|
|||||
|
BASEL II’NİN TURİZM İŞLETMELERİ ÜZERİNE OLASI ETKİLERİ ÖZET Dünya üzerinde son 20-25 yılda, başta bankalar olmak üzere birçok kuruluş yüksek risklerle karşı karşıya kalmışlardır. Türkiye dahil bazı ülkelerde bir çok banka iflas etmiştir. Bu nedenle, riski kontrol etmek amacıyla, Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) bünyesinde faaliyet gösteren ve gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve banka denetim otoritelerince Basel I, II Uzlaşıları yayınlanmıştır. Basel Uzlaşıları bankalar başta olmak üzere bütün işletmelerin sermaye yeterlilik ve borçlanma maliyeti ile ilgili düzenlemelerdir. Bu çalışmada KOBİ grubuna dahil turizm işletmelerini nasıl etkileyeceği ve buna karşılık işletmelerin ne tür önlemler alması gerektiği üzerinde durulmuştur. Bu amaçla Muğla Bölgesinde faaliyet gösteren turizm işletmelerine bir anket uygulaması yapılmıştır. Ortaya çıkan sonuçlar ise; turizm işletmelerinin diğer sektörlere nazaran daha fazla kredi kullanmamakta olduğu ve daha çok finansman problemleri yaşadıkları görülmüştür. Bu nedenle, bu çalışmanın kapsamına dahil edilen işletmelerin, risk derecesinin yüksek olması nedeniyle daha yüksek faiz oranıyla borçlandıkları varsayılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Basel I-II Uzlaşısı, KOBİ’ler, Turizm işletmeleri
EFFECTS OF BASEL II ON TOURISM ORGANIZATIONS ABSTRACT In the last a few decades, tourism organizations, most of all banks, have faced high risks throughout the whole world. In some countries, including Turkey, lots of banks have gone bankrupt.In order to control the risk, Basel II Accords and ı have been broadcasted by the Central Banks and bank supervision and inspection authorities of developed countries that act under the control of BIS. Basel Accords is constructs cost liability and at least capital on organizations and banks. As the Basel Accords are concern all the organizations. This study how they are going to affect tourism organizations that are among the member of KOBİ and what kind of precations are going to be taken by these members will be discussed. In comparison with the other the sectors, In spite of the fact that tourism organizations get banks loans less, it is observed that they have financial problems more. Therefore, organizations which are included in the this study, owing to high risk level which are supposed to take out loans at higher rate of interest. Key Words: Basel I-II Accords, SME’s, tourism Businesses
1.GİRİŞ Dünya ekonomisi, 1980’li yıllarla birlikte hızlı bir küreselleşme sürecine girmiştir. Küreselleşme, gelişmiş ülkelerde uygulamaya konulan serbest piyasa ekonomisi, teknolojik ve finansal yenilik alanlarında yapılan ilerlemelerin etkisiyle hızlandığı görülmüştür. Finansal yeniliklerin artmasıyla beraber, bankaların sunduğu finansal hizmetlerin bir kısmı bankanın asli bilançosunda yansıtılmayan ürünlerden oluşmaya başlamıştır (Strongin, S., 1995, 463-497). Günümüz ekonomilerinde bankalar, mevduat sahibi ile borçlu arasında aracılık yapan bir kuruluş olmaktan daha karmaşık işlemler yapan finans kuruluşları haline gelmiştir. Bankalar, kredi kullandırırken, kredilerin geri ödenebilmesi için tasarruf sahiplerinin tercihlerini yakından izlemek ve davranışlarındaki muhtemel