YIL: 9

SAYI: 104

AĞUSTOS 2006

 

 

önceki

yazdır

 

 

Araş.Gör. Burak DARICI

 

 

  

MAKRO EKONOMİK İSTİKRARIN SAĞLANMASI AÇISINDAN  DALGALI DÖVİZ KURU SİSTEMİ


Özet

Dalgalı döviz kuru sistemi avantajları nedeniyle birçok ülkede yaygın kullanım alanı bulmuştur. Ülkelerde yaşanan liberalizasyon hareketleri ile birlikte dalgalı kur sistemine geçişte hız yaşandığı görülmektedir. Aynı zamanda bu sistem sayesinde enflasyon üzerinde düşürücü milli gelir üzerinde ise arttırıcı bir etki kısa sürede sağlanmaktadır. Bunu sağlayan ise sistemin esnek bir ekonomi yönetimine izin vermesidir. Türkiye’de de 2000 kasım ve 2001 şubat aylarında yaşanan krizlerden sonra dalgalı kur sistemi istikrar aracı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönemde siyasi istikrar ile birlikte Merkez Bankasının ve Hükümetin kamuya sistemi iyi bir şekilde anlatmasıyla dalgalı döviz kuru sistemi uygulanabilmiştir. Türk ekonomisine 2005 sonu itibariyle bakıldığında ise örtük enflasyon hedeflemesi ile birlikte götürülen dalgalı döviz kuru sistemi enflasyon ve büyüme üzerinde istenen sonuçları vermiştir. Bu başarının devam etmesi ise gelir dağılımı, işsizlik gibi yapısal sorunların çözümüne ve kamu finansman açığının uzun vadeli olarak ortadan kaldırılmasına bağlıdır. Bu çözümlerin yanında siyasi istikrarın bozulmaması ve kurun etkin yönetimi de ülke ekonomisinin istikrarı ve sağlanan başarı açısından önemlidir.

 

Abstract

Due to advantages of the floating exchange rate regime it is applied in various countries.  Transition to floating exchange rate regime is accelerated in Turkey with liberalization after 1980’s. Because of the floating exchange regime let to flexible economic manegement , regime contribute decreasing inflation and increasing GDP. After November 2000 and February 2001 crises Floating Exchange rate regime empoyed as stabilization policy instrument. After crices period, Due to Central Bank and The Goverment explained the regime accuretely, Floating Exchange rate regime could be applied in Turkey. If we evaluate Turkish economy as at last period of 2005 Floating Exchange rate regime provided expected with implied inflation targeting  policy .The continuity of this success is due to the solution of the structural problems such as unemployment , income distribution and elimination of the public finance deficit  for long term. Beside these solutions, the political stability and efficient management of the exchange rate is important for the  economic stability of the country and the gained success.

 

 

 

1- Giriş

 Kapsamlı bir ekonomik programın oluşturulmasında sabit döviz kuru rejiminin mi yoksa esnek döviz kuru rejiminin mi kabul edileceği tartışması programı uygulayacak ülkelerde sık sık tartışma konusu olmaktadır. Bunda en önemli sebep, iki tür uygulanacak döviz kuru yaklaşımının hangisinin enflasyonu düşürme konusunda başarılı olacağının belirlenebilmesidir. Yapılan çalışmalarda tam olarak net bir şey söylenememektedir.

 

Bununa beraber 1980’lerden bu yana hiper veya kronik enflasyona sahip olan ülkelerde dezenflasyon programlarının ya da daha resmi adıyla ‘Kur Temelli Stabilizasyon Programlarının’ en önemli bileşeni olarak görülen sabit fakat ayarlanabilir kurların avantajları ve dezavantajları yeniden sorgulanmaya başlanmıştır.

 

1970’li yıllardan 1990’lı yılların ikinci yarısına kadar revaçta olan esnek çıpaların kronik ve hiperenflasyona karşı çok etkili bir politika unsuru olduğu, kur riskini düşürdüğü için belirsizliği azalttığı, uluslararası yatırımlar ve dış borçlanma açısından avantajlı olduğu düşünülüyordu. Buna karşın, günümüzde esnek çıpaların dışsal şoklara karşı dirençsiz olduğu, cari işlemler dengesi üzerinde olumsuz bir etkiye sahip olduğu, güvenilirlik sorunu yüzünden belirsizliği azaltmadığı ve enflasyonun yapışkanlığı yüzünden enflasyonu da düşürmediği argümanları ön plana çıkmıştır.

 

Sabit fakat ayarlanabilir kurlara karşı gelişen tepki, bu tip rejimler de dahil olmak üzere bütün ara kur rejimlerinin reddi, buna karşın serbest kur rejimlerinin ön plana çıkması sonucunu doğurmuştur. Dalgalı kur sistemi (serbest döviz kuru) en aşırı şekilde tanımlanacak olursa, döviz piyasaları üzerinde hiçbir hükümet müdahalesinin olmadığı ve döviz kurlarının tamamen piyasadaki döviz arz ve talebine göre oluştuğu bir piyasa şeklinde açıklanabilir (Dornbusch, Fischer ve Starts, 1998). Ancak bu sistemde yapılan müdahaleler kurların istenilen düzeyde oluşmasını sağlamak yerine, bu piyasadaki gereksiz dalgalanmaları önlemek ve değişimleri daha ılımlı hale getirmek için yapılmaktadır (Özdemir,Şahinbeyoğlu,2000). Makro ekonomik istikrar açısından dalgalı döviz kurunun kullanılması durumunda ekonomideki diğer değişkenlerin kurdaki harekete uyum göstereceği varsayılmakta bu yönde politikalar geliştirilmektedir. Bu politika da kur enflasyon, faiz, büyüme gibi değişkenleri etkileyen ve bunlara yön veren ana faktör halini almaktadır.

