![]() |
|||||
|
Said nursi hazretlerinin 87 yıllık hayatı kronolojik sıra ile, siyasi ve dini yorum yapılmadan ve geçirdiği üç farklı dönem itibariyle bilgi için aşağıda incelenmiştir.
1.DÖNEM:(1873-1926)
2.DÖNEM:(1926-1950)
3.DÖNEM:(1950-1960)
İLK DÖNEM (1873-1926)
13 Nisan 1909 (Rumi 31 Mart 1323) Gerici ayaklanmasına katılır. 11 gün sonra Selanik'ten gelen Hareket Ordusu isyanı bastırır. Derviş Vahdeti ve elebaşı 16 kişi idam edilir. Said Nursi Divan-ı Harp'te yaptığı kuvvetli savunma ve kıvrak zekası ile cezadan kurtulur. O zaman çıkan Serbesti Gazetesinde, "İsalamiyetin maddi kuvveti ordudur. Ordunun ruhu ve mefkuresi mektepli subaylardır, bunlara ilişmek (isyan etmek) cinayettir..." diye yazar.Daha sonra Batum yolu ile Van'a döner.
Aynı yılın 16 Martı'nda İstanbul işgal altındadır. İngilizlerin teşviki ile "Kürd Teali Cemiyeti" reisi Abdülkadir, Said Nursi'ye Kürdistan devletini kurma teklifini yapar. Said Nursi "Bin yıldan beri Alem-i İslamın bayraktarlığını yapan kahraman Türk milletine hizmet yerine, birkaç akılsız kavmiyetçilerin peşinden gidemem" diyerek bu talebi red eder. Ayrıca, sesiz kalmaz ve Kuvayı Milliye'yi desteklediğini açıklar.İngiliz işgalina karşı Hutuvat-ı Sitte'yi yayımlıyarak basın yolu ile onlarla mücadele eder.
Said Nursi cevap olarak; "-Paşa İslamiyette imandan sonra en yüksek hakikat namazdır. Mebusların bir çoğu namaz kılmaz, namaz kılmayan haindir, haininde hükmü merduddur" der. Buna rağmen kendisine Muş milletvekiliği veya Şark (Doğu) ilayetlerinin umumi vazilik görevi teklif edilir. Her ikisinide kabul etmez. Bu yılın 17 Nisan'ında Ankara'da aradığını bulamayınca (10 maddelik beyannamede belirtildiği gibi; Garblılaşma hevesi, mebusların namaz kılmaması, dine soğuk bakmaları, ırkçılık, milliyetçilik gibi fikirlerin İslamiyete zarar vereceğini düşündüğü için) Said Nursi 8 ay sonra Ankara'dan Van'a döner.
Bütün bunlara rağmen, Said Nursi'nin bölgedeki etkinliğinden dolayı ERZURUM- TRABZON yolu ile İstanbul'a sürülür. İstabul'da 20 gün kaldıktan sonra BURDUR'a yerleştirilir. Zamanın Genel Kurmay başkanı Maraşal Fevzi Çakmak denetlemeler için Burdur'a gelir. Vali ve Garnizon komutanı kendisine bölge hakkında bilgiler verirler. Vali Said Nursi'nin Devlet nizamına uymadığını, kıyafetinin yasalara aykırı olduğunu, gizli toplantılar yapıp, Arapça dersler verdiğini söyler. Fevzi Paşa Valiye "Bediüzzamandan zarar gelmez, O'na ilişmeyin, hürmet edin" der. Said Nursi Burdur'da "Nur'un İlk Kapısı" kitabını yazmaya başlar.
İKİNCİ DÖNEM(1926-1950)
Ağustos 1944'de Ankara'dan gelen bir emirle EMİRDAĞ'a mecburi ikamete tabi tutulur. 6 Aralık 1948'de Afyon Mahkemesi 20 ay hapis cezası verir. Yargıtay kararı esastan bozar ve sanıkları tahliye eder. 23 Ocak 1948'de Emirdağ'da Said Nursi ve talebeleri tarikat kurma gerekçesiyle gözaltına alınırlar. 20 Kasım 1949'da Said Nursi tekrar Emirdağ'a gönderilir. Afyon Mahkemesi yeniden davaya bakmaya başlar. 14 Mayıs 1950'de Genel Seçimi Demokrat Parti kazanır ve genel af çıkar. Davalar düşer. Said Nursi serbest kalır. Her sürgünde ceza evine girip çıktığı için ceza almasa bile vaktinin çoğu ceza evlerinde geçmiş olur.