değişikliklerin doğurabileceği olumsuzluklar için önceden gerekli önlemleri almak durumundadır. En büyük problem alacakların zamanında tahsil edilememesi olmuştur. Alacakların zamanında tahsil edilmemesi bankalar için ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Bankalar vadesinde tahsil edemedikleri alacakları için karşılık ayırmak zorundadırlar. (IMF ve World Bank, 2002) Türkiye’de belirli düzeyde yasal düzenlemeler olmasına rağmen birçok banka, alacaklarını tahsil edemediğinden batmak zorunda kalmış ve ülkedeki bütün sektörler olumsuz etkilenmiştir (Öztürk, 2002). En fazla finansal kuruluşlar görünse de diğer işletmelerde farklı şekillerde etkilenmiştir. Turizm sektörü açısından baktığımızda, yerli paranın değer kaybetmesi, döviz cinsinden gelir sağlayan işletmelerin yerli para birimi bazında gelirini yükseltmiştir. Buna karşılık maliyetlerde de yüksek oranlarda artışlar olmuştur (Aydın, 2000, S.66) Gerek turizm gerekse diğer sektörlerde en fazla işletme grubunu küçük ve orta büyüklükteki işletmeler oluşturmaktadır. Bu nedenle çalışma kapsamına KOBİ turizm işletmeleri dahil edilmiştir. Ülkemizde KOBİ olarak sınıflandırılan işletmeler toplam işletmeler içerisinde sayı olarak %99’dan daha fazla bir orandadır (DİE, 1997). Bu işletmeler istihdam ve katma değer üretiminde de önemli bir paya sahiptir (DİE, 1992;1997). Yukarıda bahsettiğimiz finans sektöründe yaşanan olumsuz gelişmelere rağmen işletmelerin kullandıkları kredilerde yüksek oranda artışlar olmuştur. İşletmeler tarafında kullanılan kredilerin aktif içindeki payı kriz sonrasındaki %24’lerdeki seviyesinden %36’lara ulaşmıştır. Bankacılık sektörünün aktif büyüklüğündeki gelişmeler de dikkate alındığında toplam kredi hacmi 2000 yılına göre %50 artmıştır (TCMB, 2005). Bankaların sahip olduğu risk, yönetebilecekleri risk kadar olmalıdır. Bankaların yönetebilecekleri riski belirlemek ve sınırlandırmak amacıyla uluslar arası finans kuruluşları tarafından düzenlemeler yapılmıştır. Bankalarca reel sektöre kullandırılan kredilerin hacminde ve bu kredilerin bankaların toplam aktifleri çerisindeki payında da önemli artışlar olmuştur (BİS,2002). Basel II Uzlaşısı hükümleri çeşitli taraflar için avantajlı veya dezavantajlı sonuçlar da doğurmakla birlikte bazı maliyetleri de içermektedir. Basel II çerçevesinde işletmeler, kredi kurumları ve ülkeler derecelendirme kuruluşlarınca derecelendirilecek ve kredi notuna göre kredi kurumlarınca işletmelere faiz uygulaması yapılacaktır. Bu uygulamadan dolayı işletmelerin güvenirliği, şeffaflığı, kurumsallığı ortaya çıkacak ve kredi maliyeti buna göre belirlenecektir. Bir başka deyişle kredi notu düşük olan işletmelere yüksek faiz oranı uygulanacaktır. Bu da kredinin maliyetini arttıracaktır. Çalışmanın amacı, günümüz ve çalışma kapsamına dahil edilen işletmeleri, olabilecek finansal krizleri önceden önlemini alarak başta bankalar olmak üzere bütün işletmeleri daha açık, taşıyabilecekleri risk kadar risk alan işletmeler açısından değerlendirmektir. Çalışma 6 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm giriş, ikinci bölüm Basel kriterleri, üçüncü bölüm KOBİ’ler, dördüncü bölüm turizm işletmelerinin yapısı, beşinci bölüm anket değerlendirmesi ve son olarak sonuç ve öneriler bölümünden meydana gelmektedir.