 

Değişken kur sistemi, serbest piyasa mekanizmasının dövize uygulanmış şekli olarak düşünülebilir. Sistem bu açıdan değerlendirildiğinde ideal bir piyasa olarak gözükmektedir. Ancak uygulamada dış ticaret firmaları, yatırımcılar, ihracatçı-ithalatçılar gibi kesimler değişken kur sisteminin bu haline karşı çıkmaktadırlar.

 

2-Dalgalı Kur Sistemi Türleri

Yukarıda genel hatları ve ayırıcı özellikleri verilmeye çalışılan müdahalesiz dalgalı kur sisteminin uygulamada çeşitli sorunlar yaratabileceği ve müdahalesiz uygulanmadığının açıklanmasında sonra bu bölümde dalgalı kur sistemine getirilen kısıtlamalara ve müdahalelere göre oluşan sistemlerden bahsedilecektir.

 

 

2.1. Gözetimli Dalgalanma

Bu sistemde parasal otorite döviz kurlarına müdahale etmekle birlikte, bu müdahaleler önceden belirlenmiş kurallara göre gerçekleştirilmektedir. Parasal otorite yaptığı müdahaleleri kendi geliştirdiği mekanizmaların kurların beklenenden daha fazla dalgalanması durumunda yapmaktadır. Önceden açıklanmış kurallara bağlı olarak yapılmayan bu müdahaleler sayesinde para otoritesinin hareket alanı genişlemektedir. Bununla birlikte bu müdahalelerle birlikte serbest dalgalı kur sisteminin getirebileceği bazı riskler de ortadan kaldırılmış olmaktadır. Ancak bu tür müdahaleler tüm ekonomiler açısından düşünüldüğünde eğer yönetimli dalgalanma modeli ile ülkede elde edilmeye çalışılan sonuçlar başka ülkelerin olumsuz etkilenmesine neden oluyorsa buna kirli dalgalanma denilmektedir (Dornbusch, Fischer ve Starts, 1998).

 

2.2. Bant İçinde Dalgalanma

Bu tür dalgalı kur sisteminde kurların dalgalanması için belirli bir aralık belirlenmekte ve bu aralıkta dalgalanmasına izin verilmektedir. Para otoritesi bu aralığın ortasında bir kur belirlemekte ve bunun etrafında belirlenen bantta dalgalanmasına izin vermektedir. Dalgalı ve Sabit kur sisteminin bir bileşimi gibi algılanabilecek bu sistemde esnekliğin ve istikrarın bir arada olduğu düşünülebilir. Bu sayede dışsal bir şok yaşanması durumunda dalgalanma bandı bu şokun etkisini azaltmakta bazı durumlarda da ortadan kaldırmaktadır.

 

Bununla beraber bant içinde dalgalanma sisteminde aralığın belirlenmesi sorun yaratabilmektedir. Dar bir bandın belirlenmesi istikrarsızlığı ve spekülasyona neden olmaktadır. Ayrıca bandın dar olması aralığın sürdürülememesine neden olabilmekte bu da sisteme olan güvenin sarsılmasını anlamına gelmektedir. Son olarak da aralığın sürekli değiştirilmesi beklenen yararın azalmasına neden olmaktadır (Parasız, 1997).

 

2.3. Kayan Aralık

Bu sistemde ise bir önceki sistemden farklı olarak, belirlenen aralığın ortasındaki merkez kur sabit tutulmamaktadır. Bu ortalama para otoritesinin kullandığı sisteme göre önceden belli olmayan zaman dilimlerinde yeniden ayarlanmaktır. Özellikle piyasanın volatil olduğu ve yüksek enflasyonun yaşandığı gelişmekte olan ülkelerde uygulanan bir sistemdir. Ancak bu sistemde ayarlama dönemlerinin önceden bilinmemesi bir istikrarsızlık sebebi olabilmekte piyasalarda belirsizliği yol açabilmektedir (Parasız, 1997).

 

3. Dalgalı Döviz Kurunun Avantajları ve Dezavantajları

Makro Ekonomik İstikrarın sağlanmasında dalgalı döviz kurunun seçilmesinin nedenlerin şu şekilde açıklamak mümkündür. Dalgalı kur rejimlerinin en önemli avantajları dışsal şoklara ve reel sektörden gelen şoklara karşı dirençli olmasıdır. Kur tamamen serbest olduğu için etkin işleyen bir döviz piyasasında kurlar yeni oluşan durumlara ve özellikle de şoklara hızla ve tam olarak uyum sağlarlar. Bununla beraber Dalgalı kur rejimlerinin bir diğer avantajı ise dış ticarette kurun değerlenmesine bağlı bir rekabet kaybının yaşanmaması, dolayısıyla ödemeler dengesi açısından bir sorun ortaya çıkmamasıdır (İnan,2002).

 

 Kur istikrarı bir hedef olarak alınmadığı için merkez bankasının daha etkin bir para politikası yürütme şansı bulunmaktadır. Ayrıca Denge kendiliğinden sağlandığı için dış rezerv ihtiyacı azalmaktadır. Uygulaması kolay olduğundan bürokratik işlemlerde azalmalar da yaşanmaktadır. Serbest kur sisteminin diğer bir avantajı da ulusal paranın gerçek değerini kazanmasını sağlamasıdır. Hükümetlerin belirledikleri kurlar genellikle ulusal parayı aşırı değerli bir hale sokmaktadır. Bu sistemde ise böyle bir şeyin meydana gelmesi söz konusu değildir.

