Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: D:\www\mevzuatdergisi.com\resimler\mevzuatdergisi1.gif

 

 YIL: 16

SAYI: 184

NİSAN 2013

 

 

Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: D:\www\mevzuatdergisi.com\resimler\soladogru.gifönceki

Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: Description: D:\www\mevzuatdergisi.com\resimler\yazicisembol.gifyazdır

 

 

 Yrd.Doç.Dr. Sinem YILDIRIMALP

 

 Arş.Gör. Bora YENİHAN

 

                                                                  

SOSYAL DIŞLANMA VE İŞGÜCÜ PİYASASINDA GENÇLER


 

Özet

Sosyal dışlanma kavramı, karmaşık bir süreci ifade etmektedir. Sosyal dışlanma toplumsal düzeyde, yetersiz sosyal uyumu veya bütünleşmeyi ifade etmektedir Sosyal dışlanmayı kültürel bir süreç olarak değerlendirenler olduğu gibi ekonomik süreçlerle ilgili bir olgu olarak değerlendirenler de bulunmaktadır. Gençler, sosyal dışlanmadan en çok etkilenen gruplar arasında yer almaktadır. İstihdamdan dışlanma gençlerin yaşamında kilit öneme sahiptir. Bu çalışma gençlerin işgücü piyasasında yaşadığı sosyoekonomik dışlanmanın nedenlerini, kapsamını ve mücadele politikalarını açıklamayı amaçlamaktadır.

Anahtar Kelimeler: Sosyal Dışlanma, Gençlik, İşgücü Piyasası Politikaları, İstihdam

SOCIAL EXCLUSION AND YOUTH IN LABOUR MARKET

Abstract

The concept of social exclusion is a complicated process.  Social exclusion reflects inadequate social cohesion or integration at the social level. Some of them evaluated the social exclusion as a culturel process and the others as an economic process. Young people are the most affected groups in social exclusion. The exclusion of employment is a key feature of young people’s lives. This study is aim to explain the causes, extent and struggle policies of youth socioeconomic exclusion in labour market.

Key Words: Social Exclusion, Youth, Social Inclusion, Labour Market Policies, Employment

 

1.        GİRİŞ

Literatürde genellikle sosyal bütünleşmenin karşıtı olarak ele alınan sosyal dışlanma kavramı 1970’li yıllardan sonra üzerinde çokça durulan, nedenleri ve sonuçları farklı boyutlarda değerlendirilen bir kavram haline gelmiştir. Sosyal dışlanma olgusu birçok durumda yoksulluk ile birlikte ele alınmasına rağmen ekonomik boyutunun yanında farklı kavramlarla da ilişkili ve iç içedir. Bunlardan biri olan işgücü piyasalarından dışlanma, özellikle refah devleti kavramının düşüşe geçtiği yıllardan günümüze kadar olan süreçte neo-liberal politikalarla öne çıkmaktadır. Değişen istihdam şekilleri beraberinde işgücü piyasalarında işgücü açısından güvencesizliği ortaya çıkarmıştır. Bu güvencesiz ortamda dezavantajlı gruplar arasında yer alan gençler açısından işgücü piyasalarına girmek zorlaştığı gibi enformel sektörde istihdama dahil olmak zorunda kalan gençler için sosyal güvenlik şemsiyesi altına girmekte imkansızlaşmaktadır. İşgücü piyasalarından ve sosyal güvenlik sisteminin korumasından dışlanan gençlerin sisteme tekrar dâhil edilmesi toplumsal açıdan büyük önem taşır. Özellikle ülkemizdeki genç nüfus yoğunluğu düşünüldüğü zaman toplumsal sonuçlar daha da önem kazanmaktadır.

Bu çalışmada, öncelikle kavramsal olarak sosyal dışlanma değerlendirilecek, dezavantajlı gruplar içinde sınıflanabilecek olan gençlerin toplum içinde karşı karşıya kaldıkları sosyal dışlanma olgusundan bahsedilerek, özellikle gençlerin işgücü piyasalarına girişi ve işgücü piyasası içindeki konumları irdelenecektir. Gençlerin işgücü piyasalarından dışlanmaları ve/veya işgücü piyasası içinde dışlanma olgusuna maruz kalmaları ve sosyal dışlanma ilişkisi ele alınacaktır. Gençlerin işgücü piyasası içindeki konumları değerlendirilerek, Türkiye’de son yıllarda genç işsizliği ile mücadelede geliştirilen politika ve uygulamalardan bahsedilerek çözüm önerileri getirilmeye çalışılacaktır.

2.        SOSYAL DIŞLANMA

Genellikle belirli kesimlerin toplumsal bütünün ve sermaye birikim sürecinin dışında kalması ve ekonomik büyümeye yaptığı katkıdan adil ölçülerde yararlanamaması üzerine odaklanan (Sapancalı, 2005: 53) sosyal dışlanma, henüz yeni bir kavramdır ve yoksulluk, dezavantajlılık, ayrımcılık tartışmaları ile birlikte değerlendirilmektedir. Sosyal dışlanma, genel olarak yoksulluk ve yoksunluk kavramları üzerinden tanım bulmaktadır. Ekonomik boyut, sosyal dışlanma tanımlarında en çok vurgu yapılan unsuru oluşturmaktadır. Bunun yanı sıra sosyal dışlanmanın, sosyal bütünleşmenin sağlanamaması, sosyal bütünleşmenin karşıtı olarak ele alındığı tanımlarda mevcuttur. Sapancalı (2005: 53) kavramın sadece ekonomik değil siyasal, kültürel, hukuki ve kişisel boyutları olan bir süreçler bütünü olduğunu ifade ederek, sosyal dışlanmayı “topluma katılma veya toplumun bir parçası olarak kabul edilmeyi yansıtan sosyal bütünleşmenin ve kaynaşmanın karşıtı olarak”  da tanımlamaktadır. Adaman ve Keyder’e (2006:9) göre de sosyal dışlanma ekonomik boyutu olan, yoksulluk hallerini içeren bir kavramdır ancak sosyal dışlanma kendini ekonomik boyutta olduğu kadar, mekânsal, kültürel ve siyasal boyutlarda da gösteren bir nitelik taşımaktadır. Bu paralelde sosyal dışlanma için; yoksulluk sebebiyle sağlık, eğitim ve sosyal güvenlik gibi hizmetlerden yeterince yararlanamayan bireylerin, toplumun ekonomik, kültürel, sosyal ve siyasal yaşamına tam olarak katılamama, bütünleşememe sürecidir (Dominelli,1999) tanımını yapmak mümkündür.

Bazı bireylerin yoksulluklarının, temel beceriler ve yaşam boyu öğrenme fırsatlarının eksikliği yüzünden ya da ayrımcılığın bir sonucu olarak toplumun dışına itildikleri, tam katılımdan alıkonuldukları bir durumu ifade eden sosyal dışlanma, bireyi iş, gelir, temel ve mesleki eğitim, sosyal ilişki gibi yaşamın temel dinamiklerinden uzaklaştırmaktadır.  Diğer yandan ekonomik yetersizlikler sonucunda tüketememe durumunu; psikolojik olarak bireyin kendisini yetersiz, değersiz ve hatta suçlu hissetmesini; siyasal olarak siyasal katılımdan dışlanma sürecini oluşturarak, bireysel yaşamın farklı yönlerini de etkilemektedir (Erdoğdu,2004).