2. BASEL SERMAYE UZLAŞILARI (BASEL-I VE BASEL-II) Sermayenin uluslar arası dolaşımı daha iyi yönetilebilmesi için bir süredir Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) öncülüğünde çaba gösterilmektedir. Uluslararası Ödemeler Bankası (BIS) bünyesinde faaliyet gösteren ve gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve banka denetim otoriteleri yetkililerinden oluşan Basel Bankacılık Denetim Komitesi (BCBS) tarafından şu ana kadar yayımlanan en önemli ve en kapsamlı metin 1988 yılında banka sermaye yeterliliklerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi hususunda yayımlanmış olan ve Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-I) olarak bilinen dokümana ilişkin köklü değişiklikler getiren Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II) olmuştur (BIS, 2004b). Basel Bankacılık Denetim Komitesi’nin üyesi olan G10+ ülkeleri tarafından hazırlanan Basel-I, halihazırda 100’den fazla ülkede, ulusal bankalar da dahil olmak üzere uygulanmaktadır. Bununla birlikte Haziran 2004’te Basel Komitesi, sermaye yeterliliği hesaplamasında Basel-I’in herkes için tek profilin terk edilmesi anlamına gelen “Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II)”nı yayımlamıştır (BIS, 2004b). Özetle, Basel-II, risklerin daha duyarlı ölçülmesi, her bankanın risk profilinin ayrı belirlenmesi, banka üst yönetimine düşen sorumlulukların artırılması ve finansal tabloların bankanın gerçek durumunu en iyi biçimde yansıtacak şekilde açıklanması suretiyle finans sektörünün oyuncuları arasındaki asimetrik bilginin minimize edilmesi ve bu sayede daha rekabetçi, sağlam ve istikrarlı bir finans sektörüne erişilmesini hedeflemektedir (Bundesbank, 2005). Basel-II ilk etapta, uluslar arası faaliyet gösteren bankaları hedeflese bile, yeni düzenlemenin bu bankalarla finansal ilişki içerisinde olan diğer bankaları da etkileyeceği ve uygulamanın yaygınlaşacağı beklenmektedir. Kredi kurumundan kredi talebeden bir işletme, ilk önce kredi talep ettiği bankanın risk durumuna göre kredinin maliyeti ortaya çıkacaktır. Bankanın ve işletmenin dahil olduğu risk durumuna bağlı olarak da derecelendirme kuruluşu banka ve işletmeyi derecelendirilecektir. Derecelendirme kuruluşunun piyasadaki geçerliliği ise uluslararası düzeydeki durumu ortaya koymaktadır (Claessens, ve diğ. 2002). Standart yaklaşım derecelendirmesinde, perakende kredilere %75 risk ağırlığı verilmektedir. Kurumsal krediler sınıflamasına giren KOBİ’lerin kullandıkları krediler için ise dış derecelendirme şirketlerince verilecek not, banka tarafından dikkate alınacak ve risk ağırlığı buna göre belirlenecektir. İçsel derecelendirme yaklaşımında ise, bankalarca tahmin edilen parametreler risk ağırlığının hesaplanmasında belirleyici olmaktadır. Derecelendirilmemiş KOBİ’ler ise yüzde 100 risk ağırlığına tabi tutulmaktadır (Uğur, 2005). Basel I ve Basel II’deki kriterlerin Türk finansal birimler üzerine yapabileceği etkileri Tablo 1 üzerinde özetle gösterilmiştir.
Tablo.1.Basel I-Il’nin Birimler Üzerine Etkileri
Kaynak: KPMG (2003a)’daki tablo özetidir. (KPMG; K; Klynveld.,P; William Barclay Peat, M ; James Marwick, Mitchell, G; Dr. Reinhard Goerdeler), 2003.
Tablo 1’den görüldüğü gibi Basel II’nin en fazla etkiyi öncelikle banka ve kredi alan müşteriler üzerindeki daha fazla olması beklenmektedir. Düzenleyici otoritenin finansal birimler arasındaki bu etkileşim içerisinde, standartları belirlemek, gözetlemek, kontrol etmek ve yeni yaklaşımlara onay vermek gibi önceki ortama göre daha aktif davranmasını gerektirecek bir rolü olduğu söylenebilir. (Candan, 2005) Düşük derecelendirme notuna sahip borçlu ülkelerde bankaların daha fazla sermaye ayırması gerektiğinden, söz konusu borçluların mevcut duruma göre daha yüksek faiz oranıyla karşılaşmaları muhtemeldir. Buna karşılık, yüksek dereceli borçluların daha düşük faizle borç bulması kredi piyasasının tam rekabet ortamında mümkün olabilir. Başka bir ifadeyle, faiz iniş ve çıkışı simetrik olmayabilir. Ortalama olarak bakıldığında gelişmekte olan ülkelerin kullanabilecekleri fonların faizlerinin yükselmesi beklenmektedir. Tablo 2: Seçilmiş Ülkelerin Derecelendirmeleri
Kaynak: Standard & Poors, Mayıs, 2005. Kredi riski yaklaşımına konu olan varlıkların yaklaşık yüzde 16’sının 2006 yılı sonu itibarıyla temel içsel derecelendirme yöntemiyle ölçülmesi planlanmaktayken, içsel derecelendirme yöntemlerinin göreli ağırlığının zaman içerisinde artması ve 2010 yılından sonra standart yaklaşımların payının azalması beklenmektedir.