 

Ancak son dönemlerde uygulamada yoğun olarak kullanılmakta olan dalgalı kur sisteminin dezavantajları da bulunmaktadır. Dalgalı kurun meydana getirdiği ilk dezavantaj Serbest kur politikasında dış ülkelerdeki enflasyon kur yoluyla ithal edilmesidir. Ayrıca serbest kura bağlı olarak hem risk, hem de ekonomideki birimlerin risk algısı artmaktadır. Bu nedenle risk primleri yükselmekte ve hem ticari hem de finansal işlemlerde azalış olabilmektedir. Önemli bir diğer dezavantaj ise finans kesimi açısından ortaya çıkmaktadır. Serbest kura geçildiğinde açık pozisyonda bulunan firma ve bankalar kurun olası bir yükselmesinde büyük ölçüde zarar görürler.

 

Serbest kur sisteminde döviz kurlarındaki ufak değişmelerin dış dengeyi sağlamada başarısız olması durumunda  ise, yani arz ve talep esnekliklerinin yüksek olmaması durumunda dış denge için kurlarda değişmelerin büyük düzeyde olması gerekir ki bu da istikrarsızlık nedeni olabilir. Son bir dezavantaj olarak da yazılabilecek şey değişken kur sisteminin enflasyonu hızlandırma olasılığının bulunmasıdır. Kurlardaki yükselme ile birlikte özellikle gelişmekte olan ülkelerde hammadde ve sermaye mallarının fiyatlarında yükselme yaşanmaktadır. Bu da ücretleri ve sanayi de maliyetleri arttırıcı bir faktör olmakta bu durumda mal ve hizmet fiyatlarını yükseltmektedir. Tam tersi durumda ise kurlardaki düşme yaşanması halinde ise fiyatlarda aşağı doğru bir hareket yaşanmaz yani hareket tek yönlü olarak ortaya çıkmaktadır.

 

Avantaj ve dezavantajlarının açıklandığı serbest kur sistemi açısından 1980’lerden sonra önemli bir mali dengesizlik yaşanmaması sonucu bu sistemin sakıncalarının uygulamada o kadar güçlü olmadığı söylenebilir. Bununla birlikte, üstünlüğü ne olursa olsun, sınırsız bir dalgalı kur sistemi uygulaması bir istikrarsızlık sebebi olabilir. Bu nedenle uygulamada dalgalı kur sistemini düzenlemek için çeşitli modeller ortaya atılmıştır. Bu açıdan bakıldığında aradaki sistemler sabit ve dalgalı kur sistemi arasında bir uzlaşma sağlamaktadır.

 

4. Sabit Kur Sisteminin Avantaj ve Dezavantajları

Makro ekonomik istikrarın sağlanmasında dalgalı kur seçiminin açıklanması açısından bunun alternatifi olan sabit kur sisteminin de açıklanmaya ihtiyacı vardır. Bunun için ilk olarak sabit kur sisteminin uygulandığı ülkeye getirdiği avantajlar açıklanacak daha sonra ise bu sisteminin dezavantajlarından bahsedilecektir.

 

Sabit kur sisteminin sağladığı en önemli avantaj  beklenen kura ilişkin bir bilgi sağladığı için kur riskini azaltmasıdır. Bu tür bir riskin azalması ise piyasaların uluslar arası sermaye piyasalarına açık olması varsayımı altında uluslar arası parayı ülkeye çeker yabancı yatırımları arttırır. Kur belirsizliğinin azalması (sürekli devalüasyon olmaması ve bu yönde bir beklentinin oluşmaması varsayımı altında) aynı zamanda ekonomik birimlerin uluslar arası piyasalarda işlem yapmalarına da yardımcı olacaktır. Belirsizliğin azalması ülke riskini de düşüreceğinden faizlerdeki risk primini düşürebilir, bu da ülkenin borçlanma imkanlarını arttırabilir. Son olarak ise para arzı ile kurlar arasında kısa dönemde çıkabilecek ilişkiyi ortadan kaldırır (İnan,2002).

 

Sabit kur sisteminin avantajlarının yanında, uygulanan ülkeye getirdiği bazı önemli dezavantajlarda bulunmaktadır. Sabit kur sisteminde en öneli şey, oluşturulan kurun sürdürüleceğine dair ekonomik birimlerde pozitif bir beklentinin olmasıdır. Ekonomik değişkenlerde yaşanan bir bozulma ile birlikte kurların sürdürülemeyeceği yönünde bir beklentinin oluşması ve bu ekonomik faaliyetlerin gerçekleştirilmesi krize neden olabilir. Bu tür bir krizde ise yaşanacak devalüasyon ile birlikte önemli makro ekonomik değişkenlerde yukarıya doğru büyük kırılmalar yaşanır (faiz ve enflasyon rakamlarında yaşanan artışlar gibi).

 

Bu olumsuz yanlarının yanında sabitleme yapılan ülkenin parasal politikalarından doğrudan bir etkilenme yaşanacaktır. Bu ise ekonomi politikalarının bağımsızlığını olumsuz etkileyecektir. Ekonominin kırılgan yapıya sahip olması durumunda ise bu tür bir sabitlemeye gidilmesi meydana gelebilecek iç şoklar (reel kesim ya da finans kesiminden) karşısında kırılgandır. Bu durum dış şokların yaşanması halinde de geçerlidir. Böyle bir sürecin yaşanmasının ekonomik etkileri çok yüksek olabilmektedir (Parasız,1997). Son olarak enflasyonun yaşandığı ve sürekli olarak arttığı durumlarda yerli paranın reel olarak aşırı değerli hale gelmesi durumunda ihracatta azalma ve ithalatta artış yaşanacak, bu durum ise dış denge üzerinde olumsuz etkiye neden olacaktır.