Sosyal dışlanma ve yoksulluk arasında neden-sonuca dayalı bir ilişki bulunmaktadır ancak bu ilişki konusunda literatürde tam bir uyum olduğunu söylemek mümkün değildir. Sosyal dışlanma ve yoksulluğun birbirinden farklı olduğunu ifade edenlere göre, yoksulluk kişi ya da hane elindeki kaynakların yetersizliği gibi bir bölüşüm sorununa dayalıyken, sosyal dışlanma ilişkilerdeki sosyal katılımın yetersizliği, sosyal bütünleşmenin bulunmayışı ve güçten yoksunluk gibi sorunlara dayalıdır (Room,1999).  Buna göre yoksulluk kavramının temelinde gelir yetersizliği yer aldığını ifade eden görüşler, sosyal dışlanma kavramının temelinde topluma katılamama (Short, 1999) olgusunun yer aldığını belirtmektedirler.

Sosyal dışlanmayı yeni bir kavram olarak görmeyip, yoksulluğun farklı bir görünümü olarak değerlendirenler bulunmakla birlikte, sosyal dışlanmanın yoksulluktan farklı, daha geniş kapsamlı, çok boyutlu ve dinamik bir süreç olduğunu ifade edenlerde bulunmaktadır (Tokol, 2012: 152). Gençler, göçmenler, azınlıklar, çocuklar gibi sosyal dışlanma yaşayan bazı kişiler yoksul olmamakla birlikte toplumdan dışlanabilmektedirler. Dolayısıyla dışlanmış kişilerin her zaman yoksul kişiler olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. (Sapancalı, 2005: 57).

Dışlanmış kişilerin her zaman yoksul olmamalarından hareketle sosyal dışlanmanın, yoksulluğu kapsayacak nitelikte geniş bir kavram olduğunu ifade eden Şahin’e göre (2009: 85) sosyal dışlanmanın en önemli özelliği, çok çeşitli sosyal problemlerin aynı anda hissedilmesidir. Yoksulluğun bu sosyal problemlerden biri olma ihtimali olduğu kadar olmama ihtimali de vardır. Böylece sosyal dışlanmanın, yoksulluktan daha geniş bir kavram olduğunu ve yoksulluğun da her zaman sosyal dışlanmaya neden olmayacağını söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır.  Ancak belirtmek gerekir ki sosyal dışlanmanın en belirgin görünümü yoksulluk şeklinde kendini göstermektedir. Yoksulluğun, ölçülebilir, hesaplanabilir veriler üzerinde ortaya konabilme niteliği, sosyal dışlanma değerlendirmelerinde yoksulluğun dikkate alınan ilk faktör olması sonucunu doğurmaktadır (Sapancalı, 2005: 68).

Bugün siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel uzantılarıyla sosyal politikanın tartışıldığı tüm alanları kaplayan yeni bir paradigma haline gelen (Yücesan Özdemir, 2007: 100) sosyal dışlanma kendini ekonomik dışlanma, mekânsal dışlanma, kültürel dışlanma ve siyasi dışlanma şeklinde göstermektedir. Ekonomik dışlanma, emek piyasasının dışında kalmaktan dolayı kısa veya uzun dönemli işsizliğin yaşanması durumunu; mekânsal dışlanma, belirli mekânlara ulaşımda, belirli mekanlardan yararlanmada sorunların bulunması, engellerle karşılaşma durumunu; kültürel dışlanma ekonomik nedenlerden bağımsız olarak, toplumsal ve kültürel hayata tam olarak katılamama durumunu ve siyasi dışlanma da çeşitli nedenlerden dolayı vatandaşlık haklarını, özellikle de hukuki ve siyasi hakları tam olarak kullanamama ve siyasal katılımın engellenmesi durumunu (Tartanoğlu, 2014: 271-272) ifade etmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, bir alanda yaşanan dışlanma diğer alanlarda da dışlanmaya neden olabilmektedir. Böylelikle birden fazla dışlanma biçiminin aynı anda yaşanması da mümkündür. Çoğunlukla ekonomik dışlanma biçiminin, bireyin diğer alanlarda dışlanma yaşamasına neden olduğu bilinmektedir.

Küreselleşme, emek piyasalarındaki değişim, gelir dağılımında meydana gelen adaletsizlik, eşitsizliğin artması, sosyal koruma yetersizliği ve göç, sosyal dışlanmanın başlıca nedenlerini oluşturmaktadır. Şahsa bağlı nedenler olarak sınıflandırılabilecek aile yapısındaki değişim, cinsiyete dayalı ayrımcılık, engellilik ve yaş gibi unsurlar da sosyal dışlanmayı ortaya çıkaran nedenler arasında yer almaktadır.

1990’lı yıllar itibariyle sosyal dışlanma ile mücadele sürecini başlatan Avrupa Birliği Komisyonu ise sosyal dışlanmanın kurumsal/yapısal nedenlerini, işgücü piyasasında değişim, bilgi teknolojisinde gelişmeler ve bilgi toplumunun genişlemesi, sosyo-demografik değişiklikler ve ekonomik ve sosyal gelişmelerin, bölgesel ve coğrafi ön yargılar ile kutuplaşmalar oluşturması olmak üzere dört grupta ele almaktadır (Tokol, 2012: 153).

Ancak neo liberal politikaların etkisiyle işgücü piyasasında yaşanan esneklik ve kuralsızlaştırmaya yönelik uygulamaların sosyal dışlanmanın temel nedeni olduğu görülmektedir (Çakır,2002:89). İşsizliğin artması, esnek çalışma biçimlerinin artışı ekonomik dışlanmaya sebep olarak, toplumsal yaşamın diğer tüm safhalarında da dışlanmayı beraberinde getirmektedir.

Sosyal dışlanma, görünüm biçimleri ve nedenleri doğrultusunda ele alındığında gençler, kadınlar, göçmenler, mülteciler, engelliler, suçlular, emekliler, vasıfsız işçiler, mevcut işgücü piyasası koşullarında yer bulamayanlar, eğitim sisteminden ayrılmış veya tamamlamış olup gelir getirici bir işi olmayanlar, tek ebeveynli aileler sosyal dışlanma riski yüksek olan grupları oluşturmaktadır (Çakır,2002:95).

Sosyal dışlanmaya maruz kalmış gruplara yakından baktığımızda, çocuk grubunda çocuk işçiliği, sokak çocukları, korunmaya muhtaç çocuklar sorunu dikkat çekerken, engellilerin başta eğitim, ulaşım, sağlık, bakım hizmetleri ve istihdam olmak üzere pek çok alanda dışlanma ile karşılaştıkları görülmektedir. Medeniyetlerin devamı ve gelişimi için önemli bir dinamiği oluşturan gençler ise eğitim olanaklarından yararlanamama ve istihdam gibi iki temel alan başta gelmek üzere tüketim, sosyal refah hizmetleri ve siyasal alanda sosyal dışlanmaya maruz kalmaktadırlar. Özellikle 1980’ler ve 1990’larla beraber uzun dönemli işsizlik, temel sosyal güvenceden ya da sosyal imkanlardan yoksun yaşayan gençler, sosyal dışlanma kavramı çevresinde ağırlıklı olarak tartışılmaya başlanmıştır. Sosyal dışlanma riski yüksek olan gruplar içinde yer alan engelliler, çocuklar, gençler, kadınlar gibi sosyo-ekonomik bakımdan dezavantajlı kişiler, korunmaya, yardıma, bakıma ve desteğe ihtiyaç duymaktadırlar (Şahin,2009:56).