3. KOBİ SINIFINA GİREN TURİZM İŞLETMELERİNİN YAPISI VE BASEL KRİTERLERİ Turizm sektörü bütün dünyada en hızlı büyüyen, istihdama, dış ticarete ve ödemeler dengesine en fazla katkı sağlayan sektör olmuştur. Turizm ekonomisi dünya Gayri Safi Milli Hasıla’nın %11’ni oluşturmaktadır. Yaklaşık 200 milyon işgücü sağlamakta ve toplam istihdamın %8’ni meydana getirmektedir. 2010 yılında bu ekonominin Gayri Safi Milli Hasıla’nın %12’ye çıkacağı ve 250 milyon işgücü sağlayacağı tahmin edilmektedir (World Travel ve Tourism Council, 2005). Avrupa, turizm sektöründe en fazla payı almaktadır. Şu anda dünyanın en fazla destinasyon düzenleyen ve turizm gelirlerinin % 52’sine sahiptir. 2010 yılında Avrupa’nın turizmde aldığı pay ise, 1995 yılında ortalama yüzde 60 oranında pay alan Avrupa turizminin payının yüzde 46'ya düşeceği öngörülmektedir. Buna karşılık Türkiye gibi gelişen ülkelerde de artacağı tahmin edilmektedir (DPT, 2005). Dünya turizm Örgütü’nün yaptığı çalışmalarda 2010 yılına kadar turizm sektörüne yapılacak sabit sermaye yatırımları %5.4 büyümeyle toplam sabit sermaye yatırımlarının %10.8’ini bulacağı öngörülmektedir(DPT, 2005). Bir başka deyişle en yüksek büyüme oranı ve en fazla yatırımların turizm sektörü olacağı ortaya çıkmaktadır. Sektördeki büyüme yeni işletmelerin kurulması ve mevcut işletmelerin genişlemesiyle mümkün olmaktadır. Büyüme büyük ölçüde borçlanmayla olacak ve bu borçlanmanın maliyeti de ülke, banka ve işletmenin dahil olduğu risk grubuna göre değişecektir. AB bünyesinde yapılan destek ve teşviklerin Türkiye’nin turizm sektörüne yönelik kullanabileceği destekler daha çok Avrupa Akdeniz Ortaklığı kapsamındadır. Bu kapsamda siyasi, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda işbirliği öngörülmektedir. Avrupa Akdeniz Ortaklığının ekonomik işbirliği bünyesinde, AB bütçesinden sağlanan hibe ve Avrupa Yatırım Bankasından alınan kredilerden oluşturulan MEDA (measures to accompany the reforms to the economic and social structures in the Mediterranean non-member countries / Akdenizli üye olmayan ülkelerdeki ekonomik ve sosyal yapı reformlarına eşlik eden önlemler)’dır. MEDA Programı, Akdeniz Ortaklığı çerçevesinde ortaya konulan işbirliği ve destek projelerinin finansmanı için kullanılmaktadır (europa.eu.int) . Konaklama, marina, yat, eğlence merkezi, golf sahaları gibi üst yapı ile turizme yönelik alt yapı yatırımlarından oluşan turizm yatırımları 1993-2003 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde turizm sektörünün toplam sermaye yatırımları içindeki payı % 2,2'den % 6,1'e yükselmiştir(DPT, 2005). Tablo. 3. Turizm Sektöründe Sabit Sermaye Yatırımları
Turizm kredileri, turizm alanları ve turizm merkezlerindeki yatırımlara tahsis edilen ihtisas kredileridir. Turizm kredilerinin toplam banka kredileri içindeki payı 1989 yılında % 1,69 olarak gerçekleşirken, izleyen yıllarda düşüş göstermiş ve 2002 yılında % 0,13 ile en düşük oranı görmüştür. Tablo.4. Turizm sektörünün Kullandığı Krediler (Milyar TL.)
Kaynak: BDDK Şubat 2005 ve Ocak 2006 Aylık Bültenlerinden derlenmiştir., Türkiye Bankalar Birliği, 2005.
