YIL: 8

SAYI: 95

KASIM 2005

 

 

önceki

yazdır

 

 Talat SARAL

 

 

  

VARŞOVA’YA DİKİLEN TÜRK GİRİŞİMCİLİĞİ  BAYRAĞI (2)


Yurt  dışında da sınıf atlayan  Türk  inşaat firmaları, yabancı ülkelerde  artık yalnızca taahhüt işleri almakla yetinmiyor;  dışardaki öteki Türk firmalalarıyla  ve ilgili ülke şirketleriyle de işbirliği yaparak, doğrudan yatırımcı ve işletmeci olarak da faaliyet gösteriyor, dünya ticaretinde çok yönlü olarak hak ettikleri yeri alıyor.

 

Daha da sevindirici ve gelecek için ümit verici olan,  bu tür firmalarımızın sahip ve/veya yöneticisi konumundaki işadamlarımız, bu tip girişimlerin zorunlu kıldığı vizyona, teknik-finansal altyapıya ve organizasyon becerisine yeterince sahipler. Varşova’ya dikilen Türk girişimciliği bayrağı, bu anlattıklarımızın en başarılı örneklerinden biri olmuştur. Devamının geleceğinden de  eminiz.

 

Bu tür güzel girişimler yalnızca karşılıklı ticaretin artmasını sağlamakla kalmıyor, yeni işbirliklerine öncülük yapıyor, iki ülke halklarının birbirlerini daha yakından tanımasına ve önyargıların giderilmesine de zemin hazırlıyor. Parlamentosunda kısa bir süre önce alınmış sözde soykırım kararına rağmen, Polonya başbakanının açılışta Osmalı ve Türkler /Türkiye hakkındaki övücü sözleri bunun en tipik örneği idi. NUROL ve MESA’ya bir kez daha  tebrikler  ve başarılar...

 

Bu vesileyle yurt dışı müteahhitlik sektörü ve sorunları üzerinde de durmamız gerekiyor: Türk müteahhitleri şimdiye dek, 4 kıtadaki 60 ülkede 63 milyar dolarlık  iş yapış. 2005 yılında alınacak işlerin toplamının 10 milyar dolara varması muhtemel. Bu hizmetler; büyük ölçüde girdilerin Türkiye’den sağlanması, işçi gönderme, dış deneyim kazanma ve kar transferleri yoluyla da bize büyük katkılar sağlıyor. Ancak, yıllanmış bazı temel sorunların varlığı katkıların  çok daha  artmasını önlüyor.

 

Özellikle dışarda taahhüt sektöründe başarılı olmak için; a) Teknik yeterlilik,b) Uygun işgücü maliyeti, c) Finansman imkanı,  d) Yönetim becerisi,  gibi konuların çoğunda avantajlı olmak şarttır. Bunlardan finansman hariç hepsi genelde bizim firmalarda yeterince var. Ancak, kaynak sorunu bizi yabancı firmalarla proje ortaklıklarında zayıf düşürüyor veya kaprisli dış bankaların yüksek faizlerine

mecbur ediyor.

 

 Burada temel görev, devletin teşvik ve yönlendirmesiyle Türk bankalarına düşüyor. Bankalarımız artık sıfır riskle devlete para satma  ve ithal ağırlıklı tüketimi teşvik etme kolaycılığı yanında, dış taahhüt sektörümüze de yardımcı olmalıdır. Yılan hikayesine dönen teminat mektubu sorunu içerde çözülemiyorsa,  öncelikle  bu amaç için dışarda (örneğin AB’de) bankalarımız ortak olarak yetkin bir banka satınalınmalıdır.

Bir de şu var: Dışarda göklere çıkardığımız bu sektörü,  içerde ikide bir günah keçisi, hatta hortumcu ilan etme çifte standardından mutlaka vazgeçmeliyiz. Yeni Bayındırlık Bakanı değerli hemşehrimiz Sn. Faruk Özak’ın, başka bir yılan hikayesine dönen Karadeniz Sahil Yolu yanında, bu konulara da öncelik vereceğine inanıyor ve kendisine üstün başarılar diliyoruz.

 

Son söz: Türk müteahhitlik sektörü yurt dışında Türk girişimciliğine öncülük etmiştir.Bugün her ikisi de ‘pazarımız dünyadır’demektedir.Devlet bu sese yeterince karşılık vermeli (Örneğin Başbakanlık bünyesinde etkin koordinasyon),Türk bankacılık sektörü de bu ufuk ve vizyon genişliğini haykıranların mutlaka izinden gitmelidir. Yoksa, birbirlerine tahammülü olmayanlar, ortak hareket edemeyenler, teker teker küresel kurtların ufak birer yemi olur. (Bitti)