3.        GENÇLER, SOSYAL DIŞLANMA VE İŞGÜCÜ PİYASASI

Çocukluktan yetişkinliğe geçiş dönemi olarak tanımlanan gençlik, toplumların kalkınma ve gelişme potansiyelinin en önemli unsuru olarak kabul edilmektedir. Bir ülkenin ekonomik, siyasal, toplumsal ve kültürel yapılarının gelecekteki belirleyicisi olan gençlerin nitelikli bir eğitim alması, toplumun norm ve değerlerine uygun beceri ve davranışlarla donanması, üretken ve verimli bir çalışma içinde olması gelecek bakımından önem taşımaktadır (Aile Araştırma Kurumu:1997:3).

Gençlik üzerine literatür incelendiğinde herkes tarafından kabul edilen bir gençlik tanımı ve yaş aralığı olmadığı görülmektedir. Ancak tanımlara bakıldığında, gençlik bir yaş kategorisi olarak daha çok biyolojik ve kronolojik açıklamaya tabi tutulmaktadır. Birleşmiş Milletler (UN), Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) ve Dünya Bankası (WB), 15–24 yaş aralığındaki kişileri demografik açıdan “genç” olarak tanımlamaktadır. Avrupa Birliği’nin bazı raporlarında da gençler 15-29 yaş aralığındaki nüfus olarak tanımlanmaktadır. Türkiye’de ise resmi kaynaklara göre gençlik, Gençlik Şûrasında 12-24 yaş arası nüfus olarak tanımlanırken II. Beş Yıllık Kalkınma Planında 14-25 yaş arası nüfus olarak tanımlanmıştır. III. Kalkınma Planında 14-22, IV. Kalkınma Planında 12-24, daha sonraki planlama dönemlerinde ise 15-25 yaş grubu olarak kabul edilmiştir. Avrupa Komisyonuna bağlı olarak, Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkelerde yürütülen “Gençlik Programları” 2007-2012 yeni döneminde gençliği 15-30 yaş grubu olarak tanımlamaktadır. Gençlik ve Spor Bakanlığının Ulusal Gençlik ve Spor Politikası Belgesi’ne göre de gençlik, ülke şartlarına göre 14-29 yaş arası kesimi içermektedir (Eraslan,2013:86).

Ancak belirtmek gerekir ki gençlik kavramını sadece demografik ve biyolojik kategori içinde incelemek yeterli değildir. Gençlik kavramı ele alınırken, sosyolojik ve kültürel kategorilerde de incelenmelidir. Sosyolojik açıdan gençlik tanımları, gençlerin homojen bir grup olduğu, sosyal statüye göre farklı gençliklerin olduğu ve gençlerin her ne kadar ait oldukları sosyal kategoriye göre farklılıklar gösterseler de aynı dönemde doğmuş olma gibi bir takım ortaklıklar gösterebildikleri görüşleri üzerinde şekillenmektedir. Kültürel açıdan ele alındığında ise gençler, kimlik ve vatandaşlık, sivil topluma katılım, dayanışma, siyasal katılım, teknoloji ve bilgiye erişim, boş zaman etkinlikleri ve yaşam tarzları gibi unsurlar üzerinden ele alınmaktadır. Bu çalışmada da referans alınacak olan sosyal politikalar ise gençleri çalışma hayatı açısından değerlendirerek, zorunlu eğitimin sona erdiği 15 yaş ile yükseköğretimi bitirip iş gücü piyasalarına giriş yaşı olan 24 yaş arasındaki nüfusu genç nüfus olarak tanımlamaktadır (Emirgil,2014:387-388).

Bireysel ve yapısal sorunlardan kaynaklanan bazı problemleri de içeren bir dönemi oluşturan gençlik döneminde, gençlerin sağlıklı bir çevrede, kendi istediği ve yatkın olduğu alanlarda özgürce gelişebilmesi, kendisiyle ve başkalarıyla barışık bir yaşam sürmesi, toplumsal hizmetlerden yararlanabilmesi ve katılım gösterebilmesi olumlu bir kişilik kazanması (Baran,2013:9) yanında toplumsal huzuru, refahı da sağlayacaktır. Ancak günümüzde dünya genelinde nüfusun önemli bir kısmını oluşturan gençlerin, toplumsal yaşam alanından uzaklaşma veya tamamen dışlanma durumu yaşadıkları ve bu durumun toplumsal yapı için çözüm bekleyen önemli bir sorun haline geldiği görülmektedir.

Endüstri toplumu öncesinde bir toplumsal kategori olarak görülmeyen gençlik, modern zamanlarda tanımlanmaya başlamıştır. Hem devletin inşa ettiği bireyler hem de yeni toplumu inşa eden aktörler olarak ulus devlet kurulma süreçlerinde önem kazanan (Eraslan,2013:86) gençler 19. yüzyıl itibariyle sosyal, ekonomik ve kültürel sorunlar yaşamaya başlamışlardır. Sosyal alanda, topluma uyum, aidiyet duygusu ile bağlanma, sosyal dışlanma, ayrımcılık ve fırsat eşitliği, sosyal sınıf farklılıkları, sağlık, eğitim, barınma gibi kamusal hizmetlere erişimde sorunlar yaşayan gençler ekonomik alanda, işsizlik, yoksulluk, işgücü piyasaları ile bütünleşememe, bölgesel ve sektörel sorunlar, uygun olmayan çalışma koşulları, mesleki becerilerin geliştirilememesi, istihdama katılım, kayıtdışılık gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Kültürel alanda ise kimlik ve vatandaşlık, sivil topluma katılım ve dayanışma, siyasal katılım, teknolojiye erişim gibi sorunlar yaşamaktadırlar (Emirgil,2014:387). Bir toplumsal kategori olarak anılmaya başladıkları dönemden günümüze kadar geçen sürede artarak devam eden bu sorunlar sebebiyle gençler dezavantajlı gruplar içinde yer almaktadırlar.

Gençler için sosyal dışlanma kavramına getirilmiş özel ve ayrı bir tanımlama olmamakla birlikte sosyal dışlanma tanımlarında yer alan unsurların gençler için de geçerli olduğu görülmektedir. Dolayısıyla gençlerin yaşadığı dışlanmayı açıklamada sosyal dışlanma kavramı referans alınmaktadır. Sosyal dışlanma kavramını açıklamada ABD’nde benimsenen “sınıfaltı yaklaşımı” ve Avrupa Birliği’nin “sosyal dışlanma yaklaşımı” olmak üzere iki temel yaklaşım üzerinden hareket edilmektedir. Buna göre sınıfaltı yaklaşımı ekonomik yapıda yaşanan dönüşümün toplumsal yapıda sebep olduğu değişim sonucunda bireylerin ya da grupların emek piyasası dışında kalmasını ifade ederken, Avrupa Birliği yaklaşımı işgücü piyasalarının yanında eğitim, sağlık, barınma, sosyal güvenlik gibi temel sosyal haklardan mahrumiyeti, sosyal refah sistemi eksikliklerini de içeren bir yaklaşım benimsemektedir (Sapancalı,2003:6-9). Yaklaşımların ortak noktasını işsizlik ve işgücü piyasası oluşturmaktadır. Diğer yandan iki yaklaşımın esas aldığı unsurlar üzerinden gençlerin yaşadığı sosyal dışlanmaya bakıldığında; “genç nüfusta sosyal dışlanma eğitim hakkından yararlanılamaması veya eksik yararlanılması nedeniyle işgücü piyasasına girişi zorlaştıran ya da olanaksız kılan, bu durumun sonucu güvencesizlik yaratan dinamik bir süreç olarak” tanımlanmaktadır (Sapancalı 2003’den akt.Güler,2010).