Son yıllarda yabancı bankalar ve bu bankaların şubeleri aracılığıyla KOBİ’lere proje karşılığı teminatsız kredi verilmektedir. Bir başka deyişle faktoring sistemi uygulanmaya başlamıştır (Basel II ve Çal.Grubu,2006). Buna karşın yerli bankaların işletmelerden istedikleri şeffaf bilanço ve gelir tablosu kredi isteyen işletmeleri zor durumda bırakmaktadır (TBB,2004) Basel II uzlaşısı işletmelerin yapılarını ve mali tablolarını daha da şeffaflaştırmakta ve vereceği kredinin maliyetini buna göre belirlemektedir. AB Komisyonu yeni direktifle birlikte, üye ülkeler arasındaki ilişkilere özel bir önem atfetmektedir. Üye ülkelerin denetim kuruluşlarının, ortak hareket ederek verimli bir düzenleme ortamı yaratmaları beklenmektedir. Uygulama esaslarının resmi otoriteler tarafından kamuoyuna açıklanması gerekmektedir. Sınır ötesi faaliyeti bulunan grupların tüm birimleri için derecelendirme sistemleri ve/veya içsel modellerin kullanımının onayı amacıyla tek başvuru yapmaları yeterlidir. Söz konusu başvurunun, grubun ana kuruluşunun denetiminden sorumlu otorite olan “konsolidasyon yapan denetim otoritesi aracılığıyla yapılması gerekmektedir. (Standard ve Poors, 2004) Ayrıca, AB Komisyonu kararıyla AB’ye üye ülkeler tarafından yeni kurulmuş bulunan ve Türkiye gibi AB’ye üyelik perspektifi bulunan ülkelerin katılımına da açık bulunan Avrupa Bankacılık Otoriteleri Komitesi yeni direktifin tutarlı bir şekilde uygulanması amacıyla faaliyetlerine başlamıştır. G10+ ülkelerinin (toplam 13 adet) 9’unu AB üyesi ülkeler oluşturmaktadır. Dolayısıyla, Basel-II ile AB uygulamaları arasında doğrudan bir ilişki mevcuttur. Basel-II, KOBİ’leri cirosu 50 milyon €’dan daha az olan şirketler olarak tanımlamaktadır. Bu tanım, Basel-II içerisinde yer alan avantajlardan faydalanabilme açısından kritik bir ölçüttür. Bunun yanında, Basel-II içerisinde yer alan şirket kredileri “kurumsal krediler” ve “perakende krediler” olarak ikili bir ayrıma tabi tutulmaktadır. Bir şirkete verilen kredinin perakende olarak sınıflanabilmesi için karşı tarafın bir KOBİ olması, kredi tutarının 1 milyon €’dan az olması ve portföyün yeterince çeşitlendirilmiş olması gerekmektedir (BIS, 2004) Bir işletmenin bir bankadan kullandığı nakdi ve gayri nakdi kredi toplamı 1 milyon Euro’nun üzerinde ise kurumsal krediler kategorisinde yer almaktadır. Kullandığı kredi miktarı 1 milyon Euro’nun altında olmasına rağmen satış cirosu 50 milyon Euro’nun üzerinde olan şirketler ise yine kurumsal krediler altında sınıflandırılmaktadır. Satış cirosunun 50 milyon ve kullanılan kredinin 1 milyon Euro’nun altında olması halinde ise ilgili kredi perakende sınıfına girmektedir (BIS,2004) Dolayısıyla, KOBİ’lere açılan kredilerin Yeni Sermaye Uzlaşısından ne şekilde etkileneceği banka tarafından kullanılacak yaklaşıma, KOBİ’lerin satış büyüklüğüne, kullanılacak kredinin tutarına ve teminatların kalitesine göre değişmektedir. 4. METODOLOJİ 4.1. Araştırmanın Kapsamı ve Yöntemi Çalışma kapsamına Muğla Bölgesinde faaliyet gösteren 120 turizm işletmesine (Konaklama işletmeleri, yiyecek içecek işletmeleri ve eğlence işletmeleri) 2005 ve 2006 yıllarını kapsayan bir dönemde anket uygulanmıştır. Ancak ankete verilen cevapların büyük bir kısmı Fethiye ve Marmaris’ten olması nedeniyle sadece bu bölgelerdeki 88 işletmeye uygulanan anket sonuçları değerlendirmeye alınmıştır. Ankette 12 soru ve 45 değişken bulunmaktadır. Anket, işletmelerin büyüklüğünü ve yönetim yapısını ölçmek, bankalarla olan kredi ve diğer ilişkilerini ortaya çıkarmak, finansman yapıları hakkında bilgi sahibi olmak ve finansman açısından karşılaştıkları problemleri belirlemek amacıyla hazırlanmıştır. Anket yapılan bölgedeki işletme sayısına İşletmelerin profillerine baktığımızda, Türkiye’deki uygulanan işletme sınıflandırmasına göre, bir kısmı büyük diğerleri KOBİ sınıfına girmektedir. Buna karşın Basel kriterlerine göre tamamı KOBİ işletmesi sınıfına dahil olduğundan, Basel kriterlerinin KOBİ turizm işletmeler üzerinde yapabileceği etkiler ve KOBİ’lere ilişkin hükümleri dikkate alınarak uygulama yapılmıştır. Çalışmadan gelen anket sonuçları yüzde yöntemine göre tasnif edilerek değerlendirilmiştir.