Bu tavsiyeye uyarak EMİRDAĞ'a yerleşir. 18 Mart 1960 EMİRDAĞ'da çok şiddetli bir zatürreye tutulur. Kendisini biraz iyi hissedince ISPARTA-KONYA-ADANA- GAZİANTEP yolu ile 21 Mart 1960 günü saat 11:00 'de Şanlıurfa'ya varır. Kendisini çok büyük bir kalabalık topluluğu karşılar. Şanlıurfa'da İpek Palas oteline yerleşir. Fakat uzun yolculuk sonucu hastalığı nükseder. Otele Emniyet Müdürlüğü'nden bir ekip gelir, Said NURSİ'ye "Derhal bu şehri terk edin" der. O'da "Çok hastayım. Ben şimdi hayatımın son dakikalarını geçiriyorum, sizin vazifeniz bana su bulup getirmektir. Gideceğimi amirlerinize söyleyin" der. 23 Mart 1960'da, Ramazanın 25 inci günü saat 03:00 sularında fani aleme veda (vefat) eder. 24 Mart 1960 günü çok kalabalık cemaatle kılınan cenaze namazının ve yapılan dini törenlerin ardından URFA ULUCAMİ'deki HALİLÜRRAHMAN'da hazırlanan mezarına gömülür. 27 Mayıs 1960 Silahlı Kuvvetler idareye el koyar, D.P. kapatılır. Milli Birlik Komitesi ile Askeri İdare Dönemi başlar. 11.Temmuz 1960 Pazartesi günü URFA Valisi Necdet YALÇIN ve Kolordu Komutanı uçakla Konya'ya gelirler. Konya İmam Hatip Lisesi'nde öğretmen olan Said NURSİ'nin kardeşi Abdülmecid Ünlükul vilayete çağırılır. Vilayette Vali ve 3 General (Cemal Tural - Refik Tulga ve Kolordu Komutanı) toplantı halindedir. Abdülmecid Bey'e, Said NURSİ'nin mezarının emniyet nedeniyle başka bir yere nakledileceğini, bunun için rızasının alıncağını, bunun için de bu belgenin imzalanmasının gerekliği olduğu bildirilir ve belge imzalatılır. 12 Temmuz 1960 Salı günü mezar açılır, naaş çıkarılır ve galvanizli tabuta yerleştirilir. Bir C-47 tipi nakliye uçağı ile tabut AFYON Havaalanı'na götürülür. Tabut orada bir ambulansa nakledilir. Bir askeri konvoy teşkil edilir, konvoyda Abdülmecid Bey'de vardır. Dinar-Isparta yolu ile Isparta'da önceden hazırlanan mezara Said NURSİ yeniden defnedilir. Yeminli birkaç kişiden başka bu mezarın hakiki yerini bilen yoktur. Kardeşi Abdülmecid Bey bir askeri araçla aynı gün Konya'ya gönderilir. Böylece çok maceralı geçen 87 yıl noktalanmış oldu. NOT: Said NURSİ'nin ölümünün üzerinden 38 yıl geçmesine rağmen yazdığı 150'den fazla NUR Risalesi öğrencileri ve sempatizanları tarafından okunmaktadır - NUR Risaleleri doğrultusunda oluşturulan dini akıma da NURCULUK = Said NURSİ tarafından kurulan ve yönetilen dini bir hareket olmuştur. - NURCULUK, bir mezhep veya tarikat değildir. Maddi eylem, örgütlenme, direniş, yazı ve sözlerde dine, kanunlara ve idareye karşı aykırılık yoktur. Bu hareketin taraftarları 750'ye yakın davadan hep beraat etmişlerdir. - NURCULUK'ta esas, evlerde topluca Kur'anı Kerim tefsirleri olan NUR risaleleriyle ilgili kitapların okunmasıdır. - Said NURSİ 'nin şu sözleri dikkatti çeker; Zamanımız tarikat zamanı değildir, hakikat zamanıdır. Tarikat içe kapanmaktır. İman tehlikededir. Kapanma ile vakit geçirilemez." - NUR risalelerinin okunduğu evlerin kapısında " Şeytandan ve siyasettten Allah 'a sığınırım" yazılıdır. - NURCULUK, tarikat olmadığı için Said NURSİ'nin ölümünden sonra yerine başkasının geçmesi söz konusu olmamıştır. Risale-i Nur Külliyatı; "Sözler" , "Lem'alar" ve " Şualar" adlı 4 büyük kısmından oluşan 150 Risaledir.