Kalkınma açısından önemli bir potansiyeli temsil eden gençler, pasif birer kaynak alıcısı ya da toplumun problemlerinin nedeni olarak görülmemelidir. Dünya Bankasının 2007 yılı Dünya Kalkınma Raporu verileri 12-24 yaş grubundaki nüfusun 2035 yılına kadar 1,5 milyarı aşacağını ileri sürmektedir (WB,2007). Bu noktada, artan bir nüfus grubunu oluşturan gençlere yönelik geliştirilecek sosyal dışlanma temelli gençlik politikalarında, sorun odaklı bir yaklaşım yerine, ihtiyaç odaklı yaklaşımla politika üretmenin (Yurttagüler,2008:393) önemi vurgulanmaktadır.

Gençlik dönemi, sosyal dışlanma ve yoksulluk açısından önemli risk taşıyan bir dönem olarak nitelendirilmektedir. Gençlik döneminin riskli tanımlanmasının sebeplerini ise genç bireylerin özerkliği ve bağımlılığı ile ilgili tartışmalar oluşturmaktadır. Eğitim ve emek piyasası gibi gençlerin içinde bulunduğu durumlar bağımlılığı etkileyen unsurları, aile evinden ayrılma, hareket edebilir olma gibi ailevi durumlar ise gençlerin özerkliğini etkileyen faktörleri oluşturmaktadır. Dolayısıyla özerklik ve bağımlılık, gençlere ilişkin sosyal dışlanma ve yoksulluk analizlerinde ana ekseni oluşturmaktadır (Yurttagüler,2007:45-46). Ancak bu çalışmada gençlerin işgücü piyasası kaynaklı bağımlılığı üzerinden sosyal dışlanma ve mücadele süreci açıklanmaya çalışılacaktır. 

Dünya’da ve Türkiye’de gençlerin yaşadığı sosyal dışlanma incelendiğinde, gençlerin tüketimden, sosyal refah hizmetlerinden, siyasal alandan ve iş gücü piyasalarından dışlandıkları görülmektedir (Güler,2010). Özellikle iş gücü piyasalarından dışlanma gençlerin diğer alanlarda yaşadıkları dışlanma sürecini tetikleyici rol oynamaktadır. Nitekim birçok çalışma işgücü piyasası ile sosyal dışlanma arasındaki ilişki üzerinden sosyal dışlanmayı açıklamaktadır. Buna göre işgücü piyasasında istihdama katılım durumu veya istihdama katılım şeklinin sosyal dışlanma için belirleyici (Warren,2005:304) olduğu ifade edilmektedir. Gençlerin, işgücü piyasasına girememesi ya da uygun olmayan koşullarda istihdam edilmesi genç nüfus içerisinde yoksulluk riskinin artmasına ve gençlerin ekonomik ve sosyal dışlanmalarına neden olmaktadır.

Genel olarak işgücü piyasaları açısından bakıldığında sosyal dışlanma olgusunu iki farklı açıdan değerlendirmek gerekir. Bunlardan birincisi istihdamdan dışlanmak/işsizlik şeklindeyken, ikincisi işgücü piyasası içerisinde meydana gelen sosyal dışlanmadır. İşgücü piyasası içinde sosyal dışlanma ile karşı karşıya kalanları güvencesiz işlerde çalışanlar oluşturmaktadır (Sapancalı, 2003: 139). Bu bağlamda gençlerin işgücü piyasasına ilişkin sosyal dışlanma süreçlerini bu açılardan incelemek fayda sağlayacaktır.

Kişide psikolojik olarak bir değersizlik hissi uyandıran, düzenli bir gelir elde edemediği için toplumla bütünleşmesine engel olan ve kişinin dışlanma riskini artıran (Tokol,2012:154) işsizlik, 1980’li yıllarla birlikte sosyo-ekonomik gelişmişlik seviyesine bakmadan tüm toplumlar için önemli bir sorun haline gelmiştir. İşgücü piyasalarına yönelik her türlü düzenlemeyi reddeden neo liberal politikalarla birlikte, sosyal refah devletinde ve sosyal güvenlik sisteminde gerileme yaşandığı, ekonomik krizlerin ortaya çıktığı, sendikaların güç kaybettiği ve işgücü piyasalarının bu süreçte olumsuz etkilendiği bilinmektedir. İşsizlik başta olmak üzere pek çok sosyo-ekonomik sorundan özellikle kadınlar, gençler, yaşlılar gibi dezavantajlı grupların çok boyutlu etkilendikleri görülmektedir. Refah devletindeki gerileme ve neo liberal politikaların piyasa merkezli yapısı genç nüfusu işgücü piyasalarından, sosyal güvenlik sistemlerinden dışlamıştır. İşgücü piyasasına dahil olamayan gençler sosyal güvenlik sistemi dışında kalmakta, enformel olarak istihdam edilen gençler ise sosyal güvenlik sistemine girememektedirler.

Son yıllarda Dünya’da genel işsizlik oranlarına bakıldığında genç işsizliğinin arttığı görülmektedir. Genç işsizliği, ILO tarafından “16-25 yaş nüfus içerisinde olan, çalışmak istediği ve iş aradığı halde referans haftada işsiz olan ve 15 gün içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar” olarak, TÜİK ise “referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son üç ay içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve iki hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olanlar” olarak tanımlamaktadır.

 

Tablo 1. Küresel İşsizlik Oranları

2007

2008

2009

2010

2011

2012

2013

Genç İşsizlik (Mil.)

69,9

70,4

75,6

74

72,6

72,9

73,4

Yetişkin İşsizlik (Mil.)

99,8

104,4

120,7

120

119,7

122,5

128,1

Toplam İşsizlik (Mil.)