4.2. Araştırmanın Bulguları Araştırmada, işletmelerin bankalarla çalışma durumları, finansman ihtiyacı olup olmadığı, varsa hangi kredi türünü kullandıkları, kredi bulmada karşılaştıkları problemler ve kaynak yapısı konularında elde edilen veriler değerlendirilmiş ve tablolar halinde düzenlenmiştir. Tablo 5. İşletmelerin Finansman Yapıları ve Bankalarla Olan İlişkisi
Görüleceği gibi işletmelerin sadece % 79,5'lik bir bölümü bankalarla sürekli ilişki halinde, gereksinim duyduğunda çalışanlar ve hiç çalışmayanların oranı ise toplamda % 21.5’tir. Günümüzde finansal piyasaların ve koşulların giderek arttığı bir dönemde bankalarla çalışmayanların oranı hiçte az sayılacak kadar az değildir. Kredi kullanımlarına bakıldığında, işletmelerin yarıdan fazlası (% 51,8) kredi kullanmamaktadır. Kullananlar ise kısa vadeli işletme kredilerini tercih etmektedir. Orta vadeli krediler çok azınlıkta kalırken uzun vadeli kredi çok az kullanıldığı görülmektedir. Burada Türkiye'deki genel ekonomik yapı nedeniyle işletmelerin güvensizlik nedeniyle borçlanmak istememeleri kadar, finans kuruluşlarının uzun vadeli kredi vermek istememeleri de rol oynamaktadır. Ayrıca kredi veren kurumların istedikleri teminatlar ve diğer şartların da ağır olduğu bilinmektedir. İşletmelerin kredi bulmada karşılaştığı problemlere baktığımızda, en önemli problemin faiz oranlarının yüksekliği olduğu %52.33 oranıyla görülmektedir. Bu açıkça göstermektedir ki Türkiye’de istikrarlı ve güvenirli bir piyasa yoktur. Bu nedenle işletmelerin genel ekonomik yapı nedeniyle kredilerden uzak durduğu sonucuna varabiliriz. Yüksek faiz oranlarıyla borçlanarak işletmeyi uzun süreli devam ettirme olanağı olmadığı düşüncesindeyiz. Özellikle turizm sektöründeki dalgalanmanın ve yapının etkili olduğunu açıkça söyleyebiliriz. İşletmelerin yarıdan fazlası ( % 51.13) bir şekilde finansman problemi yaşadığı, finansman sorunu yaşamayanların ise, genel olarak varlıkları içinde öz sermaye oranı yüksek olan ve nispeten küçük işletmeler olduğunu anketten görebiliyoruz. Dolayısıyla büyümek isteyen işletmelerin daha fazla öz kaynaklarıyla büyümeye gideceği ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü gibi işletmelerin % 69.77'sinin finansman kaynakları içindeki öz kaynak payı % 50'den fazladır. Bu da bize işletmelerin dış kaynak almadan kendi kaynaklarıyla işlerini sürdürdüklerini bir kez daha doğrulamaktadır. İstanbul Sanayi Odası’nın Ekonomik Durum Anketiyle yaklaşık aynı sonuçlara ulaşılmış olduğu görülmektedir. (İSO 2004) Bu kapsamda Basel II karşısında işletmelerin gerçekten de çok zorlanacağını, bu kurallara uyum sağlamakta güçlük çekeceklerini söylemek yanlış olmayacaktır. Önümüzdeki 4-5 yıl içinde Türkiye'de de uygulamaya geçmesi beklenen Basel II kuralları, işletmelere birçok yükümlülükler getirmektedir. AB ve sanayileşmiş diğer ülkelerde Basel II kurallarından KOBİ'lerin yarar sağlayacağı düşünülmektedir. Türkiye’de ise banka kredilerinden sadece yüzde 10'u küçük ve orta ölçekli firmalara aittir (TBB, 2006). Sistemdeki ağırlıkları düşüktür. Kredi derecelemesi yapmak çok profesyonel bir iş olduğundan yoğun bilgi ve veri istemektedir. Çalışma sonunda düşük bir dereceleme notu alan firmaya kredi vermek, bir banka için ek sermaye artırmak zorunluluğu doğuracak ve bankalar notu düşük firmalara kredi vermeyecekler ya da nakde yakın teminatlar isteyeceklerdir. Basel II'ye göre, gayrimenkul ipoteği değerli bir teminat sayılmayacağı için, turizm işletmeleri bu konuda da oldukça zorlanacaklardır. Bankalar hem kredi kullananların, hem de kredi işlemlerinin risklerine bakacakları için turizm işletmelerinin yönetim biçimleri de göz önünde bulundurulacaktır. Bu konuda aile şirketlerinin işi zorlaşacak ve profesyonel yönetime sahip olmayan aile şirketlerinin kredi maliyetleri