Risale = Küçük kitap = Broşür'dür. Bu Risaleler Kur'anı Kerim 'in tefsiri
- açıklamalarıdır.
1. Bilinmeyen yanları ile Said NURSİ:Necmeddin ŞAHİNER
İstanbul'daki bu çok ehemmiyetli ve muvaffakiyetli hizmetinden, Türk Milletine pek ziyade menfaatler husule geldiğini müşahede eden Ankara Hükümeti; Bediüzzamanın kıymet ve ehemmiyetini takdir ederek, Ankara'ya davet ederler. M. Kemal Paşa, şifre ile davet etmiş ise de,cevaben: - Ben, tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoşuma gitmiyor. Anadolu'dan ziyade burayı daha tehlikeli görüyorum, demiştir. Üç defa şifre ile davet ediliyor. Eski Van Valisi, dostu Meb'us Tahsin Bey vasıtasiyle davet edildiği için, nihayet karar verir ve Ankara'ya gelir. Ankara'da alkışlarla karşılanır. Fakat ümid etttiği muhiti bulamaz. Kendisi, Hacı Bayram civarında ikamet eder. Meclis-i Meb'usunda, dine karşı gördüğü lakaydlık ve garblılaşamak bahanesi altında, Türk milletinin kudsi mefahir-i tarihiyesi olan Şeair-i İslamiyeden bir soğukluk gördüğü için, meb'usların ibadete, bilhassa namaza müdavim olmalarının lüzum ve ehemmiyetine dair bir beyanname neşreder ve meb'uslara dağıtır. Kazım Karabekir Paşa da M. Kemal'e okur. O beyanname şudur: " Ey mücahidin - i İslam ve ey ehl-i hall ve akd!.. Bu fakirin, bir mes'elede on sözünü, nasihatını dinlememezi rica ediyorum. 1 - Şu muzafferiyetteki harikulade nimet-i İlahiyye bir şükür ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa, nimet böyle şükür görmezse, gider. Madem ki Kur'anı, Allah'ın tevkifiyle düşmanın hücumundan kurtardınız. Kur'anın en sarih ve en kat'i emri olan "salat" gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır; ta onun feyzi, böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin. 2 - Alem-i İslamı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühüne kazandınız; lakin o teveccüh ve muhabbetin idamesi, şeair-i İslamiyeti iltizam ile olur. Zira müslümanlar, İslamiyet hesabiyle sizi severler. 3 - Bu alemde, evliyaullah hükmünde olan gazi ve şühederlara kumandanık ettiniz!.. Kur'anın evamir-i kat'isine imtisal etmekle, öteki alemde de o nurani güruha refik olmaya çalışmak, ali himmetlilerin şe'nidir. Yoksa, burada kumandan iken, orada bir neferden istimdad- ı nur etmeye muztar kalcaksınız. Bu dünya-yı deniyye, şan ve şerefiyle öyle bir meta' değil ki, aklı başındaki insanları işba etsin, tatmin etsin ve maksud-u bizzat olsun. 4 - Bu millet-i İslamın cemaatleri, her ne kadar bir cemaat namazsız kalsa, hatta fasık da olsa, yine başlarındakinin mütedeyyin görmek ister. Hatta umum Şarkta, umum me'murlara dair en evvel sordukları sual bu imiş: - Acaba namaz kılıyorlar mı? deler, namaz kılarsa mutlak emniyet ederler; kılmazsa, ne kadar muktedir olsa nazarlarında müttehemdir. Bir zaman, Beytüşşebab aşairinde isyan vardı. Ben gittim sordum: - Sebeb nedir? Dediler ki: - Kaymakamımız namaz kılmıyordu ; öyle dinsizlere nasıl itaat edeceğiz? Halbuki bu sözü söyliyenler de namazsız, hem de eşkiya idiler. 