169,7

174,8

196,4

194

192,3

195,4

201,5

Genç İşsizlik (%)

11,5

11,7

12,7

12,5

12,3

12,4

12,6

Yetişkin İşsizlik (%)

4

4,1

4,6

4,5

4,5

4,5

4,6

Toplam İşsizlik (%)

5,4

5,5

6,1

6

5,9

5,9

6

Genç/Yetişkin İşsizlik Oranları

2,9

2,9

2,7

2,8

2,8

2,8

2,7

Kaynak: ILO, Global Employment Trends For Youth 2013, A Generation At Risk, Geneva-2013, 79

Günümüzde yapılan araştırmaların ve raporların sonucuna göre, genç işsizliği sorunu tüm toplumların ortak sosyal sorunu niteliği taşımaktadır. Birleşmiş Milletlerin gençlere ilişkin 2012 yılı raporuna göre dünyada genç işsizliği 88 milyonu bulmuştur (UN,2012). Yoksulluk ve sosyal dışlanma bağlamında sıklıkla ele alınan genç işsizliği, verilerle incelendiğinde gençlerin yetişkinlere oranla daha fazla işsiz kalma riski ile karşı karşıya kaldığını ve daha fazla işsizlik oranına sahip olduklarını göstermektedir. Buna göre ILO’nun Gençler İçin Küresel İstihdam Eğilimleri Raporu, 2013 yılında küresel genç işsizliğinin % 12,6’ya ve genç işsizliğinin yetişkin işsizliğine oranının 2,7’ye ulaştığını göstermektedir. Rapora göre 2013 yılında 73,4 milyon küresel genç işsizin olduğu, bu sayının giderek artacağı tahmin edilmektedir. Yıllar itibariyle küresel genç işsizliği ile ilgili verilere yer veren rapor, 2007 yılından günümüze kadar genç işsizliğinin 3,5 milyon kişi arttığını belirterek, küresel genç işsizlik oranının 2018 yılında %12.8’e ulaşacağını öngörmektedir (ILO,2013). Raporda verilen küresel genç işsizlik verileri de göstermektedir ki genç işsizliği sadece gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin değil, gelişmiş ülkelerin de önemli bir sorununu oluşturmaktadır.

Ülkemizde ise 2012 verilerine göre toplam nüfus 75.627.384 kişidir. Genç nüfus, bu rakamın %16,6’sını (12.591.641 kişi) oluşturmaktadır. Bu genç nüfusun %51,1‘inin genç erkeklerden %48,9’unun ise genç kadınlardan oluştuğu görülmektedir. Türkiye sahip olduğu genç nüfus oranı ile 15-24 yaş arası genç nüfusun yüksek olduğu ülkelerden biri durumundadır. Avrupa Birliğinde genç nüfus oranı %11,8, ABD’nde %14,1 ve Kanada’da %13,3 olarak seyretmektedir (Baran,2013:16-17).

 

Bununla beraber Türkiye işgücü piyasalarında gençlerin durumuna bakıldığında; gençlerin işgücüne katılım oranı 2012 verilerine göre erkeklerde % 52,3, kadınlarda % 26,8 şeklinde gerçekleşmiştir. İşsizlik ve istihdam oranları 2009 yılından günümüze kadar Tablo 2 de gösterildiği şekilde oluşmuştur (TÜİK):

 

Tablo 2. 2009-2013 Yıllarında Genç Nüfus İçin İstihdam ve İşsizlik Oranları

 

İşgücüne Katılma Oranı (%)

İşsizlik Oranı (%)

Tarım Dışı İşsizlik Oranı (%)

İstihdam Oranı (%)

2013

ERKEK

ERKEK

ERKEK

ERKEK

15-19

35,3

15,9

-

29,7

20-24

72,7

17,6

-

59,9

Toplam

51,9

17

-

43,1

2013

KADIN

KADIN

KADIN

KADIN

15-19

16,6

17,5

-

13,7

20-24

39,5

23,9

-

30

Toplam

27,5

21,9

-

21,5

2012

ERKEK

ERKEK

ERKEK

ERKEK

15-19

34,6

14,9

-

29,5

20-24

70,7

17,1

-

58,6

Toplam

50,8

10,3

-

42,5

2012

KADIN

KADIN

KADIN

KADIN

15-19

15,8

14,9

-

13,4

20-24

36,7

22,2

-

28,6

Toplam

25,9

19,9

-

20,7

2011

ERKEK

ERKEK

ERKEK

ERKEK

15-19

35,8

15,9

18,9

30,1

20-24

72,9

17,8

19,6

59,9

Toplam

52,3

17,1

19,4

43,4

2011

KADIN

KADIN

KADIN

KADIN

15-19

17

15,5

25,3

14,4

20-24

37,1

23,3

29,1

28,5

Toplam

26,8

20,7

28,1

21,2

2010

ERKEK

ERKEK

ERKEK

ERKEK

15-19

35,6

19

22,3

28,8

20-24

71,6

22,4

24,5

55,6

Toplam

50,9

21

23,7

40,2

2010

KADIN

KADIN

KADIN

KADIN

15-19

17

18,5

28,7

13,8

20-24

36

25,2

31,5

26,9

Toplam

26,3

23

30,7

20,3

2009

ERKEK

ERKEK

ERKEK

ERKEK

15-19

37

24,2

28,2

28

20-24

72,3

26,2

28,5

53,4

Toplam

52,2

25,4

28,4

39

2009

KADIN

KADIN

KADIN

KADIN

15-19

17,3

22,2

33

13,5

20-24

34,5

26,5

32,8

25,3

Toplam

25,8

25

32,9

19,3

Kaynak: TÜİK (www.tuik.gov.tr)

 

Yıllar itibariyle Türkiye’de genç işsizliği oranları incelendiğinde 2013 yılı oranı diğer yıllara göre düşük olmakla birlikte genel olarak genç işsizliği oranının yüksek olduğu görülmektedir. İşgücü piyasası verileri incelendiğinde Türkiye’de işsizliğin en çok gençler arasında yaygın bir niteliğe sahip olduğu ve genç işsizliğinin yetişkin işsizliğinin iki katı şeklinde ortaya çıktığı da görülmektedir (TÜİK,2013). Diğer yandan gençler arasında da cinsiyete göre farklılıklar yaşandığı, genç kadınların, genç erkeklere göre daha dezavantajlı bir durum sergiledikleri görülmektedir.

Sosyal dışlanma süreçlerinin analizi için işgücü piyasası yapısının iyi anlaşılmasının önemli olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda, işgücü piyasasında yapısal işsizliğin varlığının, işgücü piyasasına ilk defa girmek isteyen gençler için sosyal dışlanma sürecini çok daha fazla artıran bir unsur olacağı belirtilmektedir. Diğer yandan mevcut çalışan gencin işsiz kalması ise hem bireye hem de ekonomiye maliyet yükleyerek, olumsuz yansıyarak, sosyal dışlanmayı artırıcı etkide bulunacaktır (Erol,2013:17)

İşsizliğin, işsiz gençler açısından önemli bir sosyal dışlanmışlık doğurduğu bilinmektedir. İşsiz olmak kişinin kendisine olan güvenini zedeleyeceği gibi topluma olan aidiyet duygusunu da zedeleyecektir (Gündoğan ve Biçerli, 2004:201). Özellikle uzun süreli işsizliğin en çok etkilediği gruplar arasında gençler yer almaktadır. Gençler için işsizlik, iş ve gelirden dışlanmaya neden olmanın yanı sıra sosyal kimlikten dışlanmaya da neden olmaktadır (Sapancalı,2003:146). Sosyal ilişkilerinden, sosyal yaşamın uyarılarından ve sosyal çevreyle bağlarından kopan gençler güvensizlik, gerginlik, sıkılmışlık duyguları yaşayarak depresyona girebilir ve daha da toplum dışına itilebilir (Şenol,2010:84). Gerek çalışma hayatının gerekse sosyal yaşamın dışında kalarak çok boyutlu bir sosyal dışlanma sürecine giren genç işsizler, uyuşturucu, madde bağımlılığı gibi kötü alışkanlıklara ve suça yönelebilmektedirler.

Sonuç olarak çoğunlukla yoksullukla birleşerek sosyal dışlanma kısır döngüsüne neden olan işgücü piyasasından dışlanma, ekonomik, sosyal ve psikolojik bakımdan gençleri toplumsal bütünün dışına itmektedir (Sapancalı,2003:145-146).

