ederek, Ankara'ya davet ederler. M. Kemal Paşa, şifre ile davet etmiş ise de,cevaben: 

            - Ben, tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoşuma gitmiyor. Anadolu'dan ziyade burayı daha tehlikeli görüyorum, demiştir. 

            Üç defa şifre ile davet ediliyor. Eski Van Valisi, dostu Meb'us Tahsin Bey vasıtasiyle davet edildiği için, nihayet karar verir ve Ankara'ya gelir. Ankara'da alkışlarla karşılanır. Fakat ümid etttiği muhiti bulamaz. Kendisi, Hacı Bayram civarında ikamet eder. Meclis-i Meb'usunda, dine karşı gördüğü lakaydlık ve garblılaşamak bahanesi altında, Türk milletinin kudsi mefahir-i tarihiyesi olan Şeair-i İslamiyeden bir soğukluk gördüğü için, meb'usların ibadete, bilhassa namaza müdavim olmalarının lüzum ve ehemmiyetine dair bir beyanname neşreder ve meb'uslara dağıtır. Kazım Karabekir Paşa da M. Kemal'e okur. O beyanname şudur: 

- 10 MADDELİK KONUŞMA -

            " Ey mücahidin - i İslam ve ey ehl-i hall ve akd!.. 

            Bu fakirin, bir mes'elede on sözünü, nasihatını dinlememezi rica ediyorum. 

            1 - Şu muzafferiyetteki harikulade nimet-i İlahiyye bir şükür ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet böyle şükür görmezse, gider. Madem ki Kur'anı, Allah'ın tevkifiyle düşmanın hücumundan kurtardınız. Kur'anın en sarih ve en kat'i emri olan "salat" gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır; ta onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin. 

            2 - Alem-i İslamı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühüne kazandınız; lakin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslamiyeti iltizam ile olur. Zira müslümanlar, İslamiyet hesabiyle sizi severler. 

            3 - Bu alemde, evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühederlara kumandanık ettiniz!.. Kur'anın evamir-i kat'isine imtisal etmekle, öteki alemde de o nurani güruha refik olmaya çalışmak, ali himmetlilerin şe'nidir. Yoksa, burada kumandan iken, orada bir neferden istimdad- ı nur etmeye muztar kalcaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir meta' değil ki, aklı başındaki insanları işba etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun. 

            4 - Bu millet-i İslamın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa, hatta fasık da olsa, yine başlarındakinin mütedeyyin görmek ister. Hatta umum Şarkta, umum me'murlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: 

            - Acaba namaz kılıyorlar mı? deler, namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. 

            Bir zaman, Beytüşşebab aşairinde isyan vardı. Ben gittim sordum: 

            - Sebeb nedir? 

            Dediler ki: 

            - Kaymakamımız namaz kılmıyordu ; öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz? Halbuki bu sözü söyliyenler de namazsız, hem de eşkiya idiler. 

            5 - Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükümanın ağlebi Garbda gelmesi Kader-i Ezelinin bir remzidir. ki, Şarkı ayağa kaldırılacak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değildir. Madem Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan verniz. Yoksa sa'yınız ya hebaen - mensura gider veya sathı kalır. 

            6 - Hasmınız ve İslamiyet düşmanı İngiliz, dindeki kayıtsızlığından pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hatta diyebilirim ki; Yuna kadar İslama zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslamiye ve selamet -i millet namına bu ihmali, a'male tebdil etmeniz gerektir. Görülüyor ki, ittihatçıların o kadar azim sebatı ve fedakarlıklariyle; hatta, İslamın şu intihabına da sebeb oldukları halde, bir kısmın dinde laubalilik tavrını göserdikleri için, dahilinde milleten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslamlar, dindeki ihmallerini görmedikleri için, onlara takdir ve hürmüt verdiler ve veriyorlar. 

            7 - Alem- i küfür, bütün vesaitiyle ve medeniyetle, felsefesiyle, fununiyle , misyonerler leriyle , alem-i islam hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettikleri halde; alem-i İslama dinen galebe edemedi. Ve dahili bütün fırak-ı dalle-i İslamiye, birer kemmiyye-i kalile-i muzırra suretinde mahkum kaldığı ve İslamiyet, metanetini ve salabetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, laubaliyane, Avrupa medeniyet-i habisesinden süzülen bir cereyan-ı bid'akarane sinesinde yer tutamaz. Demek alem-i İslam içinde mühim ve inkılabvari bir iş görmek; İslamiyetin desatirine inkiyad ile olabilir; başka olamaz, hem olmamış, olmuş ise çabuk ölüp sönmüş. 

            8 - Za'f-ı dine sebeb olan Avrupa medniyet -i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur'anın zaman-ı zuhuru geldiği bir anda, lakaydane ve ihmalkarane müsbet bir iş görülmez Menfice tahribkarane iş ise, bu kadar rahnelere maruz kalan İslam, zaten muhtaç değildir. 

            9 - Sizin muzafferiyetinizi ve hizmetinizi takdir eden ve sizi seven cumhur-u mü'minindir ve bilhassa tabaka-i avamdır ki, sağlam müslümanlardır. Sizi ciddi sever ve tutar ve size minnettardır ve fedakarlığınızı takdir ederler ve intihaba gelmiş en cesim ve müdhiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evamir-i Kur'aniyeti imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz, masalahat-ı İslam namına zaruridir. Yoksa, İslamiyetten tecerrüd eden bedhat, milliyetsiz, Avrupa meftunu, frenk mukallidlerini avam-ı müslimine tercih etmek , maslahat-ı İslama münafi olduğundan; alem-i İslam, nazarına başka tarafa çevicerek ve başkasından istimdad edecektir. 

            10 - Bu yolda dokuz ihtimal-i helaket, tek bir ihtimal -i tek bir ihtimal-i necat varsa; hayatından vazgeçmiş mecnun bir cesur lazım ki o yola süluk etsin,. Şimdi, yirmidört saatten bir saati işgal eden namaz gibi, zaruriyat-ı diniyenin imtisalinde yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var; yalnız gaflet, tenbellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevi olabilir. Halbuki feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflete, dalalete istinad eden tek bir ihtimal-i necat olabilir.