artacaktır. Basel II uzlaşısı’nda turizm işletmelerinin küçük işletme olma özelliklerini devam ettireceği, ancak bankacılık sistemi içerisinde krediye dayalı yeni yatırım veya modernizasyon yapabilmek için belirlenen kriterler, daha açık ve işletmenin kurumsallaşmasını gerektirmektedir. Özellikle eko turizme yönelik hizmet veren turizm işletmelerinin küçük kalacakları dikkate alındığında şimdiden kendilerini hazırlamaları gerekmektedir. Bu kapsamda turizm işletmeleri; - Şeffaflık, - Hesap verebilirlik, - Sürdürülebilirlik İlkelerine dayalı bir örgütlenmeyi uygulayan, yenilikçi ve yaratıcı olmalarını öngören işletmeler olmalarını gerektirmektedir. Turizm işletmelerinin risk derecesinin belirlenmesindeki kriterleri finansal ve finansal olmayan kriterler şeklinde ikiye ayırabiliriz. I.Finansal Kriterler · Borç durumu · Karlılık durumu · Borç-alacak Devir hızları · Satışlardaki gelişim II.Finansal Olmayan Kriterler · Yetkilinin sektördeki deneyimi · Yetkilinin eğitim düzeyi, yaşı · Üst yönetimin profesyonelliği · Pazar payı · Satın alma ve satış koşulları · Ürünün kalitesi
5.SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye’de faaliyet gösteren turizm işletmelerinin tamamına yakını KOBİ sınıfına dahil olacak ve dolayısıyla KOBİ turizm işletmeleri de Basel II Uzlaşısı’ndaki kriterlere göre kredi kullanacaklardır. Turizm işletmelerinin sermaye yapılarına bakıldığında büyük bir kısmı öz sermaye olmuştur. Ancak turizm sektörünün dalgalı ve kırılgan bir yapıya sahip olması nedeniyle bazı dönemlerde borçlanmaları gerektiğinde, bu borçlanmanın maliyeti yüksek çıkacaktır. Bu durumda KOBİ'ler ve yöneticileri şimdiden başlayarak önlemlerini almak durumundadır. İşletmeler hesaplarını, yönetimlerini ve teminatlarını yeni şartlara uydurmak zorundadır. Bunu gerçekleştirenler birkaç adım önde gideceklerdir. Gerçekleştiremeyenlerin ise, sistemde yaşamaları ve büyümeleri güçleşecektir. İşletmelerin bu koşulları sağlarken yapmaları gerekenler ise; - Sermaye yapısını güçlendirmek, - Kayıt düzenini iyileştirmek, - Bütün faaliyetleri kayıt altına almak, - Raporlamaya yönelik teknolojiyi kullanmak, - Özellikle muhasebe ve finansman konusunda uzman insan kaynaklarına sahip olmak, - Kurumsal yönetim kültürünü geliştirmek, - Riskleri bilerek ve hesaplama yaparak almak Yukarıda belirtilenler, kısaca daha yüksek dereceye sahip olan işletmelerin daha güçlü olması anlamına gelmektedir. Döviz üzerinden çalışan işletmeler, finansal risklerini ya içsel yöntemlerle ya da dışsal piyasa araçları ile yönettiğinde, içsel teknikler genel olarak bilanço içi, dışsal teknikler ise çoğunlukla bilanço dışı riskten korunma teknikleri olarak değerlendirilmektedir. Döviz riskini, ticari ve finansal amaçları doğrultusunda yönetilebilmesini sağlamak, nakit akışında, muhasebe kârlılığında kısa vadeli fiyat dalgalanmalarını azaltmak, için firmalar risk yönetimi uygulamak zorundadırlar. Risk yönetim ürünlerini; ihracatçılar, ithalatçılar, yabancı para ile borçlananlar, yabancı para yatırımcıları, sabit oranda borç verenler ile değişken oranda borç kullananlar, ithal malı kullananlar sabit veya değişken getirili yatırım enstrümanları kullanıcılarının uygulaması mümkündür. Türkiye’de faaliyet gösteren ve çalışma alanına dahil işletmeler üzerine yaptığımız anket çalışmasından açıkça görülmektedir ki; işletmelerin öz sermaye ağırlıklı, krediyi faiz oranın yüksekliğinden dolayı kullanmaktan kaçındıkları, buna karşın yarısından fazlasının finansman problemi yaşadığını görmekteyiz. İşletmelerin en kısa sürede ülkedeki istikrar ve düşük faizle birlikte finansman problemlerini çözmeleri ve bundan sonraki faaliyetlerini Basel kriterleri doğrultusunda yapmaları gerekmektedir. |
Kaynakça
KAYNAKÇA
Aydın, Aydan, (2000), ‘’Bilanço Dışı İşlemler’’, Bankacılar Dergisi, Sayı.34.