Diğer yandan işgücü piyasası içinde de sosyal dışlanma yaşayan gençler bulunmaktadır. Sağlam, güvencesi olmayan, eğreti istihdam ile çalışan yoksulların artışı işgücü piyasası içinde de dışlanma yaşandığını göstermektedir. İşgücü piyasalarının formel ve enformel olarak ikiye ayrılması, geçici istihdam biçimlerini içeren standart dışı yeni istihdam şekillerinin ortaya çıkışı, ücretlerin ve sosyal hakların esnekleştirilerek geriletildiği yapının dünya çapında yaygınlık kazanması, dışlanmanın işgücü piyasalarının içinde de ortaya çıkmasına neden olmuştur (Sapancalı,2003:149).

 

Nitekim ILO’nun Gençler İçin Küresel İstihdam Eğilimleri Raporu’na (2013) göre, özellikle gelişmekte olan ülkelerde istihdam olanağı bulan gençlerin istihdam yapısına bakıldığında, işgücü piyasalarında sosyal korumadan mahrum, düzensiz işlerde, düşük ücretlerle ve enformel sektörlerde istihdam olanağı bulabildikleri görülmektedir. Ayrıca, gençlerin istihdam durumları ve çalışan yoksullar çerçevesinde, insana yakışır işlerin eksikliğini ciddi şekilde yaşadıkları belirtilmiştir. Gelişmekte olan ülkelerde gençlerin büyük bir bölümü düzensiz istihdam biçimlerinde, bireysel becerilerinin ve niteliklerinin altında istihdam edilmektedirler (ILO,2013:1-2).

 

Günümüzde tüm ülkelerin en önemli ekonomik ve sosyal sorunlarından biri olan kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı istihdam, ülkemiz açısından da ciddi bir sorun alanını oluşturmaktadır. Eğreti, korunmasız ve güvencesiz istihdamın önemli bir görünümünü oluşturan kayıt dışı istihdam ile işsizlik ve yoksulluk arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Kayıt dışı istihdamda yer alan gençler güvencesiz ve korumasız olarak çalışmakta, sosyal dışlanmayı ise hem gelir hem de ilişkiler açısından iki yönlü olarak yaşamaktadırlar. Sapancalı (2003:163), kayıt dışı istihdamda yer alanların ücret gelirlerinde yaşanan önemli gerilemenin, bireyleri çalışıyor olmalarına rağmen yoksullaştırdığı düşüncesinden yola çıkarak, insanların çalıştıkları halde toplumsal sistemin de dışında kaldığını ifade etmektedir. İlişkiler boyutunu ise, düzensiz ve güvencesiz bir işte çalışanların aile ve toplumsal ilişki bağlarının zayıflayacağı, bu suretle sosyal dışlanma yaşayacakları şeklinde açıklamaktadır.

 

Sonuç olarak, istihdam ediliyor olmak, her zaman dışlanmayı engelleyici bir durum olarak görülmemelidir. Ekonomik ve sosyal dışlanmayı önleyecek nitelikte bir istihdam söz konusu olmadığı sürece bireyler dışlanma süreci içine gireceklerdir. Bu bağlamda, insan onuruna yaraşır nitelikte bir işte, düzenli gelire ve sosyal haklara sahip olarak çalışmak istihdamdan dışlanmayı önleyici nitelik taşımaktadır (Yıldız,2007:12).

4.        GENÇLERİN İŞGÜCÜ PİYASASINDA YAŞADIĞI SOSYAL DIŞLANMA İLE MÜCADELE

Sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele çerçevesinde gençlere yönelik geliştirilen politika ve çözümlerde, gençlerin sosyal dışlanma ve yoksullukla karşılaşmalarını engelleyici politikalar ve riskle daha fazla karşılaşma ihtimali olan dezavantajlı genç grupların (genç madde bağımlıları, genç işsizler, genç suçlular gibi) özel ihtiyaçlarına ilişkin politika üretme olmak üzere iki ana yaklaşım üzerinden hareket edildiği görülmektedir (Yurttagüler,2008: 50-51).

Genç nüfus bir ülkenin dinamik ve üretkenliği açısından büyük öneme sahiptir. Genç istihdamını artırmak ve genç işsizliğini azaltmak için uygulanacak politikalar kamu müdahalesi karakterine sahiptir (Özaydın, 2013: 122-123).  Dünya geneline bakıldığı zaman genç istihdamının ve işsizliğinin bütün bölgeler açısından önemli bir sorun olduğu görülür. Dünya üzerinde görülen işsizlik oranlarının yarısına yakınını genç işsizliğin oluşturduğu bir ortamda, işgücü piyasalarında gençleri desteklemeye yönelik politikaların geliştirilmesi bir zorunluluk halini almıştır. Durum Türkiye içinde farklı değildir. İşsizliğin en çok gençler arasında yaygın bir nitelikte olduğu ve yetişkin işsizliğinin iki katı şeklinde seyrettiği görülür (Özaydın 2013: 128).  Avrupa Birliğinde sosyal dışlanma doğrudan işgücü piyasası ile ilişkilendirilmiştir. Bu doğrultuda AB de gençlerin sosyal dışlanma ve yoksulluktan korunması için genç işsizliğiyle mücadelenin üzerinde durmaktadır.

 