 

5. Dalgalı Döviz Kuru Tercihine Neden Olan Diğer Faktörler

Yukarıda genel hatlarıyla verilmeye çalışılan makro ekonomik istikrarın sağlanmasında para ikamesinin kullanılmasına neden olan ana faktörlerin yanında, bazı dolaylı nedenler de bulunmaktadır. Bu nedenlerin başında para ikamesi gelmektedir Para ikamesi, literatürde genel olarak şu şekillerde tanımlanmaktadır. Cuddigton para ikamesini olgusunu, değişim aracı olarak piyasalarda yerli para ile birlikte farklı yabancı paranın o ülke vatandaşları tarafından kullanımı olarak tanımlamıştır (Cuddington, 1989).

 

Diğer bir açıdan ise McKinnon para ikamesi ile ilgili tanım sorununu, doğrudan ve dolaylı para ikamesi arasındaki farkı ortaya koyarak aşmaya çalışmıştır. Bu bağlamda doğrudan para ikamesini, ödeme aracı olarak kullanılabilecek iki ya da daha çok paranın aynı piyasada rekabeti olarak tanımlamıştır. Dolaylı para ikamesini ise yatırımcıların yerli finansal araçlar yerine yabancı finansal araçlara yönelmesi olarak ortaya koymuştur (Mckinnon, 1985). Bu açıdan bakıldığında para ikamesini sermayenin mobilitesi kavramından ayırmak hemen hemen imkansızdır. Çeşitli yazarlar bu iki farklı grup arasında kalan tanımlar yapmışlardır. Ek olarak, Gros and Thygesen para ikamesine yabancı para birimlerinin yerli para biriminin geleneksel fonksiyonları olan hesap birimi olma, işlemlere aracılık etme ve değer saklama aracı olma fonksiyonlarını yerine getirmesi açısından bakmışlar ve bu şekilde tanımlamışlardır  (Gros, Thygesen, 1992).

 

Para ikamesi aktif ikamesi (dolaylı para ikamesi) şeklinde ortaya çıktığı ekonomilerde, genel bir kural olarak dalgalı kur rejimleri uygulanması daha uygun görülmektedir. Çünkü ekonomik ajanlar aktiflerini döviz cinsinden tuttukları için kurdaki dalgalanmalardan etkilenmeyeceklerdir. Böylece dalgalı kur rejimlerinin en önemli sakıncalarından biri ortadan kalkmakta ve serbest kur uygulamasıyla beraber, para politikasında serbestlik ve bunun getireceği avantajlar kullanılabilmektedir. (Poirson, 2001), (Berg ve Borenzstein, 2000).

 

Dalgalı kur sisteminin makro ekonomik istikrar bağlamında kullanılmasına bir diğer neden ise bu kur rejimlerinin dışsal şoklara karşı nispeten dirençli olmasıdır. Bunun nedeni kur istikrarının bir hedef olarak belirlenmemesi durumunda, kurdaki artışın dışsal şokları emerek ekonomideki birimler üzerinde yaratması muhtemel tahribatı engellemesidir. Elbette bu düşüncenin arkasında ekonomide ‘uygun’ bir aktif ikamesinin olduğu ve ekonomik ajanların hesaplarını kur artışlarını hesaba katarak yaptıkları varsayımı vardır. Ayrıca, serbest kur rejimleri bağımsız bir para politikası uygulamak konusunda para otoritelerinin elini serbest bıraktığı için de dışsal şoklarda bir avantaj sağlar.

 

6. Makro Ekonomik İstikrar Döviz Kuruna veya Para arzına Dayalı Yaklaşım

Makro ekonomik istikrarın sağlanmasında ve dolayısıyla kronik ve yüksek enflasyonun ortadan kaldırılmasına yönelik uygulanacak politikalar değişik versiyonları olmakla birlikte, iki kısma ayrılmaktadır (Fischer,1983). Bunlar, para arzına dayalı ve döviz kuruna dayalı yaklaşımlardır. İstikrara yönelik olarak uygulanacak politikanın etkinliğine bakmak, seçilecek politika açısından önemlidir. Bunun için iki yaklaşım etkinlik bakımından karşılaştırılarak, hangi koşullarda daha iyi sonuç verebilecekleri incelenmelidir. Bu ise enflasyonda sağlanan düşüş (pozitif etkinlik) ve üretimde (milli gelirde) oluşan düşme (negatif etkinlik) karşılaştırılarak yapılabilir. Böyle bir karşılaştırma, iki politikadan hangisinde pozitif etkinliğin negatif etkinlikten daha fazla olduğuna bakılarak yapılabilir.

 

1980 ve 1990’ların başlarındaki hızlı finansal yeniliklerin bir sonucu olarak parasal büyüklükler ve dolayısıyla enflasyon oranları, para politikası göstergesi olma özelliklerini kaybetmişlerdir. Böyle bir süreç gelişmiş ülkelerde daha yoğun olarak gözükmektedir. Böyle bir sonucun yaşanmasında bu ülkelerin derin, tabana yayılmış ve reel kesimi tamamlayıcı bir finansal sisteme sahip olmalarının etkisi vardır.

 

Benzer bir durum gelişmekte olan ülkelerde de yaşanmaya başlamıştır. Böyle bir değişimin yaşanmasıyla beraber para politikasının ara hedefi ve göstergesi olarak varlık fiyatları ön plana çıkmaya başlamıştır. Bununla beraber enflasyon oranının hızlı bir şekilde yükselmesi ve yüksek düzeylere çıkmasıyla beraber reel faiz oranlarının doğrudan gözlemlenememesi nedeniyle bu oranları yorumlar güçleşmektedir. Vadeli işlemlere uygulanan faiz oranları gibi türev faiz oranları bu konuda başarılı olabilmekte ancak bu tür faiz oranları yada varlık fiyatlarının derin finansal piyasalarda kullanılması nedeniyle etkin kullanılamamaktadır. Bu değişkenlerin makro ekonomik istikrarın izlenmesi ve istikrarı inşa için kullanılamaması nedeniyle istikrara sahip dalgalı bir döviz kurunun kullanılması parasal durumdaki kısa dönem değişmelerin temel göstergesi işlevini yerine getirebilir (Şen,2001).