Bank for International Settlements (2004a), “International Convergence of Capital Measurement and Capital Standards: www.bis.org Bank for International Settlements (2004b), “Implementation of the New Capital Adequacy Framework in Non-Basel Committee Member Countries”: www.bis.org, 2004BDDK (2004b), “Basel-II Sayısal Etki Çalışması (QIS-TR) Değerlendirme Raporu, Araştırma Dairesi, 2004 Bundesbank (2005), “Basel-II- The New Capital Accord”: www.bundesbank.de. Candan, H. (2005) “Risk Based Capital in Turkey”, Risk Management Workshop Turkey, İstanbul 9-11 Şubat 2005. Claessens, S. ve Embrechts G. (2002), “Basel II, Sovereign Ratings and Transfer Risk External versus Internal Rating”, Conference on Basel II: Economic Assessments, BIS, Conference Paper. Griffith-Jones, S ve S. Spratt (2001), “Will the Proposed New Basel Accord have a Net Negative Effect on Developing Countries?”, Institute of Development Studies, University of Sussex. Griffith-Jones, S, Segaviano ve S. Spratt (2001), “Basel II and Developing Countries: Diversification and Portfolio Effects. IMF ve World Bank (2002), “Implementation of the Basel Core Principles for Effective Banking Supervision, Experiences, Influences, and Perspectives”. Köylüoğlu (2005), “Presentation by Uğur Köylüoğlu”, Risk Management Workshop Turkey, İstanbul 9-11 Şubat 2005. Klynveld.,P; William Barclay Peat, M ; James Marwick, Mitchell, G; Dr. Reinhard Goerdeler), 2003. Liebig, T., Porath D., Weder, B., Wedow, M. (2004), “How Will Basel-II Affect Bank Lending to Emerging Markets? An Analysis based on German Bank Level Data”, Bundesbank Discussion Paper. Metzger, M (2004), “Basel II: Benefits for Developing Countries?”, BIF Working Papers on Financial Markets, No:2 Powell, A. (2004a), “Basel II and Developing Countries: Sailing through the Sea of Standards”, Universidad Turcuato Di Tela and The World Bank. Repullo, R. Ve Suarez, J. (2004), “Loan Pricing under Basel Capital Requirements”, CEPR. Standard and Poors, (2004), “Sovereign Ratings History since 1975”: www.standardandpoors.com Schmidt-Bies, S. (2005), “Basel II and its Implications”, International Conference on Financial Stability and Implications of Basel-II, Istanbul. World Travel & Tourism Council (WTTC) http://www.wttc.org Devlet İstatistik Enstitüsü Devlet Planlama Teşkilatı KOBİNET Avrupa Birliği Bankası www.kobinet.org.tr Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme Ve dEstekleme İdaresi Başkanlığı, www.kosgeb.gov.tr Merkez Bankası Türkiye Bankalar Birliği Basel II ve KOBİ’ler Çalışma Grubu (Basel II’nin KOBİ’lere Etkileri), Bankacılar Dergisi, Sayı 58, 2006, S.52. http://europa.eu.int/comm/external_relations/euromed/MEDA.htm