5 - Enbiyanın ekseri Şarkta ve hükümanın ağlebi Garbda gelmesi Kader-i Ezelinin bir remzidir. ki, Şarkı ayağa kaldırılacak din ve kalbdir; akıl ve felsefe değildir. Madem Şarkı intibaha getirdiniz; fıtratına muvafık bir cereyan verniz. Yoksa sa'yınız ya hebaen - mensura gider veya sathı kalır. 6 - Hasmınız ve İslamiyet düşmanı İngiliz, dindeki kayıtsızlığından pek fazla istifade ettiler ve ediyorlar. Hatta diyebilirim ki; Yuna kadar İslama zarar veren, dinde ihmalinizden istifade eden insanlardır. Maslahat-ı İslamiye ve selamet -i millet namına bu ihmali, a'male tebdil etmeniz gerektir. Görülüyor ki, ittihatçıların o kadar azim sebatı ve fedakarlıklariyle; hatta, İslamın şu intihabına da sebeb oldukları halde, bir kısmın dinde laubalilik tavrını göserdikleri için, dahilinde milleten nefret ve tezyif gördüler. Hariçteki İslamlar, dindeki ihmallerini görmedikleri için, onlara takdir ve hürmüt verdiler ve veriyorlar. 7 - Alem- i küfür, bütün vesaitiyle ve medeniyetle, felsefesiyle, fununiyle , misyonerler leriyle , alem-i islam hücum ve maddeten uzun zamandan beri galebe ettikleri halde; alem-i İslama dinen galebe edemedi. Ve dahili bütün fırak-ı dalle-i İslamiye, birer kemmiyye-i kalile-i muzırra suretinde mahkum kaldığı ve İslamiyet, metanetini ve salabetini sünnet ve cemaatle muhafaza eylediği bir zamanda, laubaliyane, Avrupa medeniyet-i habisesinden süzülen bir cereyan-ı bid'akarane sinesinde yer tutamaz. Demek alem-i İslam içinde mühim ve inkılabvari bir iş görmek; İslamiyetin desatirine inkiyad ile olabilir; başka olamaz, hem olmamış, olmuş ise çabuk ölüp sönmüş. 8 - Za'f-ı dine sebeb olan Avrupa medniyet -i sefihanesi yırtılmaya yüz tuttuğu bir zamanda ve medeniyet-i Kur'anın zaman-ı zuhuru geldiği bir anda, lakaydane ve ihmalkarane müsbet bir iş görülmez Menfice tahribkarane iş ise, bu kadar rahnelere maruz kalan İslam, zaten muhtaç değildir. 9 - Sizin muzafferiyetinizi ve hizmetinizi takdir eden ve sizi seven cumhur-u mü'minindir ve bilhassa tabaka-i avamdır ki, sağlam müslümanlardır. Sizi ciddi sever ve tutar ve size minnettardır ve fedakarlığınızı takdir ederler ve intihaba gelmiş en cesim ve müdhiş bir kuvveti size takdim ederler. Siz dahi, evamir-i Kur'aniyeti imtisal ile onlara ittisal ve istinad etmeniz, masalahat-ı İslam namına zaruridir. Yoksa, İslamiyetten tecerrüd eden bedhat, milliyetsiz, Avrupa meftunu, frenk mukallidlerini avam-ı müslimine tercih etmek , maslahat-ı İslama münafi olduğundan; alem-i İslam, nazarına başka tarafa çevicerek ve başkasından istimdad edecektir. 10 - Bu yolda dokuz ihtimal-i helaket, tek bir ihtimal -i tek bir ihtimal-i necat varsa; hayatından vazgeçmiş mecnun bir cesur lazım ki o yola süluk etsin,. Şimdi, yirmidört saatten bir saati işgal eden namaz gibi, zaruriyat-ı diniyenin imtisalinde yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var; yalnız gaflet, tenbellik haysiyetiyle, bir ihtimal zarar-ı dünyevi olabilir. Halbuki feraizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflete, dalalete istinad eden tek bir ihtimal-i necat olabilir. |