 

Teorik çalışmalar, enflasyon kalıcı - kronik bir yapı sergilediği ve kredibilite gibi sorunların önemli olduğu durumlarda kura dayalı istikrar tedbirlerinin uygulanmasının daha etkin olacağı yönünde sonuçlar vermiştir (Turan,1997). Yukarıda yapılmaya çalışılan açıklamalar doğrultusunda bu kur politikasının dalgalı kur politikası olması daha yararlı gözükmektedir. enflasyonun katı olması para arzı düşüşlerinin enflasyon üzerinde kısa zamanda önemli bir düşme etkisi sağlamayacağı kura dayalı politikanın makro ekonomik istikrar için kullanılabileceğini göstermektedir.

 

 Aynı koşullarda ise, döviz kuru istikrarının sağlanması ile birlikte, kurdaki düzelmenin enflasyon üzerine daha kısa sürede etkisi olacaktır. Ancak böyle bir başarının sağlanması için ekonomik birimlerin kur ile ilgili bekleyişlerinin bu yönde olması gerekir ki uygulanacak olan dalgalı kura dayalı politika istikrar bakımından başarılı sonuçlar versin (Erol,2002).

 

Ülkede makro ekonomik istikrara yönelik bir programın dalgalı döviz kuruna dayalı olması ve bu kur politikasında da istikrarın sağlanmasıyla birlikte, programın kredibilitesi yüksek hale gelecektir. Bu tür politika ise enflasyonu ve nominal faizleri kısa sürede aşağı çekecektir. Böylece, iç denge (özellikle kamunun borç yükü) ve dış denge (dış ticaret dengesi) arasındaki muhtemel bir çatışma önlenebilecektir. Böyle bir çatışmanın ,yani ters yönlü bir ilişkinin meydana gelmesinde, reel faizde ve reel döviz kurundan birinde ters yönünde oluşabilecek değişmeler yatmaktadır.

 

Bu yöndeki ters yönlü ilişki şu şekilde meydana gelebilmektedir. Enflasyon hızlı bir şekilde düşerken eğer nominal faizler (kısa vadede kredibilitenin sağlanamaması ve riskin halen yüksek olması nedeniyle) düşürülemeyecek, bu durumda reel faizler çok yüksek olacak ve bütçe dengesi borç yükü dolayısıyla bozulabilecektir. Tersi durumda, yani enflasyonun kısa sürede aşağıya çekilememesi durumunda ise, reel döviz kurunda bir düşme yaşanması, ihracatın önemli zararlar görmesi (ticaret dengesinin bozulması) sorununu ortaya çıkaracaktır.

 

Önemle vurgulamak gerekir ki, dalgalı döviz kuruna dayalı paket kısa sürede kredibiliteyi sağlayarak sonuç almak konusunda başarılı olabilmektedir. Kurlarda istikrarın sağlanacağına dair bir güçlü programın uygulanması ve etkilerinin hızlı bir şekilde ortaya çıkması bir şok tedavisi yaratacak ve kısa sürede sonuç alabilecektir. Bu nedenle döviz kuruna dayalı istikrar programlarına genel olarak "shock therapy by concensus" da denilmektedir ( Bruno,1993).

 

7. Dalgalı Kur Sistemini Uygulayan Ülke Örnekleri

Makro ekonomik istikrarın sağlanması açısından dalgalı döviz kuru sistemi özellikle 1980’li yıllardan itibaren merkez bankaları tarafından yoğun olarak uygulanmaya başlanmıştır. Bu politika hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde uygulama alanı bulmuştur. Bu dönemde serbestleşme hareketlerinin yoğun olarak yaşanmaya başlaması özellikle gelişmekte olan ülkelerde bu uygulamanın gündeme gelmesinde etkili olmuştur.

Bu gelişmeye paralel olarak da bu yıllardan itibaren ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkeleri kapsayan akademik çalışmalar artmıştır. Bu çalışmalar genel olarak ilgili ülkelerin geçirdiği deneyimlere göre başarı ve başarısızlıklarının belirlenmesi amacına dönek olarak gerçekleştirilmiştir. Aynı zamanda çalışmalar, piyasa tarafından belirlenen esnek döviz kuru sistemi üzerinde yoğunlaşmakta ve kontrollü dalgalanmaları içermemektedirler. Ancak uygulamaya bakıldığında genellikle kurların tamamen dalgalanmaya bırakılmadığı, döviz kuru kontrollerinin sürdürüldüğü ve aşırı dalgalanmalarda müdahalelere başvurulduğu görülmektedir.

Bu çalışmalardan biri sınırsız dalgalanmayı benimsemiş olan Bolivya, Dominik Cumhuriyeti, El Salvador, Jamaika, Paraguay, Uruguay ve Venezüella’yı kapsayacak şekilde gerçekleştirilmiştir. Dalgalı kur sisteminin başarısı üzerine yapılan çalışma sonunda Dominik Cumhuriyeti ve Venezüella dışındaki diğer ülkelerin başarılı bir uygulama gerçekleştirdikleri sonuçta hem enflasyon yani makro ekonomik denge hem de dış denge konusunda performanslarının yükseldiği belirlenmiştir (Fajgenbaum ve Quirck,1991).