Sosyal dışlanma ile mücadele, yoksulluk ve işsizlikle mücadele ile eş anlamlı görülmektedir. Sosyal dışlanma ile mücadelede işgücü piyasasına ilişkin politikalar, uygun iş yaratmak, istihdam edilebilirlik, temel eğitim ve mesleki eğitim programları çerçevesinde değerlendirilmektedir (Sapancalı,2003). Bu doğrultuda genç nüfusun temel sosyal dışlanma alanı olan işgücü piyasasından dışlanma için belirli mücadele yöntemleri kullanılmaktadır. Bunlar; “aktif işgücü piyasası politikaları uygulamak”, “sosyal güvenlik sisteminin güçlendirilmesi ve kapsamının genişletilmesi”, “sosyal yardımların çoğaltılması” şeklindedir (Tartanoğlu, 2013: 280).  Gençlerin işgücü piyasasında daha fazla yer almalarının sağlanması ve genç istihdamının insana yakışır hale getirilmesi, AB’nin ekonomik ve sosyal hedefleri arasında yer aldığı gibi Türkiye işgücü piyasasının da ana hedefleri arasında yer almaktadır (Emirgil,2014:396). Bu kapsamda uygulanan aktif işgücü piyasası politikaları; işgücüne yönelik olarak arz ve talep arasındaki uyumun sağlanması, işgücünün niteliğini arttırmaya yönelik olarak eğitim, kamu yararı gözeterek çalışma, girişimcilik ve istihdam sübvansiyonlarından oluşmaktadır. Aktif işgücü politikalarının temelde iki işlevi bulunmaktadır. İlk olarak işgücü piyasasında oluşan talepleri karşılamak ve diğeri de işgücü arzı ve talebi arasındaki eşleşmelere yönelik sorunları azaltmaktır. Ülkemizde uygulanan genç işsizlikle mücadele aktif işgücü piyasası politikaları ile genç işsizlerin istihdama kazandırılmasına ve dolayısıyla da işsizlikten dolayı karşılaşabilecekleri sosyal dışlanmanın önüne geçilmesi hedeflenmektedir. Aktif işgücü piyasası politikaları açısından “Ulusal İstihdam Stratejisi Planı” oluşturmak bu açıdan atılmış en önemli adımlardan birini oluşturmaktadır. Diğer bir çalışma ise ülkemizdeki eğitim sistemi ile işgücü piyasası arasındaki uyumsuzluğun giderilmesidir. İstihdam ve mesleki eğitim ilişkisinin güçlendirilmesi eylem planı, mesleki ve teknik eğitimin piyasanın ihtiyaçlarına yönelik olarak düzenlenmesini, hayat boyu öğrenme süreci ile aktif işgücü piyasası politikalarının etkin olarak uygulanması, mesleksizlik sorununun aşılması, kamu kurum ve kuruluşları ile özel sektör arasında bir işbirliği tahsis edilerek koordinasyonun sağlanmasıdır. Genç işsizliğin önüne geçilmesi adına bir diğer uygulamada 2010 yılında İŞKUR koordinatörlüğünde ilgili bakanlıklar, kamu kurumları, sivil toplum örgütleri, sendikalar ve akademisyenlerden oluşan bir ulusal teknik ekiple birlikte “Ulusal Gençlik İstihdam Eylem Planıdır”. UMEM “Beceri 10” projesi ise İŞKUR’un sanayi sektöründe daha fazla kişiyi meslek ve iş sahibi yapmak için Milli Eğitim Bakanlığı ve TOBB-ETÜ işbirliği ile hazırlanmıştır. İŞKUR tarafından uygulanan bir diğer uygulamada “İş ve Meslek Danışmanlığı” hizmetlerinin yaygınlaştırılmasıdır. İş ve meslek danışmanlığı hizmetleri yoluyla, kişilerin özellikleri ile mesleklerin ve işin gerektirdiği nitelik ve şartlar karşılaştırılarak, bireyin istek ve durumuna en uygun iş ve mesleği seçmesi, seçilen meslekle ilgili eğitim olanaklarından yararlanması, işe yerleştirilmesi, işe uyumunun sağlanması ile ilgili sorunların çözümüne sistemli olarak yardım edilmektedir (Özaydın, 2013: 135-140). Bu çalışmalar ve uygulamaların, gençlerin işgücü piyasası ile ilgili yaşadıkları sosyal dışlanma sorununu çözmede etkili olacağı kesindir.

Ancak belirtmek gerekir ki Türkiye’de eğitim ve istihdam alanında birçok sorunu bulunan gençlerle ilgili doğrudan yasal düzenlemelerin bulunmaması sosyal dışlanmayı oluşturan nedenler arasında sayılabilir. 4857 Sayılı İş Kanunu, gençleri işin düzenlenmesi ve iş sağlığı ve güvenliği konularında ele almaktadır. İstihdamı teşvik etmek amacıyla ise Türkiye'de ilk defa 2008 yılında ekonomik krizin etkilerini azaltacak hukuki düzenlemeye gidilmiştir. Gençlerin istihdamını teşvik edici ve koruyucu önlemlere yer veren istihdam paketi, gençlere yönelik aktif işgücü programlarının artırılması, meslek eğitim faaliyetlerinin genişletilmesi, lise ve üstü eğitim almış gençlerin stajyer olarak istihdam edilmesini kolaylaştırılmasını kapsamaktadır (Emirgil,2014:399).

 

5.        SONUÇ VE ÖNERİLER

Bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayamaması, toplumla bağlarının zayıflaması ve hatta kopmasına neden olan sosyal dışlanma, ekonomik, sosyal, siyasal boyutları olan bir süreci ifade etmektedir. Sosyal dışlanmanın en belirgin biçimi ekonomik alanda kendisini göstermektedir. Ekonomik dışlanma olarak ifade edilen bu sosyal dışlanma biçimi ise işgücü piyasalarında kendini yeniden üretmekte ve beraberinde diğer alanlardan da dışlanmayı getirmektedir. Nitekim sosyal dışlanmaya yönelik çalışmalarda sosyal dışlanmanın doğrudan işgücü piyasası ile ilişkilendirildiği görülmektedir.

 

İşgücü piyasalarından dışlanma, bireyin çalışma hayatından, tüketimden, sosyal yaşantıdan dışlanmasına neden olmaktadır. İşgücü piyasasında dezavantajlı gruplar arasında yer alan gençler, sosyal dışlanma yaşayan başlıca gruplar arasında yer almaktadır. Türkiye'de gençlerin, ülkenin ulusal insan gelişme süreçlerine, sosyal ve siyasal yaşama önemli ölçüde katılamadıkları ifade edilmektedir. Bu katılım yetersizliğinin başlıca nedenleri arasında işgücü piyasasından dışlanma suretiyle ekonomik dışlanma yer almaktadır.

Gençlerin işgücü piyasalarından dışlanması sonucu ortaya çıkabilecek bazı sonuçlar gelirsizlik ve beraberinde tüketimden dışlanma ve daha ileri boyutlarda yoksulluktur. Sosyal dışlanmanın birçok durumda yoksullukla ele alınması da bu durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Gençlerle başlayacak olan işgücü piyasalarından dışlanma ve yoksulluğun ilerleyen zaman içinde toplumun bütününe yayılması kaçınılmazdır. Bunun önüne geçmek için gençlerin işgücü piyasalarına kazandırılması ve bu yönde adımlar atılması önem arz etmektedir. Gençlerin işgücü piyasası ihtiyaçlarına yönelik eğitilmeleri, aktif işgücü piyasası politikalarının etkin şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu açıdan değerlendirildiğinde toplumun bütün taraflarına düşen sorumluluklar bulunmaktadır. Kamu kurumları, özel sektör, sivil toplum kuruluşları gibi kurumlar arasında oluşturulacak işbirliği aktif işgücü piyasası politikalarının uygulanması, sonuçların izlenmesi ve geliştirilmesi bakımından yarar sağlayıcı olacaktır. Literatürde sosyal dışlanmanın yoksulluğu da kapsayan daha geniş bir kavram olduğu belirtilmekle birlikte genellikle iki durum birlikte görülür. Yoksulluğun ve sosyal dışlanmanın önlenebilmesi için bireylere asgari düzeyde bir gelir sağlanmasının gerekliliği de sıklıkla tartışılan bir konu haline gelmiştir. Asgari gelir sağlayacak şekilde işgücü piyasasına dâhil olamayan gençlerin aynı zamanda sosyal güvenlik şemsiyesinin de dışında kalacakları ve hem ailelerine hem de topluma karşı ekonomik yük olacakları söylenebilir. Bunun sonucunda yaşanacak özgüven kaybı ve başarısızlık hissi toplumun temel dinamiklerini sarsabilecek, işgücü piyasalarından dışlanma ile başlayan süreç toplumun diğer kurumlarından, toplumsal yaşamın diğer tüm safhalarından da dışlanma şeklinde kendini gösterebilecektir. Bunun önüne geçebilmek için eğitim sistemi içinde işgücü piyasalarının ihtiyaçlarına yönelik bir düzenleme yapılması, toplum içindeki sosyal taraflar arasında buna yönelik bir koordinasyon sağlanması önemlidir. Ayrıca hem kişisel anlamda hem gençlerin ailelerine yönelik verilecek danışmanlık hizmetleri, işgücü piyasaları açısından gençlerin doğru yönlendirilmesini sağlayacağı gibi, işgücü piyasalarından dışlanmaya maruz kalan gençlerin tekrar özgüvenlerini kazanmalarını sağlayarak, işgücü piyasalarına katılmalarını kolaylaştıracaktır. 