Bu gelişmekte olan ülkelerin uygulamaları dışında gerçekleştirilen farklı uygulamalarda söz konusudur. Bu tür uygulamalara örnek olarak Nijerya, Güney Afrika, Uruguay, Zaire verilebilir. Bu ülkeler makro ekonomik istikrarın sağlanması için dalgalı kuru sistemini uygulamaya başlamalarına rağmen dış denge ve uluslar arası rekabet güçlerini arttırmak için kurlardaki düşüşü desteklemişler, sürdürmüşlerdir (Quirk, 1994). Ancak Brezilya, Paraguay, Peru bu ülkelerden farklı olarak enflasyonda yaşanan hızlı yükselmelerle beraber iç istikrar için bu politikaya yönelmişler ve çok kısa sürede kurların istikrarlı seyretmesine paralel olarak enflasyon oranlarında da düzelme yaşamışlardır. Bu politikanın doğru olarak uygulanması kurlarda da istikrar yarattığından Paraguay, Peru ve Brezilya’da reel döviz kurundaki iyileşme ile birlikte rekabet gücünde nispi iyileşmeye neden olmuştur (Şen,2001). Bununla birlikte izlenen bu politika, Brezilya, Paraguay, Peru’nun dışında Güney Afrika, Uruguay, Zaire de dahil olarak GSYİH rakamlarında iyileşmeyi de sağlamıştır.

 

8. Türkiye Açısından Bir Değerlendirme

Türkiye ekonomisi çok uzun bir süredir yüksek enflasyon ile mücadele etmiş ancak, kronik hale gelen enflasyonu aşağı çekmeyi başaramamıştır. Kronik hale gelen enflasyon ile birlikte kamunun bu 1970’leren itibaren de yüksek açıklar vermiş ve bu açıklarını finansmanında da zorluk yaşamıştır. Bu nedenle piyasadan kısa vadeli kaynak olarak çektiği fonlar da faizleri (reel) yukarı çekmiştir. Reel faizlerdeki artış ise kamunun borçlanma gereği nedeniyle bozuk olan kamu dengesini daha da zor duruma sokmuştur. Ve bu süreç bir kısır döngü halinde 1990’lı yıllara kadar gelmiştir. 22 Aralık 1999 yılında IMF ile yürürlüğü giren Stand-By antlaşması bir enflasyon ve yapısal sorunlar konusunda bir dönüm noktası oluşturmuştur. Kısaca bu antlaşmanın hedefi döviz girişine bağlı olarak likiditeye dayandırılmış kur çıpası ile birlikte özellikle enflasyon ve reel faizlerdeki bu artışı durdurmaktır. Buna paralel olarak da bozulan kamu dengesi ile birlikte yapısal reformlar ile birlikte istikrarlı bir büyüme oranı yakalamak ve bunu sürdürmektir.

1999 yılı Stand-By anlaşması amaçlarını ulaşamamıştır. Talepteki canlılık durdurulamamış buna paralel olarak enflasyon oranındaki istenen azalma sağlanamamıştır. Aynı dönemde cari işlemler açığı o dönemki en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Aynı dönemde petrol ve doğal gaz fiyatlarındaki hareketler de meydana gelmiş olan cari işlemler açığını daha da yüksek seviyelere taşımıştır. Bu olumsuz gelişmelere rağmen yabancı sermaye girişlerinin devam etmesi sorunların kriz haline gelmesini bir süre ertelemiştir. Fakat yapısal problemlerin çözülememesi bu konuda radikal önlemler alınamaması ve dış piyasalardaki dalgalanmalar ile birlikte yabancı sermaye girişlerinde de azalmalar meydana gelmiştir. Uygulanan kur çıpasına dayalı sistem yabancı sermaye çıkışlarıyla birlikte likitide sıkıntısı içine girmiştir. Piyasalardaki bu sıkışıklık sonucu kısa vadeli faizlerdeki hızlı artışlar ve açık pozisyonu olan bankaları zor duruma sokmuştur. Bu nedenle programın sürdürülmesinin imkansız hale gelmesi ile birlikte döviz kuru çıpasına dayalı uygulanan istikrar programı kurun 2001 yılı Şubat ayında dalgalanmaya bırakılmasıyla sona ermiştir.

Bu çalışmanın dayandığı konu bakımından özellikle Türkiye’nin 2000 yılından itibaren geçirdiği döneme yoğunlaşmak gerekmektedir. Yaşanan Kasım 2000 ve Şubat 2001’de yaşanan finansal krizlerden sonra, “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı” başlığı altında yine IMF destekli, makro düzeyde yeni bir program hazırlanmıştır. Daha sonra ekonomik birimlerin bu programa kredibilite sağlamaları için 14 Nisan 2001’de kamuoyuna açıklanmıştır (Kandiller, 2001). Yapılmış olan  bu program 1999 sonu itibariyle IMF ile yapılan Stand-By anlaşmasının devamı niteliğindedir. Enflasyonla mücadele ikinci planda kalmış mali istikrar ilk hedef olarak belirlenmiştir. Bu yönde bir politikanın belirlenmesi isabetli olmuştur. Enflasyonla mücadele ve dolayısıyla örtük enflasyon hedefli bir politika için öncelikle yapısal sorunların halledilmesi, enflasyonun belli bir seviyeye indirildikten sonra, ekonomi politikasının ilk hedefi enflasyon olmalıdır.

Nisan 2001 Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı’nın temel hedefi; sabit döviz kuru sisteminin terk edilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmaktır. Bunun devamında ise kamu borçlarının sürdürülemez boyutlara varmasına neden olan “borç dinamiğini kırmak” olarak açıklanmış (EF, 2001). Bu nedenle ilk hedefi yine enflasyonu düşürmek olan yeni program ile birlikte kur dalgalanmaya bırakılmış ve dolar kuru ortalama olarak 685.000 TL seviyesinden 950.000 TL seviyesine yükselmiştir. Aynı dönemde sıkı para ve maliye politikası ile birlikte piyasada daralma meydana getirilmiş ve kısa bir süre sonucun da ise enflasyon bir düşüş eğilimi yaşanmaya başlamıştır.

Dalgalı döviz kuruna bağlı istikrar arayışları açısından Türkiye’nin yaşadığı bu son gelişmeler önemli atılımlar olarak değerlendirilebilir. Bu yapılanmanın üzerine 2002 yılından sonra ise Merkez Bankası “Örtük Enflasyon Hedeflemesi” para politikası stratejisini benimsemiştir. Ancak ekonomide gerekli adımların atılması ve yapısal problemlerin ortadan kaldırılmasıyla birlikte “Enflasyon Hedeflemesi” yani direk olarak enflasyonu hedef alan bir politika izleyeceğini açıklamıştır.

Temeli Güçlü Ekonomiye Geçiş Programına dayanan politikalar bağlamında diğer önemli unsuru dalgalı kur rejimi uygulamasıdır. Bu rejim ile birlikte döviz kurları arz ve talep güçlerine göre belirlenmeye başlanmıştır. Ancak Merkez Bankası Her iki yönde de aşırı dalgalanmaları önlemek amacıyla döviz kurlarına sınırlı müdahale yapmaya başlamıştır.  Bu rejim çerçevesinde döviz kurlarının seviyesi arz ve talep koşulları altında serbest piyasada belirlenmektedir. Merkez Bankası, 2002 yılında olduğu gibi 2003 yılında da, sadece döviz kurlarındaki her iki yöndeki aşırı dalgalanmaların önlenmesi amacıyla döviz kurlarının seviyesine yönelik olmayan sınırlı müdahalelerde bulunacağını, bunun yanı sıra, ters para ikamesi ve ödemeler dengesindeki olumlu gelişmeler doğrultusunda döviz rezervlerini artırmak için şeffaf döviz alım ihaleleri yapacağını açıklamıştır. Bu çerçevede, ters para ikamesi ve ödemeler dengesindeki gelişmeler nedeniyle piyasalarda oluşan döviz arz fazlası sonucu, uluslar arası rezerv pozisyonunun güçlendirilmesi hedefiyle uyumlu olarak, 6 Mayıs 2003 tarihinde günlük döviz alım ihalelerine yeniden başlanmıştır.

Döviz kurundaki aşırı oynaklığı azaltmak için ise piyasalara şeffaf ve sınırlı bir şekilde müdahale edilmiştir. Bu politikayı destekleyecek şekilde ters para ikamesinin yaşanması ve dış dengede sağlanan iyileşmelerle beraber de piyasadan ihale usulüyle piyasadan döviz almaya başlamış ve bu karar kamu oyuna duyurulmuştur. Merkez Bankası IMF ile yürütülen programa paralel olarak tüm hedeflerini tutturmuştur. Ayrıca, anılan programın ve dalgalı kur rejiminin kararlılıkla sürdürülmesi piyasalara olumlu sinyaller göndererek enflasyon bekleyişlerinin önemli ölçüde iyileşmesine katkıda bulunmuş ve bu sayede Merkez Bankası Kısa vadeli faiz oranlarını periyodik olarak indirmiştir.

Uygulanmaya başlanan programla birlikte bütçe disiplini ve enflasyona odaklanılması ve bu konuda bağımsız bir para politikasını izlenmesiyle birlikte ekonomik istikrar yakalanmıştır. Bu konuda hedefle tutarlı bir gelirler ve bütçe politikasının uygulanmış olması enflasyonla mücadele konusunda ciddiyeti ortaya koymuştur. Aynı zamanda, program hedefleri doğrultusunda yürütülen para ve maliye politikaları güven ortamının oluşmasına katkı sağlamıştır. Bu noktada da kamunun borçlanma gereğini azaldığına ve borcun sürdürülme imkanlarının iyileştiğine dair beklentilerin oluşması, risk primini aşağı çekmiştir. Bu gelişmeler 2001 yılından itibaren uzun vadeli faizlerin düşmesine katkıda bulunmuş, aynı zamanda Türk lirasını güçlendirmiştir. Sonuç da ise, 2005 yılı sonu itibariyle mali ve parasal disiplin ile birlikte iç talepteki canlanmanın kontrol edilmesi enflasyon üzerinde baskı oluşmasını önlemiştir.

Makro ekonomik istikrar açısında ise ek olarak Merkez Bankası, Hükümet ile birlikte, 2003 yılı için enflasyon hedefini yüzde 20 olarak belirlemiş ve 2003 yılı enflasyonu, hedeflenenin bile altında kalmıştır. 2004 yılı açısından uygulanan politikanın başarısına bakıldığında ise belirlenen yüzde 12 enflasyon düzeyinin altında bir rakam yakalanmış ve GSMH’da önemli bir artış yaşanmıştır. Aynı şekilde 2005 yılında da bu olumlu hava devam etmiştir. Kamu borcunun milli gelire oranını düşmesine rağmen kamu borç kompozisyonu ekonomik istikrarın sağlanması için zaman olduğunu göstermektedir. Kamu ekonomisinde uzun vadede devam eden yapısal problemlerin tam olarak çözülememesi nedeniyle veya ekonomik programdan sapmaya yönelik sinyaller alınması durumunda enflasyon beklentilerini olumsuz yönde etkileyebilecek, bu da dalgalı kur sistemine dayalı örtük enflasyon hedeflemeli ekonomik istikrar programının yakaladığı başarı trendini zora sokabilecektir. Ayrıca Programın en büyük dayanağı haline gelen güven unsurunun ortadan kalkmaması yakalanan başarının devam ettirilmesi açısından önem kazanmıştır.