Etkin ve uygulanabilir politikaların oluşturulabilmesi için Türkiye'nin genel olarak kendine özgü sosyal, ekonomik, kültürel ve demografik özelde ise işgücü yapısının özelliklerinden hareket edilmesi önem taşımaktadır. Örneğin aktif işgücü piyasası ve eğitim politikalarının işgücü piyasasına yeni girenler için farklı bir içerikte hazırlanması gerekmektedir. Diğer yandan sosyal dışlanma ve yoksullukla mücadele alanında üretilen politikalarda ihtiyaç odaklı bir yaklaşım benimsenmesi, gençlerin sorunlarına bütüncül bir bakış açısının gelişmesini de sağlayacaktır. Gençlerin ihtiyaçlarına göre hazırlanmış özgül istihdam politikalarının belirlenmesi, gelir getiren ve düzgün bir iş sahibi olmalarını sağlayıcı belirgin bir istihdam stratejisi uygulamak, sosyal dışlanma ile mücadele açısından yarar sağlayacaktır.


KAYNAKÇA

Adaman, Fikret, Çağlar Keyder (2006), Türkiye'de Büyük Kentlerin Gecekondu ve Çöküntü Mahallelerinde Yaşanan Yoksulluk ve Sosyal Dışlanma, Avrupa Komisyonu, Sosyal Dışlanma ile Mücadelede Mahalli Topluluk Eylem Programı 2002-2006

Aile Araştırma Kurumu (1997) Türk Ailesinde Adolesanların Sorunları, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Yayınları, Ankara

Baran, Aylin Görgün (2013), “Genç ve Gençlik: Sosyolojik Bakış”, Gençlik Araştırmaları Dergisi, Yıl 1, Cilt 1, Sayı 1

Çakır, Özlem (2002), “Sosyal Dışlanma”, Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 3, ss. 83-104.

Dominelli, L. (1999), “Neo-Liberalism, Social Exclusion and Welfare Clients in a Global Economy”, International Journal Of Social Welfare, Vol:8 ss: 14-22

Emirgil, Burak Faik (2014), “Gençlere Yönelik Sosyal Politikalar”, Sosyal Politika içinde, Editörler: Aysen Tokol ve Yusuf Alper, 5. Baskı, Dora Basım, Bursa,

Erdoğdu, S. (2004), “Sosyal Politikada “Avrupalı” Bir Kavram: Sosyal Dışlanma”, Çalışma Ortamı Dergisi, Temmuz-Ağustos, Sayı:75

Erol, Sevgi Işık (2013), “İşsizliğin Sosyal Dışlanma Üzerindeki Etkisi”,TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, Ağustos-Kasım 2012 / Şubat 2013, Cilt: 24 Sayı: 3-4-5

Gençlik ve Spor Bakanlığı (2013), Gençlik Araştırmaları Çalıştayı, Editörler: Levent Eraslan, Mehmet Bulut, Ankara

Güler, M.A. (2010), Genç Nüfusta Nüfusta Sosyal Dışlanma https://www.academia.edu/5020595/Genc_Nufusta_Sosyal_Dislanma , Erişim tarihi 20.03.14.

Gündoğan, Naci, M.Kemal BİÇERLİ (2004). Çalışma Ekonomisi, Eskişehir: T.C Anadolu Üniversitesi Yayın No: 1465.

ILO (2013) Global Employment Trends For Youth 2013, A Generation At Risk, Geneva, www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---.../wcms_202326.pdf

Room, G. (1999), “Social Exclusion, Solidarity and the Challenge of Globalisation”, International Journal Of Social Welfare, Vol:8, ss:166-174

Short, Clare (1999), “Poverty Eradication and Social Integration: The Position of the UK”, International Social Science Journal, Cilt:51, Sayı:162 ss: 467-473

Sapancalı, Faruk (2005), “Avrupa Birliği’nde Sosyal Dışlanma Sorunu ve Mücadele Yöntemleri”, Çalışma ve Toplum, 2005/3, ss: 51-106

Sapancalı, Faruk (2003), Sosyal Dışlanma, Dokuz Eylül Yayınları, İzmir

Şahin, Tijen (2009), Sosyal Dışlanma ve Yoksulluk İlişkisi, T.C. Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü Sosyal Yardım Uzmanlık Tezi, Ankara

Şenol, Esin (2010). İşsizliğin Sosyal Dışlanma Üzerindeki Etkileri, Yayımlanmamış Doktora Tezi,

Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Tartanoğlu, Şafak (2013), “Sosyal Dışlanma”, Sosyal Politika içinde, Editörler: Aysen Tokol ve Yusuf Alper, 4. Baskı, Dora Basım, Bursa

Tartanoğlu, Şafak (2014), “Sosyal Dışlanma”, Sosyal Politika içinde, Editörler: Aysen Tokol ve Yusuf Alper, 5. Baskı, Dora Basım, Bursa, ss: 270-282.

Tokol, A. (2012), “Sosyal Dışlanma-Ayrımcılık”, Sosyal Politika, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları

TÜİK (2013), İşgücü İstatistikleri, http://tuikapp.tuik.gov.tr/isgucuapp/isgucu.zul, Erişim (27.11.2013)

Özaydın, Mehmet Merve (2013), “Genç İşsizlikle Mücadelede Aktif İşgücü Piyasası Politikalarının Rolü ve Önemi”, Gençlik Araştırmaları Dergisi, Yıl 1, Cilt 1, Sayı 2, 2013.

Yıldız, Uğur Burç (2007) “Avrupa Birliği’nde İşsizlik ve Sosyal Dışlanma”, Pusula, S. 31, s. 11-16.

Yurttagüler, L., A.Kurtaran Akyüz, Y.Nemutlu, G.Uran, Ş.Yentürk (2008), İstanbul Gençliği:STK Üyeliği Bir Fark Yaratıyor mu?, http://genclik.bilgi.edu.tr/Default.asp?pageID=5

Yurttagüler, L. (2007), “Sosyal Dışlanma ve Gençlik”, Üniversite Gençliği ve Sosyal Haklar, http://abmuzakere.bilgi.edu.tr/docs/3.3.genclilkvesosyalhaklar_tıklayınız_2.pdf‎

Yücesan Özdemir, G. (2007). “Sosyal Dışlanma” Kavramı Masum Değildir: İnsandışılaşmanın Reddi ve İnsanlaşmaya Dair, TES-İŞ Dergisi, Haziran, ss:100-103.

UN (2012), Youth Employment: Youth Perspectives on the Pursuit of Decent Work in Changing Times. http://www.un.org/esa/socdev/unyin/documents/wyr11/summaryreport.pdf

Warren, Jon (2005). “Disabled People, the State and Employment: Historical Lessons and Welfare

Policy”, (Eds. A. Roulstone and C. Barnes), Working Futures? Disabled People, Policy and Social inclusion. Bristol: The Policy Press.

World Bank (2007), World development report 2007: Development and the next, Washington, DC: World Bank.