 

9. Sonuç

Makro ekonomik istikrarsızlığın yaşandığı ülkelerde dalgalı kura dayalı bir ekonomi politikası izlenmesi istikrarın geri kazanılması açısından önemli bir araç olarak kullanılmaktır. Özellikle piyasalarda liberalizasyon hareketlerinin yaşanmasıyla beraber gelişmekte olan ülkelerde bu politika aracı yoğun olarak kullanılmış ve kullanılmaya devam etmektedir. Özellikle kredibilitesi, kamuya politikanın benimsetilmesiyle sağlanmış dalgalı kur sistemi ekonomi yönetimi için esneklik sağlamakta, uygulanacak istikrar programının dinamosu olmaktadır. Bu politikanın en önemli özelliği doğru uygulanması durumunda kısa sürece enflasyon üzerinde düşürücü ve milli gelir üzerinde ise arttırıcı etki yapmasıdır.

 

Döviz kuru, Türkiye ekonomisinde kredibilitesi yüksek bir nominal çıpadır. Dolayısıyla kurun istikrara kavuşması, piyasaları yönlendirmek ve enflasyonu düşürmek açısından önemlidir. Türkiye, özellikle son dönem açısından değerlendirilecek olursa, 2000 kasım ve 2001 şubat aylarında yaşadığı krizlerden sonra güçlü ekonomiye geçiş programıyla beraber dalgalı kur sistemini ekonomik istikrar aracı olarak yoğun bir şekilde kullanmaya başlamıştır. Merkez Bankası ve Hükümet arasında gerekli mutabakatın sağlanmasıyla program kamuya tam olarak anlatılabilmiştir.

 

2005 yılı sonu itibariyle uygulama sonuçlarına bakıldığında ise örtük enflasyon hedeflemesiyle götürülen dalgalı kur sistem tabanlı Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı, enflasyonda yaşanan düşme ve büyümede yaşanan hızlı yükselişle beraber başarılı olduğu görülmektedir. Ancak kısa dönemde yakalanan bu başarının devam etmesi, uzun vadede ise gelir dağılımı ve işsizlik konusunda olumlu gelişmelerin yaşanması için kamu finansmanı ve yapısal sorunlar konusunda önemli adımların atılması, siyasi istikrarın bozulmaması ve etkin kur yönetimi gerekmektedir. Böyle bir yapının sağlanması ile birlikte iç ve dış şoklara karşı ekonomiyi koruyacaktır. Bu yönde yapılan çalışmaların başarıya ulaşmaması durumunda, 2-3 yıllık dönemde yapılan, kurlara bağlı olarak, enflasyon ve faizlerde düşme ile büyümede yakalanan artış ortadan kalkabilecektir.

 

KAYNAKÇA

Berg, A. ve Borenzstein, E., “The Choice of Exchange Rate Regime and Monetary Target in Highly Dollarized Economies” IMF Working Papers, 2000/29.

Bruno, Michael., Crisis, stabilization, and economic reform: therapy by concensus, Clarendon Press, 1993.

Cuddigton, John T., “Currency Substitution: Theory and Evidence for Latin Amerika”, Journal of Money, Credit and Banking, 21(2), 1989, ss.267-271.

Dornbusch, Rudiger, Fischer Stanley, ve Starts Richard., Macroeconomics, Seventh Edition, NewYork:McGraw-Hill, 1998.

Ekonomik Forum, “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”, Yıl: 8, Sayı: 5, 2001, s.8.

Erol, Turan., “Döviz Kuruna Dayalı İstikrar Programı”, http://www.econturk.org/Turkiyeekonomisi/erol.doc, 2002,(05/04/2006).

Fajgenbaum, J. and Quirk, P. J. (1991), “Experiences in Western Hemishpere Developing Countries with Exchange Rate Anchors”,; Washington: International Monetary Fund.

Fischer, Stanley, “Indexing and Inflation”, Journal of Monetary Economics, Vol. 12. 1983.

Gros, Daniel and Niels Thygesen., European Monetary Integration, First Editon, London: Longman,1992.

İnan, Emre Alphan., “Kur Rejimi Tercihe ve Türkiye”, http://www.tbb.org.tr/turkce/dergi/dergi41/kur-buyume.doc,2002 (10/05/2006).

Kandiller, R., “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve Ötesi”, Dış Ticaret Dergisi, Yıl: 6, Sayı: 22, 2001, s.55-56.

McKinnon, Ronald I., “Two Concepts of International Currency Substitutions”, The Economics of the Caribbean Basin, 1985, ss. 101-113.

Özdemir K. Azim, ve Şahinbeyoğlu Gülbin., “Alternatif Döviz Kuru Sistemleri”,http://www.tcmb.gov.tr/research/discus/dpaper39.pdf,2000,(05/05/2006).

Parasız, İlker., Para Banka ve Finansal Piyasalar, 6.Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi,1997.

Poirson, H. “How Do Countries Choose Their Exchange Rate Regime” IMF Working Papers,  2001/46.

Quirk, P. J., “Recent Experience with Floating Exchange Rates in Developing Countries, in Approaches to Exchange Rate Policy: Choices for Developing and Transition Economies”, ed. by Richard C. Barth and Chorng-Huey Wong, Washington: International Monetary Fund. 1994.

Şen, Hüseyin., “Enflasyonu Önlemede Döviz Kuru Rejimleri”, http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/DTDERGI/nisan2001/enflasyon.htm, 2001,(05/03/2006).

Turan, Erol., “Nominal anchors of the Turkish economy”, METU Studies in Development, Vol. 24, 1997.